menu
MÜJDELEME ve KORKUTMA: CENNET ve CEHENNEM
MÜJDELEME ve KORKUTMA: CENNET ve CEHENNEM
Haftanın Vaazı.. 21.02.2025 tarihli: "Müjdeleme ve Korkutma: Cennet ve Cehennem" konulu Haftanın Vaazı sitemize yüklenmiştir..

Müjdeleme ve Korkutma: Cennet ve Cehennem

Kıymetli müminler!

Cenabı Hakkın mahlukatı içinde en mükerrem en müşerref ve en üstün olan insandır. Allah (c.c) ona akıl ve irade vermiş onu en güzel meziyetlerle donatmış, dünyada var ettiği her şeyi ona adeta amade kılmıştır. Tabi buna karşılık kendisini tanıma, ona kul olma, ve ibadet etmesini istemiştir. Dünyevi hayatında istikameti kaybedip yanlış yollara sapmaması, batıl ve sapkın inançlara ve davranışlara düşmemesi içinde Cenabı Hak her çağda kendilerine cenneti müjdeleyen cehennemden sakındıran peygamberler ve ilahi kitaplar aracılığıyla sürekli hatırlatmıştır.

SONSUZ ESENLİK YURDU: CENNET

Gerçek şu ki her daim unutan insana cennete götüren yol ile cehenneme götüren yolu Cenabı hak insanoğlunun yeryüzüyle buluşmasından kıyamete kadar bu unutulan hatırlatmayı -müjdelemeyi ve ikaz etmeyi- sürekli yapmıştır.

رُّسُلاً مُّبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ لِئَلاَّ يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ وَكَانَ اللّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا

Müjdeleyiciler ve uyarıcılar(korkutucu) olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisa/165)

ayeti kerimenin de belirttiği gibi müminleri cennetle müjdelemek ve şayet eğer iman etmezlerse ve hayatlarını inkar ve küfür üzere tükettiklerinde cehennemle korkutan elçiler geldikten sonra artık hiç kimsenin hiçbir mazereti olmayacak.

Yine diğer bir ayeti kerime;

وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلاَّ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ فَمَنْ آمَنَ وَأَصْلَحَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar(korkutmak için) olarak göndeririz. Dolayısıyla kim iman eder ve halini ıslah ederse (kıyamet günü) onlara hiçbir korku olmayacak ve onlar (o gün herkesin amelinden dolayı üzülüp perişan olacağı o günde) onlar üzülmeyecekler.”(Enam/48)

Ayeti kerimenin ifade ettiği gibi Allah’ın elçileri, iman edip salih amel işleyenleri ve tevbe edip hâlini ıslah eden müminleri, yine din-i mubini islam’ın istediği şekilde güzel bir islam hayatı ortaya koyan müminleri içlerinde ebedi kalacak cennetlerle müjdeliyor;

وَعَدَ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ أَكْبَرُ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُالْعَظِيمُ

Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara, ebedi olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler va'detti. Allah'ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.” (Tevbe/72)

ayeti kerimenin ifadesiyle Cenab-ı Hak mümin erkek ile mümin kadına öyle nimetler müjdelemiştir ki, içinde artık ölümün, eskimenin, faniliğin olmadığı bir yer olan cennet; vatanı aslısi olan yurdu. Ayeti kerimelerde خَالِدِينَ فِيهَا ifadesi çok geçmektedir çünkü insan ebediliğe uzun yaşamaya meyyaldir ebediliği yeğler uzun bir hayat ister ölümü istemez. Böyle olunca Cenabı Hak insanı en çok arzu ettiği şeyle, ebedi cennetle müjdeler. Bunu Rasûlullah efendimiz şöyle ifade buyurur:

Cennetlikler cennete girince bir kimse şöyle seslenir: “siz cennette ebediyen yaşayacak, hiç ölmeyeceksiniz. Hep sağlıklı kalacak hiç hastalanmayacaksınız”(Sahih-i Müslim)

وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُواْ مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُواْ هَذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُواْ بِهِمُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, "Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!" diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır.”(Bakara/25)

Yukarıdaki ayeti kerime yine müjdeyle başlayarak iman edip Allah indinde makbul amel ortaya koyanlara Cenab-ı Hak dünyadakilere benzer ama daha eşsiz cennet nimetlerini müjdeler. Kişinin dünyadaki haliyle idrakinin çok uzağında olan olağanüstü güzelliklerle ve nimetlerle dolu olan cennet. Evet insanların hayalini kuramayacağı kadar güzel ve üstün nimetler. Ayeti kerimenin buyurduğu gibi hiçbir akıldan geçmeyen benzeri görülmemiş nimetler. Rabbimizin hitabında buyurduğu gibi;

فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez”(Secde/17)

Cennetin bu eşşiz güzelliğini Resûlullah efendimiz şöyle vurgular;

Cennetteki nimetlerden bir tırnağın taşıyabileceği kadar az bir şey dünyaya gösterilmiş olsaydı gökler ve yeryüzü süs içerisinde kalırdı. Cennettekilerden bir kişi dünyaya bir baksa ve bileziklerinden(cennet ile alakalı bir süslenme dünyadaki gibi değil) biri dünyaya görünse güneşin yıldızların ışığını sildiği gibi oda güneşin ışığını silerdi.”(Tirmizi/Sıfatü’l cennet/7)

وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

 “Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız.”(Zuhruf/71)

Bu ayeti kerimenin işaret ettiği gibi Allah Teâla cennet ehlinin istediği her şeye sahip olacağını ve görmek istediği her şeyi de görebileceğini bildirmiştir. Zira şu rivayet bu müjdeyi çok güzel ortaya koyar; Bir defasında Resûlullah (s.a.v) cenneti anlatırken bir adam Allah Resûlun’e, “Ey Allah’n Resûlü! Ben atları severim orada at var mıdır? Diye sordu. Şöyle cevap verdi: “Cennete girersen sana kırmızı yakuttan iki kanatlı bir at getirilecek. Sende ona binecek istediğin yere onunla uçup gideceksin” bir başkası da gönlünden geçeni sordu: Ey Allah’ın Resûlü cennette devede varmıdır? Allah Resûlü orada olanlardan herbirinin zihinlerinden geçeni sormak istediğini anlayınca bu soruya herkes için cevap mahiyetinde olan şu sözlerle karşılık verdi: “Allah seni cennete koyarsa canının çektiği ve gözüne hoş görünen herşey senin olacaktır”(Tirmizi/Sıfatu-l cennet/11) Dolayısıyla Allah Rasûlu efendimiz geçmişten günümüze bütün iman edenlere cennette tüm isteklerinin gerçekleşeceği müjdesini vermiştir.

Müminler ahiret yurtları olan cennetlerine, yaptıkları amellerine göre özel kapılardan girecekler. Cennet ehli cennete varınca onları sekiz kapıyla karşılaşırlar. İlk önce Alemlerin efendisi Hz Muhammed Mustafa (s.a.v)’e açılan bu kapılardan onlar pazartesi ve perşembe günleri içeri alınırlar. Ebedi yurtlarına dünyadaki işledikleri amellere göre farklı bölümlerden girerler. Allah Resûlü (s.a.v) kişilere özel olan bu cennet kapılarını şöyle anlatır: “ Kim yüce Allah yolunda malından çifter çifteR harcamada bulunursa, cennette, Ey Allah’ın kulu işte hayır budur. Diye seslenilir. Namaz kılanlardan olan kimse namaz kapısından, cihad edenlerden olan kimse cihad kapısından, sadaka verenlerden olan kimse sadaka, oruç tutanlardan olan kimse reyyân kapısından çağrılır.(Nesai,Sıyam,43)

وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ وَقَالُواْ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ لَقَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَابِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. "Hamd, bizi buna eriştiren Allah'a mahsustur. Eğer Allah'ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun, Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler" derler. Onlara, "İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!" diye seslenilir.(Araf,43)

Cennete girenlerin öyle dünyada ki gibi birbirlerine kini, kıskançlığı ve hiçbir düşmanlığı da olmayacak çünkü insanların huzur ve mutluluğunu bozan en kötü illet, kalpte diğer insanlara karşı beslenen kin, nefret ve hased duygularıdır. Bu menfi duygular insanlar arasında oluşabilecek dostluk, kardeşlik ve beraberliğe manidir. Bu sebeple Yüce mevlâmız cennetine kabul buyurduğu mümin kullarının, göğüslerinde bulunan sevgi ve kardeşliğe mani olan kin ve nefretin tamamını söküp atacak, kalplerindeki manevi arızaları bütünüyle temizleyecektir.

وَاِذَا صُرِفَتْ اَبْصَارُهُمْ تِلْقَٓاءَ اَصْحَابِ النَّارِۙ قَالُوا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ۟

Gözleri cehennemlikler tarafına kayınca, onların o korkunç halleri karşısında: “Rabbimiz! Bizi zâlimler topluluğuyla beraber eyleme!” diye yalvarırlar(Araf/47)

Orada dünyada çok çektikleri zalimlerle beraberlikte olmayacak -zaten onlar ikrama da ebedi ulaşamayacak- bu onların bir duası ve nidası olacaktır.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.”(Bakara/277)

O dehşetli ve çetin günde kimilerinin kötü amellerinden dolayı veya hesabın ağırlığından dolayı yüzlerinin korkuyla abus olduğu, hüznün ve korkunun kapladığı yüzlerin olacağı gün, onlar dünyadayken iman etmiş ve sâlih amellerde bulunmuş ve dahi namaz ve zekâtı ifa etmelerinden ötürü üzülmeyecekler ve hiçbir korku yaşamayacaklar.

أُوْلَئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَّهُمْ دَرَجَاتٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ

İşte onlar gerçekten mü'minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır.(Enfal/4) Müminlere orada hayrete düşüren dereceler birde hiç tükenmeyen yüce, kıymetli cömertçe ikram edilen rızık ve nimetler vardır ki hiç bitmeyecek ve tükenmeyecek.

Cennette en büyük mukafaat Allah Teâlayı müşahede etmek olacaktır. Cennet ehli haftada bir gün Cenabı Hak ile görüşme şerefine nail olacaktır. Allah cennet ehli için arşını açacak ve cennette onlara görünecek. Burada cennetlikler için nurdan, inciden, yakuttan, zebercedden, altından ve gümüşten koltuklar olacak. Allah Teâla her biriyle ayrı ayrı ilgilenir ve alı-verişin olmadığı canlarının istediği her şeyi almaları için cennet çarşılarına yönlendirilir ve orada birbirleriyle buluşurlar ve bu buluşmadan güzelliklerine güzellik katan tatlı bir meltem ve üzerlerine serpilen güzel kokularla ayrılırlar.(Müslim/Cennet/13)

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍفِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍيَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَكَذَلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ

Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı otururlar. İşte böyle. Ayrıca onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirmişizdir.”(Duhan,51,57)

Kıymetli Müminler! Kur’an-ı Kerim’den ve Peygamberimizin sözlerinden öğrendiğimize göre cennetin iki özelliği vardır. Birincisi, insanın arzu ettiği her şey orada vardır. İkincisi de sonsuzluktur, yani oraya giren ölmeyecek ve sonsuz olarak orada yaşayacaktır. Nitekim ayeti kerimede şöyle buyrulur;

يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

"Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız.

Cenabı Hakkın cennet müjdesine nail olacak bahtiyar kullar en büyük fırsat oalna dünya hayatlarını Cenabı Hakkın yolunda değerlendirmiş, iman şerbetini içmiş ve salih ameller ortaya koymuş olanlardır. Elbet ki iman sahibi günahkar, mücrim, ihmalkar, kulluğunu hakkıyla yerine getirmemiş olan kullar cezalarının karşılığını aldıklarında onlarda cennete gireceklerdir. Fakat şu husus çok önemli ki Allah Teala cenneti kazanmak için müminlerin adeta hayırda, kullukta, ibadet ve taatda yarışmalarını ister. Nitekim ayeti kerimede şöyle buyrulur;

وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ

Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.”

Kıymetli Müminler! Cennet öyle kolay kazanabilecek bir yer değildir. Hatta mümin en güzel ameller bile ortaya koysa, sabahı akşamını ibadetler ve hayır hasenatla doldursa yine akıbeti meçhuldür. Fakat olgun, kemale ermiş bir müslüman cennete girebileceğini Allahtan ancak umud eder çünkü hiç kimse kendi akıbetini bilememektedir. Bunu ancak Allah bilir.

Ayeti kerimeye dikkat ettiğimizde görüyoruz ki müminin ilk yarışı Allah’tan bağışlanmayı kazanabilmektir. Onun mağfiretini elde edebilecek salih amellerle bu büyük müjdeye nail olabilmek. Aslında şöyle biraz düşündüğümüzde görürüz ki doğum ve ölüm dediğimiz iki kapı arasında zamana mukayyet olan insanın bütün alıp verdiği nefeslerin tek bir gayesi vardır; O da rızayı bâriyi kazanabilmek, sonucunda da cenneti kazanmak. Yani bütün nefesimizin aslında tek gayesi Cenabı Hakkın rızasını ve cenneti kazanabilmek. Hayatın özeti budur.

Ayeti kerimenin de ifade buyurduğu gibi Allahtan korkan, sakınan, onun iradesine mutabık hayat yaşayanlar için hazırlanmış ve genişliği gökler ve yerler kadar olan cennet için yarışmalı mümin.

Kıymeti Müminler!

Cennetle müjdelenen kimselerle ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلًا

Şüphesiz, inanıp yararlı işler yapanlara gelince, onlar için içlerinde ebedi kalacakları Firdevs cennetleri bir konaktır. “(Kehf/107)

Görülüyor ki, kendilerine cennet vaad edilen kimselerde bulunması gerekli olan imandır ve imanın gereği olan (a’mali salihât) makbul amellerdir. Dünya hayatında nefsi arzu ve heveslerine aldanmayıp, hesap, mizen, sorgu-sual ve ahiret yokmuş gibi bir hayat yaşamayıp bilakis İnanan ve inancını koruyarak ölen insanlar cennete gireceklerdir.

Tabii inananlar arasında Allah’a itaat ve bağlılıkları, Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınmaları aynı olmadığından cennete girişleri ve cennetteki dereceleri de aynı değildir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur;

لاَّ يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُوْلِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فَضَّلَ اللّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ عَلَىالْقَاعِدِينَ دَرَجَةً وَكُلاًّ وَعَدَ اللّهُ الْحُسْنَى وَفَضَّلَ اللّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا

Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü'minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va'detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükafat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(Nisa/95-96)

Ayeti kerimenin işaret ettiği gibi cennet için çalışanlar ile oturanlar arasında derece açısından çok farklar olacaktır.

فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez.”(secde/17)

Başka bir ayeti kerime;

أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Onlar cennetliklerdir. Yapmakta olduklarına karşılık, orada sürekli kalacaklardır.”(Ahkaf/14)

بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ dünyada yaptıkları makbul amellere” ifadesi kuranı kerimde bir çok yerde geçer ve çok dikkat çekicidir. Bu ifade vaad edilen cennet müjdesine nail olmanın bedeli ancak amel-i salihlerle dolu bir ömür olduğuna işaret eder. Bunun için cennet müjdesine nail olabilmek için öncelikle kulun Allah Teala’nın farz kıldığı ibadetleri yapması gerektiğini Hz. Peygamber efendimiz şöyle tebşir eder: (Buhari ve Müslim’in ortak rivayetinde geçer)

Her kim Allah’a ve onun peygamberine iman eder de, namaz kılar ve Ramazanda oruç tutarsa, onu cennete koymak (sanki) Allah üzerine bir hak olur. O kimse ister Allah yolunda savaşsın, isterse evinde otursun “ buyurdu. Bunun üzerine Ashap:Ey Allah’ın peygamberi! bunu halka müjdeleyelim mi? Dediler. Peygamberimiz:Cennette yüz derece vardır ki, Allah o dereceleri Allah yolunda savaşanlar için hazırlamıştır. Her iki derece arasındaki mesafe gökle yer arasındaki mesafe gibidir. Siz Allah’tan cennet istediğinizde O’ndan Firdevs’i isteyin. O cennetin en üstün ve yücesidir, buyurdu (Buhari,cihad,4)

Evet, inananlar cennete girecekler. Bunlardan günahı olmayanlar ve Allah tarafından günahı bağışlananlar doğrudan doğruya cennete girecekler. Günahkârlar ve günahları Allah tarafından bağışlanmayanlar ise hak ettikleri azabı gördükten sonra geçte olsa cennete girecekleredir.

Yine şu rivayet insanı cennete girmeye teşvik etmesi bakımından çok mühimdir.

Musa (a.s) Allah Tealadan;

Cennetin en aşağı makamı nasıl diye sordu. Allah Teala şöyle buyurdu:Bu, öyle bir kimsedir ki, cennetlikler cennete girip yerleştikten sonra gelir. Ona Cennete gir. Denir. O kimse:Ey Rabbim! herkes cennetteki yerine yerleştikten ve mükâfatlarını aldıktan sonra ben nasıl cennete girerim? der. Allah Teala ona: Dünya padişahlarından bir padişahın mülkine benzer bir mülke razı olur musun? Diye sorar. O da:Razıyım, ey Rabbim! cevabını verir. Allah Teala İşte öyle bir mülk senindir. Razı olduğun şeye ilaveten bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o kadar daha sana vereceğim, buyurunca, beşincide adam:Artık razı oldum, ey Rabbim! demesi üzerine Allah Teala: İşte bu kadar şey hep senindir. Buna ilaveten onun on misli de senindir. Bir de nefsinin arzu ettiği, gözünün zevk aldığı şey de senindir buyurur. Bunun üzerine adam: Allah’ım! son derece razı oldum, diye şükranını sunar. Bu defa Musa aleyhi’sselam:Allah’ım Cennettekilerin en yüksek makam sahipleri nasıl? diye sorar. Allah Teala: Seçtiğim kullar onlardır. Keramet fidanlarını kudret elimle dikip başkaları onu görmesin diye mühür altına aldım. Onlar için hazırladığım nimetleri ne bir göz görmüş, ne bir kulak işitmiş, ne de bir beşerin gönlünden geçmiştir, buyurdu.(Müslim,İman,85)

يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنتُمْ تَحْزَنُونَالَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ

"Ey ayetlerimize iman eden ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz. Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz. Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız. İşte bu, yapmakta olduklarınıza karşılık size miras verilen cennettir.”(Zuhruf,68-72)

وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَوَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَنَا الْأَرْضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ الْجَنَّةِ حَيْثُ نَشَاء فَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ

Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: "Size selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedi kalmak üzere buraya girin. Onlar şöyle derler: "Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere bu yurda varis kılan Allah'a mahsustur. Salih amel işleyenlerin mükafatı ne güzelmiş!"”(Zumer,73,74)

Kıymetli Müminler cennet ile alakalı gerek ayet gerekse hadisi şeriflerde çok bilgiler bulunmaktadır. Bunların bir kısmını zikrettikten sonra şu hususun altını çizerek ifade etmek gerekiyor; Mümin kişi cenneti ve nimetlerini kazanmaya çaba sarf ederek yaşar. Ancak asıl olan kişinin Rabbi kendisinden, kendisi de Rabbinden razı olarak ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً (Fecr/27) cennete girmeye lâyık olmasıdır. Zira cennet Allah Teâla’nın salih kullarına âhirette vereceği mükâfattır.

EBEDİ HÜSRAN: CEHENNEM

Kıymetli Müminler!

Cehennem, Cenab-ı Hakkın dünyada isyan eden, ayetlerini alay konusu edinen, O’nun ve Rasûlunun bildirdiklerine inanmayan dosdoğru olan islam yolundan sapan azgın kullarını ahirette cezalandıracağı yerdir. Bu azgın kimseler apaçık ayetleri dinlemeye dahi tahammül etmeyerek dini mubini islamı inkarda ısrar ederek böylece çok korkunç ve kasvetli bir yerde ceza görmeyi haketmişlerdir. Cehennem “çok derin” manasında olan cihinnâm kelimesinden gelmektedir. Bu husus Rasulullah efendimizden bir rivayette şöyle geçmektedir;

On ukuyye (1,28 kg) ağırlığında bir kaya cehennemin kıyısından atılsa onun dibine elli senede ulaşamaz, sonra ğayy ve esâma ulaşır” buyurdu. Bunlar nedir? sorusuna ise “onlar cehennemin alt tarafında olan iki kuyu olup oraya cehennem halkının irinleri akar” diye cevap verdi.

Kuranı Kerimde cehennemi ifade eden başka kavramlarda vardır. Bunlardan lezâ halis saf alev, Hutame içine atılan herşeyi parça parça eden ateş, Sair çok kızgın cehennem, Sekar kavurup karartan ateş, Cahim ateşin bizzat kendisi olup şiddetli bir şekilde kıvılcım çıkararak çatır çatır yanan ateş, Harik yangının yayılması, Haviye derin ateş olup cehennem ehlinin bu çukura düşeceği ateş gibi birtakım kavramlar vardır. Allah Teala kullarını işte bu şiddetli ifadelerle ebedi hüsran olan cehennem azabıyla kullarını korkutmaktadır.

Hz. Peygamberin vahyin daha ilk başlangıcında toplumu cehennemden sakındırması hakikaten cehennem ateşinin en korkunç ve sakınılması gereken ilahi bir ceza olduğunu göstermektedir. Zira “yakın akrabalarını uyar”(Şura,214) ayeti indirilince Hz. Peygamber efendimiz tüm kureyşi çağırdı. Hepsi toplanıp gelince şöyle seslendi: “Ey Ka’b ibni Luey oğulları! Nefislerinizi ateşten kurtarınız!”“Ey Mürre ibni Ka’b oğulları! Nefislerinizi ateşten kurtarınız!“Ey Abdi Şems oğulları! Nefislerinizi ateşten kurtarınız!“Ey Abdi Menaf oğulları! Nefislerinizi ateşten kurtarınız!“Ey Haşim oğulları! Nefislerinizi ateşten kurtarınız!“Ey Abdulmuttalib’in oğulları! Nefislerinizi ateşten kurtarınız!“Ey Fatıma! Kendini nefsini ateşten kurtar! Çünkü sizi Allah’ın azabından kurtarmaya benim gücüm yetmez! Ama aramızdaki akrabalık bağından dolayı sizinle ilgimi kesmeyecek ve akrabalık haklarını yerine getireceğim.(Müslim,İman,204)

Yine bir defasında güneş tutulması sırasında namaz kıldırdıktan sonra ashabı kirama, “Bana cehennem gösterildi. Bugünkü kadar kötü ve dehşet verici bir manzarayı ömrümde görmedim”(Buhari,Salat,51) buyurdu. Kıymetli müminler ayet ve hadislerde cehennem son derece korkunç manzaralarla ve insanın tüylerini ürperten, oldukça canlı tasvirlerle gözler önüne serilmiştir. Şüphesiz insanın dünya algısından uzak olan ahiret yurdu insanın anlayabileceği şekilde sunulmuştur. Ve dünya hayatındaki tecrübelerden yansıtılmıştır. Nitekim Hz. Peygamber efendimiz “Sizin ateşiniz cehennem ateşinin yetmiş parçasından biridir” buyurdu. Ashab “Ya Rasulallah dünya ateşi azap için kafi gelirdi” diye karşılık verince Allah Raulu buyurdu ki; “Cehennemdeki bu ateşin üzerine her biri dünya eteşi sıcaklığında altmış dokuz kat daha ilave edilmiştir”(Buhari,Bed’ul-halk,10) buyurdu. Böylece efendimiz (a.s) dünya ateşine bile dayanamayan insanın bundan daha şiddetli olan cehennem ateşine hiç tahammül edemeyeceğini ifade eder.

Aziz Müminler!

Dünya hayatı sona erdiğinde herkesin amellerinin karşılığını göreceği kıyamet günü, Allah teala cehenneme girecek olan kullarının azap bakımından en hafif olanına şöyle seslenir: “Yeryüzündeki bütün mal mülk servet senin olsaydı bu cezadan kurtulmak için onların hepsini feda edermiydin? Beklemediği korkunç sonla karşılaşan ve kurtuluş çaresi arayan bu kul “evet” diye cevap verir. Bunun üzerine Cenabı Hak, “halbuki ben bundan daha kolay olanını senden istemiştim:Bana ortak koşmaman, fakat sen yüz çevirdin ve bana ortak koşmakta ısrar ettin. diyerek onu cezasıyala baş başa bırakır. Gerçekleşecek olan bu hadise dünya hayatının içindekilerle beraber ahirete nazaran aslında hiçbir şey olmadığını bizlere ibretle yansıtmaktadır

Kıymetli Müminler!

Kuran’ı Kerim ve Hadisi şeriflerde cehennem azabının dünyadaki haliyle insan aklını aşan o korkunç şiddeti ve dehşeti, insanın algı seviyesine indirgenerek ayrıntılı tasvirlerle anlatılmıştır. Böylece Allah teala kullarına hak yoldan ayrılıp küfür(inkar) de ısrar etmeleri halinde kendilerini nasıl bir acıklı sonun beklediğini henüz dünyadayken bildirmiştir. İman eden kullarına da bu korkunç azabı hatırlatarak kendilerini ve ailelerini günahlardan korumalarını istemiş, onlara dünyanın imtihan yeri olduğunu akıllardan çıkarmamaları gerektiğini ifade etmiştir. Hz. Peygamberde cehenneme götürecek fiillerden uzak durmalarını ashabına her fırsatta söylemiştir. Onlara Kurandan bir sure öğretir gibi cehennemden korunmaya dair dualar öğretmiştir. Ve yarım hurmayla bile olsa kendinizi ateşten koruyun. Bunu da bulamayan güzel bir sözle (kendisini ateşten korusun) tavsiyesinde bulunmuştur. Hatta kızı Hz. Fatıma’yı da cehennem ateşinden korunmaya teşvik etmiş kendisinin ateşe girdikleri takdirde kimseye faydası olmayacağını hatırlatmış kendisin geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmış olmasına rağmen çoğu zaman bizzat kendisi de cehennem azabından Cenab-ı Allah’a sığınmıştır.

Cehennem kafirler için ebedî ceza yeridir;

وَاتَّقُواْ النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ

Kafirler için hazırlanmış ateşten sakının.(Ali imran/131)

Dünyada iken cehennemin varlığını reddeden kafirler ahirette kör sağır ve dilsiz bir halde yüzükoyun süründürülerek toplanır inkar ettikleri cehenneme atılır ve onlara “İşte bu suçluların yalanladığı cehennemdir”(Rahman/43) denir.

Suçlulara acı veren ağır bir azap vardır;

إِنَّ لَدَيْنَا أَنكَالًا وَجَحِيمًاوَطَعَامًا ذَا غُصَّةٍ وَعَذَابًا أَلِيمًا

 Çünkü bizim yanımızda (kafirler için) bukağılar vardır, cehennem vardır, boğazdan zor geçen yiyecekler vardır ve elem dolu bir azap vardır.(Müzzemmil,12,13)

Kuran’ı Kerim’de cennet sahneleri ne kadar güzel, çekici ve gönül ferahlatıcı bir şekilde verildiyse cehennem sahneleri de o kadar dehşet verici ve korkutucu tablolar halinde sunulur. Orada çok çeşitli cezalar vardır. Örneğin kişi yok olmsyı dahi isteyecek. O gün cehennemliklere;

لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا

Bugün boşuna bir defada yok olmayı istemeyin! Defalarca yok olmak için yalvarın! denir. Böylece Allah cehennemi, şeytan ve onun peşinden gidip onun gibi davrananlarla doldurur.

Yüce Allah (c.c) çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir. Ancak O’nun cezası da büyük, alçaltıcı, çetin ve acı vericidir. Bu husustaKur’an’da şöyle buyrulur:

نَبِّئْ عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُوَ أَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الأَلِيمَ

Ey Muhammed! Kullarıma, benim elbette çok bağışlayıcı, çok merhametli olduğumu, azabımın da elem dolu azap olduğunu haber ver.”(Hicr,49,50)

O gün cehennemi yalanlayanların ve bu günahlarından tövbe etmeyenlerin hâli çok fenadır;

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

O gün vay yalanlayanların haline!(Mürselat/28)

Cehennem dahi inkarcıların haline öfkelenecek;

إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُتَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ

Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?"”(Mülk,6,7) diye sorarlar.

O gün cehennem kafirlerle dolup taşacak;

يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِن مَّزِيدٍ

O gün Cehenneme, "Doldun mu?" deriz. O da, "daha var mı?" der.(Kaf/30)

Cehennemlikler Allah Tealay’a cehennemden çıkmak için yalvaracaklar;

وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِننَّصِيرٍ

Onlar cehennemde, "Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim" diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) "Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur."(Fatır/37)

Cehennem bekçileri kafirleri paylayarak cehennemle müjdeleyecekler;

وَسِيقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى جَهَنَّمَ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا فُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَاءيَوْمِكُمْ هَذَا قَالُوا بَلَى وَلَكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِرِينَ

İnkar edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: "Size içinizden, Rabbinizin ayetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" Onlar da, "Evet geldi" derler. Fakat inkarcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir.”(zümer/71)

Cehennem, Allah tealanın doğru yolundan sapan kullarına hazırladığı azap yeridir. Herşeyi kuşatan rahmetiyle bilinen Yüce Allah’ın gazabı da bir o kadar şiddetlidir. Bu gazabını tüm dehşetiyle cehenneme giren kullarına gösterecek, onlara hayal bile edemeyecekleri acılar tattıracaktır. Dünyadayken durumu ne kadar kötü olursa olsun ölmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen insanoğlu, eziyetlerle dolu cehennem hayatından kurtulmak için ölümü tek çare olarak görecek ve ölümüne hükmedilmesi için yalvaracaktır. Fakat bu beklenmeyen bir son değildi. İnsana düşünebilmesi ve doğru yolu bulması için akıl verilmiş, hidayet rehberi olan kitaplar ve elçiler gönderilmiştir. İnsan bütün bu yardımcıların önderliğinde Allah’ın ipine sımsıkı sarılmalı, O’na asla ortak koşmamalı, inandıktan sonrada kendisini bu tehlikeye düşmekten korumaya dikkat etmelidir. Zira bu korkunç sondan onu kurtaracak olan ne dünyada kazandığı malları, ne yakınları ne de çocuklarıdır. Onu kurtaracak olan imanı ve salih amelleridir.

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُم مِّنَ اللّهِ شَيْئًا وَأُولَئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ

Şüphesiz, inkar edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah'a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin yakıtıdırlar.”(Ali imran/10)

Rabbim bizleri cehennem azabından korusun. Bizi, sevdiklerimizi ve ümmeti Muhammed’i sırat-ı müstakim üzere sabit kılsın. Kalplerimize iman nurunu yerleştirsin, bizi doğru yoldan ayırmasın. Amellerimizi rızana uygun kılsın ve bizleri salih kullarının arasına katsın.

VAAZI İNDİR

Hazırlayan: Tanju Reis / Sakarya Taraklı Vaizi

Facebook Yorumları