menu
HELAL HARAM BİLİNCİ: SINIRLARI AŞMAMAK
HELAL HARAM BİLİNCİ: SINIRLARI AŞMAMAK
Haftanın Vaazı.. "Helal Haram Bilinci: Sınırları Aşmamak" konulu 05.08.2022 tarihli Cuma Vaazı sitemize eklenmiştir..

Helal Haram Bilinci: Sınırları Aşmamak

 بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِل تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا  

(Nisa Suresi, 29)

İslam’da fert ve toplum hayatının huzur ve mutluluğunu temin eden esaslar arasında haram-helal kavramı önemli bir yer işgal eder. Dünyanın bütün nimetlerini sonsuz rahmetiyle önümüze seren rabbimiz, bu nimetlerden istifade şeklimizi de belirlemiş, kendimize ve çevremize zarar verecek tavır ve davranışlar hususunda da bazı sınırlamalar getirmiştir. 

Helal ve haram Allah’ın insan hayatını disipline eden, onu düzenleyen bir otokontrol sistemi gibidir. Helal ve haram Allah’ın çizgileri ve sınırlarıdır.

İlahi dinler kabul edilme ve yaşanma iddiasıyla gelirler. Hristiyanlık ve Yahudilik te aynı iddia ile gelmiş, muhatapların bazıları bu durumu kabul etmiş ancak pek çoğu karşı çıkmış, peygamberleri reddetmiştir. Bununla birlikte dinde değişiklik, kendi yaşantısına uydurma ve dinden menfaatlenme gibi sebeplerle de kitaplarını ve dinlerini fiili olarak değiştirmeye, bozmaya ve amacından saptırmaya çalışmışlardır. 

Tefsir kaynakları bu bozulmanın hakkı batıl ile karıştırma ve gizleme, haramı helal helali de haram gibi gösterme, hoşlandıklarını ekleme hoşlanmadıklarını çıkarma, elleriyle yazdıklarını Allah’ın kitabı gibi gösterme yollarıyla olduğunu belirtir.  (TDV İslam Ansiklopedisi, “Tahrif” maddesi)

Bize göre İslam günlük hayatımızın her alanına müdahale eder. Yememizden içmemize, sokaktaki tavır ve davranışımızdan ticari hayatımıza hatta banyo-tuvaletimize dahi düzenleme getirir. İnancımız bizi beşikten mezara kadar yönlendirmekte emir ve yasaklarla hayatımızı kapsamaktadır. Trafikteki mecburi istikamet gibi Müslüman bireylerin de mecburi gidiş yolu çizilmiş olmaktadır.

Dinimiz İslam; kuru, geçersiz, uygulanamaz bir takım kural ve prensipler yığını değildir. Bir hayat nizamıdır. Yaşanan ve yaşanması gereken Muhammedî sistemdir. 

Muhterem kardeşlerim!

İslam’da asli ve tabii kazanç yolu EMEKtir. “Emek olmadan yemek olmaz” cümlesi meseleyi veciz şekilde özetleyen bir atasözüdür. Her Müslüman fert, kendisinin ve geçimini sağlamakla yükümlü kimselerin nafakasını kazanmakla mükelleftir.

İslam’da alın teri dökerek mal kazanma, kişinin kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmesi maksadıyla meşru yoldan çalışıp kazanması ibadet ve kutsal bir davranış olarak nitelendirilmiştir.

Nitekim Peygamberimiz Hz Muhammed (sav)

مَا اَكَلَ اَحَدٌ طَعَاماً قَطٌّ خَيْراً مِنْ اَنْ يَأكُلَ منْ عَمَلِ يَدِهِ وَإنَّ نَبِىّ اللّهِ دَاودَ عَلَيْهِ السَّلا َمَ كَانَ يَأكلُ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ   

"Hiçbir kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah'ın Peygamberi olan Davut aleyhisselâm da kendi elinin emeğini yerdi" buyurmuştur. (Buhâri, Büyu, 15/2109)  Hz. Davud demirci ustasıydı, Hz. Zekeriya marangozdu. Peygamberimiz önce çoban sonra tüccardı.

Muhterem cemaat;

Helal ve haram, dilimizde en çok kullandığımız iki terim!

Helal; yenilip içilmesinde, yapılmasında dine yasaklama olmayan şeyler için kullandığımız bir kelimedir. Sorumlu kişinin yapıp yapmamada serbest bırakıldığı ve işlenmesine herhangi bir ceza ve günah yazılmayan fiiller bu kavram ile isimlendirilir.

Haram da yenilip içilmesi, yapılması yasaklanan şeyler için kullanılan bir terimdir. Yapılması kesin ve bağlayıcı bir tarzda yasaklanan ve yapılması durumunda da uhrevî cezayı gerektiren fiilleri ifade eder.

Okuduğumuz ayette لَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ  “mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin” ifadesi var. Yalnızca bir çeşidinden bahsetseydi belki de diğerleri helal gibi değerlendirilebilirdi.  Ancak “batıl” ifadesiyle meşru görülmeyen tüm işlemler haram kabul edilmiştir. Çünkü haksız kazanç yolları, zamanla ve toplumlara göre değişebilmektedir.

Meşru olmayan kazanç, kumar, hırsızlık, gasp, rüşvet, faiz, hile aldatma, fuhuş vb. yollarla elde edilen servetlerdir. Meşru olmayan harcama ise parayı içki, kumar, uyuşturucu, fuhuş vb. yerlere harcamak ve israf etmektir.

İslam’da haram ve helal kılma yetkisi Allaha aittir:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَٓا اَحَلَّ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَعْتَدُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ

 Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı temiz ve güzel nimetleri kendinize haram kılmayın! Haddi de aşmayın; çünkü Allah haddi aşanları sevmez. (Maide Suresi, 87)

قَدْ خَسِرَ الَّذ۪ينَ قَتَلُٓوا اَوْلَادَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ افْتِرَٓاءً عَلَى اللّٰهِۜ قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ۟

Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Allah’ın kendilerine verdiği rızkı -Allah’a iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir. (En’am Suresi, 140)

وَلاَ تَقُولُواْ لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَذَا حَلاَلٌ وَهَذَا حَرَامٌ لِّتَفْتَرُواْ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ لاَ يُفْلِحُونَ

Dillerinizin yalana alışageldiğinden dolayı, Allah'a karşı yalan uydurmak için, "Şu helaldir", "Şu haramdır" demeyin. Şüphesiz, Allah'a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler. (Nahl Suresi, 116)

Allah’ın açıkça Kur’an’da haram ve helal olduğuna hükmetmediği konularda haram ve helali belirtme yetkisi de Rasulullaha aittir. Tevbe Suresi 29 ve A’raf Suresi 157. Ayetler buna işaret eder.

قَاتِلُوا الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَلَا يَد۪ينُونَ د۪ينَ الْحَقِّ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حَتّٰى يُعْطُوا الْجِزْيَةَ عَنْ يَدٍ وَهُمْ صَاغِرُونَ۟

“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.”

اَلَّذ۪ينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِيَّ الْاُمِّيَّ الَّذ۪ي يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِنْدَهُمْ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِۘ يَأْمُرُهُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهٰيهُمْ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَٓائِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ اِصْرَهُمْ وَالْاَغْلَالَ الَّت۪ي كَانَتْ عَلَيْهِمْۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِه۪ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ مَعَهُٓۙ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ۟

“Onlar, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” 

وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah'ın azabı çetindir. (Haşr Suresi, 7)

Peygamberimize bu yetkiyi kim vermiş efendim! Allah vermiş, Kur’an vermiş!

Kur’an ayetlerinde, inanan insanlardan, helal ve temiz olan şeylerden yiyip-içmeleri istenmiştir. Söz konusu ayetlerde şöyle tavsiyeler bulunmaktadır:

 يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ

“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi,168.) 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَٓا اَحَلَّ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَعْتَدُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَد۪ينَ 

وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالًا طَيِّبًاۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ٓي اَنْتُمْ بِه۪ مُؤْمِنُونَ

 “Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı güzel ve temiz şeyleri haram etmeyin, sınırı aşmayın. Çünkü Allah, sınırı aşanları sevmez. Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin ve kendisine iman etmiş olduğunuz Allah'tan korkun.” (Maide Suresi, 87-88) 

Görüldüğü gibi ayetlerde, Allah’ın yaratmış olduğu rızıkların helal ve temiz olanlarından yenilip içilmesi emredilmiş, ancak şeytana uyup, haram yoldan kazanıp yemeyi ve içmeyi de yasaklamıştır.

İslam ekonomisi helal kazanç üzerine kuruludur. Müslümanların birbirleri ile olan tüm iktisadi ilişki ve muameleleri helal kazanç ilkesi çerçevesinde şekillenir.

Haram-Helal konusunda bazı İslami prensipler şöyledir;

1- Helal dairesi keyfe kâfidir, harama girmeye gerek yoktur. Eşyada asıl olan ibâhadır” yani helâl olmasıdır. Dolayısıyla helâl olanlar çoktur, haramlar istisnadır, arızidir.

2- Helaller aynı zamanda temiz ve bizim faydamıza olanlardır.

يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ 

Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: "Size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. (Maide Suresi, 4)

3- İyi niyet haramı meşru kılmaz. Piyangodan para çıkarsa hayır yapacağım, cami yaptıracağım demek gibi. Çalıntı mal besmele çekilerek helale dönüşmez. Vâsıtalar da gaye gibi meşru olmalıdır. Haram yol bizi helal bir sahaya çıkarmaz.

4- Her yasal olan şey meşru değildir. Helal değildir. Bir şeyin yasal olması başka bir şey helal olması ise başka bir şeydir. Mesela; sütkardeşlerin birbiriyle evlenmesi yasalara göre yasak değildir. Ama Allah’ın yasalarına göre yasaktır. Faiz de aynı. Toto, loto, piyango da aynı.

Devlet veriyor kanunlar müsaade ediyor bahanesi durumu meşrulaştırmaz. 

Muhterem kardeşlerim;

Duanın kabulü için helal gıda şarttır. 

Peygamberimiz: “Bir kimse Allah yolunda uzun sefere çıkar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! Diyerek ellerini gökyüzüne açar. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilsin! (Müslim, “Zekât” 65)

Rasulüllah (s.a.s.) da bir hadisinde; “Helali aramak, her Müslümana farzdır.” (Mu’cemü’l-Evsat, no: 8605.) buyurarak helal kazanç elde etmenin bir keyfiyet değil zaruret olduğunu, Müslümanın bu konuda gayretli olması gerektiğini bildirmiştir.

Abdullah b. Amr’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.) kendisine şöyle demiştir: Şu dört şey sende varsa dünyadan kaçırdığın hiçbir şey sana zarar vermez:

Doğru sözlü isen

Emanet ehli isen

Güzel ahlâk sahibi isen

Yiyip-içtiklerinde helal duyarlılığın varsa. İbn Vehb, el-Câmi‘ fi’l-hadîs (nşr. Mustafa Hasan Hüseyin)

Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız; 

*Konuştuğunda doğru söylüyor mu? 

*Kendisine bir şey emanet edildiğinde, emanete riayet ediyor mu? 

*Dünya ile meşgul olurken helâl-haram hassasiyetini gözetiyor mu? İşte bunlara bakınız. Hz.Ömer (r.a)

"Kişinin dindarlığı, ekmeğinin helalliği nisbetindedir." Süfyân-ı Sevrî

 Yine Süfyan-ı Sevri “ haram kapıdan girince hak pencereden çıkar”  der.

“Doğruluk ve helal yemek kadar insanları süsleyen başka bir şey yoktur.” Fudayl bin Iyaz

“Bir paranın nereden geldiğini öğrenmek istersen nereye harcandığına bak” der, İmam-ı Azam Ebu Hanife! İnsan helal kazancını kolay kolay harama harcayamaz.

Bir insan şu iki şeye dikkat ederse kurtulur; “ağızından girene ( lokma), ağızından çıkana (söz) “ Hz. Mevlana

Yediğine içtiğine dikkat etmeyen Müslümanlar haline geldik. Müslümanlar olarak şimdilerde hassasiyetlerimizi birer teferruat olarak görüp tüm sınırlarımızı rahatlıkla ihlal edebiliyoruz. 

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَا يُبَالِي الْمَرْءُ مَا أَخَذَ مِنْهُ أَمِنَ الْحَلَالِ أَمْ مِنْ الْحَرَامِ 

“Öyle bir zaman gelecek ki kişi malını helalden mi haramdan mı elde edindiğini önemsemeyecek” (Buhari, Ticaret, 58.) buyurmuş Efendimiz. Ne dersiniz, acaba o devirde mi yaşıyoruz?

Maalesef evimize, midelerimize giren haramların; ibadetlerimizin tadını, rızkımızın bereketini, evimizin huzurunu, vücudumuzun sağlığını, yüzümüzün nurunu, sözümüzün tesirini kaybettirdiğinin farkına varamıyoruz. Dünyaya düzen vermeyi düşünürken kumandaya bile hükmedemeyen, ahlaksız bir dizi ve program konusunda bile eşini, kızını, oğlunu uyaramayan, uyarsa da kâr ettiremeyen Müslümanlara dönüştük.

Günümüzde beynimizi uyuşturdular. Virüs gibi içimize girdi. “Üzümünü ye bağını sorma” dediler. Biz de sadece yedik kaynağını sormadık.

İş ve meslek seçimine gelince ilk gözetmemiz gereken husus, İslam’ın haram saydığı işler ve tüketilmesini haram kıldığı ürünlerle ilgili faaliyetlerden uzak durmaktır. İçki satışı yapmak, şans oyunları oynatmak, kumarhane işletmek, haram işlenmesine vesile olacak iş yerleri işletmek, buralarda çalışmak, işyerimizi bu tür şeyleri yapanlara kiraya vererek kazanç sağlamak örnek olarak sayılabilir. Bu faaliyetler üzerinden rızık temin etmek haramdır. Müslüman her şeyden önce rızık mücadelesinde; “Gelsin de nereden gelirse gelsin. Kazanalım da nasıl olduğu önemli değil.” “Haram-helal ver Allah bizim fakir yer Allah” mantığı ile değil, “Nasıl helal kazanırım, helal kazancın yolları hangileridir?” düşüncesi ile hareket etmeli, iş ve meslek seçimini buna göre yapmalı, işini yaparken de helal kazanç prensiplerini dikkate alarak hareket etmelidir.

Haramdan ve harama yol açan vasıtalardan kaçınmak gerektiği gibi, haram şüphesi taşıyan işlerden ve kazançlardan da uzak durmak gerekir. Hz. Peygamber’in şu hadisi bu konuda ihtiyat ve takva sahipleri için güzel bir ölçü vermektedir: 

Nu’mân İbni Beşîr (ra) Resûlullah (sav)i şöyle buyururken dinledim, dedi:

“Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise gitgide harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur.  İşte bu et parçası kalbdir” (Buhari, Büyû, 2; Îmân 39)

Bu Peygamber ikazı insanlara, harama yakın yerlerde dolaşmama, nefsi haram sınırına yaklaştırmama, şüpheli şeylerle ülfet etmeme uyarısı yapıyor. Haram ve helalin neredeyse iç içe geçtiği bir sistem ve yaşama tarzı dayatması söz konusu olabilir, bu ortamlarda “Bu işler ancak böyle yürür” mantığı gelişebilir,  böyle bir ortamda helali ve haramı ayrıştırmak ve Allah'ın sınırına tecavüz etmemek, Peygamber diline yansıyan  çok temel bir hassasiyet çağrısıdır. 

Bir sürahi berrak su düşünün. İçine çamur damladığında bulanır; bir damla daha; bir damla daha... Her seferinde suyun rengi, biraz değişir; en sonunda koyulaşıp, çamurlaşır. 

İnsanların helâlinden kazandıkları da bu berrak suya benzer. Alnımızın teri ile çalışıp çabalayıp emeğimizin karşılığı olarak kazandığımız para, helâldir. Bu helâl paramızı dikkatli kazanıp dikkatli harcadığımız takdirde ona haram bulaştırmamış oluruz. 

Vücut bir defa mikrop kapmaya görsün, hemen veya daha sonra etkisini gösterir. Kişi mikrobun bünyede açtığı zararları, elemi, ağrıyı, sızıyı; yani fesadı çeşitli şekillerde hisseder. Haram kazanç da tıpkı bunun gibidir. Girdiği bünyeyi tahrip eder, manen zarar verir, fazilet ve iyi hallerden uzaklaştırır.

Bunun için de çok kazanmak değil, helalinden kazanmak ve helal rızık yemek diye bir ilkemiz, bir derdimiz, bir hedefimiz olmalıdır. Çocuklarımıza da bunu öğretmemiz gerekir. Bizim dilimizde “helal lokma yemek” ve “boğazından haram lokma geçmemek” diye iki güzel deyimimiz vardır. Bu deyimleri ruhumuza işlemeliyiz.

Sohbetimizi peygamber efendimiz Hz Muhammed (sav) in dua mahiyetindeki hadis-i şerifleriyle bitirelim;

Allah’ım! Bana helâl rızık nasib ederek haramlardan koru! Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme!”  (Tirmizî, Daavat, 111)

“Allah’ım! Senden faydalı ilim, temiz ve helal kazanç, kabul görmüş amel isterim.” (İbn-i Mace, 925)

Rabbimiz gönlümüzde şüphe ve vesveselere; bedenimizde de şüpheli ve haram lokmalara fırsat vermesin. Hanemize haram lokma girmesin ki, evimizden haramî yetişmesin. Rabbimiz bizi ve dostlarımızı helal yiyen, helal içen, helal giyen, helal gören, helal nefes alanlardan eylesin. Âmin.

VAAZI İNDİR 

Hazırlayan: Feyzullah YILMAZ / Sakarya İl Vaizi

Facebook Yorumları