menu
ÇAĞIMIZDA NEBEVİ ÖĞRETİYE OLAN İHTİYACIMIZ
ÇAĞIMIZDA NEBEVİ ÖĞRETİYE OLAN İHTİYACIMIZ
23 Ekim 2020 Cuma Vaazı Yayınlandı mı? "Çağımızda Nebevi Öğretiye Olan İhtiyacımız" konulu 23.10.2020 Cuma vaazı sitemize eklenmiştir.

ÇAĞIMIZDA NEBEVİ ÖĞRETİYE OLAN İHTİYACIMIZ...

Varlığın tek hâkimi, dilediğini yaratan ve yaşatan, isimlerinde ve sıfatlarında ortağı, eşi, benzeri, dengi olmayan, hiçbir şeye ihtiyaç duymayan, rahman ve rahim âlemlerin rabbi Allah’a hamd olsun. Kendisinden sonra başka bir nebi gelmeyecek olan son nebiye ve bütün enbiyaya salatu selam olsun.

Değerli Müslümanlar!

Allah Rasulü (s) vefat ettiğinde ashabın ne denli üzüldüğü, perişan olduğu siyer kitaplarımızda ayrıntılarıyla anlatılır. Hatta Hz. Ömer gibi bir sahabe kendisinden hiç beklenmeyecek şekilde tepkiler gösterir. Bu dehşet haberle kendinden geçer ve bağırmaya başlar:

“Rasulullah ölmemiştir ve sağdır. Ona sadece Hz. Musa’ya ârız olan saika gibi bir saika arız olmuştur. Kim Muhammed öldü derse onu kılıcımla iki parça ederim.”

Bu sözlere Hz. Ebu Bekir şöyle karşılık verir:

“Kim ki Muhammed’e tapıyorsa, bilsin ki, Muhammed ölmüştür. Kim ki Allah’a ibadet ve kulluk ediyorsa bilsin ki, Allah Hayy’dır, ölümsüzdür.”(Tabakât, 2:266-268)

Ardından Âl-i İmrân Sûresi 144. ayetini okur Hz.Ebu Bekir:

وَمَا مُحَمَّدٌ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ اَفَا۬ئِنْ مَاتَ اَوْ قُتِلَ انْقَلَبْتُمْ عَلٰٓى اَعْقَابِكُمْ وَمَنْ يَنْقَلِبْ عَلٰى عَقِبَيْهِ فَلَنْ يَضُرَّ اللّٰهَ شَيْـٔاًۜ وَسَيَجْزِي اللّٰهُ الشَّاكِر۪ينَ

“Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler gelip geçti. O ölür veya öldürülürse gerisin geri mi döneceksiniz? Kim geri dönerse Allah’a en küçük bir zarar vermiş olmaz. Fakat şükredenlere Allah mükâfatını verecektir.”

Sonra da Zümer Sûresi 30. ayeti okur: اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَۘ “Muhakkak ki sen de öleceksin onlar da ölecekler.”

Rasulullah’ın (s) vefatıyla beraber toplumu ilk anda bir suskunluk, bir çaresizlik, bir ne yapacağını bilememe sarmıştır. Bu kolay bir şey değildir. Nasıl olsun ki! Her gün görmeye alıştıkları Rasulullah’ı bir daha göremeyeceklerdi. Artık ona sıkıntılarının halli için danışamayacaklardı. Adeta kolları kanatları kırılmış, gök kubbe başlarına yıkılmıştı. 

Belki de Rasulullah’ın ahirete irtihalinin en acı yönü Allah’ın vahiylerinin bir daha inmeyecek, gelmeyecek olmasıydı. Rasulullah’ın vefatı aynı zamanda vahyin kesilmesi demekti.  Bu sadece ashabın hayatıyla sınırlı değildi, artık dünyaya yeni bir peygamber, yeni bir vahiy gelmeyecekti. Çünkü o son elçiydi ve son vahiyle gelmişti. 

مَا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلَٰكِنْ رَسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ  وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا

“Muhammed içinizden hiçbir erkeğin babası değildir, fakat o Allah’ın elçisidir ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilmektedir.” (33/40)

Değerli Müslümanlar! Muhterem Kardeşlerim!

Âlim sahabeler, Rasulullah’ın (s) yetiştirdiği sahabeler, durumun farkındadırlar. Onlar Allah Rasûlü’nün vefatıyla artık her şeyin bittiği zannına kapılmayacak derecede bilinçlidirler. Onlar vahye şahitlik ettiler. Kur’ân onların yaşadıkları, şahit oldukları olaylar üzerine, nefes aldıkları atmosfer ortamında nazil olmuştu. Üstelik Allah Rasûlü inen vahyi satır satır kelime kelime onların gözleri önünde hayata geçiriyor, uygulamasını ilk defa bizzat kendisi yapıyordu. Böylelikle ashap Allah’ın kitabını ve hedeflerini özümsüyor, Allah Rasulü’nün gözetiminde yetişiyorlardı.

Artık din kemale ermişti. Allah’ın vahyi O’nun takdir ettiği miktarca inmişti. Rasulullah da tebliğ görevini hakkıyla yerine getirmişti. 

اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ  لَكُمْ دينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتي وَرَضيتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ ديناًۜ

“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, din olarak size İslâm’ı seçtim” (Maide 5/3)

Ashap Rasulullah’ı çok özlüyor, çok arıyorlardı. Özellikle ona ihtiyaç duydukları bazı müşkül durumların çözümünde bu özlem daha bir belirgin oluyordu. Fakat onlar artık Rasulullah’ın gelmeyeceğini biliyorlardı. Bu duruma, yani onun yokluğuna alışmaları gerekiyordu.

Artık bundan sonra gelecek nesiller için geriye sadece Allah’ın Kitabı’na ve Rasulü’nün (s) öğretilerine uymak kalıyordu. Ashap bunu yapmaya gayret etti. Çünkü onlar biliyordu ki yüce Allah Kur’an’da:

إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ  يَهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ  أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا

“Kuşkusuz bu Kur’an en doğru yola iletir; dünya ve âhiret için yararlı işler yapan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” (İsra 17/9) buyuruyor.

Yine Allah Rasulüne ittiba etme, onu takip etme, ona uymaları hakkında şöyle dediğini biliyorlardı:

قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُوني يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Âl-i İmran 3/31)

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ في رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ

“Andolsun ki, Allah’ın elçisinde sizin için, yani Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı ümid edenler ve Allah’ı çokça ananlar için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb 33/21)

Evet, ashap Rasulullah’a ihtiyaç duyuyordu. Fakat bu ihtiyaçlarını Allah’ın Kitabı Kur’ân-ı Kerim’le ve Allah Rasulü’nün pak sünnetiyle karşılıyorlardı. 

Başvuru adresi belliydi. Varılacak adres de belliydi: Sırat-ı Müstakim. Yanlış pusula doğru yöne götürmezdi. Pusula belliydi ve bu pusulaya sadakatle sarılan insanın yanlış yollara sapma ihtimali yoktu. 

Vahiylerle emredilen bu hususu yani Allah’ın Kitabı Kur’an’a ve O’nun elçisinin sünnetine ittiba etmeyi Allah Rasulü de değişik vesilelerle arkadaşlarına iyice öğretmişti.

تَرَكْتُ  فِيكُمْ أَمْرَيْنِ لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَّكْتُمْ بِهِمَا كِتَابَ  اللَّهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ

“Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”(Muvatta’, Kader, 3.)

Kıymmetli Kardeşlerim..

İlmin irfanın dünyevileştiği, ilmin irfanın dünyalık çıkar aracı, göz boyama ve dolgu malzemesi yapıldığı günümüzde Rasulullah’ın nebevi öğretilerine ihtiyacımız var. 

Allah’ın unutulduğu, inançsızlığın yayıldığı, Allah’a, İslam’a, peygambere edepsizce saldırıların arttığı bugün Rasulullah’ın yolumuzu aydınlatacak nebevi öğretilerine ihtiyacımız var.

Geçmişte olduğu gibi bugün de Haçlı ordularının modern taktiklerle istilasına uğrayan İslam coğrafyasının kurtuluşu için Rasulullah’ın nebevi öğretilerine ihtiyacımız var.

Dünyanın dört bir yanında ve özellikle İslam beldelerinde kerametleri kendilerinden menkul sahte şeyhlerin, sahte mürşidlerin çoğaldıkça çoğaldığı bugün Rasulullah’a ihtiyacımız var, onun nebevi öğretilerine ihtiyacımız var.

Sahte peygamberlerin saltanat kurup insanları cehenneme sürüklediği günümüzde Rasulullah’ın nebevi öğretilerine ihtiyacımız var.

İnsanları Allah ile aldatan şeytanların cirit attığı meydanlarda, dini duyguları sömürülmüş yüreklerin Rasulullah’ın nebevi öğretilerine ihtiyacı var.

Allah’a davet ediyormuş gibi yapıp kula kul olmaya, kendine kul yapmaya çağıran sözde davetçilerin bir çok grup ve isim altında çoğaldığı ve ümmet bilincinin yok edildiği, Müslümanların bölünüp parça parça olduğu bu zamanda gerçek nebevi öğretilere ihtiyacımız var. 

Hırsızlığın arsızlığın arttığı, insafın vicdanın kalmadığı, yalanın dolanın bir hüner gibi pazarlandığı, iffet ve hayânın tükendiği, iffetsizliğin “cesurca poz vermek” diye adlandırıldığı bugün Rasulullah’ın nebevi öğretilerine ihtiyacımız var.

Büyüğe saygı, küçüğe sevgi ve merhametin kalmadığı, tok olanın açın halinden anlamadığı, akrabalık bağlarının kopartıldığı, komşunun hak ve hukukunun tanınmadığı bir toplum için Rasulullah’ın nebevi öğretilerine ihtiyacımız var.

Haramların sıradanlaştığı, haramların hiçbir utanma ve sıkılma olmadan, gizleme gereği duyulmadan aleni bir şekilde işlendiği bir toplumun Rasulullah’ın nebevi öğretilerine ihtiyacı var.

Rüşvetin, iltimasın yani adam kayırmanın, yani liyakate bakmamanın, hak hukuk tanımamanın, zayıfı ezmenin, zalime ve zulme boyun eğmenin, haklının yanında durmamanın çoğaldığı bir toplumda Rasulullah’ın nebevi öğretilerine ihtiyaç var.

Değerli Kardeşlerim, muhterem Müslümanlar!

Bir kısmını dile getirmeye çalıştığım, toplumun selametini tehdit eden, insanın dünya ve ahiret mutluluğunu engelleyen gayri ahlaki ve gayri İslâmî hastalıklardan kurtulmanın tek bir yolu var: Allah’a ve O’nun elçisine itaat. 

Nebevî öğretiyi yani ilâhî öğretiyi iyi anlamak, iyice kavramak ve bu doğrultuda sıratı müstakim üzere yaşamak. Bunun başka bir çaresi, devası, ilacı yoktur. Topluma bulaşan bu virüslerden arınmanın yegâne yolu budur.

O halde yapmamız gereken: 

-Allah’ın dinini Rasulullah’ın (s) öğrettiği gibi iyice öğrenmek.

-Allah’ın Kitabı’nı, Rasulullah’ın sünnetini anlama ve öğrenmeye gayret etmek. 

-Rasulullah’ın (s) ahlakıyla yani Kur’ân ahlakıyla ahlaklanmak. 

-Dini emirleri, Kur’ânî düsturları sadece biliyor olmanın hiçbir faydası olmadığını, önemli olanın bu öğretileri hayata geçirmek olduğunu anlamak ve bu yönde gayret sarf etmek.  

Tıpkı bütün peygamberlerin ve özellikle Rasulullah’ın (s) yaptığı gibi.. 

O, ilahî emirleri önce ve ilk olarak kendisi yapıyor, sonra yapılmasını emrediyordu. 

قُلْ اِنَّ صَلَاتي وَنُسُكي وَمَحْيَايَ  وَمَمَاتي لِلّٰهِ رَبِّ  الْعَالَمينَۙ لَا شَر۪يكَ  لَهُۚ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ  وَاَنَا۬ اَوَّلُ الْمُسْلِمينَ

De ki: "Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin rabbi olan Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.”(En'âm 6/162-163)

وَاُمِرْتُ لِاَنْ اَكُونَ اَوَّلَ الْمُسْلِمينَ

“Ve bana müslümanların ilki olmam emredildi.” (Zümer, 39/12)

Biz de, önce ilahî buyrukları iyice öğrenmeli sonra samimiyetle yaşamalı böylelikle de başta ailemiz olmak üzere yakın çevremize ve birlikte yaşadığımız bütün insanlara örnek olmalıyız. Sağımıza solumuza bakmadan, başkaları da var mı diye bakınmadan, yalnız bile kalsak doğru yolda olmaya, iyi olmaya, iyiyi ve doğruyu savunmaya çalışmalıyız.

İslamî kimliğimize, Müslümanlığımıza halel getirecek her ne varsa terk etmeliyiz. İslam’ı bilmeyenler, İslam ile arasına mesafe koyanlar, İslam hakkında olumsuz duygulara kapılanlar, özellikle ateizm ve deizm gibi sapkın yollara meyleden gençliğimiz bizde gerçek İslam’ı görmeli, sevmeli ve yaşamak istemeli. 

Her bir Müslüman bundan sorumludur. İyi bir müslüman olmakla sorumludur. İyiliği emretmek, kötülüğü nehyetmekle sorumludur.

Yüce Rabbimiz bizleri hak ve hakikat yolunda sabit kılsın. Toplumumuzu kuşatan manevi hastalıklardan kurtulmamızda bizlere yardım eylesin. Nebevi öğretinin bu topraklarda hâkim olmasını lutfeylesin. Devletimizi, milletimizi, ailemizi, gençliğimizi harici ve dâhili tüm şerlerden muhafaza eylesin.

واخر دعوانا أن الحمد لله رب العالمين

Vahap BOYLU 

Pamukova Vaizi

Facebook Yorumları