
okunma
Sabır Eğitimi Olarak; Oruç
Muhterem müminler!
Rabbimiz Allah cc. Adem as.’ı yaratmış, Cennetinde ağırlamış, Hz. Muhammed sav.’e de miraçta cennet ve cehennemini, iyi ameller yapanların son durağının neresi olduğunu göstermiştir. O’ da gördüklerini sahabesine haber vermiş, cennete girmenin yollarını öğretmiştir.
Bu günkü sohbetimizde bize emanet olarak verilen bedenimizi hangi işlerde ve nasıl kullanırsak cennete gidebiliriz? Bunun yolu nereden geçer? Bunların üzerinde duracağız inşallah.
Dikkatinizi çekmiştir sanırım; bizler bir eşya imal ettiğimiz zaman o ürünümüzün üzerine, kazasız belasız kendisinden azami derecede istifade edilsin diye mutlaka kullanma kılavuzu yazıyoruz. Peki Allah cc. tarafından yaratılan bu bedenin kullanma kılavuzu yok mu? Elbette var… Allah’ın kitabı ve Resulünün sünneti. Yani bu bedenimizi beslemek, eğitmek, zorluklara göğüs gerecek duruma getirmek ve neticede ondan en güzel şekilde yaralanmak için ne yapmamız gerektiği Allah’ın kitabı ve Resulünün sünnetinde en güzel şekilde açıklanmıştır.
Normal şartlarda bedenimiz arıza vermeden ecel gelene kadar sorunsuz çalışabilir, ancak biz ona yedirdiğimiz kalitesiz veya zararlı yiyeceklerle onu hasta ediyoruz. Rabbimiz bunu bildiği için kullarının yararına bazı koruma programları vermiş. Bu bedene her şeyi doldurursan hasta edersin onu. Çok aç bırakırsan güçten düşürür belki de öldürürsün onu! Öyleyse belirli bir ölçüde o bedeni yedirip içirecek; bazen de onu aç bırakacağız. İşte mübarek Ramazan ayı, bir yandan beden sağlığının muhafazasını öğretirken diğer yandan vücudun dengesini ve ahengini bozanlar için de bir fırsat ayı olarak karşımıza çıkıyor. Toparlanma ve raydan çıkmakta olan bu beden bineğini tekrar yerine oturtma fırsatı.
Kıymetli kardeşlerim!
Başımıza gelen bela ve musibetlerin çoğu sabredemediğimizden gelir. Ancak sabırlı olmak çok kolay bir şey değildir. Nasıl ki, konuşmayı ya da başka maharetleri uygulayarak öğreniyorsak, sabırlı olmayı da öğrenebiliriz.
Aklımıza şöyle bir soru gelebilir. Peki ama sabır eğitimine nereden başlamalıyım. Bunun cevabı elbette ki en kolay yol olan, “Oruçtan başlamalısın” olacaktır.
Bir işi, bir ibadeti yaparken öncelikle onu en iyi bilen ve uygulayan, yaptığı ibadeti kabul olunan ve Allah’ın kendisinden razı olduğu birisi varsa o kimseye bakmak gerekir. Bu konuda ver her konuda örnek alabileceğimiz Allah Resulü hz. Muhammed sav.’den daha iyisi yoktur.
Yüce Allah cc. Kuranı kerimde onun için şöyle buyurur: Andolsun ki sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için Allah’ın elçisinde güzel bir örneklik vardır. (Ahzab, 21)
Öyleyse sabır eğitimi için yola çıkmadan önce Allah Resulüne bakacağız, orucunu nasıl tutardı, ne yer ne içerdi ve ölçüsü neydi? Orucun bize kazandıracağı sabrı O’nu adım adım, karış karış takip ederek elde edebiliriz.
Çünkü, Allah’ın elçisini takip etmeden yaşadığımız hayata hayat denilmez, yaşadığımız dünyanın dengesi olmaz. İnsanlar birbirinin kurdu olur.
Vahiy ikliminden uzak toplumların ne kadar azgın ve ne kadar kan dökücü olabildiğini sadece iki dünya savaşına bakarak anlayabiliriz. Birinci ve ikinci dünya savaşlarında yaklaşık yüz milyon insan hunharca, vahşice öldürülmüştür. Halbu ki Rahmet Nebisi, Allah resulünün on yılda yaptığı savaşlar ve gazvelerde ölen sayısı dört yüz beş yüz civarındadır. Aradaki fark insanların hidayet rehberi olan Hz. Muhammed’i dikkate alması veya almaması farkıdır.
Muhterem müminler,
Yüce Allah orucun farz kılınmasıyla ilgili ayeti kerimede şöyle buyurdu:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
“Ey iman edenler! Oruç, sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Ta ki, günahlardan sakınasınız” (Bakara, 183)
Orucu bize farz kılan Yüce Allah, onun nasıl tutulacağını uygulamalı olarak gösteren ise elçisi Muhammed sav. dir.
ALLAH RESULÜNÜN ORUCU NASILDI
O öncelikle sahura kalkardı. Sahur yemeği uygulaması; sadece ümmet-i Muhammed’e has bir olaydır. Resulullah sav. bunu şöyle haber veriyor:
فَضْلُ ما بيْنَ صِيَامِنَا وَصِيامِ أَهْل الكتاب أَكْلَةُ السَّحَرِ
Bizim orucumuzu ehli kitabın orucundan daha faziletli kılan şey sahur yemeğidir. (Müslim 1096).
Sahur yemeğinde dikkati çeken bazı hususlar vardır; Allah resulü onun için bereketli yemek tabirini kullanır ve ondan mutlaka istifade etmemizi tavsiye eder. Sahura kalkan kişiye hiçbir şey yemese bile en azından birkaç yudum su içmesini öğütler. Ayrıca; sahura kalkana Allah’ın rahmet ve meleklerin de dua ettiklerini müjdeler.
Besmeleyle ve önünden yemek,
Ebu Seleme anlatıyor: Ben Rasûlullah’ın himâyesinde yetişen bir çocuktum. Yemek yerken, elim yemek tabağının her yanına giderdi. Bunun üzerine Rasûlullah bana şöyle buyurdu:
يَا غُلَامُ سَمِّ اللَّهَ تَعَالَى وَكُلْ بِيَمِينِكَ وَكُلْ مِمَّا يَلِيكَ
“Oğlum, besmele çek! Sağ elinle ye! Önünden ye! (Buhari5/2056,5061)
Peygamber sav. şöyle buyurdu:
اَلْبَرَكَةُ تَنْزِلُ وَسَطَ الطَّعَام فَكُلُوا مِنْ حَافَّتَيْهِ وَلَا تَأْكُلُوا مِنْ وَسَطِهِ
“Bereket yemeğin ortasına iner. Bu sebeple tabağın ortasından değil, kenarından yiyiniz.”
Sahur ve iftarda kadar yemek yemeli
Resulullah sav. yemeğin ölçüsünü şu şekilde belirlemiştir
عن المِقْدَام بن مَعْدِي كَرِبَ -رضي الله عنه- قال: سمعت رسول الله -صلى الله عليه وسلم- يقول: «ما مَلَأ آدَمِيٌّ وِعَاءً شَرًّا من بطن، بِحَسْبِ ابن آدم أُكُلَاتٍ يُقِمْنَ صُلْبَه،ُ فإن كان لا مَحَالةَ، فَثُلُثٌ لطعامه، وثلث لشرابه، وثلث لِنَفَسِهِ». .
. Miktad b. Madiykerb (r.a.), Resulullah’ı (s.a.v.) şöyle buyururken işittim dedi: “Ademoğlu midesinden daha şerli bir kap doldurmamıştır. Ademoğluna belini doğrultacağı kadar birkaç lokma yeterlidir. Eğer daha fazla yemek istiyorsa, (midesini üçe ayırsın), üçte biri yemek, üçte biri su, üçte bir de nefesi için.”[Ahmed (4/132); Tirmizî (2381); İbn Mace (3349)]
Bu hadisi şerifte Nebî–sallallahu aleyhi ve sellem- bizi tıbbın asıllarından birine yönlendiriyor. O da insanın sıhhatini koruyan az yemek yeme konusudur. İnsan hayatını devam ettirecek ve gerekli işleri yapacak kadar yemelidir. Doldurulan en şerli kap midedir. Çok yemek yiyip, doymak birçok gizli ve açık, derhal ya da daha sonra görülen öldürücü hastalıklara sebep olabilir.
Fazla yemek vücutta kalıntı oluşturur ve hastalık yapar. Sürekli yemeklerle uğraşmak fazlalıkları ve toksinleri atmak, atılamayanları depolamak vücudu yoran zor bir iştir. Oruç bu konuda en iyi yardımcıdır. İnsan aç kaldığında vücudumuz hazım işiyle uğraşmaktan kurtulur ve kendini temizlemeye yönelir.
Resulullahın iftarı
O şöyle buyurdu; İnsanlar iftarda acele ettikleri sürece hayır üzeredirler. (Buhari savm 45)
"
Hz. Enes anlatıyor: Resulullah(s.a.v.) akşam namazını kılmazdan önce birkaç tane taze hurma ile orucunu açardı. Eğer taze hurma yoksa kuru hurma ile açardı. Kuru hurma bulamazsa da birkaç yudum su yudumlardı.’ (Ebû Dâvud, Savm: 22, (2556);
Ancak her yerde hurma bulunmayabilir, o anda yanında su da olmayabilir. Böyle durumlarda ‘Peygamber (s.a.v.) üç hurma ile veya ateş dokunmamış bir şeyle iftar etmeyi severdi.’ (et-Tergîb ve’t-Terhîb 2:142)
İftarda çok yememek için yemeği iyice çiğnemek ve karıştırmadan tek çeşit yemek tüketmek gerekir. Beslenmenin ekseriyeti çiğ sebze meyve olmalıdır. Allah resulünün evinde bazen yemek pişirmeden bir ay geçerdi, meyveyle idare ederlerdi.
O, sav. Şöyle buyurdu; Oruçlunun iftar anında (yapacağı) bir duası vardır, reddolunmaz. Kendisi oruç açınca değişik dualar yapardı.
((ذَهَبَ الظَّمَأُ، وَابْتَلَّتِ الْعُرُوقُ، وَثَبَتَ الْأَجْرُ -إِنْ شَاءَ الله-))
Orucunu açınca şöyle derdi: ‘Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşaallah sevap kesinleşti.’ (Hadisin râvisi Rezin, duanın baş kısmına ‘Elhamdülillah’ kelimesini ilave etmiştir). (Ebu Dâvud, Savm: 22)
Allah’ın elçisi iftar vakitlerinde şu duayı sık sık yapardı: Rabbim, her şeyi kuşatan rahmetin aşkına beni affet ve bağışla.” (İbn Mace, sıyam, 48)
Muhterem müminler!
Oruç Müslümanı Allah’a itaate alıştırma eğitimidir. Kişi oruç tutarken artık helal ve haramın farkına varmalı, eskiden kalan kötü huylarını Allah korkusu ve Allah rızası için terk etmeli, kendini farzları, vacip ve sünnetleri hiç yüksünmeden, üşenmeden yapar hale getirmelidir.
Allah Resulü (sas) bir gün ashabıyla oturuyordu. Kıyamet günü amellerine gelince şöyle buyurdu.- Size bazı kavimleri belleteceğim; Kıyamet günü birçok kimse Tehame (büyük bir dağ ismi) kadar sevapla gelir. Fakat Allah onun bütün amellerini boşa çıkartır.
Sahabeden biri Ya Resulallah onları bize tarif etki, biz de aynı duruma düşmeyelim dedi. Peygamberimiz (sav.) şöyle buyurdu.
-Onlar oruç tutar, namaz kılarlar ama kendilerine haramdan bir şey teklif edildiği zaman Allah’tan korkmadan haram işlerler. İşte Allah onların amellerini kabul etmez.
“Yalanı ve yalana göre hareket etmeyi terk etmeyenin yemeği, içmeyi bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.” (İbni Mace, 4245)
Oruç Bize Ne Kazandırır?
Sabır kazandırır.
Sabır nedir?
Sabır; itidali muhafaza etme, tahammül gösterme, acıya katlanma, sıkıntı ve meşakkatlere karşı soğukkanlılıkla mukavemet etme, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etme manalarına gelir. İmam Nevevi şu açıklamayı yapar; “Sabır, nefsi emredilen şeyleri yapmaya mecbur kılmaktır. Bu da ibâdetlerin meşakkatlerine, belâlara ve günah dışındaki zararlara tahammülle gerçekleşir.”
Yüce Rabbimiz’in esma-i hüsnasından biri de “çok sabreden” manasına “es-Sabur”dur. Resulullah sav.: “İşittiği bir sözün eziyetine karşı, Allah Teala’dan daha çok sabreden yoktur. Zira müşrikler O’na çocuk nisbet ediyorlar da O yine onlara afiyet ve rızık vermeye devam ediyor.” (Buharî, Edeb, 71) hadisleriyle Rabbimiz’in bu güzel ismini ne kadar vecîz bir şekilde açıklamıştır. Bir mü’minin sabırlı olması için “es-Sabur” ism-i şerifini çokça zikretmesi ve üzerinde tefekkür etmesi gerekir.
Ramazan sabır ayıdır. Nitekim Ramazanda tutulan oruç Efendimiz sav. tarafından sabrın yarısı olarak değerlendirilmiştir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
اَلصِّيَامُ نِصْفُ الصَّبْرِ
“Oruç sabrın yarısıdır.” (Tirmizi3519)
Yüce Rabbimizin de sabredenlere müjdesi vardır:
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ
Sizi mutlaka biraz korku ve açlık, birazda mallardan, canlardan ve mahsullerden bir noksanlık ile imtihan edeceğiz. (Ey Resulüm!) O halde sabredenleri (Cennetle) müjdele! (Bakara, 155)
Biz müslümanlar oruç tutarken belki de fark etmeden sabır eğitiminin yarısını tamamlıyoruz. Düşünebiliyor musunuz? Bir insan; her türlü nimet elinin altında ve o akşama kadar hiçbir şey yemeden ve içmeden bekliyor.
Sabır aslında bir dayanıklılık eğitimidir. Dur, Düşün ve Yeniden başla. Ramazanda açlığa katlanan kişi bu eğitimi Ramazan’dan sonra da devam ettirmeye çalışır. Şöyle düşünür Elhamdülillah! Ben bir ay boyunca hem de uzun ve sıcak günlerde yemeden içmeden durabildim; aynı şekilde dünyevi hırslarıma da engel olabilirim, mesela sigarayı bırakabilirim. Ramazanda açlıktan ölmedim, hasta olmadım; dolayısıyla Rabbim bana tahammül gücü vermiş; öyleyse bana söylenen çirkin sözlere tahammül edebilirim.
Sorunları oruçla çözmek
Yapılan araştırmalara göre Ramazanda bazı suçlarda %15 bazılarında %20, hatta%50 ye varan oranlarda azalma oluyor. Toplumumuz tam bir birliktelikle ve tam manasıyla oruç tutabilirse suç oranları çok daha aşağılara inebilir.
Sağlık sorunlarının da pek çoğu oruçla çözülebilir. Ancak dikkat etmediğimizde bazı sıkıntılar yaşayabiliriz. Mesela; çok yemek yiyip az su içen bir insan gün içinde her şeye sinirlenir. Bunun için tavsiye edilen miktarlarda su içmeli, yediklerimize dikkat etmeli ve mutlaka sahura kalkmalıyız.
Muhterem Müslümanlar,
Oruç, belirli bir süre sadece yemeyi, içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda her türlü kötülükten de uzaklaşmak adeta sabır taşı olmaktır.
Allah Resulü ve sahabesinin sabrından örneklerle hakiki sabrın nasıl olduğunu görelim.
Müdrik el-Ezdî şöyle anlatmaktadır:
“Babamla birlikte hac yapıyordum. Mina’ya gelip konaklayınca, bir toplulukla karşılaştım. Babama: Bu cemaat ne için toplanmış, diye sordum. Babam:
– Kavminin dinini terk etmiş olan şu kişi için, dedi. İşaret ettiği tarafa bakınca Resûl-i Ekrem Efendimiz’i gördüm:
«– Ey insanlar! La ilahe illallah, deyiniz de kurtulunuz!» diye sesleniyordu. İnsanlardan kimi onun yüzüne tükürüyor, kimi başına toprak saçıyor, kimi de ona sövüp sayıyordu. Öğleye kadar bu hâl devam etti. O sırada, yakası açılmış bir kız, içinde su bulunan bir kap ve elinde bir mendil olduğu hâlde geldi. Ağlıyordu. Fahr-i Kainat Efendimiz kabı alıp sudan içti, elini yüzünü yıkadı. Başını kaldırıp:
«– Kızcağızım, yakanı başörtünle ört! Baban hakkında tuzağa düşürülüp öldürülecek ve zillete uğrayacak diye korkma!» buyurdu. Bunun kim olduğunu sorduk, «Kızı Zeynep!» dediler.” (Heysemî, VI, 21)
Şimdi vereceğim sabır örneği ise bir kadın sahabe hz. Safiyye’nin sabrı: Uhud savaşı sonrası Abdülmuttalib’in kızı Safiye (r.a.), kardeşi Hz. Hamza’yı görmek üzere şehitlerin bulunduğu tarafa yöneldi. Oğlu Zübeyr (r.a.) kendisini karşılayarak:
– Resûlullah geri dönmeni emrediyor, dedi. O da sükunetle:
– Niçin? Sabretmek mi? Ben onun kesilip doğrandığını zaten haber aldım. O, bu musibete Allah yolunda uğradı. Zaten bizi de bundan başka türlüsü teselli etmezdi. İnşaallah sabredip ecrini Allah’tan bekleyeceğim, dedi. Zübeyr gidip annesinin söylediklerini Allah Resulü’ne bildirdi. Âlemlere Rahmet Efendimiz: “– Bırak öyleyse görsün.” buyurdu. Safiye de kardeşinin cesedi yanına gelerek dua etti. (İbn-i Hacer, el-İsâbe, IV, 349)
Kıymetli kardeşlerim,
Bizler de oruçla bu anlattığım kişiler gibi sabırlı olabilecek mertebeye yükselebiliriz. Şu anda Ramazan dışında da başımıza gelebilecek imtihanlara, zorluklara dayanma gücümüzün oluşması için oruç ile adeta sabır eğitimi alıyoruz.
Sen ey Müslüman! Sen ey mümin kardeşim! Ramazanda şehvetine karşı koydun, yeme içme arzuna karşı koydun! Ramazandan sonra da içkiye, kumara, zinaya, fuhşa, yetim malı yemeye, haksızlığa ve her türlü harama karşı koyabilirsin. Bunun eğitimini Ramazanda aldın alıyorsun. Yapılacak tek şey Ramazanda yaptığın pratiği bayramdan sonra unutmadan devam ettirebilmek. Şairin dediği gibi:
Sen de geçebilirsin yardan anadan serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Allahım,
- Dilimizi, yalandan, Elimizi haramdan, Kalbimizi fesattan, Midemizi, haram lokmadan, Gözlerimizi, harama bakmaktan, Kulaklarımızı, yalan ve dedikodu dinlemekten, Ayaklarımızı kötü işler peşinde koşmaktan koru ve bizleri tıpkı sahabeler gibi sabredenlerden eyle.
Bekir AKARSU
AKYAZI İLÇE VAİZİ
Facebook Yorumları