menu
AİLE İÇİ İLETİŞİMDE DEĞER DİLİNİ KULLANMAK!
AİLE İÇİ İLETİŞİMDE DEĞER DİLİNİ KULLANMAK!
Haftanın Vaazı.. "Aile İçi İletişimde Değer Dilini Kullanmak" konulu 12.11.2021 tarihli Cuma vaazı sitemize eklenmiştir.

Aile İçi İletişimde Değer Dilini Kullanmak!

Arabalık ilişkisiyle birbirlerine bağlanan topluluğa aile denir. Aile, toplumun temeli ve çekirdeğidir.

Aile, kelime olarak muhtaç anlamındadır. Eşler, çocuklar herkes maddi ve manevi her konuda birbirlerine muhtaçtır. Arapçada Aile, “Üsra” kelimesi ile ifade edilir. Üsra ise “zırh” demektir. Aile, tıpkı korunaklı bir zırh gibi insanı maddî imkânlarla kuşatmasından, dışarıdan gelecek olumsuzlukları engellemesinden, bebeklerin sarıldıkları kundaklar gibi sımsıcak sevgi ve şefkatli oluşundan dolayı bu ismi almıştır. 

Aile, Allah’ın varlığının delillerindendir. Kur'an-ı Kerim'de Rabbimiz şöyle buyurur

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

“Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.” (Rûm, 30/21) 

Bir aileyi kalıcı kılan madde, makam, servet değil, sevgi, saygı ve sadakattir. Bir ailenin sağlam temeller üzerine kurulması kadar, bu yuvanın huzur ve saadet içinde bir ömür boyu devam etmesi de arzulanır. Bu da aile içindeki sağlıklı iletişim ile mümkündür. Eşlerin birbirlerine, Anne babanın çocuklarına, çocukların anne babalarına karşı hitapları peygamberi bir üslupta olmalıdır. İletişimde sevgi ve saygı dili çok önemlidir. Büyükler küçüklere sevgisini, küçüklerde büyüklere karşı saygısını asla kaybetmemelidir.

PEYGAMBERLERİN AİLE İÇİ İLETİŞİMİNDE SEVGİ DİLİ

A-HZ. NUH’UN EVLAT SEVGİSİ 

Hz. Nuh’a eşi ile oğullarından biri iman etmedi. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyuruyor:

ضَرَبَ اللّهُ مَثَلاً لِلَّذينَ كَفَرُوا امْرَاَتَ نُوحٍ وَامْرَاَتَ لُوطٍۜ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ خَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللّهِ شَيْـاً وَقيلَ ادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِلينَ 

“Allah, inkâr edenlere Nûh’un karısı ile Lût’un karısını misal vermektedir: Onlar kullarımızdan iki erdemli kişinin nikâhı altındaydılar ama onlara ihanet ettiler. Dolayısıyla kocaları da Allah’tan gelen cezaya karşı onları koruyamadı ve kendilerine, “Haydi, diğer girenlerle birlikte girin bakalım ateşe!” dendi. (Tahrim, 66/10.) 

İmtihan dünyasında Peygamber olsa bile aile bireyleri birbiriyle imtihan oluyor. Kuşkusuz bu sınavın en ağırlarından biri de evlat ile olandır. Beş parmağın farklı farklı olduğu gibi Peygamber çocuğu olsa da hepsinin fıtratları farklıdır. Hz. Nuh oğlunu ısrarla imana davet ediyor ve evladına olan sevgisi ve şefkati sebebiyle Yavrucuğum! diye sesleniyor. Ya Rabbi o benim bir parçamdır diye haykırıyor. Çünkü iletişimde seçtiğimiz kelimeler, cümleler, kullandığımız üslup, takındığımız tavır hepsi önemlidir. Allah ise aile olabilmek için aynı soydan gelmenin yeterli olmadığını, asıl önemli olanın aynı yolda yürümek, aynı inanç ve duyguyu paylaşmak olduğunu söylüyor. Oğul ise isyan içinde sel sularına kapılıyor. 

Bu ibret verici olay Kur’an-ı Kerimde şöyle anlatılır:

وَهِيَ تَجْرِي بِهِمْ فِي مَوْجٍ كَالْجِبَالِ وَنَادَى نُوحٌ ابْنَهُ وَكَانَ فِي مَعْزِلٍ يَا بُنَيَّ ارْكَب مَّعَنَا وَلاَ تَكُن مَّعَ الْكَافِرِينَ

  

“Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh, gemiden uzakta bulunan oğluna: Yavrucuğum! (Sen de) bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma! diye seslendi.
Oğlu: Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım, dedi. (Nuh): "Bugün Allah'ın emrinden (azabından), merhamet sahibi Allah'tan başka koruyacak kimse yoktur" dedi. Aralarına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu. (Nihayet) "Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu) tut!" denildi. Su çekildi; iş bitirildi; (gemi de) Cûdî (dağının) üzerine yerleşti. Ve: "O zalimler topluluğunun canı cehenneme!" denildi. Nuh Rabbine dua edip dedi ki: "Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vâdin ise elbette haktır. Sen hâkimler hâkimisin." Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim. Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum! ”  (Hûd, 11/42-47)

B-HZ. YAKUP’UN EVLAT SEVGİSİ

Kur’an’ın kıssaların en güzeli diye ifade ettiği Hz. Yusuf kıssasında Hz. Yakup’un sabrı ve evlat sevgisi, Hz. Yusuf’un affı ve abilerine saygısı anlatılır. Çünkü aileleri ayakta tutan karşılıklı sevgi, saygı ve dayanışmadır. Hz. Yusuf, gördüğü bir rüyayı babası Hz. Yakup’a anlatır.  Kardeşler arasında bir kıskançlık vardır. Hz. Yakup, Yusuf’unu kokusundan tanıyacak kadar çok seviyor. Başına gelecekleri tahmin ettiği için Yusuf’una olan sevgisi ve merhameti gereği Yavrucuğum! diye sesleniyor. Tıpkı Hz. Nuh’un yavrusuna seslendiği gibi. Ayrıca burada Hz. Yakup bizlere doğru bilgi dahi olsa yeri ve zamanı gelmeden konuşulmaması gerektiğini öğretiyor. Kur’an da bu olay Hz. Yakup’un dilinden şöyle anlatılır:

قَالَ يَا بُنَيَّ لاَ تَقْصُصْ رُؤْيَاكَ عَلَى إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُواْ لَكَ كَيْداً إِنَّ الشَّيْطَانَ لِلإِنسَانِ عَدُوٌّ مُّبِينٌ 

“(Babası:) Yavrucuğum! dedi, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır. ” (Yûsuf, 12/5)

C-HZ. LOKMAN’IN EVLAT SEVGİSİ

Lokman suresinde bir babanın oğluyla yaptığı şefkat dolu sohbetin bir bölümüne tanık oluruz. Bu süreden anlıyoruz ki; ebeveynin en önemli görevi önce kendisini sonra evladını iyi yetiştirmek ve onu cehennem ateşinden koruyabilmektir. Rabbimiz bir ayette şöyle buyuruyor:

 وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ

“Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti.” (Lokman, 31/13) 

Burada Hz. Lokman,  hikmet yüklü hitabına diğer Peygamberler gibi sevgi ve şefkat dolu bir sözle: 

Ya Büneyye! (Ey yavrucuğum) diye başlıyor. 

Ondan sonra hikmetli bir baba olarak evladına tavsiyelerini bir bir sıralıyor: 

“Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” (Lokman, 31/16)

“Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.”(Lokman, 31/17)     

“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.” (Lokman, 31/18)

“Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.”(Lokman, 31/19

PEYGAMBERLERİN AİLE İÇİ İLETİŞİMİNDE SAYGI DİLİ

HZ. İBRAHİM’İN BABASINA SAYGISI

Hz. İbrahim’in babası Azer putperest bir insandır. Ama nihayetinde o da bir babadır. Hz. İbrahim babasıyla konuşurken saygıyı asla elden bırakmaz. Onu imana davet eder. Bunu ifade ederken de her ne kadar babası inkârcı olsa da üslubunu hiçbir zaman bozmaz. Sabırla, ümitle babasının iman etmesini bekler. Babası Azer’e olan saygısı ve merhameti gereği hep Babacığım! Babacığım! diye seslenir. Hz İbrahim babasının yaptığı yanlışı eleştirir ama babasına asla saygısızlık yapmaz ve iletişime duygularını katmaz. Ön yargılı davranmaz. Neslinden geldiği babasına hakaret etmez ve asla kırıcı davranmaz.

Bu olaylar Kur’an da tüm ayrıntıları ile şöyle anlatılır:

إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنِي عَنكَ شَيْئاً  

“Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın? Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım. Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu. Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum. (Babası:) Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur! İbrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır. Sizden de, Allah'ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.” (Meryem,19/ 42-48). ( Bakınız, Enam,6/74.)

رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ 

“Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla!”

 (İbrahim 14/41 Ayrıca bakınız; Şuara,26/86-Mümtahine,60/4)

İslam dinide  kişinin anne ve babası müşrik dahi olsalar, yine onlara iyi davranılmasını ve saygıda kusur edilmemesini emretmiştir. Hz. Ebû Bekir'in kızı Esmâ (r.a.) anlatıyor: Annem müşrike olduğu halde (bir şey istemek için) geldi. Ben de Peygamberimize: Annem geldi, görüşmek istiyor, onunla görüşeyim mi? dedim. Peygamberimiz: Evet, annenle görüş buyurdu (Buhâ, Edep 7)

HZ. PEYGAMBERİN AİLE İÇİ İLETİŞİMİNDE SAYGI DİLİ

Sevgili Peygamberimiz örnek bir aile reisidir. Hanımlarına ve çocuklarına karşı görevlerini en iyi şekilde yerine getirmiştir. O'nun evi örnek bir evdir. Onun ailesi mutlu, huzurlu ve bizlere örnek olacak bir ailedir. Bu aileyi ayakta tutan en temel unsurlar ise sevgi, saygı, güven ve dayanışmadır. Resûlullah’ın annelerimizle yaptığı evliliklerde bunların hepsi mevcuttur. Her konuda Müslümanlara ve tüm insanlığa örnek olan Allah Resulü gerek eş, gerek baba gerekse dede konumunda aile hayatının nasıl olması gerektiğini bizzat yaşayarak bizlere göstermiştir. 

Rabbimiz bu konuda ayetinde şöyle buyurur:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً

“Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 33/21)

Hz. Peygamber, kadınları erkeklerin şiddetinden korumak için gerekli uyarılarda bulunmuş ve daima onlara hayırla muamelede bulunmayı tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştur:

خَيْرُكُمْ خَيْرُكُمْ لأَهْلِهِ وَأَنَا خَيْرُكُمْ لأَهْلِى 

“En hayırlınız, ailesine hayırlı davranandır. Ben de sizin aranızda ailesine karşı en hayırlı davrananım.” (İbn Mâce, Nikâh, 50)

Allah Rasûlü, eşleriyle iletişimini sevgi, saygı, şefkat, merhamet, adalet, sabır, sadâkat, vefa gibi manevî ve evrensel değerler üzerine kurmuş; kin, nefret, öfke vb. iletişim engellerini de ortadan kaldırmıştır. Efendimiz, eşlerine karşı âdil ve anlayışlı davranmış asla kırıcı olmamış, hakaret etmemiş ve asla şiddet uygulamamıştır. Eşleri de Hz. Peygamber’den öğrendiklerini uygulamış ve “ümmehatü’l-mü’minîn” sıfatıyla, eşe karşı sevgi, saygı, bağlılık, itaat ve sadâkat konusunda diğer hanımlara örnek olmuşlardır.  

Peygamberimiz kendisini büyüten annelerle de güzel iletişimler kurmuştur. Çocukluk yıllarının bir bölümünü evinde geçirdiği Ebu Talib'in eşi Fatma binti Esed'e, "Anneciğim! Anneciğim!" demiş ve “ikinci annem” diyerek yakın ilgi göstermiştir. (Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, XXIV, 351)   Dadısı için "Ümmü Eymen, ehl-i beytimin hatırası!”, “Benim annem, annemden sonraki annem" demiş, kendisine içten sevgi ve saygı göstermiş, omuz atkısını serip üzerine onu oturtmuş, bir dileği varsa hemen yerine getirmiştir. Onunla şakalaşıp ve ona latife yapmıştır. (İbn Sa’d, 8/223-226)

Hudeybiye Anlaşmasında Hz. Peygamber, eşi Ümmü Seleme ile istişare etmiş, fikrine saygı göstermiş, değer vermiş ve onun bu teklifi doğrultusunda hareket ederek tıraş olup ihramdan çıkmış ve sahabede peygamberimizden sonra tıraş olarak ihramdan çıkmışlardır. (Buhârî, Şurût, 15)

Hz. Peygamber mazi ile iletişimi asla kesmemiştir. Hanımların ve diğer aile fertlerinin yakınlarına da ilgi göstermiştir. Nitekim eşi Hz. Hatice'nin bir arkadaşı yanına geldiğinde ona iltifatta bulunmuştur. Her koyun kesişinde Hz. Hatice'nin arkadaşlarına sadece Hz. Hatice hatırasına saygı için et göndermiştir (Buhârî, Edeb, 23)

Bütün bu misallerden, Hz. Peygamber'in annelere ve anne mevkiindeki kadınlara ve genel olarak hanımlara nezaket ve saygı ile davrandığı anlaşılmaktadır. Her konuda bizim rehberimiz olan Peygamberimiz ailenin saygınlığı ve kutsallığı hususunda da bizim için en güzel örnektir. Aile içi iletişimin zayıfladığı, aile kurumunun da eğitimsizlik ve TV. programlarındaki olumsuz örnekler ve seviyesiz üsluplarla yıpratıldığı günümüzde, sağlıklı bir iletişim, aile mutluluğu ve toplum huzuru için Yüce Allah tarafından inananlara en güzel ve ideal model olarak takdim edilen Hz. Peygamber’in aile hayatının örnekliğine ihtiyacımız vardır.

HZ. PEYGAMBER’İN AİLE İÇİ İLETİŞİMİNDE SEVGİ DİLİ

Ekmek ve su kadar sevgi ve şefkate, ilgiye muhtaç olan çocuğun yetişmesi için en güzel ortam, mutlu ve huzurlu bir aile yuvasıdır. Allah Resûlü bir baba olarak da oldukça ilgili ve merhametlidir. Hz. Peygamber, çocukları çok sever, onlara selam verir, onlarla ilgilenir, onlara değer verir, onlara dua eder, onları öper-koklar, onlarla şakalaşır ve onlarla oynardı. Kızı Hz. Fâtıma yanına geldiğinde onun için ayağa kalkar, elinden tutar, onu öper ve kendi yerine oturturdu. Hz. Peygamber de Fâtıma’nın yanına girdiği zaman Fâtıma hemen ayağa kalkar, elinden tutar, öper ve kendi yerine buyur ederdi. (Ebû Dâvûd, Edeb, 143)

Hz. Peygamber , çocuklarının ve torunlarının azarlanmasını ve aşağılanmasını da hiçbir zaman istemez, sabır ve müsamaha göstererek onların eğitilmesini hep arzu ederdi. Bir defasında Hz. Peygamberin kucağına torununu veren Ümmü’l-Fazl, çocuğun Resûlullah’ın üstünü ıslattığını görünce omzuna vurmuş bunun üzerine Peygamber (sav), “Allah iyiliğini versin, oğlumun canını acıttın!” buyurmuştur. (İbn Hanbel, VI, 340) 

Peygamberimiz, torunları Hasan ve Hüseyin hakkında şöyle buyurmuştur: 

"Allahım ben o ikisini seviyorum, Sen de sev, onları seveni de sev." (Buharî, Libas, 60)

Namaz kılarken torunlarından biri sırtına çıkmış, bu yüzden namazı biraz uzatmıştır. (Nesâî, İftitah, 83) 

Bir defasında da namazını kısa tutmuş ve sebebini soranlara “Bir çocuk ağlaması duydum ve annesi üzülmesin diye namazı kısa tuttum.” (Nesâî, Kıble, 35)  demiştir. 

Hz. Peygamber'e Medine hayatı boyunca on yıl hizmet eden ve O'nun aile hayatını en iyi bilenlerden biri olan Enes b. Malik şöyle der: "Çoluk-çocuğuna ve aile fertlerine karşı Hz. Peygamber’den daha şefkatli olan bir kimse görmedim." (Tirmizi, Sünen, Birr ve’s-Sıla, 25/69, İbn Sa’d, Tabakât, I, 136)

Allah Resûlü oğlu İbrahim’in, gözleri önünde can çekişmeye başladığını gördüğünde gözleri dolmuş ve şöyle demiştir: “Göz yaşarır, kalp mahzun olur. Başka bir şey değil (sadece Rabbimizin razı olacağı şeyler söyleriz), vallahi İbrahim, biz senden dolayı hakikaten üzgünüz.” (Müslim, Fedâil, 62)

On tane çocuğu olan ve hiç birisini alıp öpmediğini söyleyen bir adama, “Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Allah kalbinden merhameti söküp almışsa ben ne yapabilirim!” demiştir. (Buharî, Edeb, 18) 

  1. Hz. Peygamber, sadece kendi çocuklarına değil diğer çocuklara ve hatta müşrik çocuklarına karşı da sevgi ve şefkatle davranmıştır. Bir savaş esnasında birkaç çocuk, çarpışan iki taraf arasında kalmış ve ölmüşlerdi.  Hz. Peygamber, bundan haberdar olunca büyük üzüntü duymuştu. Askerler, Hz. Peygamber'in üzüldüğünü görünce: "Ey Allah'ın Resulü bu kadar, neden üzülüyorsunuz? Bunlar nihayet müşrik çocukları değiller mi?" dediler. Hz. Peygamber: "Bu çocuklar, müşrik çocukları da olsalar insandır. Bugün sizin en hayırlı olanlarınız vaktiyle müşrik çocukları değil miydi? Dikkat ediniz, kesinlikle çocuk öldürmeyiniz. Her can Allah'ın fıtratına göre yaratılmıştır" buyurarak sevgiye ve merhamete dayalı evrensel bir iletişim dili kullanmıştır. (Ahmed b. Hanbel , Müsned, 3/435.)


  2. Peygamberimiz, kendi çocukları ile daha sonra evlendiği hanımların önceki evliliklerinden olan çocuklarını arasında da bir ayrım yapmamıştır. Onlara da aynı sevgi ve şefkati göstermiş, zaman zaman da gerekli uyarılarla onları eğitmiştir. Hz. Peygamber, Ümmü Seleme'nin oğlu Ömer'in yemek yerken tabağın her tarafından yediğini görünce onu: "Oğul, besmele çek, sağ elinle ye ve hep önünden ye." (Buhari, Et’ıme, 2)

GÜNÜMÜZ AİLE İÇİ İLETİŞİMİNDE SEVGİ VE SAYGI

İslam’a göre eşlerin birbirlerini yaratılış özellikleri, fıtrî yapıları, psikolojik özellikleri itibarıyla tanımaları, karşılıklı hak, görev ve sorumluluklarının farkında olmaları iletişimde önemli bir unsurdur. Bilgi ve iletişim araçlarının geliştiği günümüzde toplumunda, kültürel ve ekonomik şartlara göre değişen ve gelişen aile yapısında, aile bireyleri arasındaki uyumu ve birlikteliği sağlamak zorlaşmıştır. 

Bunun sonucu olarak aile içi iletişim bozulmuş ve kuşaklar arası çatışmalar da artmıştır. Aslında aile olmak, yalnız akrabalık bağı olan bireylerin aynı çatı altında yaşamaları, aynı evi paylaşmaları demek değildir. Evi paylaşmak, aynı zamanda hayatı paylaşmayı da gerektirir. Hayatı paylaşmak da sadece evde iş bölümü yapmak değildir. Evde sadece maddî şeyler değil, duygular da paylaşılırsa hayat paylaşılıyor demektir. Hayatı paylaşmak, hayatın güçlüklerini beraber aşmak, hüzün ve sevinçlerini beraber yaşamak demektir. 

Sosyal bir varlık olan insan iletişim kurmadan yaşayamaz. Çünkü insanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar. Sağlıklı bir aile içi iletişim, aile fertlerinin karşılıklı olarak birbirlerini anlaması, konumlarını takdir etmesi ve uygun zamanda uygun davranışı sergilemeleriyle olur. Aile bireylerinin empati kurması, diğerini ötekileştirmemesi, hatalar, yanlışlıklar ve olumsuzluklar üzerinden konuşmamaları da iletişimin kalitesi arttıran ve aileye huzur sağlayan en önemli etkenlerin başında gelir. 

Mutlu, huzurlu, sevgi dolu bir aile olmak için anne, baba ve çocukların karşılıklı sevgi ve saygı içerisinde bütünleşmeleri gerekir. Yalnızca anne-babanın çocuğunu sevmesi yetmez, birbirlerini sevip saymada da çocuklarına da örnek olmaları gerekir. Sevgi vermektir, almak değil. Sevgi emek ister, fedakârlık gerektirir. 

Sevgiden ve saygıdan yoksun, üslup olarak ta yanlış olan iletişimler ise aile içi sorunlara yol açan nedenlerin başında gelir. Böyle bir iletişim, ailenin varlığının korunmasını güçleştirir, aile üyelerinin sosyal ve ruhsal kimliklerini bozar; böylece aile, toplumsal yapı içerisinde hasta bir kurum haline gelir ve darmadağın olur. 

Aile içi iletişimde kullandığımız dil ve üslubumuz, sergilediğimiz tavır ve davranışlarımız tıpkı bumerang gibidir. Ne kadar uzağa fırlatılsa da, aradan uzun zaman geçse de mutlaka bize geri döner. Çünkü “üzüm üzüme baka baka kararır. Ağaca çıkan keçinin ağaca çıkan oğlağı olur.” Ne ekersek onu biçeriz.

Anneler babalar, aile fertlerine karşı duyduğu sevgi ve şefkati göstermeli, güzel duygularını gizlememeli, gördüğü meziyetleri takdir etmekten, ‘aferin’ demekten de çekinmemelidir. Çocuğuma kızım, oğlum demek içimden geçiyor ama diyemiyorum.” diyen, yüzündeki soğuk bir ifade ve ürkütücü bir sesle çocuklarını karşılamayı otorite sayan bir baba; torunları ile gülüp oynayan, (Tirmizî, Menâkıb, 30) onlara sarılıp öpen, (Buhârî, Büyû’, 49) torununu kucağına alıp Cuma hutbesi veren (Ebû Dâvûd, Salât, 225, 227) ve namaz kılarken torunu sırtına çıkan (Nesâî, Mesâcid, 19) Peygamber’in tavrından çok uzaktadır

Hayırsız olan oğlu veya kızı için hemen bedduaya sarılıp “Bu çocuk ölse canım yanmaz! Sütüm ona haram olsun” diyen bir anne de Hz. Hacer ve Hz. Hatice’nin evlat sevgisinden çok çok uzaktır.

Bir defasında Peygamber Efendimiz (sav) Hz. Aişe annemize şöyle söylüyor:

 عليكَ بالرِّفقِ إنَّ الرِّفْقَ لا يَكونُ في شيءٍ إلَّا زانَهُ، ولا يُنْزَعُ من شيءٍ إلَّا شانَهُ

“Yumuşak davran. Yumuşaklık bir şeyde varsa onu süsler ama yumuşaklık bir şeyden alınırsa onu onu çirkinleştirir.” (Müslim, 2594 ,El Bâhisu’ı Hadis)

Peygamber Efendimiz bu sözünü Hz. Aişe validemiz atı tımar etmeğe, ona yem vermeğe gittiği zaman söylüyor. Bir hayvana bile yumuşak davranmamız emredilirken, bir parçamız olan kendi evladımıza Kur’an’da ifade edilen Peygamberlerin üslubuyla “Yavrucuğum!” diyemiyorsak yanlış bir tavır içindeyiz demektir. Ailemize karşı tavrımız sevgi ve saygı eksenli bir kibarlıkta olmalıdır. 

Dışarda her türlü kibarlığı gösteriyoruz ailemize geldiğimiz zaman cellat kesiliyoruz. Eşimizde çocuğumuzda bir hata gördüğümüzde bunu niye böyle yaptın? deyip ve hemen yargılıyoruz. Aslında tavrımız şu olmalı: Hanım, Bey, Yavrucuğum, Anneciğim Babacığım, Ablacığım, Abiciğim! Senin güzel özelliklerin var ama sende şöyle bir özellik var ki o Allah ve Resulünün hükümlerine aykırı geliyor. Ben seni çok seviyorum. Onu birlikte düzeltelim dememiz gerekir. Bizler çocuğumuza önce Allah’ı anlatacağız. Allah inancını çocuğun kalbine iyice yerleştirdiğimiz zaman o zaten Allah’a olan saygısından dolayı Allahın emirleri karşısında nasıl tavır sergileyeceğini, nerede, ne zaman ve nasıl hareket edeceğini çok iyi bilir. 

AİLEDE SAĞLIKLI İLETİŞİM YÖNTEMLERİ

Aile içi iletişimi daha da güzelleştirmek için, iletişim kurma tarzımızı yeniden belirlememiz gerekiyor. 

Anlaşılır bir biçimde iletişim kuramaz, kendimizi net ifade edemezsek, ailemiz bizim ne demek istediğinizi anlayamaz. Aile ile iletişimde ne söylediğimizden daha çok, nasıl söylediğimiz önemlidir. 

Gelin konuşmalarımızda dürüstlüğü ve şeffaflığı sevgi ve saygıya dayalı bir üslubu şiar edinelim. 

Sen dili yerine ben dilini kullanalım. Ailemizle olan konuşmalarımızda adil, nazik, saygılı ve net olalım. Ailemizle birlikte verimli, kaliteli vakitler geçirelim. Verdiğimiz sözleri tutalım.  Sevgimizi belli edelim. 

Hayatımızda ki telefon, televizyon ve bilgisayar vb. iletişimimizi engelleyen şeyleri azaltalım. 

Bir aile içinde düşünce farklılıklarının olması gayet normaldir. Bütün aile üyelerinin düşüncelerini ifade etmelerine fırsat verelim. Konuşanın sözünü kesmeyelim. Onlarla konuşurken haksız yere eleştirmeyelim ve alay etmeyelim. Kimseyi çaresiz bırakmayalım. Tartışmalarda, istenmeyen duygularımız bize hakim olduğunda ise iletişime ara verelim. Başımızı iki elimiz arasına alıp biraz düşünelim ve Hz. Peygamber’in metodunu uygulayalım. Ayakta isek oturalım, öfkemiz geçmezse oturuyorsak uzanalım. (Ebu davud, Edeb,3)

Feraset ve basiret sahibi olalım. Birbirimizle Rakip değil ekip olalım. Göze değil gönle girmeye çalışalım. Yaşantımızda is değil iz bırakalım. Tebessüm edelim, güzel görelim, incitmeyelim ve özür dileme erdemini gösterelim. Söz, göz ve öz uyumunun sağlıklı iletişimin temel kuralları olduğunu unutmayalım. Kibir, haset, riya gibi iletişim engellerini terk edelim. Haklı olmak mı? Mutlu olmak mı? bunu iyi bir düşünelim.

Aile huzurumuz için uzmanların tavsiye ettiği 5 S (Sevgi, Saygı, Sadakat, Sabır, Sorumluluk) ve 1 D (Doğruluk/ Dürüstlük)  kuralını uygulamaya gayret edelim. 

Sevgi: Hz. Peygamberin annelerimizi sevdiği gibi bir sevgi olmalı. Günlük, aylık, mevsimlik değil bir ömür ayrılmayacak şekilde kördüğüm gibi kopmayan ve sarsılmayan bir sevgi olmalıdır.

Saygı: Aile bireylerinin her konuda aynı düşünmesi mümkün değildir. Bu yüzden herkes birbirinin görüşüne saygılı olmalıdır. Hep benim istediğim gibi olsun demek, doğru bir yaşam tarzı değildir.

Sadakat: Eşler nikâh akdi esnasında birbirlerine verdikleri söze sadık kalıp birbirlerini asla aldatmamalıdır.

Sabır: Yolların inişli çıkışlı olduğu gibi hayat yolu da engellerle doludur. İmtihan dünyası içerisinde aile bir sınavdan geçerse, herkes birbirine hakkı, sabrı ve metaneti telkin etmelidir. Gündemimizde asla yılmak ve yıkılmak olmamalıdır.

Sorumluluk: Aile içindeki her birey Kur’an ve Sünnette belirtilen sorumluluklarını iyi bilmelidir. Kimse bir başkasının rolünü üstlenmeye çalışmamalıdır. Eşler, birbirlerine ve çocuklarına karşı vazifelerini yaparken çocuklar da Anne-Babalarına ve kardeşlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmelidir.

Doğruluk, Dürüstlük: İnsan bilerek veya bilmeyerek hata işleyebilir. Önemli olan hatayı hatayla, yalanı yalanla örtmeye çalışmak değil; hatada ısrar etmemek ve zararın neresinden dönülürse kârdır anlayışı içerisinde doğru ve dürüst davranarak özür dileme erdemini gösterebilmektir. İşte ailemizde bu tavsiyelere uyarsak ve güzel bir iletişim kurarsak ailemiz mutlu, huzurlu ve daha uzun ömürlü olur.

SONUÇ

Aile, ruhlarımızın manevî değerlerle beslendiği, ibadetin tadına vardığımız sıcacık yuvamızdır. Ama cennette Hz. Adem ve Hz. Havva ile başlayan bu aile hayatı hep cennetteki gibi huzurlu ve mutlu devam etmez. Hz.Peygamber’in ailesi de dâhil sorunu olmayan bir aile yoktur. Her ailede olduğu gibi, Resûlullah’ın evinde de zaman zaman tartışmalar olmuştur. Rasûlullah bu durumlarda hep sabır ve teenni ile hareket etmiş ve aile içi problemleri sağlıklı bir iletişim ve istişare ile çözmüştür.

Ailenin huzur ve saadeti, herkesin birbirine karşı anlayışlı, dengeli, tutarlı ve orta bir yol izlemeleri ve hayatın her aşamasında; acı ve tatlı zamanlarında, sevinç ve hüzün günlerinde aynı duygu ve heyecanı yaşamaları ve birbirlerine destek olmaları ile mümkündür. 

İnişli çıkışlı olan aile hayatı içerisinde karşılaşılan engeller birliğin, sevginin ve saygının gücüyle aşılabilir. Sorunlarıyla baş edebilen ve çözebilen aileler mutlu ve huzurlu olurlar. Problemlerimizi istişare ile çözelim, öfkeye ve şiddete asla yer vermeyelim. Ailemizi, sevgi, saygı, şefkat ve dayanışma temelleriyle yükseltelim. 

Ailemiz için, Kur’an diliyle gelin şöyle dua edelim:

وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَاماً

“Onlar: "Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle”  derler.”  (Furkan, 25/74)

Ya Rabbi! Hanelerimize huzur ve saadet, rızıklarımıza da helalinden bolluk ve bereket nasip eyle. Aramızdaki ülfeti ve muhabbeti arttır. Bizlere birbirini seven ve birbirini sayan, paylaşılarak kederlerin azaldığı ve mutlulukların da paylaşılarak çoğaldığı aileler nasip eyle. 

Allah’ım! Ailelerimize kırgınlık ve ayrılık gösterme. Kaldıramayacağımız dertleri bize yükleme. Bize, sabır ve şükürle devam eden bir hayat nasip et. 

Bizlere, millete, devlete ve tüm insanlığa faydalı, arkamızdan hayır dua edecek salih evlatlar yetiştirmeyi nasip eyle. Acılarını ve ağrılarını gösterme. Özelde okullarındaki sınavlarda genelde ise hayat sınavında başarılar ihsan eyle. Birbirimizle olan imtihanımızda tüm aile üyelerine kolaylıklar lütfeyle. Bu dünyada başlayan mutlu ve huzurlu aile yuvalarımızı ahirette de daim eyle. Âmin! 

Cumamız Mübarek Olsun.

Salih Sayın

Sakarya / Arifiye Uzm.Vaizi

Facebook Yorumları