menu
CASİYE SURESİ
CASİYE SURESİ
Casiye süresinin; nüzül sebebi, konusu, fazileti, okunuşu ve meali..

Casiye Suresi Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 37 âyettir. Sûre, adını 28. âyette geçen “Câsiye” kelimesinden almıştır. Câsiye, diz üstü çöken demektir. Sûrede başlıca, Kur’an’ın indirilmesi, dış âlemde Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren deliller, Allah’ın kullarına bahşettiği nimetler, İsrailoğullarının kendilerine verilen nimetlere inkâr ve isyanla karşılık vermeleri konu edilmektedir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Casiye Suresinin Nüzülü

Mekke’de, Duhân ile Ahkåf sûrelerinin arasında, 65. sûre olarak nâzil olmuştur.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Casiye suresinin Konusu

 1. Kur’an’ın Allah katından geldiği. 2. Evrendeki varlıkların ve işleyiş kurallarının Allah’ın varlık, birlik, kudret ve hikmetine delil olduğu. 

 3. Evrendeki birçok nimetin Allah tarafından insanların istifadesine sunulmuş olduğu.

 4. Kur’an’ı dinlememenin, onun talimatına uymamanın acı sonuçları.

 5. İnanmayanların cezalandırılmasının Allah’a bırakılması.

 6. İsrâiloğulları örneğinden hareketle Allah’ın nimetlerle ve din kurallarıyla kullarını denediği, imtihanı kaybedenlerin dünya ve âhirette zarara uğrayacakları.

 7. İnananlar ile inanmayanların Allah nezdinde aynı değerde olmadıkları. 

 8. Öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenleri yeniden düşünmeye sevkeden deliller.

 9. Bunca nimetin ve kemalin sahibi olan Allah’a hamdü senâ.


Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Casiye Suresinin Özeti

18. Mekke'de nazil olmuş ve ana konusu tevhiddir. Kıyamet sahneleri anlatılır. Casiye, dizleriüzerine çökmüş demektir. Allah'ın huzurunda herkesin diz çökeceğini anlatır.19. 1-22 ayetler arasında önce Allah teâlânın yüceliğinden bahsedilir. Sonra kıyametsahneleri, kıyamet koptuktan sonra gerçekleşecek olan bazı durumlar anlatılır. İnsanınhizmetine bir çok nimetin verildiği anlatılır. Günâhkârlar ile İyilerin bir tutulmayacağı dabelirtilir.20. 23-37 ayetler arasında arzularını ilah edinenin durumundan bahsedilir. Bu kişi ölümdensonraki hayatı inkâr eder ve kendisini sadece zamanın helak edeceğini zanneder. Ayetlerindevamında ahiretin dehşetli sahneleri anlatılır. Her milletin dizleri üzerine çökmüş birvaziyette Allah'ın huzuruna getirileceği, herkes tabi olduğu kitapla toplanacağı, kitabınkonuşacağı ve herkesin gizlediği ne varsa açığa çıkacağı anlatılır. Göklerde ve yerde tümyücelikler Allah'a aittir, ayetiyle de cüz ve Sûre biter. 

Kaynak: Murat PADAK / Şanlıurfa İbrahim Halilullah Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi

Casiye Suresinin Meali, Arapça okunuşu, Türkçe Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

1.

Ha Mim.

حم

Ha mim.

2.

Kitab'ın indirilişi, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.

تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ

Tenzilul kitabi minallahil azizil hakim.

3.

Şüphesiz, göklerde ve yerde, inananlar için (Allah'ın varlığını ve birliğini gösteren) nice deliller vardır.

إِنَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَآيَاتٍ لِّلْمُؤْمِنِينَ

İnne fis semavati vel ardı le ayatin lil mu'minin.

4.

Sizin yaratılışınızda ve Allah'ın (yeryüzüne) yaydığı her bir canlıda da kesin olarak inanan bir toplum için elbette nice deliller vardır.

وَفِي خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِن دَابَّةٍ آيَاتٌ لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ

Ve fi halkıkum ve ma yebussu min dabbetin ayatun li kavmin yukınun.

5.

Geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah'ın gökten rızık (sebebi olarak yağmur) indirip, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgarları evirip çevirmesinde aklını kullanan bir toplum için deliller vardır.

وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا أَنزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاء مِن رِّزْقٍ فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ آيَاتٌ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

Vahtilafil leyli ven nehari ve ma enzelallahu mines semai min rızkın fe ahya bihil arda ba'de mevtiha ve tasrifir riyahı ayatun li kavmin ya'kılun.

6.

İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?

تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَ اللَّهِ وَآيَاتِهِ يُؤْمِنُونَ

Tilke ayatullahi netluha aleyke bil hakk, fe bi eyyi hadisin ba'dallahi ve ayatihi yu'minun.

7.

Her günahkar yalancının vay haline!

وَيْلٌ لِّكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ

Veylun li kulli effakin esim.

8.

Kendisine Allah'ın ayetlerinin okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi direnir. İşte onu elem dolu bir azap ile müjdele!

يَسْمَعُ آيَاتِ اللَّهِ تُتْلَى عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

Yesmeu ayatillahi tutla aleyhi summe yusırru mustekbiren ke en lem yesma'ha, fe beşşirhu bi azabin elim.

9.

Ayetlerimizden bir şey öğrenince onu alaya alır. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!

وَإِذَا عَلِمَ مِنْ آيَاتِنَا شَيْئًا اتَّخَذَهَا هُزُوًا أُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ

Ve iza alime min ayatina şey'enittehazeha huzuva, ulaike lehum azabun muhin.

10.

Arkalarında da cehennem vardır. Dünyada kazandıkları ve Allah'tan başka edindikleri dostlar onlara hiçbir fayda vermez. Onlar için elbette büyük bir azap vardır.

مِن وَرَائِهِمْ جَهَنَّمُ وَلَا يُغْنِي عَنْهُم مَّا كَسَبُوا شَيْئًا وَلَا مَا اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاء وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

Min veraihim cehennem, ve la yugni anhum ma kesebu şey'en ve la mattehazu min dunillahi evliyae, ve lehum azabun azim.

11.

İşte bu (Kur'an) bir hidayettir. Rablerinin ayetlerini inkar edenlere ise elem dolu çok kötü bir azap vardır.

هَذَا هُدًى وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَهُمْ عَذَابٌ مَّن رِّجْزٍ أَلِيمٌ

Haza huda, vellezine keferu bi ayati rabbihim lehum azabun min riczin elim.

12.

Allah, içinde gemilerin, emriyle akıp gitmesi, O'nun lütfunu aramanız ve şükretmeniz için denizi sizin hizmetinize verendir.

اللَّهُ الَّذِي سخَّرَ لَكُمُ الْبَحْرَ لِتَجْرِيَ الْفُلْكُ فِيهِ بِأَمْرِهِ وَلِتَبْتَغُوا مِن فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Allahullezi sahhare lekumul bahre li tecriyel fulku fihi bi emrihi ve li tehtegu min fadlihi ve leallekum teşkurun.

13.

Göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin hizmetinize verendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır.

وَسَخَّرَ لَكُم مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مِّنْهُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لَّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

Ve sahhare lekum ma fis semavati ve ma fil ardı cemian minh, inne fi zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun.

14.

İnananlara söyle, Allah'ın (ceza) günlerinin geleceğini ummayanları (şimdilik) bağışlasınlar ki Allah herhangi bir topluma (kendi) kazandığının karşılığını versin.

قُل لِّلَّذِينَ آمَنُوا يَغْفِرُوا لِلَّذِينَ لا يَرْجُون أَيَّامَ اللَّهِ لِيَجْزِيَ قَوْمًا بِما كَانُوا يَكْسِبُونَ

Kul lillezine amenu yagfiru lillezine la yercune eyyamallahi li yecziye kavmen bi ma kanu yeksibun.

15.

Kim salih bir amel işlerse, kendi lehine işlemiş olur. Kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapmış olur. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.

مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِهِ وَمَنْ أَسَاء فَعَلَيْهَا ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ

Men amile salihan fe li nefsih, ve men esae fe aleyha summe ila rabbikum turceun.

16.

Andolsun biz, İsrailoğullarına kitap, hükümranlık ve peygamberlik verdik. Onları güzel ve temiz yiyeceklerle rızıklandırdık ve onları (dönemlerinde) alemlere üstün kıldık.

وَلَقَدْ آتَيْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ

Ve lekad ateyna beni israilel kitabe vel hukme ven nubuvvete ve rezaknahum minet tayyibati ve faddalnahum alel alemin.

17.

Onlara din işi konusunda açık deliller verdik. Ama onlar ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki hasetten dolayı ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü, aralarında hüküm verecektir.

وَآتَيْنَاهُم بَيِّنَاتٍ مِّنَ الْأَمْرِ فَمَا اخْتَلَفُوا إِلَّا مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمْ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

Ve ateynahum beyyinatin minel emr, fe mahtelefu illa min ba'di ma caehumul ilmu bagyen beynehum, inne rabbeke yakdi beynehum yevmel kıyameti fi ma kanu fihi yahtelifun.

18.

Sonra da seni din işi konusunda açık bir yola koyduk. Sen ona uy, bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma.

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَى شَرِيعَةٍ مِّنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاء الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ

Summe cealnake ala şeriatin minel emri fettebi' ha ve la tettebi' ehvaellezine la ya'lemun.

19.

Çünkü onlar, Allah'a karşı sana asla bir fayda sağlayamazlar. Şüphesiz zalimler birbirinin dostlarıdır. Allah ise kendisine karşı gelmekten sakınanların dostudur.

إِنَّهُمْ لَن يُغْنُوا عَنكَ مِنَ اللَّهِ شَيئًا وإِنَّ الظَّالِمِينَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُتَّقِينَ

İnnehum len yugnu anke minallahi şey'a, ve innez zalimine ba'duhum evliyau ba'd, vallahu veliyyul muttekin.

20.

Bu Kur'an, insanlar için kalp gözleri (konumundaki bir nur), kesin olarak inanan bir toplum için de bir hidayet ve bir rahmettir.

هَذَا بَصَائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمِ يُوقِنُونَ

Haza basairu lin nasi ve huden ve rahmetun li kavmin yukınun.

21.

Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!

أًمْ حَسِبَ الَّذِينَ اجْتَرَحُوا السَّيِّئَاتِ أّن نَّجْعَلَهُمْ كَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَوَاء مَّحْيَاهُم وَمَمَاتُهُمْ سَاء مَا يَحْكُمُونَ

Em hasibellezinecterahus seyyiati en nec'alehum kellezine amenu ve amilus salihati sevaen mahyahum ve mematuhum, sae ma yahkumun.

22.

Allah, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak, herkese kazandığının karşılığı verilsin diye yaratmıştır. Onlara zulm edilmez.

وَخَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ وَلِتُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

Ve halakallahus semavati vel arda bil hakkı ve li tucza kullu nefsin bima kesebet ve hum la yuzlemun.

23.

Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah'ın; (halini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hala düşünüp ibret almayacak mısınız?

أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَى عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَى سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ وَجَعَلَ عَلَى بَصَرِهِ غِشَاوَةً فَمَن يَهْدِيهِ مِن بَعْدِ اللَّهِ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ

E fe reeyte menittehaze ilahehu hevahu ve edallehullahu ala ilmin ve hateme ala sem'ihi ve kalbihi ve ceale ala basarihi gışaveh, fe men yehdihi min ba'dillah, e fe la tezekkerun.

24.

Dediler ki: "Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder." Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar.

وَقَالُوا مَا هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا إِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُم بِذَلِكَ مِنْ عِلْمٍ إِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ

Ve kalu ma hiye illa hayatuned dunya nemutu ve nahya ve ma yuhlikuna illed dehr, ve ma lehum bi zalike min ilm, in hum illa yezunnun.

25.

Onlara ayetlerimiz açıkça okunduğu zaman onların delilleri ancak, "Doğru söyleyenler iseniz babalarımızı getirin" demek oldu.

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ مَّا كَانَ حُجَّتَهُمْ إِلَّا أَن قَالُوا ائْتُوا بِآبَائِنَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

Ve iza tutla aleyhim ayatuna beyyinatin ma kane huccetehum illa en kalu'tu bi abaina in kuntum sadıkin.

26.

De ki: "Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler."

قُلِ اللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَا رَيبَ فِيهِ وَلَكِنَّ أَكَثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Kulillahu yuhyikum summe yumitukum summe yecmeukum ila yevmil kıyameti la reybe fihi ve lakinne ekseren nasi la ya'lemun.

27.

Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.

وَلَلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرضِ وَيَومَ تَقُومُ السَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَخْسَرُ الْمُبْطِلُونَ

Ve lillahi mulkus semavati vel ard, ve yevme tekumus saatu yevme izin yahserul mubtılun.

28.

O gün her ümmeti diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle denilir:) "Bugün (yalnızca) yaptıklarınızın karşılığı verilecektir."

وَتَرَى كُلَّ أُمَّةٍ جَاثِيَةً كُلُّ أُمَّةٍ تُدْعَى إِلَى كِتَابِهَا الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Ve tera kulle ummetin casiyeh, kullu ummetin tud'a ila kitabiha, el yevme tuczevne ma kuntum ta'melun.

29.

İşte kitabımız, size karşı gerçeği söylüyor. Çünkü biz yapmakta olduklarınızı kaydediyorduk.

هَذَا كِتَابُنَا يَنطِقُ عَلَيْكُم بِالْحَقِّ إِنَّا كُنَّا نَسْتَنسِخُ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Haza kitabuna yentıku aleykum bil hakk, inna kunna nestensihu ma kuntum ta'melun.

30.

İnanıp salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları rahmetine sokacaktır. İşte bu apaçık başarıdır.

فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ فِي رَحْمَتِهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْمُبِينُ

Fe emmellezine amenu ve amilus salihati fe yudhıluhum rabbuhum fi rahmetih, zalike huvel fevzul mubin.

31.

İnkar edenlere gelince, onlara şöyle denir: "Ayetlerim size okunmuştu da sizler büyüklük taslamış ve günahkar bir kavim olmuş değil miydiniz?"

وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا أَفَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَاسْتَكْبَرْتُمْ وَكُنتُمْ قَوْمًا مُّجْرِمِينَ

Ve emmellezine keferu, e fe lem tekun ayati tutla aleykum festekbertum ve kuntum kavmen mucrimin.

32.

"Şüphesiz, Allah'ın va'di gerçektir, kıyamet hakkında hiçbir şüphe yoktur" dendiği zaman ise; "Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, sadece zannediyoruz. Biz bu konuda kesin kanaat sahibi değiliz" demiştiniz.

وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا قُلْتُم مَّا نَدْرِي مَا السَّاعَةُ إِن نَّظُنُّ إِلَّا ظَنًّا وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِنِينَ

Ve iza kile inne va'dallahi hakkun ves saatu la reybe fiha kultum ma nedri mes saatu in nezunnu illa zannen ve ma nahnu bi musteykınin.

33.

Yaptıklarının kötülükleri karşılarına dikilmiş ve alay edip durdukları şey, kendilerini kuşatıvermiştir.

وَبَدَا لَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِؤُون

Ve beda lehum seyyiatu ma amilu ve haka bihim ma kanu bihi yestehziun.

34.

Onlara şöyle denir: "Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi, bu gün biz de sizi unutuyoruz. Barınağınız ateştir. Yardımcılarınız da yoktur."

وَقِيلَ الْيَوْمَ نَنسَاكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا وَمَأْوَاكُمْ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّاصِرِينَ

Ve kilel yevme nensakum kema nesitum likae yevmikum haza ve me'vakumun naru ve ma lekum min nasırin.

35.

"Bunun sebebi, Allah'ın ayetlerini alaya almanız ve dünya hayatının sizi aldatmasıdır." Artık bugün ateşten çıkarılmazlar ve Allah'ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul edilmez.

ذَلِكُم بِأَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ آيَاتِ اللَّهِ هُزُوًا وَغَرَّتْكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ

Zalikum bi ennekumuttehaztum ayatillahi huzuven ve garretkumul hayatud dunya, fel yevme la yuhrecune minha ve la hum yusta'tebun.

36.

Hamd, göklerin Rabbi ve yerin Rabbi, alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.

فَلِلَّهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَرَبِّ الْأَرْضِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Fe lillahil hamdu rabbis semavati ve rabbil ardı rabbil alemin.

37.

Göklerde ve yerde ululuk O'na aittir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

وَلَهُ الْكِبْرِيَاء فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Ve lehul kibriyau fis semavati vel ard, ve huvel azizul hakim.

Kaynak: Diyanet İşleri  Başkanlığı / Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali

Facebook Yorumları