menu
RAHMET AYI RAMAZAN
RAHMET AYI RAMAZAN
Haftanın Vaazı.. 24.03.2023 Tarihli "Rahmet Ayı Ramazan" konulu Haftanın Vaazı sitemize yüklenmiştir.

Rahmet Ayı Ramazan

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

Ey müminler! (Kötülüklerden ve haramlardan) korunmanız için oruç tutmak, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı” (Bakara, 2/183) buyurmuştur.

Peygamberimiz (s.a.s.) مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ

"Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır” buyurmuştur.( Buhârî, İman, 28. II, 228.)

Muhterem Mü'minler!

Bizleri, on iki ayın sultanı, afv ve mağfiret ayı olan Ramazan-ı Şerife kavuşturan Rabbimize sonsuz hamdü senâlar olsun. Habibi Rasulü Ekrem (s.a.s.)'e, Âline salat ve selamlar olsun. Bu ayın kıymetini bilip, en güzel şekilde değerlendirmeyi Allah (c.c.) cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Alemi İslama hayırlı ve mübarek eylesin. Geçtiğimiz Ramazan ayında beraber oruç tuttuğumuz ve namaz kıldığımız pek çok kardeşimiz, ömürleri vefa etmediği için bu Ramazana yetişemediler. Onlara ve bütün geçmişlerimize Allah’tan rahmet mekanlarının cennet olmasını diliyoruz. Bundan sonraki Ramazanlara erişip erişemeyeceğimizi bilemiyoruz. Ömrümüzün ne kadarının tükendiğini ve ne kadarının da kaldığı hakkında kesin bir bilgimiz yoktur. Bunun için bu mübarek ayı iyi değerlendirmeliyiz, Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmalıyız.

Ramazan ayı, manevi hayatımızda seçkin yeri olan bir aydır. Bu ay daha girer girmez, diğer aylardan farklı bir yaşantı içine gireriz. Gündüzleri yemek içmek gibi hayati zevklerden ve her türlü aşırılıklardan uzak durarak tuttuğumuz oruçlarla, geceleri dini bir vecd içinde kıldığımız teravih namazları ile, gönüllerimize iman nurunun ilahi hüzmeleri dökülmeye başlar. Ramazanın sonuna kadar devam eden ve günden güne gönüllerde feyzi artan manevi neşe ile mümin, kendisine, ailesine ve içinde yaşadığı topluma ve hatta bütün insanlara yararlı bir kişi olarak bayrama erişir.

Aziz Mü'minler!

Orucun Mahiyetine gelince: Oruç Arapça’da “savm” kelimesiyle ifade edilir. Savm sözlükte nefsi tutmak ve engellemek anlamındadır. İslam dininde oruç, sabahın başlangıcı sayılan ikinci fecirden (tan yerinin ağarmasından) başlayarak güneşin batışına kadar ki sürede başka bir deyişle imsaktan iftara kadar ibadet niyetiyle yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden nefsi uzak tutmaktır. Oruç, ibadetleri değerli kılan ihlas özelliğini en çok yansıtan bir ibadettir. Çünkü, bir kişinin oruçlu olup olmadığını ancak Allah ile kendisi bilir. Oruç, Yaratıcı ile kul arasındaki sevginin doruğa ulaştığı, her türlü gösteriş ve riyanın en az karıştığı kalbi bir ibadettir. Çünkü kul, oruçta Rabbi ile baş başadır. Nitekim Yüce Allah bir hadisi kudsîde : كُلُّ عَمَلِ ابْنِ آدَمَ لَهُ إِلاَّ الصِّيَامَ ، فَإِنَّهُ لِى ، وَأَنَا أَجْزِى بِهِ “Oruç doğrudan doğruya benim için yapılmış bir ibadettir. Onun (sayısız) karşılığını da doğrudan doğruya ben vereceğim”( Buharî, savm,2, II, 226) buyurmaktadır.

Müminlere bir ikram olarak sunulan Ramazan ayı; ibadet, tevbe, dua, zikir, arınma, sosyal yardımlaşma ve dayanışma ayıdır. Ramazan orucunu bozacak maddi şeylerden kaçınmak ne kadar önemli ise, onun manasını bozan, sevabını götüren, İslâm adabına aykırı davranışlardan da sakınmak o kadar önemlidir.

Başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

إِذَا دَخَلَ شَهْرُ رَمَضَانَ فُتِّحَتْ أَبْوَابُ السَّمَاءِ ، وَغُلِّقَتْ أَبْوَابُ جَهَنَّمَ ، وَسُلْسِلَتِ الشَّيَاطِينُ

Ramazan Ayı gelince, semanın kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulurlar” ”(Buhari savm1899). Bu hadis-i şerif bize şunu gösteriyor ki; Ramazan ayında iyi işler yapıp kötülüklerden sakınan mümine cennetin kapıları açılır cehennemin kapıları kapanır. Oruç sayesinde nefsine hakim olup şeytana uymadığı için de, şeytanın eli kolu bağlanmış ve etkisiz hale gelmiş olur.

İnsanın yaşadığı her an, onun için sonsuzluğa açılan bir zaman parçası olmaya namzettir. İdrak ettiğimiz bu Ramazan-ı şerifin, bu anı, içinde saklamadığını kim bilebilir!

Ramazan Allah’ın rızasını kazanmak için bir fırsattır. Ramazanın her anını Allah’ın rızasını kazanmak için gayret göstermeliyiz, Oruçla, beş vakit namazla, Kur’an’la teravihle, duayla, zikir ve tesbihlerle, iftarlar ve sahurlarla, zekat, fitre ve sadakalarla Allah’ın rızasını elde etmek için çok çaba sarf etmemiz gerekiyor.

Muhterem Kardeşlerim!

Oruç, Peygamber’imizin(a.s), hicretinden bir buçuk yıl sonra Şaban Ayı’nın onuncu günü farz kılınmıştır. Oruç, yalnız bedenle yapılan bir ibadettir. Oruç tutma şartlarına haiz olan her mükellef için Ramazan Ayı’nda oruç tutmak farz-ı ayn”dır. Oruç ibadetinin hikmetine gelince: İbadetlerde asıl olan Allah’u Teala (c.c)'ya ihlasla kulluk etmektir. Orucun hikmetlerinden bazılarını kavramak mümkündür. Ancak taabbüdi olan bu gibi ibadetlerde bütün hikmetleri tespit etmek mümkün değildir. Bu sebeple Allah'a kulluk esas alınmalıdır. Oruç, Allah’u Teâlâ (c.c)'nın rızasını kazanmak niyetiyle tutulmalıdır. Oruç, mükellefi her türlü şehevi arzulardan alıkoyan ve ihlası artıran bir ibadettir. Oruçta açlığa, susuzluğa ve nefsin diğer arzularına karşı direnmek oldukça önemlidir. Allahu Teala (c.c)'ya iman eden ve O'nun dini uğruna her türlü fedakarlığa karar veren müminler; oruç ibadeti ile kuvvetli bir iradeye sahip olurlar. Yoksulların durumunu daha iyi anlar, onların sıkıntılarının giderilmesinde daha fazla çaba sarf ederler. Orucun maddi ve manevi faydalarının yanında, sağlık açısından da pek çok yararları bulunduğu uzman hekimler tarafından ifade edilmektedir. Allah’ın buyrukları ve yasakları elbetteki kulun iyiliği içindir. İbadet esasen Hakk’ın emrine riayet olduğu gibi, bazı ibadetler sonuç itibariyle halkın hakkına riayeti de içerir. Oruç ta bu ibadetlerden birisidir.

Değerli Kardeşlerim!

Ramazan ayı, ibadet ayıdır. Efendimiz bu ayda kendisini tamamen ibadete verir, hele Ramazanın son on gününü itikafla mescide kapanarak geçirirdi. İbn Abbas, Efendimizin Ramazan hayatını şöyle anlatır: ”Efendimiz insanların en cömerdi idi. Kendisine vahiy getiren melek olan Cebrail ile Ramazan ayında karşılaştığı zaman cömertliği doruk noktasına erişirdi. Cebrail Ramazanın her gecesinde Efendimizle buluşup Kuran okurlardı. İşte böylece Efendimiz, Cebrail ile buluştuğunda insanlara rahmet getiren rüzgardan daha cömert, daha yararlı olurdu.” (Buhari, Savm, 7)

Hz. Aişe validemiz anlatıyor:

عن عائشة قالت: كان رسول الله يجتهد فى رمضان مالا يجتهد فى غيره وفى العشر الأواخر أشدَّ وكان يُحيى ليله ويوقظ أهله ويَشُدُّ مئزره.

‘’Peygamberimiz (s.a.s) Ramazan girdiğinde ramazanın dışında göstermediği gayreti ramazanda gösterirdi. Özellikle de son on gününde kemerini sıkar, aile fertlerinide uyandırarak, gecelerini ibadetle geçirirdi’’(Buhari, Teravih, 5). İşte her şeyde olduğu gibi Ramazan ayını değerlendirme konusunda da örnek alacağımız insan, Efendimizdir. Onu örnek alan yanılmaz ve zararlı çıkmaz.

Kıymetli Müslümanlar!

Mümin, niyetli bir Ramazan yaşamaya kararlı olmalıdır. Burada oruç tutmak için gerekli olan niyetten söz etmiyoruz. Merkezi Allah rızası olan bir niyeti kast ediyoruz. Hz. Peygamber, إِنَّمَا الأَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ ، وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى Ameller niyetlere göre değerlendirilir. Herkese niyet ettiği şey vardır” buyurmaktadır. (Buhari, Bed’ü’l-Vahy 1,). O halde amelin gerçek değeri amel edenin niyetinde gizlidir. Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. İnsanlar, niyetlerini her zaman “Allah için olma” ya odaklayabilseler, hesapsız sevap kazanırlar. Niyet, sahte ile gerçeği birbirinden ayıran mihenk taşıdır. İnsanın değeri gönlündeki niyetinde gizlidir. Yani niyet insanın asli değeridir.

İnsan, Allah için yaptığı mubah olan işlerden, yani normalde sevabı da günahı da olmayan gündelik meşgalelerden bile sevap alabilir. Örneğin niyeti namaz kılmak olan bir müminin camiye giderken attığı her adım kendisi için sevaptır. Diğer bir ifade ile insan sevaplara ancak iman, arzu ve niyetle sahip olabilir. Niyetle azlar çok, çoklar sonsuz olur. Allah’ın sonsuz nimetlerine karşı amelle beraber niyetlerimizi de ihlaslı yapmalıyız ki o amelin sevabından mahrum olmayalım.

Belirtmeye çalıştığımız bu şuur, hayatın bütün olgularında ve özellikle Ramazanda bize hakim olmalıdır. Hz Peygamber (s.a.s.) َمَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ ”

Niyet ederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutan kişinin geçmiş günahları affolunur (Buhari, Savm) müjdesini vermektedir. Bu müjde ancak niyet ile gerçekleşir. Oruçlu kimse oruca niyet ettiği gibi bu oruçla Allah’ın rızasını, rahmet ve mağfiretini de dilemelidir.

O halde, Ramazanda niyetlerimizi sağlam tutmalıyız ki adetlerimiz ibadetlere dönüşsün. Ziyafetlerimiz, ziyaretlerimiz ibadet olsun. Dolayısıyla Allah için almalı, Allah için vermeli, Allah için ikram etmeli, Allah için okumalı, Allah için kılmalı... Kısaca her şeyde Allah rızası gözetilmelidir. Mahşerde insanların pişmanlık duyacağı hususlardan birisi de niyetsiz yaşamak olacaktır. Bütün bir hayatı ibadete çevirmek mümkün iken bu fırsatı kaçırmak büyük bir zarardır. Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getiremeyişimizin arasında en kolay hayırları bile kaçırışımıza yanacağız, keşke diyeceğiz. Öyleyse bu duruma düşmemek için şimdiden dünya hayatımızı hakkıyla değerlendirmeye çalışalım.

Aziz Kardeşlerim! Ramazan ayı Kur’an ayıdır.

Rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazana “Kur’an ayı” da denilmektedir. Çünkü Allah’ın insanlığa son mesaj olarak gönderdiği Kur’an-ı Kerim Hz Peygambere bu ayda inmeye başlamıştır. Konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilmektedir:

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ

فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ

وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır...” (Bakara, 2/185).

Vahiy Meleği Cebrail(a.s), her yıl Ramazan ayında Sevgili Peygamberimizle buluşur, karşılıklı olarak birbirlerine Kur’an okurlardı. Ramazanda camilerimizde ve evlerimizde okunan mukabele ve Kur’an hatimleri Cebrail ile Peygamberimiz arasında yapılan mukabele uygulamasının bir devamıdır.

Değerli Müminler!

Kuran, İslam’ın ana kitabıdır. Dinin esasıdır. Dini hükümlerin dayanağı olan delillerin birincisidir. Dini hükümlerin esaslarını ihtiva eden Kuran, semavi kitapların da özetidir. İnsan ve insan topluluklarını inanç, ibadet, ahlak ve sosyal yönden maddi ve manevi mutluluğa ulaştıracak her şeyi bildirmiştir. Bir ayette şöyle buyurulmuştur:

...وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَاناً لِّكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ.

Mealen: Müslümanlara müjde, rahmet, hidayet olsun ve her şeyi açıklayasın diye biz sana Kur’an ı indirdik (Nahl16/89). Pek çok ayette tekrar tekrar hatırlatılan bir husus da, Kuran’ın insanları doğruya ve doğru yola hidayet eden bir kitap olarak gönderilmiş olduğudur. Bu husus gerçekten çok önemli ve üzerinde derin derin düşünülmesi gereken bir noktadır. Bu ayetlerden bir tanesine işaretle yetineceğiz, şöyle buyuruluyor:

إِنَّ هَـذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْراً كَبِيراً.

Mealen: Muhakkak ki bu Kur’an en doğru yola iletir ve salih amel işleyen müminlere de büyük mükafat olduğunu müjdeler.( İsra, 17/9.)

Kuran, insan ilişkilerine büyük önem verir. Bugün toplumların en çok ihtiyaç duydukları toplumsal barışı sağlayacak hususları, detaylarına kadar açıklar. Önce kişinin, gerek Allah’a ve gerekse insanlara karşı görev ve sorumluluklarını bildirir. Toplumun özünü oluşturan aile hayatı ve karı ile kocanın karşılıklı hak ve vazifelerinden milletlerarası münasebetlere varıncaya kadar sosyal hayatın bütün kurallarını gösterir; en yüksek, en güzel ahlak prensiplerini öğretir. Çok basit gibi görünen fakat insanları birbirlerine yaklaştırmada, sevgi, kardeşlik ve dayanışma içerisinde yaşamaları hususunda önemli etkisi olan selamlaşmaktan ve evlere izin alarak girme adabına varıncaya kadar detaylara yer verir. Diğer taraftan Kuran, insana büyük değer verir. İnsanın yaratıklar içerisinde en güzel surete sahip olduğunu bildirir. Kuran’ın insana verdiği değeri saymaya gerek yok. Çünkü Kuran, insandan başka kainatta olan her şeyin insanoğlunun emrine amade kılındığını ve insana hizmet için yaratıldığını bildirir. Kuran’ı okumaktan asıl maksadın manasını öğrenip onu hayata geçirmek olmakla beraber, ayrıca onu okumanın da sevap olduğunda şüphe yoktur. Nitekim Efendimiz buyuruyorlar ki:

وعن ابن مسعود قال: مَنْ قَرَأ حَرْفاً مِنْ كتَابِ اللّهِ تعالى فَلَهُ بِهِ حَسَنةٌ، وَالْحَسَنَةُ بِعَشْرِ أمْثَالِهَا. لا أقُولُ الم حَرْفٌ، وَلكنْ أقُولُ: ألِفٌ حَرْفٌ، و لامٌ حَرْفٌ، وَمِيمٌ حَرْفٌ.

Kuran’dan bir harf okuyana on sevap verildiğine göre, Elif Lam Mim diyen kimse üç harf okumuş olacağı için, otuz sevabı var demektir. Bu hadis, Kuran’ı okumanın da sevap olduğunu ifade ediyor ki, buna aykırı olan görüşler bir değer taşımaz.

Dolayısıyla bu mübarek ayda çokça Kur’an okuyarak anlamaya gayret ederek hayatımızın her alanında uygulamaya koymak için çok çaba sarf edelim.

Kıymetli Müslümanlar!

Ramazan Gecelerinin İhyası Ve Teravih Namazına gelince;

Ramazan ayı, Allah’ın kullarına lütfettiği çok mübarek bir aydır. Fakat asıl olan bu kıymetli zaman dilimini gereği gibi ihya etmektir. Ramazan gecelerinin ihyasıyla ilgili olarak rivayet edilen şu hadis-i şerif dikkat çekicidir:

مَنْ قَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ

Kim Ramazan ayının faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek, Ramazanı ibadetle ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır” (Buhari.İman.37)

Hz. Aişe, Hz. Ali, Hz. Zeynep ve Ebû Hureyre gibi sahabe i kiram, Hz.Peygamber’in Ramazan gecelerini ibadetle geçirdiğini özellikle son on gününe çok önem verdiğini bildirmektedirler. Görüldüğü gibi Ramazan gecelerini ihya etmek, son derece önemlidir. Ancak gecenin ihyasından maksat; sadece teravih namazı kılmak değildir. Başka hayırlı ve güzel ameller de yapılmalıdır. Kur’an okumak, zikir ve tefekkürle meşgul olmak, Hz. Peygamberin hayatını okumak, ilimle meşgul olmak… Ramazan gecelerinde yapılması gereken işlerden olmalıdır. Oruç tutan kişinin, Ramazan gecelerini, gündüzleri tuttuğu orucun sevabını yok edici davranışlardan uzak olarak geçirmesi de, ihya anlamı taşımaktadır. Bu itibarla insan, Ramazanda her bakımdan kendini hesaba çekmeli, kazandığı güzellikleri korumalı, işlediği günahlardan dolayı da tevbe etmelidir. Deyim yerinde ise yeniden doğmak için Ramazanı bir fırsat bilmelidir.

Belirttiğimiz gibi Ramazan gecelerinin ihyasında en verimli ibadet teravih namazıdır. Hz. Peygamber bu namazı kılmış ve ashabına da kılmalarını tavsiye etmiştir. Hz. Ömer döneminden sonra ise teravih namazı İslam’ın bir şiarı haline gelmiş ve Müslümanlar bunu devamlı kılmışlardır. Bu sebeple, mümkün olduğu kadar teravih namazını camide ve cemaatle eda ederek Ramazan gecelerini değerlendirme gayreti içinde olmalıyız. Teravih namazını kılarken de diğer namazlarda olduğu gibi usul ve erkanına riayet ederek acele etmeden kılmalıyız.

Burada bir hususu belirtmek istiyorum. Bazı kişiler, teravih namazını kılıp kahvehanelere koşmakta, sabahlara kadar buralarda boş vakit geçirmektedirler. Bu ise son derece yanlış olup ibadetle, taatla ve aile yuvalarında huzur ve saadet içerisinde geçirilmesi gereken an ve saatlerin heba edilmesinden, boşa harcanmasından başka bir şey değildir.

Aziz cemaat! Ramazan ve sosyal yardımlaşma konusuna gelince:

Sosyal yardımlaşma Kur’an ve Sünnetin ısrarla üzerinde durup önem verdiği bir konudur. Allah (c.c.) yapılan bir iyiliğin en az on kat misliyle kabul edip mükâfatını vereceğini şu ayeti kerime ile bize bildirmektedir: مَنَ جَاءَ بِالحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ اَمْثَالِهَا "Kim bir hayır yaparsa ona on katı (sevap) verilir" (En'am160). Resûlullah (s.a.s) bu âyete atıf yapmış olmalıdır ki bir Hadisinde bunun, yediyüz katına kadar çıkabileceğini belirtmişlerdir. Bu rakamlar Kur'an da da mevcuttur. Ayeti Kerimede:

مَثَلُ الّذِينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ اَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلّ سُنْبُلَةٍ مِائَةُ حَبّةٍ

"Mallarını Allah yolunda sarfedenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir, Allah'ın lütfu geniştir." (Bakara 26l).

Peygamber efendimiz (s.a.s.) لاَ يَشْبَعُ الرَّجُلُ دُونَ جَارِهِ “Komşusu aç iken, müminin tok dolaşması yakışık almaz”(Ahmed b. Hanbel 55) anlamındaki hadisi şerifi, sosyal dayanışma duygusunu en çarpıcı bir biçimde gözler önüne sermektedir. Diğer taraftan bu konuda ilgisiz kalan müminler uyarılmaktadır.

Küçülen dünyamızda muhtaçlara yardıma koşmak her olgun ve imkanı olan müminin temel görevlerinden biridir, iman olgunluğunun alametidir. Bu itibarla Peygamberimiz (s.a.s.) buyurduğu;

وَأَيُّمَا أَهْلُ عَرْصَةٍ أَصْبَحَ فِيهِمُ امْرُؤٌ جَائِعٌ فَقَدْ بَرِئَتْ مِنْهُمْ ذِمَّةُ اللَّهِ تَعَالَى 

Bir mahallede bir kişi aç kalırsa, o mahalle halkı Allah’ın korumasından çıkar”(Ahmed b.Hanbel 33) anlamındaki hadis, hiçbir zaman hatırdan çıkarılmamalıdır.

Başka bir hadisi şerifte ise;

 وعن أبى هريرة رَضِىَ اللّهُ عَنْه قال. قَالَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : منْ فَطَّرَ

صَائِماً كان لهُ مثْلَ أجْرهِ غَيْرَ أنَّهُ َ يَنْقُصُ منْ أجْرِ الصَّائِمِ شَيئْاً

Hz. Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.s.) buyurdular ki: "Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksiltme olmaz." (Tirmizî, Savm 82,)

Yine Enes (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.s.) me "Ramazandan sonra hangi oruç efdaldir?" diye sorulunca, şu cevabı verdi: "Ramazanı ta'zim için şabân!" Tekrar soruldu: "Hangi sadaka efdaldir? Ramazanda verilen!" cevabını verdi." (Tirmizî, Zekat 28)

İşte Ramazan, yardımlaşmanın dayanışmanın, yaraları sarmanın, ihtiyaç içerisinde olanların dertleri ile dertlenmenin zirveye çıktığı bir aydır.

Dolayısıyla mümin, imanından kaynaklanan hassasiyet ile çevresinde ihtiyaç sahiplerini araştırıp onların dertlerine derman olmaya çalışmalıdır. Özelliklede ülkemizde maruz kaldığımız deprem nedeniyle eş dost ailelerini ve evlerini kaybeden kardeşlerimizi asla unutmayalım Devletimiz elinden gelen her şeyi yapıyor olsa da, bizlerde karınca kaderince diyerek dertlerine elimizden geldiğince çare olmaya gayret edelim. Şu gerçeği hiçbir zaman unutmamamız gerekir ki, mal da mülk de Allah’ındır. Allah kullarını bunlarla imtihan eder. Kimisine emanet vererek, kimisinden de emanetini alarak imtihan eder. Bu vesile ile bu mübarek günde bu depremde vefat eden kardeşlerimize Allah rahmet eylesin, yaralı olanlara acil şifalar versin, geride kalanlara sabır ve metanet ihsan eylesin, bizlere bir daha böyle acılar yaşatmayıp her yönüyle ibret alabilmeyi nasip eylesin.

Değerli Müslümanlar!

Oruçtan beklenen amacın gerçekleşmesi için dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Kamil anlamda oruç bütün organların iştirakiyle gerçekleşir. Şöyle ki: Oruç tutan kişi mideyi yemek içmekten koruduğu gibi, dili de yalandan, gıybetten, kötü ve boş sözden uzak tutmalıdır. Gözü harama bakmamalı, kusur aramamalıdır. Kulak, gıybet, dedikodu ve boş sözler dinlememelidir. Gönül güzel şeyler düşünmelidir. Bilinmelidir ki, organları oruca iştirak etmeyi başaramayan kişi şeklen oruç tutmuşsa da, oruçtan beklenen gayeye bütünüyle ulaşamamış demektir. Hz Peygamberin;

رُبَّ صَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إَّﻻ الْجُوعُ. وَرُبَّ قَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ قَيَامِهِ إَّﻻ السَّهَرُ.

Nice oruç tutanlar vardır ki oruçtan onlara kalan sadece açlıktır ve nice sabaha kadar uyanık kalıp ibadet edenler vardır ki o ibadetten onlara kalan sadece uykusuz kalmalarıdır ”(İbn Mace savm) hadisi bu gerçeği vurgulamaktadır. Yaptığımız ibadetlerde bize kalan sadece zahmeti olmaması için öncelikle ibedetlerimiz de ihlas ve samimiyeti ön plana çıkarmamız şarttır, bununla beraber ibadetlerimiz hayatımızın her alanına girmiş ve bize çeki düzen vermelidir ki mükafatını da alabilelim.

Kıymetli Müslümanlar! Tevbe konusuna gelince:

İnsanoğlu yaratılış itibariyle hata yapabilmektedir. Bu hatalar bazen yaratanına karşı, bazen insanlara karşı olmaktadır. Dünya ve ahiret mutluluğu elde etmek için, yapılan bu hatalardan dönerek, pişmanlık duyarak ve tövbe ederek elde edebiliriz.

Sözlükte “pişmanlık, dönme, nedâmet” anlamına gelen tevbe, İslâmî bir kavram olarak, kulun işlediği kötülük ve günahlara pişman olup, onları terk ederek Allah’a yönelmesi, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a sığınarak bağışlanmasını dilemesi demektir.

Yapılan hatalara tevbe etmek her insan için gereklidir. Hata varsa hatadan dönme imkânı da varsa o zaman hataya nedamet duymak kişi için en doğru davranış şeklidir. Bu sebeple âlimlerce dile getirilen bir husus ifade etmekte fayda görüyoruz. Günahlardan dolayı tevbe etmek farzdır. Yapılan her bir günah için ayrı ayrı tevbe etmek gerekir. Tevbe ise dört merhalede gerçekleşmektedir.

1. Yapılan günahı terk etmek.

2. Yapılan günah için pişmanlık duymak.

3. Kesin bir kararla bir daha yapmamaya azimli olmak.

4. Kul hakkı yenmiş ve bu sebeple günaha girilmiş ise kul hakkı için helallik almaktır.

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde bizlerden günahlarımız için tevbe etmemizi istemekte, yapılan hatalar için yapılan tevbelerin geçerli olduğu bildirilmekte, yapılan tevbelerin neticesinde Allah’ın ve insanların razı olacağı bir hayat sürdürüldüğü takdirde cennet müjdesi verilmektedir.

Cenabı Allah, Tahrim süresinin 8.ayeti kerimesinde:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحاً

Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin!” diye bizlere emretmektedir.

Yine Nur süresi 31. ayeti kerimesinde mealen:

Ey mü’minler!Hep birlikte Allah’a tevbe edinki kurtuluşa eresiniz.” buyurmaktadır. 

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’den tevbenin önemi hakkında bizlere pek çok hadis ulaşmıştır. Bu hadislerin bir kısmı şöyle buyurmaktadır.

Güneş batıdan doğmadan önce kim tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul eder.”(Müslim,Zikir 43)

يا أَيُّها النَّاس تُوبُوا إِلى اللَّهِ واسْتغْفِرُوهُ فَإِنِّي أَتُوبُ فِي اليَوْمِ مِائَةَ مَرَّةٍ

 “Ey insanlar! Allah’a tevbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tevbe ederim.”(Müslim,Zikir 42).   Evet, o bir peygamber ve günahta işlemez çünkü Allah’ın koruması altında. Buna rağmen günde 100 defa tevbe ediyorsa, bizlerin günde ne kadar tevbe etmemiz gerektiği sayısını sizlere bırakıyorum.

Yine başka bir hadisi şerif, kul günahını itiraf edip, acizliğini sergileyip, O’nun afv kapısının dışında gidebileceği başka bir kapının olmadığını beyan edip, tevbe ettiğinde, Cenabı Allah’ın ne kadar sevindiğini bizlere şu teşbihi yaparak bildiriyor:      

  “Kulunun tevbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır.”  Aynı minval üzere gelen bir hadiste şöyle buyrulmaktadır. “Herhangi birinizin tevbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları sonuç vermeyince deveyi bulma ümidini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken yanına devesinin geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derecede sevincinden ne söylediğini bilmeyerek:

- Allahım! Sen benim kulumsun; ben de senin rabbinim, diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır.”( Riyazü’s-Salihin Hadis No: 16)

Allah Teâlâ’nın tövbe kapısı açıktır. Bu kapının açık olması kişiyi günaha sevk etmemelidir. Bu kapının açık olması kullarına olan sonsuz merhametini, onların ebedî kurtuluşa ermesini arzu ettiğini bütün açıklığı ile göstermektedir. Nasılsa günahlarıma tövbe ederim ve günahlarımda af olunacak diyerek günah işlenmemelidir. Çünkü kişi günah işlerken ölmeyeceği garantisini veremez. Bu sebeple asıl olan günah işlememektir. Hatalarına tevbe etmek ise her kişi için gerekli olan husustur. İşlediğim günahlar çok bağışlanmaz diye de hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemeliyiz, nitekim hiçbir günahımız Allah’ın merhametinden büyük olamaz, yeter ki elimizde henüz fırsat varken, tevbe ederek ve bir daha asla o günaha dönmemek için gayret göstererek azimli olalım. Dolayısıyla rahmetin sağanak sağanak yağdığı bu Ramazan ayını fırsat bilerek bir an önce tevbe edip istikametimizi düzeltelim.

Değerli Kardeşlerim!

Ramazan ayı rahmet ve bereketi bol olan bir aydır. Bu ayın feyzinden ve bereketinden yararlanmak için elimizden geldiğince ibadetlerimizi eksiksiz yapmaya çalışmalı; orucun, kötülüklere karşı koruyucu bir kalkan olduğunu dikkate alarak kötü söz ve davranışlardan sakınmalıyız. Kimseyi incitmemeye ve Kur’an okuyup anlamı üzerinde düşünerek değerlendirmeli, zamanın boşa geçmemesine çaba harcamalıyız. Anne-baba ve büyüklerimizin hayır dualarını almaya, akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimizi güçlendirmeye çalışmalıyız.

Dini bilgilerimizi artırmak için kitap okumalı, dinin esaslarına ters düşen bidat ve hurafelerden sakınmalıyız.

Çocuklarımıza da zaman ayırmalı, islama ve ramazana yönelik, duygu ve düşüncelerinin olumlu yönde gelişmesine katkılarımızı arttırmalıyız.

Malınızda nisaba ulaşmış ve yıllanmışsa zekatını da vererek bu mali ibadetimizi de yerine getirmeli, yoksulları sevindirmeli, toplum fertlerini birbirine bağlama köprüsü olan bu dini vecibeyi yaparak, kaynaşmalarına vesile olmalıyız.

Bütün bunlar, bir taraftan günahlardan arınarak Yüce Allah’ın rızasını kazanmamıza vesile olacak, diğer taraftan, ahlakımızın güzelleşmesini sağlayacaktır.

Bu duygularla hepimizin Ramazan-ı Şerifini tebrik ediyor, bu ayın hepimize, millet ve memleketimize ve İslam âlemine hayırlar getirmesini ve daha nice Ramazanlara sağlıkla bizi eriştirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

VAAZI İNDİR

Hazırlayan: Uzman Vaiz Necmettin YUMLU Sakarya / Kaynarca

Facebook Yorumları