menu
ASHAB-I KEHF ÖZELİNDE TEVHİD MÜCADELESİ
ASHAB-I KEHF ÖZELİNDE TEVHİD MÜCADELESİ
Haftanın Vaazı.. "Ashab-ı Kehf Özelinde Tevhid Mücadelesi" konulu 21.01.2022 tarihli Cuma Vaazı sitemize eklenmiştir.

Ashab-ı Kehf Özelinde Tevhid Mücadelesi

اِذْ اَوَى الْفِتْيَةُ اِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَٓا اٰتِنَامِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا

Vakti zamanında birkaç imanlı genç bir mağaraya sığınmıştı ve “Rabbimiz! Bize tarafından bir rahmet ihsan eyle ve işimizde doğru olanı yapma bilinci lütfet” diye dua etmişlerdi. (Kehf 18/10)

Değerli Müslümanlar!

Tarih boyunca gönderilen bütün peygamberlerin en temel vazifesi, tevhid inancından uzaklaşan insanlara tevhidi anlatmak, tebliğ ve tatbik etmek olmuştur.

Tevhîd, Allah’ın varlığına, birliğine,tekliğine, eşi ve benzeri bulunmadığına inanmaktır. Bir başka ifadeyle tevhid, yalnız ve yalnız Allah’ın gücü ve yetkisinde bulunan, sadece O’nun hakkı olan özellikleri Allah’a teslim etmektir; bu güç ve yetkiyi yaratılmışlara vermemektir.

Demek ki tevhid, İslam’ın ilk ve en önemli konusudur, ana konusudur, yani olmazsa olmazıdır. Tevhidin olmadığı yerde İslam’dan bahsedilemez. İşte bu sebepledir ki sadece son peygamber değil, bütün peygamberler gönderildikleri toplumlarda tevhid mücadelesi vermişlerdir.

Özellikle Mekke döneminde nazil olan ayetlerde, Hz. Peygamber’in tebliğindeki en temel üç vurgu ve maksadın tevhid, nübüvvet ve ahiret olduğu görülür. Kur’an’da yer alan diğer konular bu üç temel maksada bağlı konulardır. Dolayısıyla İslam’ın doğru anlaşılması bu temel kavramların doğru anlaşılmasına bağlıdır.

Kur’an-ı Kerim, bu üç ana konuyu yani tevhid, nübüvvet ve ahiret konularını anlatırken, daha iyi anlaşılsın diye, değişik yöntemler kullanmıştır. Bu yöntemlerden birisi de kıssalardır.

Değerli Kardeşlerim!

Kıssalar Kur’an’da önemli bir yer tutar. Zira Kur’an’ın 1/3’ü kıssalardan oluşur. Bu,önemli bir orandır. Peki, bunca kıssa neden anlatılmıştır?

Kur’an’ın kıssalara çokça yer vermesinin sebebi, hoşça vakit geçirmelerini sağlamak değildir!Tarihi bilgiler vererek insanların tarih bilgisini tazelemek veya zenginleştirmekte değildir! Hz. Peygamber’in ve ashabının en sıkıntılı zamanlarında özellikle Mekke yıllarında; her türden baskının, zulmün, eziyetin, işkencenin reva görüldüğü, tevhidi kabul edenlere yaşam hakkı tanınmadığı bir zamanda –haşa-Allah bu insanlara masal anlatıyor olamaz!

Kur’an-ı Kerim hangi amaçla gönderildiyse, Kur’an’daki kıssalar da o amaca yönelik“seçilerek” gönderilmiştir.

اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَهْدٖي لِلَّتٖي هِيَ اَقْوَمُ“Hiç şüphe yok ki bu Kur’an en doğru yola ulaştırır.”(İsrâ 17/9)

Kur’an insanlara hidayet olsun diye, en doğru yola ulaşsınlar diye gönderildiğine göre kıssaları okurken/dinlerken sadece tarihi bir olay  gibi okumamak gerekir.

وَكُلًّا نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْبَٓاءِ الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِه فُؤٰادَكَ 

“(Ey Peygamber!) Önceki peygamberin haberlerinden senin yüreğini güçlendirecek her şeyi sana anlatıyoruz.”(Hud 11/120)

Anlaşılan o ki, Allah’ın gözetimi altında insanlara İslam’ı ve imanı anlatan sevgili peygamberimize vahyedilen kıssalar alelade birer hikâye değil, verilen tevhid mücadelesinde çok önemli manevi birer destektir.

Burada önemli olan husus, bugün bizlerin bu kıssalardan nasıl bir manevi destek alabileceğimizdir. Çünkü kıssalarda esas olan ibret almaktır, ders çıkarmaktır.Yapmamız gereken şey, kıssanın vermek istediği esas meseleyi anlamak, kavramak ve bunu hayatımızda uygulamaktır. Çünkü Kur’an’da yer alan her bir kıssa bir hedef gösterir.

Ashâb-ı Kehf Kıssası

Kur’an’da tevhide ve ahirete vurgu yapan etkileyici kıssalardan birisi de “mağara arkadaşları” anlamına gelen Ashâb-ı Kehf Kıssası’dır. Kimdir bu mağara arkadaşları? Kur’an bu kıssayı anlatırken onları şöyle tanıtıyor:

اِنَّهُمْ فِتْيَةٌ اٰمَنُوا بِرَبِّهِمْ “Onlar rablerine iman eden (yürekten inanıp güvenen) birkaç genç idi.” (Kehf 18/13)

Onlar Rab olarak bir tek Allah’ı kabul etmişler. Bunun anlamı şudur:

Kula kul olmak insan onuruna yakışmaz demişler!

Kula kul olmak imanla bağdaşmaz demişler!

Allah’tan başka hiç kimse hüküm koyamaz demişler!

Allah’tan başka hiç kimse helal-haram belirleme hakkına sahip değildir demişler!

Zalimlerin kurduğu müşrik sisteme boyun eğmeyiz demişler!

İşte tevhidin gereği budur! Muvahhitlerin yani Allah’ı bir ve tek rab olarak kabul edenlerin yapması gereken budur!

Ne yapmış bu gençler, başlarına ne gelmiş?

اِذْ اَوَى الْفِتْيَةُ اِلَى الْكَهْفِ “Vakti zamanında birkaç genç bir mağaraya sığınmıştı”(Kehf 18/10)

Bu gençler, Hz. İsa’nın davetinin terkedildiği bir dönemde; hak-hukuk bilmeyen,insanları köleleştiren ve kendisini rab ilan eden hadsiz bir hükümdarın yönetimi altında yaşıyorlardı. Bu hükümdar, Hz. İsa’nın tebliğ ettiği “ilahî sistem”i kaldırmış, bunun yerine kendi “çıkar sistemi”ni, “şirk sistemi”ni,“kölelik sistemi”ni, put sistemi”ni getirmişti. Kendi hükümranlığının devamı için insanların putperest bir yaşam içinde olmalarını emrediyor, farklı görüşlere ve farklı düşünenlere yaşam hakkı tanımıyordu.

Gençler,hükümdarın bu emrine uymadıkları gibi, inandıkları tevhid inancını da çok net bir şekilde hem de hükümdarın yüzüne karşı dile getirirler:

فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَنْ نَدْعُوَ۬امِنْ دُونِهِ اِلٰهًا لَقَدْ قُلْنَٓا اِذًا شَطَطًا

“Bizim rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz O’ndan başka bir ilaha/tanrıya tapmayız. Şayet böyle bir şey yaparsak saçmalamış oluruz.” (Kehf 18/14)

Sözlerine devamla sadece hükümdarın değil, aklını kullanmayan putperest halkın da aynı hataya düştüğünü ifade ederler:

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمُنَا اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ اٰلِهَةًۜ لَوْلَايَأْتُونَ عَلَيْهِمْ بِسُلْطَانٍ بَيِّنٍ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَىاللّٰهِ كَذِبًا 

“Şu bizim halk Allah’tan başka birtakım (sözde) tanrılar edindi. Gittikleri yolun doğruluğunu gösteren açık bir delil getirseler bari! Uydurdukları yalanları Allah’a isnad eden iftiracılardan daha zalim kim olabilir?” (Kehf 18/15)

Allah’a sınır çizen zihniyete, Allah’ı göklere hapsetmeye kalkışan hadsiz beyinlere,  beşer oluşunu ve acziyetini unutup ilahlık/rablık iddiasına kalkışan ahmaklara tokat gibi bir cevap! “Gökyüzünde dilediğini yapsın fakat yeryüzüne karışmasın”diyerek Allah’ı hayattan uzaklaştırma hevesiyle yeryüzünün rabbi/tanrısı olmaya yeltenen kimselere verilecek kısa fakat mükemmel bir cevap:

Göğünde yerin de bir tek Rabbi vardır, o da Allah’tır!

Gökte de O’nun dediği olur yerde de!

Yerde veya gökte bir söz söylenecek ise o sözü Allah söyler!

Yerde veya gökte bir hüküm verilecek ise o hükmü Allah verir!

İşte,tevhid ehlinin,muvahhid ehlinin duruşu böyle olmalı! Muhatabın kim olduğu hiç önemli değil; sıradan bir insan, zengin-fakir, siyah-beyaz, güçlü- güçsüz,yöneten-yönetilen, isterse yedi kıtada hükümdar olsun fark etmez! Herkes bilmeli ki:

وَهُوَ الَّذٖي فِي السَّمَٓاءِ اِلٰهٌ وَفِي الْاَرْضِ اِلٰهٌ وَهُوَالْحَكٖيمُ الْعَلٖيمُ 

“Gökte de yegâne ilah, yerde de yegâne ilah O’dur. O her şeyi yerli yerince yapıp eden, her şeyi bilendir.” (Zuhruf 43/84)

Allah tek ilahtır, tek Rabdır. Yaratan, yaşatan, öldüren ve dirilten O’dur! Varlığın sahibi, rızık vereni, ibadet edileni O’dur! Helalı haramı belirleyen, duaları kabul eden O’dur! İnsanı eğiten, yetiştiren, terbiye eden, yöneten, hükmeden O’dur!

Allah’ı devre dışı bırakmak üzerine kurulu bu şirk düzenini kabul etmeyen gençlere baskılar başlıyor. Gençlerde çareyi şehirden uzaklaşıp bir mağaraya sığınmakta buluyorlar.

Mağaraya sığındıklarında ilk yaptıkları iş Allah’a dua etmek oluyor!

فَقَالُوا رَبَّنَٓا اٰتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَامِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا

“Rabbimiz! Bize tarafından bir rahmet ihsan eyle ve işimizde doğru olanı yapma bilinci lütfet.(Kehf 18/10)

Şu iman kararlılığına, şu iman kuvvetine bakar mısınız? Onlar can derdine değil dava derdine düşmüşler. Öldürülmekten veya işkenceden kurtulmak için yardım çağrısı yapmıyorlar. Onlar Allah’tan sadece rüşt istiyorlar. Rüşt, yani doğru olanı yapma bilinci;yani doğru karar alabilme olgunluğu! Onların Allah’tan istediği tek şey: Davalarının başarıya ulaşması!

Böyle kararlı bir iman duruşu, kararlı bir dava duruşu olur da bu duaya ilahî cevap gelmez olur mu?

وَزِدْنَاهُمْ هُدًى  “Biz de onların hidayetlerini güçlendirmiştik” (Kehf 18/13)

İşte tevhidî esas duruşunu bozmayanlara Allah’ın lütfu: Hidayet, yani doğru yolda olma bilinci! Tam da o gençlerin aradığı, istediği şey!

Diğer taraftan, aracısız bir şekilde, yalnız ve doğrudan Allah’a yapılan dua, tam manasıyla bir tevhid eylemidir. Tevhid inancına sahip her müminin yapması gereken budur; yalnız Allah’a sığınıp dua etmek! Fakat önce fiilî dua yapılmalıdır; yeryüzünde iyiliğin hâkim olması için eyleme geçilmelidir. Sonrasında ise lisanî dua, yani dil ile dua yapılmalıdır.

Sonra gençlerden birisi bir öneri sunuyor:

وَاِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ اِلَّا اللّٰهَفَأْوُ۫ٓا اِلَى الْكَهْفِ يَنْشُرْ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ رَحْمَتِهِ وَيُهَيِّئْلَكُمْ مِنْ اَمْرِكُمْ مِرْفَقًا 

“Mademki halkınızı ve Allah’tan başka tapındıkları sözde tanrıları terk edip ayrıldınız, o halde bir mağaraya sığının da Rabbiniz rahmetiyle sizi kuşatsın, işinizde bir kolaylık sağlayıp sizi zor durumdan kurtarsın.” (Kehf 18/16)

Elbette Allah, kendi rızası uğrunda, tevhid yolunda mücadele edenleri rahmetine garkedecek ve onları içinde bulundukları sıkıntılı durumdan kurtaracaktı. Çünkü Rahman ve Rahim olan Allah mazlumları asla yalnız bırakmaz.

Sadece birkaç genç ne yapabilirdi? Sayıca çok fazla olan putperestlere nasıl karşı koyabilirlerdi? Yakalanırlarsa nasıl bir cezaya çarptırılacakları da belliydi:

اِنَّهُمْ اِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ يَرْجُمُوكُمْ اَوْ يُعِيدُوكُمْف۪ي مِلَّتِهِمْ وَلَنْ تُفْلِحُٓوا اِذًا اَبَدًا

“Çünkü halk sizi ele geçirecek olursa, ya taşa tutup öldürür ya da kendi dinlerine döndürür ve işte o zaman ebediyen iflah olmazsınız.” (Kehf 18/20)

Evet,  ya canlarından ya da imanlarından olacaklardı. Burunlarının ucunu bile dışarı çıkaramaz bir halde mağaraya sıkışıp kalan gençler için öldürülmek ile dinden döndürülmek arasında fark yoktu. Çaresizlik içinde yapabilecekleri tek şey kalmıştı: Allah’a sığınmak!

Çaresizlik içinde bunalan bu muvahhid gençleri kurtaracak ilahî yardım geliyor. Allah tarafından yanlarındaki bir köpekle birlikte mağarada derin bir uykuya dalıyorlar. Uyandıklarında ne kadar uyuduklarını kendileri de bilemiyor.

Kimileri   قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا اَوْ بَعْضَ يَوْمٍ“ bir gün veya daha kısa bir süre” (18/19)kaldıklarını,

وَلَبِثُوا فِي كَهْفِهِمْ ثَلٰثَ مِائَةٍ سِنينَ وَازْدَادُواتِسْعًا   “bazıları o gençlerin mağaralarında üç yüz yıl uyuyup kaldıklarını söylüyor. Bazıları ise buna dokuz yıl daha ekleyip üç yüz dokuz yıl kaldıklarından söz ediyor.” (18/25)

Fakat en sonunda onu bir tek Allah’ın bileceğini ikrar ediyorlar: قَالُوا رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ  “Rabbiniz ne kadar kaldığınızı en iyi bilendir.” (Kehf 18/19)

Gençler,içlerinden birine para vererek yiyecek almak üzere şehre gönderirler.

وَكَذٰلِكَ اَعْثَرْنَا عَلَيْهِمْ “Nihayet biz, şehre alış veriş için giden genç vasıtasıyla halkın onlardan haberdar olmasını sağladık”(Kehf 18/21)

Gençlerin bu durumunu, başlarından geçenleri, uzunca bir süre mağarada kalmalarına rağmen her şeyin ilk günkü gibi yerli yerince kaldığını öğrenen halk, gerçekte bu kıssanın anlatmak istediği esas meseleyi kavrarlar:

لِيَعْلَمُٓوا اَنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَاَنَّ السَّاعَةَ لَارَيْبَ ف۪يهَا

"Bundaki amacımız, Allah’ın ölümden sonra dirilişle ilgili vaadinin mutlak gerçek olduğunu, kıyametin de bir gün gelip çatacağında hiç şüphe bulunmadığını insanların bilmesini sağlamaktı.” (Kehf18/21)

Bu kıssa, öldükten sonra tekrar dirilmenin mümkün ve gerçek olduğunu, bunu ancak bir ve tek olan Allah’ın yapabileceğinin açık ve kesin delilini göstermektedir. Mağaradaki gençleri yüzyıllarca uykuya daldırmaya ve istediği zaman da onları uyandırmaya gücü yeten Allah’ın, ölen insanları ahirette tekrar diriltip hesaba çekmeye de gücü yeter.

Bizler bu kıssadan hissemize ne almalıyız?

Öncelikle bilmeliyiz ki, iman-küfür, tevhid-şirk mücadelesi dün olduğu gibi bugün de devam etmektedir.

Ne kadar güçlü gözükürse gözüksün, batıl hiçbir zaman hakka üstün gelemeyecektir.

Sayıca çok olmak önemli değildir. Önemli olan savunulan davanın büyüklüğüdür. Sayıca az olsan da davanın büyüklüğü seni büyütecektir. Yeter ki davana yakışır bir hayatın olsun!

Allah tevhid mücadelesi verenleri, bu uğurda sıkıntı çekenleri mutlaka başarıya ulaştıracaktır. Allah’a dayanan asla yıkılmaz.

Öldükten sonra tekrar diriliş, kıyamet haktır. Ahirette hesaba çekileceği kesin olan insan, hayatına çeki düzen vermeli, üç günlük menfaat uğruna ahiretini heder etmemelidir.

Buradan çok değerli öğretmenlerimize seslenmek istiyorum!

Zulme sessiz kalmayacak, kula kul olmayacak, doğruluktan şaşmayacak bir nesil yetiştirin!Aklı hür vicdanı hür, şahsiyetli, omurgalı, memleket ve millet sevdalısı bir nesil yetiştirin! İmanlı, kararlı, ahlaklı, vatana, millete,bayrağa bağlı,azimli bir nesil yetiştirin! Ashab-ı Kehf’i örnek gösterin. Ashab-ı Kehf gibi onurlu bir duruş sergileyecek ve topluma faydalı olacak gençler yetiştirin!

Değerli  Anneler-Babalar

Öncelikle anneler çocuklarına tevhidi emzirsin. Babalar çocuklarına tevhid lokması yedirsin, tevhid hırkası giydirsin. Çocuklar gözlerinden beslenir; siz öyle bir hayat yaşayın ki, çocuklarınız Ashab-ı Kehf’i sizde görsün, sizde öğrensin.

Değerli Gençler!

Tevhid mücadelesini dün Hz. İsa’nın yolundan giden bir avuç genç temsil etmişti. Allah onları unutturmadı; insanlar, yüzyıllardır onları saygıyla anıyor. Üç beş gün, üç beş yıl veya öldüklerinde unutulacak olanlar hayranlık duyulmaya değer değillerdir. Onlara özenmeyin, onlara benzemeye çalışmayın! Kalıcı olmak, dünyada değerli bir iz bırakmak istiyorsanız, değerli yolun yolcularını örnek alın. 

İşte size mükemmel bir örnek; Ashab-ı Kehf. Onları örnek alın, kesinlikle pişman olmazsınız.   Bugün tevhid davası Ümmet-i Muhammed’in gençlerini beklemektedir; sizleri beklemektedir.İçinizde “bende Ashab-ı Kehf gençleri gibi kalıcı olmak istiyorum diyen yok mu? Elbette vardır! Rabbim sayılarınızı artırsın!

Allah’ım! Gençliğinin baharında imanları uğruna dünyanın onca zevkinden vazgeçip küfre karşı imanı, şirke karşı tevhidi seçen Ashab-ı Kehf gibi yaşamayı bizlere de nasip eyle!

Allah’ım! Zulme ve zulmedenlere, küfre ve küfrün önderlerine, şirke ve müşriklere karşı dik durmayı bize de nasip eyle!

Ashab-ı Kehf’in azminden, kararlılığından, sabit kadem oluşlarından bizleri de nasipdar eyle!

Ya Rabbi! Bizlere de böyle bir dava şuuru ve tevhidî duruşla erdemli bir hayat yaşamayı nasip eyle!

VAAZI İNDİR

Vahap BOYLU / Pamukova Vaizi

Facebook Yorumları