menu
Dinin Sahih Kaynaklardan Öğrenilmesi; KUR'AN ve SÜNNET BÜTÜNLÜĞÜ
Dinin Sahih Kaynaklardan Öğrenilmesi; KUR'AN ve SÜNNET BÜTÜNLÜĞÜ
30 Ekim 2020 Cuma Vaazı Yayınlandı mı? "Dinin Sahih Kaynaklardan Öğrenilmesi; Kur'an ve Sünnet Bütünlüğü" konulu 30.10.2020 Cuma vaazı sitemize eklenmiştir.

Dinin Sahih Kaynaklardan Öğrenilmesi; KUR'AN ve SÜNNET BÜTÜNLÜĞÜ

Muhterem Müslümanlar!

Cenabı Hak imtihan için yarattığı kullarını başıboş bırakmamış1 onları doğru yola iletsin diye peygamber ve kitaplar göndermiştir. Allah Teâla insanı akılla donatmasına rağmen sırf akılla doğru yolu bulamayacağı için merhametinin bir tezâhürü olarak onlara öğretici bir peygamber ve ilahi mesajı içeren kitap göndermiştir.

Son ümmet olan bizlere de doğru yolu bulalım ve dalalete sapmayalım diye hidayet rehberi2 Kur’anı Kerîmi ve Hâtemul Enbiya Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) yı peygamber olarak göndermiştir. Dolayısıyla bu iki kaynağa tutunmamız bizim ebedî saadete erişmemize vesile olacaktır.

Öncelikle ilk kaynağımız Kur’anı Kerîm

-Bugünümüzü, yarınımızı, dünya ve ahiretimizi inşâ edici kuvvet Allah’ın kitabı ve onu anlaşılır ve yaşanılır kılan Hz. Peygamber efendimizin yoludur, sünnetidir.

On dört asırdır dinimizin ana kaynağıdır, dini mubin-i islamı bunlardan öğreniriz ve kıyamete kadar bu iki kaynak dâim olacaktır. Dolayısıyla Kur’anı kerimi anlayıp layıkıyla yaşamak ona sımsıkı sarılmak en başta gelen vazifelerimizdendir.

Kur'anı Kerimde buna işaret eden birçok ayetler vardır:

  اَلَّذينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَتْلُونَهُ حَقَّ تِلَاوَتِه اُولٰـئِكَ يُؤْمِنُونَ بِه وَمَنْ يَكْفُرْبِه فَاُولٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”3

فَاسْتَمْسِكْ بِالَّذى اُوحِىَ اِلَيْكَ اِنَّكَ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقيمٍ

Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.”4

وَمَا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ اِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِى اخْتَلَفُوا فيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik.”5

Yüce kitabı Kur’an-ı kerîminde yine şöyler buyuruyor;

وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirine düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.”6

Kıymetli Müslümanlar!

Yukarıdaki Nahl süresi 103. ayeti kerimede açıkca ifade edildiği gibi Kur’an-ı Kerim Allah’ın ipi mesabesinde gibidir ve müslümanlar onun izinde kaldığı müddetçe asla parçalanıp bölünmeyecek, şeytanın yollarına sapmayacak, istikamet çizgisinden kaymayacaklardır.

Ayeti kerimeye dikkat ettiğimizde Cenabı hak önceleri birbirine hasım olan (evs ve hazreç) kabileleri doğru yolda olmadıkları için ateş çukuru teşbih edilerek onların doğru yolda olmadığını aksine neticesi ateş olan bir yolda olduklarını, fakat ilahi mesaj olan Kuranı Kerim ile o ateşten kurtuluşa erdirildiklerini göstermektedir.

Peki onların ifade edilen bu durumu bize ne gibi mesaj veriyor ?

Demek ki ayeti kerimenin işaretine göre bizler eğer Allah’ın kitabına ve onun açıklayıcısı olan Hazreti Resulullahın sünnetine sarılmadıkça bizler manen her an bir ateş çukuru kenarındayız. Ve bizi oradan kurtaracak olan tek şey dinimize sımsıkı sarılmak yani Kur’an’ı ve sünneti yaşamaktır.

Efendimiz bizzat bunu şöyle ifade buyurmuştur;

تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَّكْتُمْ بِهِمَا كِتَابَ اللَّهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّه

Size iki şey bırakıyorum onalara sıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Allah’ın kitabı ve Resûlü’nün sünneti7

.

فعليكم بِسُنَّتِي وسُنَّةِ الخلفاءِ الراشدينَ المهديينَ، عَضُّوا عليها بالنَّواجذ

“… Benden sonra ise sünnetime ve benim yolumda yürüyen Halifelerimin sünnetine sımsıkı sarılınız”8

Allahın kitabı ve Resûlullah’ın sünneti müminler için karanlığı aydınlatan bir nurdur.

هُوَ الَّذِي يُنَزِّلُ عَلَى عَبْدِهِ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَإِنَّ اللَّهَ بِكُمْ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ

“ Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak üzere kuluna apaçık âyetler indiren O’dur. Kuşkusuz Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.”9

Kur’an, insanları günah bataklığından temize, sapkınlıktan hidayete, yanlıştan doğruya, kötülükten iyiye çıkarır.

Değerli Müslümanlar!

- Kur’anı kerim insanlara hak yolu gösteren bir hidayet rehberi;

ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ

Bu kitap ki kendisinde hiçbir şüphe yoktur. Sakınanlar için bir rehberdir”10

-Mümin için bir rahmet, kalbdeki hastalıklar için de bir şifa;

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاء لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ

“ Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir şifa, inananlara bir rehber ve rahmet gelmiştir.”11

-Rabbimizin izniyle insanları karanlıktan aydınlığa çıkran, kulu rabbisine yaklaştıran îlahi bir rehber;

اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ 

“ Allah iman edenlerin velîsidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.”12

-Mevcûdatın yaratılış gâyesini ve insanın varlık hikmetini beyan edip kainâttaki ilahi nizama munasip bir hayat yaşamamızı emreden bir fermân-ı ilâhidir;

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

اللَّهُ نَزَّلَ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابًا مُّتَشَابِهًا مَّثَانِيَ تَقْشَعِرُّ مِنْهُ جُلُودُ الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ ثُمَّ تَلِينُ جُلُودُهُمْ وَقُلُوبُهُمْ إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ ذَلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاء وَمَن يُضْلِلْ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ

Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu kitabın tesiriyle tüyleri ürperir, derken hem bedenleri hem gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, Allah’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa, artık ona yol gösteren olmaz.”

Bu ayeti kerîme Kur’an-ı Ker’im ile nasıl bir kalbî alâkamızın olması gerektiğini beyân etmektedir.

Kıymetli müslümanlar!

İnsan ancak Kur’an-ı Kerîm’in ve sünneti seniyyenin manevi iklimi altında yürüdükçe doğru yoldan ayrılmaz ve şaşmaz.

Dünya ve ahiret işlerine dair her şeyi; ibadet, tâat, inanç ve îmana dâir dini sahih bilgiyi bu iki ana kaynaktan elde eder.

-Neye inanmamız gerektiği neyi inkar etmemiz gerektiğini yüce kitabımız ve onun açıklayıcısı olan sünnetten biliriz.

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ 

“ Allah’ın elçisi ve müminler, rabbinden ona indirilene iman ettiler. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar.”13

-İbadetlerimizde tefrit ve ifrattan uzak kalabilmek için kitap ve sünnetin öğretilerine ve uygulamasına itimâd ederiz.

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ 

“ De ki (Allah şöyle buyuruyor): "Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. “14

وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ اُمَّةً وَسَطاً

Sizi vasat(orta yollu) bir ümmet kıldık”

Bir hadîsi şerifte;

Dinde aşırı gitmekten sakının. Sizden öncekiler dinde aşırılıkları yüzünden yok oldu."

-Helal haram ölçüsünü bu iki kaynaktan öğreniriz.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ

“ Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helâl ve temiz olanlarından yiyin; şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü o apaçık düşmanınızdır.”15

Peygamber efendimiz, Allah tarafından kendisine verilen teşrî yönüyle Kur’an’da emr’edilen helâl ve harâmı hem teyit etmiş hemde kendisi bazı şeylerin ümmetine haram olduğunu bildirmiş ve ölçülrerini belirtmiştir.

-İnsanlarla ve çevremizle ilgi ve alakanın en güzel yöntemini yine bize Kuran ve Sünnet sunar.

 وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ

Mü’minlere (şefkat) kanadını indir.16

مَنْ لا يَرْحَمْ لا يُرْحَمْ

Merhamet etmeyene merhamet olunmaz”17

Allah Resulu yine bir hadîsinde;

مثل المؤمنين في توادهم وتراحمهم وتعاطفهم مثل الجسد إذا اشتكى منهعضو تداعى له سائر الجسد بالسهر والحمى

Mü’minler birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organlarıda uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler.”18 buyurmaktadır.

-Dünya meşakkat ve sıkıntılarının karşısında sabrı ve tahammulü bize Kitabımız ve Allah Rasûlunun beyanları öğretir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ

Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım dileyiniz. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir”19

اِنَّ فَضْلَهُ كَانَ عَلَيْكَ كَبِيرًا

(Ey Resûlüm!) O’nun Sana karşı kerem ve inâyeti büyüktür.”20

Hadîsi şerifte;

Kim de sabretmeye gayret ederse, Allah ona sabır verir. Hiç bir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve büyük bir lutufta bulunulmamıştır.”21

Bir kudsî hadiste şöyle buyrulur;

ما لعبدي المؤمن عندي جزاء إذا قبضت صفيه من أهل الدنيا ثم احتسبه إلا الجنة

Bir mü’min kulumun dünya ehlinden yakını olan (evladı, dostu vs.) birini vefat ettirdiğimde o kul (Allah rızası için) sabrederse ona katımda ancak cennet vardır.”

-Beşeri ilişkilerde nasıl tavır takınmamızı yine yüce kitabımız ve sünnet-i şerife bize tâlim eder.

Ayeti Kerîme

فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللّهِ لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنفَضُّواْ مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ

Allah’ın rahmeti sebebiyledir ki sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse sen onları affet, onların bağışlanmalarını dile. İş konusunda onlara danış. Karar verdin mi de Allah’a dayan. Çünkü Allah kendisine dayanıp güvenenleri sever.”22

Hadîs-i Şerif

"insanların arasına karışıp onların eziyet ve cefalarına katlanan mü’min, insanların içerisine girmeyen ve onların baskılarına katlanmayan mü’minden daha faziletlidir.”23

Mü’min başkalarıyla iyi geçinir ve kendisiyle iyi geçinilir. Ülfet etmeyen ve kendisiyle ülfette bulunulmayan kimsede hayır yoktur.”24

-Davranışlarımızda güzelliği Kur’an Kerîm ve Sünnetten öğreniriz.

-Kalblerin rakik hale gelmesi ve kalbi derinlik kazanmayı bize yine bu iki yüce kaynaktan öğreniriz.

Efendimiz (s.a.v), merhametten bahsederken bir defâsında:

-Nefsim kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe cennete giremezsiniz!.. buyurmuşlardı.

Ashâb-ı Kirâm:

- Yâ Rasûlallah! Hepimiz merhametliyiz.” dediler

Allah Rasûlü (s.a.v) ise şu izahatı yaptı:

- Benim kastettiğim merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Bilâkis bütün mahlûkâta şâmil olan merhamettir, evet bütün mahlûkâta şâmil merhamet!..25 demek ki gönül alemimizde çevremize karşı rikkat ve şefkat sınırsız olmalı.

Kuran-ı Kerim, Allah’ın rızasını elde etmek, kötülüklerden ve ebedi azaptan kurtulmak isteyenler için Allah Teâlanın kullarına uzattığı en sağlam kulptur. Ona tutunanlar kurtulur, yücelir ve izzet bulur; onu terk edenler ise alçalır, süflîleşir ve doğru yoldan uzaklaşır.

Değerli Mü’minler!

-Kur’an-ı Kerîm, Allah Teâlâ’ın kullarına hazırladığı mânevi bir ziyâfet sofrasıdır. Rabbimizin dâvetine icâbetle bu ziyâfete katılanlar, huzur, sürûr, ve neş’e verici sonsuz nîmetlerle mütelezziz olurlar. Aksi halde bu davete icabet etmeyenler, dünya ve ahirette huzurdan ve kurtuluştan mahrum olurlar.

Yüce Rabbimiz ayeti kerîmesinde şöyle buyuruyor;

وَاللّهُ يَدْعُو إِلَى دَارِ السَّلاَمِ

“ Allah esenlik yurduna(cennete) çağırıyor”26

İşte Cenab-ı Hak kullarını cennete çağırıyor ve gönderdiği ilahi mektubu Kura’n-ı Kerimi okumamızı istiyor, içindekileri yaşayıp hayatımıza aksettirmemizi istiyor.

Efendimiz (s.a.v) da Kur’an için şöyle diyordu;

إِنَّ أَصْدَقَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللَّهِ وَأَحْسَنَ الْهَدْىِ هَدْىُ مُحَمَّدٍ

Câbir b. Abdullah’tan gelen rivayete göre, Allah Resûlü (sav) hutbesinde şöyle diyordu: “Sözlerin en doğrusu, Allah’ın kelâmı; rehberliğin en güzeli ise Muhammed’in rehberliğidir.”27

Kur’ân ve Sünnet ilâhî kaynaklıdır. Biri “vahy-i metluv” iken, diğeri “vahy-i gayri metluv”dur.

Öyleyse, Allâh teâlâ’ya itaat, Kur’ân’ın emir ve yasaklarına itaatken, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e itaatte hem hayatında, hem de vefatından sonra Sünnetine itaat etmektir.

Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve selem Sünnetin de kendisine verildiğini şöyle ifade eder:Dikkat edin! Bana Kitâb ile birlikte benzeri (Sünnet) de verilmiştir.”28

Övülmüş olan, en hayırlı nesiller, Kur’ân’a ve Sünnete yapışmışlar ve “Kur’ân bize yeter diyerek!” Sünneti terk etmemişlerdir. Yapılması gereken hayırlı nesillerin izinde, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve selem’in Sünnetine sımsıkı yapışarak, dosdoğru yol üzere yaşamaktır.

Rabbimiz bizler için şöyle buyurmaktadır;

وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدٰى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبيلِ الْمُؤْمِنينَ نُوَلِّه مَا تَوَلّٰى

 وَنُصْلِه جَهَنَّمَ وَسَاءَتْ مَصيرًا

Kim kendisine ‘dosdoğru yol’ apaçık belli olduktan sonra, rasûle muhalefet ederse ve mü’minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. O ne kötü bir yataktır!..”29

Kur’anı kerim bulunduğu yeri gülistanlığa çevirir. Bu yüzden Efendimiz: Kalbinde ve hafızasında Kur’an’dan hiçbir şey bulunmayan kişi, yıkık dökük virane bir ev gibidir,30 buyurmuştur.

Dolayısıyla kıymetli Müslümanlar!

Kuranı okuyan ve tatbik eden kişi onun bereketiyle sadece kendisine değil ailesine, efradına da faydalı olur. Hz. Peygamber anne babaları ve çocuklarını da Kur’an’ı öğrenme ve onu hayatında gereğince tatbik etme hususunda teşvik etmiştir:

Kur’an-ı Kerim’i okuyan ve hükümleriyle amel edenin anne ve babasına kıyamet günü bir taç giydirilir. Bu tacın ışığı (güneşi evlerinizin içinde farz etseniz) dünya evlerindeki güneş ışığından daha güzeldir. O hâlde Kur’an’ı bizzat öğrenen hakkında ne düşünürsünüz?”31

Mehmet Âkif’in ifade ettiği üzere;

İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!

SÜNNET-NEBEVî BİR KLAVUZ

Aziz Müminler!

Allah’ın resulü hayatın her alanında örnek bir şahsiyettir. İnsanlığa en yüce bir modeldir. Onun vazifesi Allahtan aldığı vahyi sadece insanlara ulaştırmak değil, Rabbisinden aldığı vahiy doğrultusunda inanç, ibadet, ahlakî değerler dahil hayatın her alanında islam’ı anlatarak, açıklayarak ve yaşayarak müslümanlara örnek olmuştur.

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ في رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثيرًا

Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”32

Peygamberimizin "sünnetim" ifadesinden kastı onun ortaya koymuş olduğu "örnek yaşam tarzı" ve "rehber­lik" tir. Bu hayat tarzının içerisine; onun sözleri, fiilleri (uygulamaları) ve takrirleri (onayları) de girmektedir.

Hz. Peygamber'in sünneti, onun hayatında somutlaşan ideal bir ya­şam tarzını simgelemektedir. Bu açıdan Hz. Peygamber'in sünnetine tâbi olmak, İslâm'ı doğru bir şekilde yaşayabilmek için elzemdir. Bundan do­layıdır ki Allah Teâlâ, Resulüne uyulmasını emretmektedir:

قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُوني يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَحيمٌ

"De ki: 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışla­sın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”33

Peygambere itaat Allah’a itaattir:

مَنْيُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفيظًا

"Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik."34

“Ensardan bir adam ile Zübeyr b. el-Avvâm arasında Harre mevkiindeki hurmalıkları sulayan kanalların kullanımı konusunda anlaşmazlık çıkmıştı. Bu ka­nallardan akan su önce Zübeyr'in bahçesine uğruyor, ardından Medineli adamın bahçesine geliyordu. O adam Zübeyr'e, "Suyu bırak, gelsin." dedi. Fakat Zübeyr bunu kabul etmedi. Bu durum kendisine aktarıldığında Hz. Peygambere (sav), "Zübeyr! Önce sen sula, sonra suyu komşuna salıver." bu­yurdu. Bunu işiten adam, Peygamberimize "Zübeyr senin halanın oğlu ol­duğu için (mi ona öncelik verdin)!" diye kızgın bir şekilde tepki gösterdi. Adamın bu sözü üzerine Allah Resûlü'nün yüzünün rengi değişti ve "Zü­beyr! Sen sula, suyu (hurma ağaçlarının köklerine) ulaşıncaya kadar tut (sonra salıver)." dedi. Zübeyr, bu olay üzerine şu âyetin nazil olduğunu söylemiştir.

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ فيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لَا يَجِدُوا في اَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا

قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْليمًا

"Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar."35

Peygamberimize itaat eden cennete girer. Yüz çeviren giremez.

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ، أَنّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ , قَالَ : كُلُّ أُمَّتِي يَدْخُلُ الْجَنَّةَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِلَّا مَنْ أَبَى قَالُوا: وَمَنْ يَأْبَى يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟ قَالَ : مَنْ أَطَاعَنِي دَخَلَ الْجَنَّةَ ، وَمَنْ عَصَانِي فَقَدْ أَبَى

"Ümmetimin hepsi cennete girecektir, yüz çeviren müstesna!" Orada bulunanlar "Ey Allah'ın Resulü, yüz çeviren kim?" diye sorunca, Hz. Peygam­ber "Bana itaat eden cennete girer. Bana isyan eden yüz çevirmiş demektir."36 şek­linde cevap vermiştir.

Allah Resulü hayata dair her şeyi öğretti:

Peygamber Efendimiz hayatın her alanında ashabını bilgilendirmiş, onları özel bir eğitime tâbi tutmuştu.

Tevhidi öğretmişti; her türlü şirkten arınmış, maddî ve manevî tüm putları gönülden çıkartıp bir olan Allah'a iman etmeyi, O'nu tanımayı, sevmeyi, O'ndan korkmayı...

İbadetleri öğ­retmişti; uygulanış şekillerini, huşûu, Allah'a itaat ve teslimiyeti, kul olma bilincini, şuurunu...

Ahlâkı öğretti; edebi, hayâyı, iffeti, salih ameli, sevgiyi, merhameti, şef­kati, samimiyeti, sadakati, vefakârlığı, fedakârlığı, diğerkâmlığı, merhameti... Her hayırlı işe Allah'ın adını anarak başlamayı, yemeği sağ el ile ve önünden yemeyi, içerken kabın içine solumamayı, başkasının evine izinsiz girmeme­yi, küçüklere merhamet edip, büyüklere saygı göstermeyi, insanların kusur­larını araştıran değil örten olmayı, kötü söz ve fiilleri terk etmeyi...

Aile kurmayı öğretti, ideal eş seçimini, aile olmayı, baba olmayı, anne olmayı... Çocuk eğitimini, anne babaya karşı görevleri... Arkadaşlı­ğı, dostluğu, selamlaşmayı, hediyeleşmeyi, sıla-i rahmi, hasta ziyaretini, toplumsal dayanışmayı...

Ticareti öğretti, alışverişi, ortaklığı, çarşı paza­rı, alacaklı olmayı, borçlu olmayı, kamu malını, işçi işveren ilişkilerini Giyim kuşam ve süslenme âdabını, yemeyi, içmeyi, bayramı, sevinmeyi, sevmeyi, sevilmeyi, eğlenmeyi... Kısaca hayata dair her şeyi!

Öyle ki Hz. Peygamberin ashabına hemen her konuyu öğrettiğini gören bir müşrik "Peygamberinizin, size her şeyi hatta abdest bozmayı bile öğrettiğini görüyorum!" demişti. Evet, gerçekten de Peygamber (sav) ashabına abdest bozma âdabı da dâhil her hususu öğretmişti.37

Yardımlaşmayı teşvik etti: Hz. Peygamber'in sadaka-i cariyeyi, genel olarak yardımlaş­mayı teşviki İslâm toplumunda vakıf geleneğinin yaygınlık kazanmasını sağlamıştır.

Camiler, köprüler, okullar, üniversiteler açılmış, açlar doymuş, evsizler başlarını sokacak bir yer bulmuş, hayvanlar için bile özel vakıflar kurulmuştur. Böylece vakıflar, İslâm kültürünün sosyal hayattaki simgesi olmuş, İslâm medeniyeti bir vakıf medeniyeti hâline gelmiştir.

Peygamberimizin yolcu veya yolda kalan kimseyi zekât verilecek kimseler arasında zikretmiş olması,Yolcular için inşa ettirilen misafirhaneyi öldükten sonra müminin sevap defterinin açık kalmasına vesile olacak fiiller arasında zikretmesi53 İslâm medeniyetinde sırf yolcular için hanlar, hamamlar, kervansaraylar vb. tesislerin inşa edilmesini teşvik edici önemli bir unsur olmuştur.

Ekonomik alandaki düzenlemeler: Peygamberimizin ekonomi alanındaki düzenleme ve tavsiyeleri de dürüst bir ticaretin gerçekleşmesi yolunda Müslümanlara rehberlik etmiştir. Kardeşlik esasına dayalı kurulmuş olan "Ahilik Teşkilatı" da ilhamını Kuran ve sünnetten almıştır. Bu hususlar, Müslümanların maneviyatlarını olduğu kadar maddî hayatlarını da imar etmelerinde sünnetin önemli bir rol oynadığını göstermektedir.

Estetiğe önem vermesi, işi sağlam yapmaya teşvik: Peygamber Efendimizin küçük bir bebek iken vefat eden oğlu İbrahim'in defni esnasında kazılan mezarda göze hoş görünmeyen bir açıklığı düzelttirmesi ve sonra, "Bu, ölüye ne fayda ne de zarar verir, ancak hayattakilerin gözüne hoş görünür. Biriniz bir iş yaptığında onu en güzel Şekilde yapsın. Zira Allah kişinin, işini sağlam yapmasından hoşlanır."buyurması" örneğinde olduğu gibi Efendimizin salih amele (işi en uygun bir şekilde yapmaya), ihsana (işi en güzel biçimde yapmaya, daima güzel davranmaya) ve işlevselliğinin yanında göze de hitap etmesine değer vermesi, İslam medeniyetindeki sanat ve zarafet anlayışının temellerini oluşturmuştur.

Sünnetten sapmak bid’atlere sebep olmuştur:

Müslümanlar sünnete bağlı kaldıkça islamî kimliklerini koruyabilirler. Sünnetten uzaklaştıklarında ise bid’atlere sapmaktan kurtulamazlar. Nitekim bu hususta Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır:

"işlerin en şerlisi (din konusunda) sonradan ortaya çıkanlardır. Sonradan ortaya çıkan her şey bid'attir. Her bid'at dalâlettir. Her dalâlet insanı cehenneme götürür"38

Peygamberimizin Son Tavsiyeleri:

عَنِ الْعِرْبَاضِ بْنِ سَارِيَةَ ، قَالَ : وَعَظَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمًا بَعْدَ صَلَاةِ الْغَدَاةِ مَوْعِظَةً بَلِيغَةً ذَرَفَتْ مِنْهَا الْعُيُونُ وَوَجِلَتْ مِنْهَا الْقُلُوبُ ، فَقَالَ رَجُلٌ : إِنَّ هَذِهِ مَوْعِظَةُ مُوَدِّعٍ ، فَمَاذَا تَعْهَدُ إِلَيْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟ قَالَ : " أُوصِيكُمْ بِتَقْوَى اللَّهِ ، وَالسَّمْعِ ، وَالطَّاعَةِ ، وَإِنْ عَبْدٌ حَبَشِيٌّ فَإِنَّهُ مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ يَرَى اخْتِلَافًا كَثِيرًا ، وَإِيَّاكُمْ وَمُحْدَثَاتِ الْأُمُورِ فَإِنَّهَا ضَلَالَةٌ ، فَمَنْ أَدْرَكَ ذَلِكَ مِنْكُمْ فَعَلَيْهِ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ ، عَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ

Irbâd b. Sâriye şöyle anlatmaktadır: "Resûlullah (sav) bir gün sabah namazından sonra gözleri yaşartan, kalpleri hüzünlendiren son derece dokunaklı bir konuşma yaptı. (Öyle ki ashâbdan) biri (dayanamayarak), "Ey Allah'ın Resulü! Sanki veda konuşması yaptın, bize ne tavsiye edersin?" dedi.

Bunun üzerine Allah Resulü şu tavsiyelerde bulundu: "Size Allah'a karşı sorumluluk bilincinde olmayı ve Habeşli bir köle de olsa (başınızdaki idareciyi) dinleyip itaat etmeyi tavsiye ederim. Çünkü benden sonra yaşayacak olanlarınız çok ihtilâflar görecekler. Sonradan çıkarılmış (aslı olmayan) şeylerden ise sakının! Çünkü sonradan çıkarılmış her şey bid'attir. Sizden kim bu dönemlere ulaşırsa, benim sünnetime ve doğru yolu bulan, hidayete erdirilmiş halifelerin sünnetine sarılsın! Bunlara azı dişlerinizle (tuttuğunuz gibi sımsıkı) sarılın."39

Dün olduğu gibi bugün de bid'atlere, sapmaya, yozlaşmaya ve bozul­maya karşı İslâm ümmetini koruyacak olan şey sünnete sımsıkı sarılmaktır.

Muhterem Müslümanlar!

Bugün yaşadığımız acı ve sıkıntılardan kurtulup yeniden insanlığa huzur, barış ve medeniyet takdim eden bir ümmet olabilmemizin tek bir yolu vardır. Bu yol, Yüce Kitabımızın müminleri ve Sevgili Peygamberimizin ümmeti olarak Kur’ân’a ve sünnete sımsıkı sarılmaktır. Dinimizi doğru öğrenme ve yaşama konusunda bu iki kaynaktan taviz vermemektir.

Kur’ân ve sünnetin arasına mesafe koymaya, bu en mukaddes değerlerimizi istismar ederek güç ve çıkar devşirmeye çalışanlara karşı uyanık olmaktır. Allah’ın son Kitabıyla, Resûlün nezih sünnetiyle hayata bakan, dinine ve milletine vefa ile bağlanan kimseler olabilmeyi hepimize nasip eylesin.

Tanju REİS / Taraklı Vaizi

1 Kıyame, 36

2 Bakara, 2

3 Bakara, 121

4 Zuhruf, 43

5 Nahl, 164

6 Ali imran, 103

7 Muvatta, Kader, 3

8 Ebu Dâvud-Tirmizi

9 Hadid, 9

10 Bakara, 2

11 Yunus, 57

12 Bakara, 257

13 Bakara, 285

14 Zümer, 53

15 Bakara, 168

16 Hicr, 88

17 Muttefekun aleyh

18 Müslim, birr, 66

19 Bakara, 153

20 el-İsrâ, 87

21 Buharî, Rikak, 20

22 Âli İmran, 159

23 Suyutî, el-Camiu’s-sagir, II, 185.

24  en-Nebhânî, el-Fethu’l-kebîr, II, 472.

25 Hâkim, 4, 185/7310

26 Yunus, 25

27 Nesâi, Salatu-el- ı’deyn, 22

28 Ebu Davud, 4604

29 Nisa, 115

30 Tirmizi, Fedâilü’l Kuran, 18

31 Ebû Dâvûd, Tefrîu ebvâbi’l-vitr, 14

32 Ahzab, 21

33 Âli İmran, 31

34 Nisâ, 80

35 Nîsa, 68

36 Buhâri, İ’tisam, 2

37 Müslim

38 Müslim, Cuma, 43

39 Tirmizi, İlim, 16

Facebook Yorumları