menu
15 TEMMUZ! BİRLİK GÜNÜ..
15 TEMMUZ! BİRLİK GÜNÜ..
Haftanın Vaazı.. "15 Temmuz! Birlik Günü" konulu 09.07.2021 tarihli Cuma vaazı sitemize eklenmiştir.

15 Temmuz! Birlik Günü..

Bizleri yaratan ve yaşatan, varlığın tek sahibi, tek hâkimi, mülkünde ve idaresinde ortağı olmayan yüce Allah’a sonsuz hamdolsun. Âlemlere rahmet, son nebiye salat ve selam olsun.

Değerli Müslümanlar!

Bir makinenin düzgün çalışabilmesi ancak onu oluşturan parçaların her birinin sağlam ve çalışır durumda olmasıyla mümkündür. Bir parçası eksik ya da bozuk olan bir makine ya hiç çalışmayacak ya da çalışsa bile istenilen performansı vermeyecektir.

Düzenli ve güvenli bir toplum da böyledir, yani arzulanan ideal toplum; temelinde güçlü birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu bulunan toplumdur. Bu birliği sağlayamayan toplumların hiçbir ferdi için huzurdan söz etmek mümkün değildir.

Hz. Peygamber (s), birlik ve beraberliğin yaşanabilir bir toplum hayatı için ne denli ehemmiyet arz ettiğini, toplumu bir bedene, toplumu oluşturan fertleri de o bedeni meydana getiren organlara benzeterek anlatmaktadır:

مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ إذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى

Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede tıpkı bir organı rahatsızlandığında, diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer. (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)

Vücuttaki hasta bir organ diğer organları da etkiler ve zamanla bütün bedeni sararak onu zayıf ve güçsüz düşürür. Benzer şekilde kin, nefret, haset, sevgisizlik, saygısızlık, anlayışsızlık, müsamahasızlık vb. manevi hastalıklar da birliği ve beraberliği yok ederek toplumun temellerini kemirir, zayıflatır ve güçsüz duruma düşürerek onu dış müdahalelere açık hale getirir.

İslam davetinin sekteye uğramaması için Müslümanlar arasındaki kardeşliğin, birbirine kenetlenmenin son derece önemli olduğunun farkında olan Hz. Peygamber (s), birliğin ve beraberliğin muhafazası için azami gayret göstermiştir. Her fırsatta inananların yekvücut olmalarına vurgu yapan Hz. Peygamber (s) söyle buyurur:

عَلَيْكُمْ بِالْجَمَاعَةِ وَإِيَّاكُمْ وَالْفُرْقَةَ فَإِنَّ الشَّيْطَانَ مَعَ الْوَاحِدِ وَهُوَ مِنَ الْاِثْنَيْنِ أَبْعَدُ، مَنْ أَرَادَ بُحْبُوحَةَ الْجَنَّةِ فَلْيَلْزَمِ الْجَمَاعَةَ،

“Size birlik halinde bulunmanızı tavsiye eder; ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zira şeytan, yalnız başına yaşayan insana yakın olup, beraber bulunan iki kişiden uzaktır. Kim cennetin ta ortasında yaşamak isterse, toplu halde bulunmaya baksın.” (Tirmizî, Fiten, 7).

Hz. Peygamber’in Müslümanlar arasındaki birliğe, beraberliğe, birbirine kenetlenmeye önem vermesi, hiç kuşkusuz ilâhî bir öğretinin sonucudur. Zira Allah, Hz. Peygamber’e birliğe ve beraberliğe dair çok sayıda ayet vahyetmiştir:

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ اِذْكُنْتُمْ اَعْدَاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه اِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلَى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِه لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

Hepiniz Allah'ın size uzattığı ipine (Kur’an’a) sımsıkı tutunun. Sakın ayrılığa düşmeyin. Hele Allah’ın size nasip ettiği birlik ve beraberlik nimetini bir düşünün. Hani siz vaktiyle birbirinizle kanlı bıçaklı idiniz, ama Allah kalplerinizi birbirinize ısındırdı ve O'nun lütfettiği iman nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Yine siz vaktiyle bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz; Allah sizi oraya düşmekten de kurtardı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki, doğru yoldan şaşmayasınız. (Âl-i İmrân 3/103)

وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُوا إِنَّ اللَّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ

“(Ey Müminler!) Allah’a ve elçisine itaat edin; aranızda çekişip birbirinize düşmeyin. Aksi halde yıpranır, güç kaybedip dağılırsınız. Allah yolunda karşılaştığınız sıkıntı ve zorluklara göğüs gerin. (Unutmayın ki) Allah, zor zamanda sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl 8/46)

Birlik ve beraberliğin çöküşü aslında toplumun çöküşüdür. Zira tarih, birlik ruhunu kaybeden toplumların nasıl dağıldıklarının ve tarih sahnesinden nasıl silindiklerinin örnekleriyle doludur.

Rasulullah (s) temel ilkeyi koymuştur:

لا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ

Kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemeyen (tam anlamıyla) iman etmiş olmaz. (Tirmizî, Sıfatü"l-kıyâme, 59)

Müslüman, imanı gereği iyi olmak zorundadır.

Müslüman, imanı gereği ayrılığa gayrılığa fırsat vermemek zorundadır.

Müslüman, imanı gereği fesattan, bozgunculuktan uzak durmak zorundadır.

Müslüman, imanı gereği yaşadığı topluma karşı sorumluluk duymak zorundadır.

Değerli Müslümanlar!

Bizler ümmet birliğini muhafaza konusunda sınıfta kaldık, başaramadık. Bugün İslam beldelerinde gördüğümüz bütün olumsuzlukların temelinde ümmet birliğini ve beraberliğini kaybetmemiz vardır. Rasulullah’ın (s) gösterdiği bu temel ilkeyi muhafaza edememek vardır.

Ümmet birliğini kaybettiğimiz için Filistin’de hala yüreğimiz ağrıyor.

Ümmet birliğini kaybettiğimiz için Doğu Türkistan’da ciğerimiz kanıyor.

Ümmet birliğini kaybettiğimiz için daha dün Bosna’da soykırıma uğradık.

Mısır’da, başlarımız hala idam sehpalarında yuvarlanıyor.

Amerika’da derimiz aşağılanıyor.

Yemen’de körpe bedenler açlık ve susuzluktan kuruyor.

Cezayir’i paçamızdan kaptırdık kurtaramıyoruz.

Suriye ve Libya’da ne olacak hala belirsiz. Velhasıl, dünyanın her köşesinde bir bütün olan ümmet bedenine ait sızlayan bir parçamız var.

Değerli Müslümanlar!

Müslüman “nemelazımcı” olamaz; yaşadığı toplumda olup bitenlere karşı duyarsız davranamaz.

Hiçbir şeye karışmamak, etrafta olup biten olumsuzluklara karşı ses çıkarmamak ve toplumda bir takım vakalar meydana geldiğinde de “ben hiçbir şeye karışmadım, ben yapmadım, ben etmedim!” diyerek kendini iyi bir vatandaş gibi göstermeye çalışması kişiyi sorumluluktan kurtaramaz. Zira toplumu yaralayan, düzeni bozan, toplumu çökerten gayrı ahlaki hususlara ses çıkarmamak bizatihi sorumsuzluktur.

Bu konuda Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşanmış meşhur bir olay anlatılır:

Malumunuz Kanuni dönemi Osmanlı’nın en muhteşem dönemidir. Sultan Süleyman, “günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye devletin akıbetini düşünür. Yazdığı bir mektubu sütkardeşi meşhur âlim Yahya Efendi’ye gönderir. Mektupta, “Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün izmihlale uğrar mı?” diye sorar.

Yahya Efendi mektubu okuduktan sonra mektubun altına “Neme lazım be Sultanım!” diye yazar ve sultana tekrar gönderir.

Böyle bir cevap beklemeyen Sultan Süleyman biraz şaşırır. Fakat Yahya Efendi’nin ahlakının güzelliğini, bir Osmanlı sultanına karşı saygısızlık yapmayacağını da iyi bilen Sultan Süleyman, “acaba bu cevapta bizim bilmediğimiz bir mana olabilir mi?!” diye düşünür. Bunu bilmenin en iyi yolu Yahya Efendi’yle bizzat görüşmek olduğuna karar verir ve Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına giderek der ki:

-Yahya Efendi! Mektubuma cevap ver! Bizi geçiştirme, sorumu ciddiye al!

Yahya Efendi şöyle bir bakar:

- Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuz üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi size açıkça arz ettim.

- İyi ama ben bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “Neme lazım be Sultanım” demişsiniz. Sanki “beni böyle işlere karıştırma!” der gibi.

Yahya Efendi bu cevaptan sonra şu müthiş açıklamasını yapar:

- Sultanım! Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık şayi olursa, işitenler de ‘neme lazım’ deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil çobanlar yerse, bilenler de bunu söylemeyip susarsa, fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkarsa, bunu da taşlardan başka kimse işitmezse, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halka hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir...

Yahya Efendi’yi sükûnetle dinleyen sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder. Sonra da kendisini ikaz eden böyle bir âlim olduğu için Allah’a şükreder.

Değerli Kardeşlerim!

Nemelazımcılığın çoğaldığı bir toplum çökmeye başlayan bir toplumdur.

Birlik ve beraberliğini kaybeden toplumların güçsüzleşmesi, saldırılara mukavemet gösteremeyip çökmesi mukadderdir. Dolayısıyla bunu çok iyi bilen sinsi düşmanlar her fırsatta milletin arasına nifak tohumları, kin ve nefret tohumları ekerler. Çünkü, birbiriyle didişmekten dolayı asıl düşmanı ve düşmanlığı göremeyecek duruma gelmiş olan bir toplum, düşman için kolay bir lokma haline gelir.

Türkiye’miz için söylersek: yüzyıllardır saldırılarına ara vermeden devam eden düşmanlar, her yolu denemiş, her türlü nifak tohumlarını bu güzel topraklara saçmak için bütün gayretini seferber etmiştir. Alevi-Sünni, sağcı-solcu, Türk-Kürt, müslim-gayrımüslim, yani din, dil, ırk, mezhep ve meşrep farklılıklarını fırsat bilenler, bunlar üzerinden toplumu ayrıştırmanın, toplumu birbirine düşürmenin planlarını yapmaktadırlar.

Modern dünya düzeninde emperyal devletler toprakların fiilî işgaliyle değil, o toprakları istedikleri gibi; kendi çıkarlarına uygun bir şekilde yönet/tir/me peşindedirler. Toplumun dinî, milli ve kültürel değerlerini yok edip o toplumu kolay sömürülebilir hale getirmenin peşindedirler.

İşte bundan beş yıl önce; 15 Temmuz 2016’da, aziz vatanımızın böyle bir saldırıyla karşı karşıya kaldığını gördük.

Dinî cemaat görünümlü fakat gerçekte emperyal güçlerin maşası olan hain bir örgütün darbe girişimine şahit olduk.

Hain emellerine ulaşmak için din dâhil hiçbir kutsal tanımayan, Allah’a kul olmak yerine emperyal efendilerine köle olmayı tercih eden bir alçak örgüte şahit olduk.

Öyle alçak bir örgüt ki, hemen her eve dadanmış, aile bağlarını hiçe saymış, ana-baba, kardeş, akraba tanımamış, aile için değerli ne varsa pençesini geçirerek koparmıştır.

Öyle alçak bir örgüt ki, devletin her kurumuna sızmış, en stratejik noktaları ele geçirmiş ve en mahrem bilgilerine ulaşmıştır.

Bu örgüt, millete karşı ihanetin finansmanını milletin cebinden sağlayan, kalkışmanın bedelini milleti soyarak yine millete ödettirecek kadar haysiyetsiz bir örgüttür.

Bu örgüt, kendini yıllarca din adamı diye pazarlayan, gerçekte dinsiz, imansız, Allah’sız, kitapsız bir alçağın kurduğu örgüttür.

Bu örgüt, başta Amerika olmak üzere bütün emperyal güçlerin kuduz köpekliğini yapan namussuzların örgütüdür.

Bu örgüt, Allah’ın dinine değil, uşaklığını yaptığı şer güçlere hizmet etmiştir ve etmektedir.

Örgütün gerçek yüzü ortaya çıkınca, kandırıldıklarını anlayan bu milletin asil evlatları yollarını bu örgütten ayırdılar. Çok net söylüyorum: hâlihazırda bu örgütle yollarını ayırmayanlar bu vatanın evlatları değil, en sıkıntılı zamanlarında Arapları Osmanlı’ya karşı ayaklandıran Lawrence’ın çocuklarıdırlar.

Peki sonuçta ne oldu?

Onlar, bu milletin birlik ve beraberlik ruhunu hesaba katmamışlardı.

Onlar, yüzyıllardır bölmeye, parçalamaya çalıştıkları bu milletin her defasında bir araya gelme kabiliyetini hesaba katmamışlardı.

Onlar, bu milleti bir arada tutan esas mayanın “söz konusu vatan ise gerisi teferruat” olduğunu hesaba katmamışlardı.

İşte bu sebeple başaramadılar ve inşallah başaramayacaklar. Çünkü kıblesi bir, bayrağı bir, Allah’ı bir, kitabı bir, peygamberi bir olan bu milletin dağılması, bölünmesi, parçalanması, köleleştirilmesi öyle kolay olmaz.

Değerli Kardeşlerim!

Sahip olduğumuz bu birlik ruhundan rahatsız olanlara karşı her daim uyanık olmalıyız. Bilmeliyiz ki, bu millet birlik beraberlik ruhunu kaybettiği gün yok olacaktır. Dolayısıyla birliğimizi daha da güçlendirmek için her birimiz üzerine düşeni yapmalıdır. Zira 15 Temmuz’da deneyenler yine deneyecektir. Onlar asla vazgeçmeyecek, başka yollarla, başka şekillerle, başka plan ve figüranlarla emellerini gerçekleştirmeye çalışacaklardır. Bizler sağduyulu olduğumuz sürece, bir ve beraber olduğumuz sürece bu emellerine ulaşamayacaklardır.

Yüce Rabbimiz, yüzyıllarca İslam’a hizmet etmiş bu toprakları ve bu toprakların öz evlatlarını her daim bir ve beraber eylesin.

Birliğimize ve dirliğimize göz dikenlere fırsat vermesin.

Hainlerle mücadelede hepimize azim ve kararlılık lütfeylesin.

Devletimize, silahlı kuvvetlerimize, emniyet güçlerimize ve bu vatan için fedakârlıktan kaçınmayan aziz milletimize güç, kuvvet ve başarılar versin.

وآخر دعوانا أن الحمد لله رب العالمين

Vahap Boylu- Pamukova Vaizi

Facebook Yorumları