menu
KALB-İ SELİM SAHİBİ OLMAK
KALB-İ SELİM SAHİBİ OLMAK
Haftanın vaazı.. 04.04.2025 tarihli; "Kalb-i selîm sahibi olmak" konulu Haftanın Vaazı sitemize yüklenmiştir..

"Kalb-i selîm sahibi olmak

بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ

يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ

 “O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. Ancak Allah’a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur). (Şuara, 88-89)

Bizleri insan olarak yaratan ve varlığından haberdar eden Rabbimize hamdu senalar olsun. 

Değerli Kardeşlerim!

Beden, ruh, akıl, kalp ve irade bizi mahlukat arasında seçkin yapan kıymetli nimetlerimiz. Sohbetimizde bunlar içerisinden kalpten bahsedeceğiz. 

Kalp

Sözlükte “bir şeyin içini dışına çıkarmak, altını üstüne getirmek, ters çevirmek, bir şeyi başka bir şeye dönüştürmek ve değiştirmek” gibi anlamlara gelir. Vücutta kan dolaşımını sağlayan organın adıdır. Kalp, dinî ve tasavvufî bağlamda bilgi ve düşüncenin kaynağı veya aracıdır. Bir et parçasından ibaret olan kalple bir ilişkisi olmakla birlikte ondan ayrı olan bu anlamdaki kalbe “rabbânî latife” ve “ilâhî cevher” de denir. İnsanın iç alemi, batını ve beden ülkesinin sultanıdır.

İnsan vücudunun mihenk noktası olan ve insanın hilkatinde bulunan dört özelliğin; vahşetin, behimî duyguların, şeytanî duyguların ve Rabbânî duyguların beraberce hissedildiği kalp, büyük sûfîlerden Sehl et-Tüsterî"nin ifadesiyle arşın kürsîde bulunması gibi göğüslerde bütün vücuda hâkim bir noktada bulunur. Allah Resûlü, kalbin bu merkezî konumunu şu hadisinde açıklar:

أَلاَ وَإِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ، وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ. أَلاَ وَهِيَ الْقَلْبُ

“...Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o iyi (doğru ve düzgün) olursa bütün vücut iyi (doğru ve düzgün) olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.” (Buhari, İman, 40)

Kalb, nazargah-ı ilahidir. Allahu Teala, kalbe bakar. Nitekim hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır;

 إِنَّ اللهَ لَا يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأَمْوَالِكُمْ ، وَلكِنْ يَنْظُرُ إلى قُلُوبِكم وأَعْمَالِكُمْ 

“Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 10)

İman ve küfür, sevgi ve nefret, iyilik ve kötülük gibi inanç, duygu ve ahlakların merkezidir.

Kalpte, haset, gazap ve nefret gibi kötü duygular bulunduğu gibi iman, Allah korkusu, hilm ve takva gibi iyi ve güzel duygular da bulunur. 

Allah Resûlü (s.a.s) dört çeşit kalp olduğunu haber vermekte ve bu kalplerden şöyle bahsetmektedir: 

الْقُلُوبُ أَرْبَعَةٌ : قَلْبٌ أَجْرَدُ فِيهِ مِثْلُ السِّرَاجِ يُزْهِرُ، وَقَلْبٌ أَغْلَفُ مَرْبُوطٌ عَلَى غِلَافِهِ، وَقَلْبٌ مَنْكُوسٌ، وَقَلْبٌ مُصْفَحٌ . فَأَمَّا الْقَلْبُ الْأَجْرَدُ، فَقَلْبُ الْمُؤْمِنِ سِرَاجُهُ فِيهِ نُورُهُ، وَأَمَّا الْقَلْبُ الْأَغْلَفُ، فَقَلْبُ الْكَافِرِ، وَأَمَّا الْقَلْبُ الْمَنْكُوسُ، فَقَلْبُ الْمُنَافِقِ، عَرَفَ، ثُمَّ أَنْكَرَ، وَأَمَّا الْقَلْبُ الْمُصْفَحُ، فَقَلْبٌ فِيهِ إِيمَانٌ وَنِفَاقٌ، فَمَثَلُ الْإِيمَانِ فِيهِ كَمَثَلِ الْبَقْلَةِ، يَمُدُّهَا الْمَاءُ الطَّيِّبُ، وَمَثَلُ النِّفَاقِ فِيهِ كَمَثَلِ الْقَرْحَةِ، يَمُدُّهَا الْقَيْحُ وَالدَّمُ، فَأَيُّ الْمِدَّتَيْنِ غَلَبَتْ عَلَى الْأُخْرَى غَلَبَتْ عَلَيْه

"Dört çeşit kalp vardır. Kandil gibi parıl parıl parlayan pürüzsüz kalp, kılıflara sarılmış kalp, tersine dönmüş kalp ve sadece dış yüzeyden ibaret kalp! Parıl parıl parlayan kalp müminin kalbidir. Onun kandilinde nur asla eksik olmaz. Kılıflı kalp kâfirin kalbidir. Tersine dönmüş kalp hakikati tanıyıp sonra inkâr eden münafığın kalbidir. Sadece dış yüzeyden ibaret kalp ise içinde iman ve nifak bulunan bir kalptir. Bu kalpteki iman, temiz suyla beslenen bir bitki gibi, nifak ise irin ve kanla beslenen bir yara gibidir. Artık hangi özellik diğerine baskınsa kalpte o galip gelir."  (Müsned, 17/11129)

İnsanın merkezi olan kalbi iki kısımda ele alacağız. Selamete ermiş kalp ve hastalıklı kalp.

1. Selamete Ermiş Kalp (Kalbi Selim)

Kalb-i selim, Allah’a teslim olup selâmet bulmuş olan hastalıksız kalptir.

Bir mümin için ulaşılması hedeflenen nokta, Selim bir kalbe sahip olmaktır. Peygamber Efendimizin (s.a.s) ifadesiyle;

هُوَ التَّقِيُّ النَّقِيُّ، لاَ إِثْمَ فِيهِ وَلاَ بَغْيَ، وَلاَ غِلَّ وَلاَ حَسَد

 “Allah’tan korkan, tertemiz kalptir. Bu kalpte günaha, zulme, kine, hasede yer yoktur.” (İbn Mace, Zühd, 24)

Böyle bir kalp kurtuluşa açılan kapıdır. Nitekim hadis-i şerif’te şöyle geçmektedir;

“Kalbini yalnızca imana tahsis eden, kalbini selim, dilini sadık, nefsini doymuş, ahlakını düzgün kılan ve kulaklarını hak yolunda haberci, gözlerini kalp izinde bekçi kılan kişi kurtuluşa ermiştir. Kalbini, ilahi güzelliklerin dolup taştığı bir kap haline getiren kişi kurtuluşa ermiştir.” (Müsned, 35/21310)

Değerli kardeşlerim! Şunu kesin olarak bilelim ki, bir kimsede iman ve Rabbine verdiği iman sözünün gereği dini hükümleri yapma konusunda teslimiyet yoksa “sen benim kalbime bak! Kalbim temiz insanları seviyorum. Ve onlara yardım etmeye çalışıyorum” dese de, kalbi temiz olmaz.

Yüce Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de Hz. İbrahim’i (a.s.) bize örnek göstermektedir. Onun kalbi selim olduğunu bildirmektedir. “Hani o, Rabbine temiz bir kalple gelmişti.” (Saffat, 83) Canını nirana (ateşe), malını zıyfana (misafirlere), oğlunu kurbana teslimle, yani Hz. İbrahim (a.s.) canıyla malıyla fedakarlık yapmakla “ahdine vefa gösteren İbrahim” (Necm, 37) övgüsünü, Allah’ın dostluğunu ve selim kalbi kazanmıştır. Hz. İbrahim’in (a.s) şöyle dua ettiğini Rabbimiz haber veriyor;

وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ  يَوْمَ لَايَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ 

“İnsanların diriltileceği gün ve Allah’a temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!” (Şuarâ, 88,89)  

Değerli Kardeşlerim!

Temiz kalbe sahip olan mümin, arkasından yapılan eziyet ve kınamaları helal eder. Ulbe b. Zeyd (r.a) tebuk seferine çıkacak orduya sadaka toplanmasında getirebileceği bir şeye sahip olamadığı için haysiyetini sadaka yapmıştır.  

 “Malım, bedenim ve haysiyetim konusunda bana herhangi bir haksızlık yapan bütün mü’minlere hakkımı tasadduk ediyor, helâl ediyorum.”

Peygamber Efendimiz ona (s.a.s) “Sadakan kabul edilmiştir.” buyurdu. (el-İsabe, 2/500)

Kalbin temizlenmesi tüm hayırların işlenmesine sebeptir. Çünkü doğru söz sağlam ve güzel fiil ancak temiz kalpten çıkar.

Selim kalp, hakkı bilip tabi olan, batılı bilip kaçınandır.

Kalbi Selim, şüphelerden ve kötülüklerden arınmış bir kalptir. 

Kalbi Selim, şirk, kin, haset, cimrilik, kibir, dünya sevgisi ve baş olma hırsı gibi manevi afetlerden selamete ermiştir. 

Böyle bir kalp dünyadayken peşin bir Cennette gibidir. Kabirde Cennet bahçesinde olacak ve tekrar diriltildiğinde varacağı yer Cennet olacaktır. 

Allah’a teslim olmuş kalp, azaptan selamet bulmuş kalptir.‬‬‬‬‬‬‬‬

2. Hastalıklı Kalp

Değerli Müminler! 

Nefsin hevası, şeytanın iğvasıyla kötü isteklere uyarak işlenen günahlar, kalbin kararmasına neden olur. Bu durumda kalp, Rahman’ın ilim, hikmet ve iman nurundan yararlanamaz. Hastalanma, paslanma, katılık, mühürlenme, kilitlenme gibi manevi hastalıklara maruz kalır.

فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ

 “Kalplerinde bir hastalık vardır.” (Bakara, 10)

لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَا

“ Onların kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar…” (A’raf, 179)

فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَٰكِن تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ

“Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.” (Hac, 46)

Hastalık nasıl vücudu sağlıklı çalışmaktan alıkoymaktaysa, şirk, nifak, zulüm, kibir, riya, cimrilik gibi kötü hasletlere sahip kalbin hastalığı da, faziletleri ve ahiret hayatını kazanmaya engel olduğu için hastalık diye bahsedilmiştir.

Allah Resûlü, cuma namazının terki ya da önemsemeyerek, özürsüz olarak üç defa terk edilmesi durumunda kalbin mühürleneceğini ifade etmiş ve minberden, 

لَيَنْتَهِيَنَّ أَقْوَامٌ عَنْ وَدْعِهِمُ الْجُمُعَاتِ أَوْ لَيَخْتِمَنَّ اللَّهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ ثُمَّ لَيَكُونُنَّ مِنَ الْغَافِلِينَ

“Ya birtakım kimseler cuma namazlarını terk etmekten vazgeçerler ya da Allah onların kalplerini mühürler ve onlar artık gafillerden olurlar.”  şeklinde müminleri uyarmıştır. 

Mümine günahla gelen kalp kirlenmesini şu hadis-i şerif anlatıyor; 

إنَّ الْمُؤْمِنَ إِذَا أَذْنَبَ ذَنْبًا كَانَتْ نُكْتَةٌ سَوْدَاءُ فِي قَلْبِهِ ، فَإِنْ تَابَ ، وَنَزَعَ ، وَاسْتَغْفَرَ صَقَلَ مِنْهَا ، وَإِنْ زَادَ زَادَتْ حَتَّى يُغَلَّفَ بِهَا قَلْبُهُ ، فَذَلِكَ الرَّانُ الَّذِي ذَكَرَ اللهُ فِي كِتَابِهِ : كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِمْ

“Mümin, bir günah işlediğinde, kalbinde siyah bir leke belirir. Eğer tevbe ederse ve ondan sıyrılırsa kalbi parlar. Yok (tevbe ve istiğfâr etmeyip) tekrar günaha dönerse bu leke çoğalır. Öyle ki, kalbi (tümüyle) kaplar; işte Allah Teâlâ’nın Kur’an’da zikrettiği ‘reyn/pas’ budur. (İbn Mâce, Zühd 29)

Rasulullah burada Mutaffifîn suresindeki şu ayete dikkat çekiyor:

“Hayır, aksine, onların kazanmakta oldukları (günahlar) kalplerini paslandırmıştır -râne-.” (Mutaffifîn, 14)

Kirlendiğimizde yıkanmak suretiyle nasıl pak oluyorsak, günah kirleri ile kirlendiğimizde de günahı bırakıp pişman olmalı tevbe istiğfarla temizlenmeliyiz. Manevî kir, günah kiridir. Günahlar kalbi karartır, kirletir. Hz. Mevlâna’nın ifadesiyle, “Eğer bütün günahlar içki içmek gibi sarhoş etseydi, ayık gezen birini göremezdik.”

Başka bir hadis-i şerifte kalbin manen paslanmasıyla ilgili şöyle buyrulmuştur;

إنَّ هذِهِ القُلُوبَ تَصْدَأُ كَمَا يَصْدَأُ الْحَدِيدُ إِذَا أَصَابَهُ الْمَاءُ قِيلَ وَمَا جِلَاؤُهَا؟ قَالَ: كَثْرَةُ ذِكْرِ الْمَوْتِ وَتِلَاوَةِ الْقُرْآنِ

Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdular:

“-Bu kalpler suyun isabet ettiği demirin paslandığı gibi paslanır.” Ashâb-ı kirâm:

“-Yâ Resûlâllah! Onun cilâsı nedir?” diye sorduklarında ise:

“-Ölümü çokça hatırlamak ve Allâh’ın Kitabı’nı çokça tilâvet etmek!..” cevabını vermiştir. (Beyhakî, Şuabu’l-İman, 1859)

Pas, bazı durumlarda bulunduğu eşyanın özelliğinin bozulması veya vazifesini yapamaz hale gelmesine yol açar. Kalpteki manevi paslanma da insanı ümitsizliğe sevk eder. Gaflet içerisinde, Rabbini, ölümü ve ahireti unutmaya götürür.
Değerli Müminler!
Kalbi hastalıklardan selamete ermenin çaresini aramak gerekir. Allah’tan gelen manevi ikramlar, feyizler herkese doğru gelir. Ama kişi buna (hidayete) kendini kapatmışsa istifade edemez. Düşünelim ki, güneşin ışığı her eve ulaşır ama kişi kalın koyu perdelerle pencerelerini kapattıysa suç güneşin değil penceresini bu şekilde kapatarak ışığa engel olanındır.
Yine düşünelim ki; bir ev var, haftalarca temizlik yapılmamış çöpleri taşmış yığın olmuş bulaşıklar yıkanmamış odaları darmadağın olmuş bir ev. Ne güzel yaşanacak bir yer der miyiz? Aklı başında olan kimse demez. Kalp de insanın manevi evidir. İnsan iç alemiyle, ruhu ve kalbiyle insandır. Kirli, dağınık, paslanmış, günahlarla kararmış, kaskatı olmuş kalbin şifası için çabalamak gerekir.
Dersimizin son kısmında kalbin selamete ermesinin yollarından bahsedelim.     
Kalbi Selim Sahibi Olmanın Yolları 
1-İmanı Yenilemeliyiz.

Kalbin temizlenmesi öncelikle şeksiz bir imanla hayat bulmasıyla olur, 

أَوَمَن ْكَانَ مَيْتًا فَأَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا

“Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu?” (En’âm, 122)

Bu ayeti kerimede Allah azze ve celle dalalet ve küfür içinde ölüyken kalbini imanla dirilttiği, hidayet ettiği mümin kulunu örnek olarak vermektedir. Böyle bir müminle, küfrün karanlıklarında kalan kafir kimse bir değildir.

İmanla birlikte kalp genişler,

إِنَّ الْإِيمَانَ إِذَا دَخَلَ الْقَلْبَ انْفَسَحَ لَهُ الْقَلْبُ وانْشَرَحَ 

“İman, kalbe girdiği zaman, kalp açılır ve genişler.” (Musannef, İbn Ebî Şeybe, 34314)  

Değerli Müminler! Sahip olduğumuz en kıymetli nimetimiz imanımızdır. Kıymetini bilelim. Rabbimize çok hamdedelim. İman hırsızı şeytan, insan ve cinlerden onun yardımcılarına karşı imanımızı, devamlı kontrol edelim ve yenileyelim. Peygamber Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki;       

 إنَّ الإِيمَانَ لَيَخْلَقُ فِي جَوْفِ أَحَدِكُمْ كَمَا يَخْلَقُ الثَّوْبُ ، فَاسْأَلُوا اللهَ أَنْ يُجَدِّدَ الْإِيمَانَ فِي قُلُوبِكُمْ

“Birinizin içinde iman, elbisenin eskimesi gibi eskir. Allah’tan kalplerinizdeki imanı yenilemesini isteyin.”

جَدِّدُوا إِيمَانَكُمْ ، قِيلَ : يَا رَسُولَ اللهِ وَكَيْفَ نُجَدِّدُ إِيمَانَنَا ؟ قَالَ : أَكْثِرُوا مِنْ قَوْلِ لَا إِلهَ إِلّا اللهُ

“İmanınızı yenileyin! Denildi ki; Ya Resulallah! İmanımızı nasıl yenileyelim? Resulullah: “Lâ İlâhe İllallâh sözünü çoğaltın”, buyurdu. (Müsned, 8/8710)
Sahabe-i kiram birbirleriyle karşılaşınca “Gelin! Bir saat iman edelim!” dermiş. Yani İslâm’dan bahsedelim de iman tazeleyelim.
Sahih-i Buhari Şarihlerinden İbni Ebi Cemre (r.a) alim bir dostundan bahsederken; “Bana selam verdikten sonra hemen ilk sorduğu şey dini yaşayışın nasıl? Rabbinle durumun nasıl? Kalbin nasıl? Olurdu. Daha sonra diğer şeyleri konuşurduk. Ondan ayrılınca kalbimin genişlediğini, imanımın nurunun ziyadeleştiğini hissederdim.” (Behçetu-n’nüfus, 1/210)
Mümin kullarını bahsettiği bir ayette Rabbimiz;

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَإِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ آيَاتُهُ زَادَتْهُمْ إِيمَانًا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

“Müminler o kimselerdir ki, Allah’ın adı anıldığında kalpleri titrer, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğunda bu onların imanlarını arttırır. Onlar yalnızca rablerine güvenirler.” (Enfal, 2) buyuruyor.  

2- İmanı Koruması İçin Allah’a Sığınmalıyız

Kalb, sözlük manası değişmek, altını üstüne getirmek olduğu gibi, kalbin durumu değişir, halden hale girer. Muhafazası için Allah’a sığınmalıdır.

رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنكَ رَحْمَةً  إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ

"Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin." (Âli İmran, 8) 

Ümmü Seleme (r.anha) vâlidemize:

“–Ey mü’minlerin annesi! Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- senin yanında bulunduğu zamanlarda en çok hangi duâyı okurdu?” diye sorulmuştu. O, şu karşılığı verdi:

“–Çoğu zaman:

يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ! ثَبِّتْ قَلْبِي عَلَى دِينِكَ

«Ey kalbleri hâlden hâle çeviren Allâh’ım! Benim kalbimi dînin üzere sâbit kıl!» diye duâ ederdi.” (Tirmizî, Deavât, 89)

Peygamber Efendimiz (s.a.s) biz ümmetine kalbimizin muhafazası için dua öğretmektedir. Yine O, nefsin kötü isteklerine adım adım uymakla kalbin de kayacağından şöyle sığınmayı bize öğretmiştir. “Allahım! Beni göz açıp kapayıncaya kadar, nefsimle baş başa bırakma.”‬ (Ebû Davud, Edeb 110)‬‬‬

3- Salih Amellere Devam Etmeli Ve Allah’ı Çokça Anmalıyız

Değerli Müminler!

Allah’ı zikirle ve ona kullukla kalp mutmain olur. Huzura erer. Bu konuyla ilgili ayeti kerimede şöyle buyruluyor;

أَلَا بِذِكْرِ اللَّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ

 “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah'ı zikretmekle huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı zikirle huzur bulur.” (Ra’d, 28) Günümüzde, stres, sıkıntı, yalnızlık, ruhi bunalım gibi çeşitli sorunlarımız karşısında,  bu ayet, kalp huzuruna ulaşmanın yolunu bize gösteriyor.

مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً ۖ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 

“Erkekten ve kadından, mümin olarak kim salih amel işlerse, muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle mükafatlarını elbette vereceğiz.” (Nahl, 97)

Bu ayette geçen “hayatı tayyibe/güzel bir hayat” kelimesinin açıklamalarından birisi de “kalbî selamet ve mutluluk”tur.

Değerli müminler!
İnsanın, her an nefsi ve şeytanın aldatmasına maruz kalabildiği dünya hayatında, salih amellerle ve Allah’ı çokça anarak kalbini uyanık tutması gerekmektedir. 
Ramazan ayına yeni veda ettiğimiz şu günlerde, geçirdiğimiz gün ve gecelerde yaptığımız salih amellerimizi devam ettirelim. Her geceyi kadir gecesi bilmeye çalışalım. Kulluk görevimizin bir ayla sınırlı olmadığı gerçeğini unutmayalım!
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
 “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” (Hicr, 99)
Haccın etkisi ihramdan çıkıp normal hayata döndükten sonra namazın etkisi selam verdikten sonra orucun etkisi iftardan sonra ramazanın etkisi ramazandan sonra başlar. Bu ibadetleri yaptıktan sonra hal ve hareketlerimizde, gidişat ve davranışlarımızda olumlu anlamda değişiklik olduysa, bu ibadetlerimizin Rabbimiz katında kabulüne de bir işarettir.    
Başta ibadetler olmak üzere salih amelleri yapmaktan yüz çeviren bir mümin, silahsız bir askere benzer. Kendisini düşmanları olan devamlı kötülüğü emreden nefsi, insan ve cin şeytanlarına karşı nasıl muhafaza edebilir? 
Değerli Kardeşlerim!

Kalp, vahye tabi olmaksızın ıslah olmaz, kurtulamaz. Kalbin düzelmesi, kurtuluşu, gerçek huzur ve mutluluğu Allah’a yönelmesine bağlıdır. Allah’ın zikriyle o kalbin dolup taşmasına bağlıdır. Bunun en iyi gerçekleştiği ibadetlerin başında namaz gelir.. Namazın hakikati, kul ile Rabbi arasında bir bağ olmasıdır.

Yine Kur’anı Kerim de mümin kalbi için bir şifa kaynağıdır.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُم مَّوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِّمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ

“Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir şifa, inananlara bir rehber ve rahmet gelmiştir.” (Yunus, 57)

Abdullah b. Mes"ûd (r.a.), kalbin olgunlaşması ve dimağların ilâhî kelâmla dolması için Kur"an okumaya teşvik etmiş, “Kalplerinizi onunla (Kur’an ile) mâmur kılın.” Demiştir. 

4- Salihlerle Oturmalı, İlim Meclislerine Katılmalıyız

Kişi arkadaşının inancı üzerinedir. Oturduğumuz, kaldığımız birlikte bulunduğumuz kimseler ve birtakım ortamlar insanın kalbine doğrudan etki eder. Ayeti kerime’de Rabbimiz şöyle buyuruyor;

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقِينَ

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun.” (Tevbe, 119)

Rabbimiz bizden iyi olmamız için iyilerle olmamızı istiyor.

İyiler kafilesinin öncüleri, Rabbani Alimler ve Salihlerin sohbeti, kalplere şifadır. Manevi hastalıkları izale eder. Yine ilim meclisleri bizim için kıymet bilinmesi gereken büyük ganimet yerleridir. Zira Melekler kanatlarıyla orada bulunanları kuşatmakta, Allahu Teala tarafından oradakiler üzerine sekinet ve rahmet inmektedir. Bunlara ilaveten bir de onlar affa mazhar olmaktadır. Bu bahsettiğimiz müjdelerin bahsedildiği hadisi şerifin sonu şöyle bitmektedir;

…هُمْ الْقَوْمُ لَا يَشْقَى بِهِمْ جَلِيسُهُمْ

“Onlar öyle bir topluluktur ki, onların arasında bulunan kötü olmaz” (Müslim, Zikir, 25)

5- Günahlardan Sakınmalı Ve Organlarımızı Haramlardan Muhafaza Etmeliyiz 

İnsanın maddi hayatı kalbine bağlı olduğu gibi manevi hayatı da kalbine bağlıdır. Bu sebeple kalbin selameti için; eli, dili, gözü, kulağı ve diğer azaları günahlardan muhafaza etmeye çalışmamız lazımdır. 

Ebû Hüreyre (r.a.) kalbi, ordusunun başındaki bir sultana benzeterek tasvir etmiştir: “Kalp sultandır ve onun orduları vardır. Sultan iyi olursa askerleri de iyi olur. Sultan kötü olursa orduları da kötü olur. Kulaklar bu sultanın habercileridir. Gözler bekçileridir. Dil sultanın tercümanıdır. Eller kanatlarıdır. Ayaklar postacılarıdır. Ciğer şefkat ve merhamet kaynağıdır. Dalak ve böbrekler (kendisine yönelen tehlikeleri bertaraf eden) tuzaklarıdır. Akciğer (hayatın kaynağı) nefestir. Sultan iyi olursa askerleri de iyi olur, sultan kötü olursa askerleri de kötü olur. ”

 Değerli Müminler!

Özellikle cirmi küçük cürmü büyük dili muhafaza etmemiz gerekir. Bununla ilgili hadisi şerifte şöyle geçmektedir;

لَا يَسْتَقِيمُ إِيمَانُ عَبْدٍ حَتَّى يَسْتَقِيمَ قَلبُهُ، وَلَا يَسْتَقيمُ قَلبُه حَتَّى يَستَقيمَ لِسَانُه

“Kulun kalbi doğru olmadıkça, imanı da doğru olmaz! Kulun dili doğru olmadıkça da kalbi de doğru olmaz!” (Müsned, 20/13048)

Bu saydığımız yollar vesilesiyle kalbini temizleyen mümin, sadece kendisini düşünmez. Yakınından uzağına diğer insanları da düşünür. Başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere mazlum kardeşlerini de düşünür. 

Sonuç olarak;

Kalbi selim olabilmek bu dünyada Rabbimizin bize gönderdiği Dini Mübini İslâm’a tabi olmakla mümkündür. Rabbimizin rızası, hoşnutluğu ve ahiret kurtuluşumuz buna bağlıdır. 

Şair Bağdatlı Ruhi’nin dediği gibi,

"Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler,

Yevme lâ yenfeu da kalb-i selîm isterler."

"Zannetme ki yarın kıyamet gününde senden altın ve gümüş isteyecekler;

mal ve evladın fayda vermediği o günde senden arınmış bir kalp isteyecekler."

Rabbimiz Allah, bizi kalbi hastalıklarımızdan halas eylesin. Bizlere selamete ermiş, temiz bir kalp versin. Huzuruna bu şekilde varabilmek nasip eylesin.

VAAZI İNDİR 

Hazırlayan: Mahmut KAYABAŞI / Adapazarı İlçe Vaizi 

Facebook Yorumları