menu
FURKAN SURESİ
FURKAN SURESİ
Furkan süresinin; nüzül sebebi, konusu, fazileti, okunuşu ve meali..

Furkan Suresi Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 68-70. âyetlerin Medine döneminde indiği konusunda bir rivayet de vardır. 77 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “elFurkân” kelimesinden almaktadır. Furkân, “hak ile batılı birbirinden ayıran”demek olup Kur’an’ın isimlerinden biridir. Sûre de temel konular olarak Hz.Peygamber’in tüm insanlığa gönderildiği, onun tebliğ sırasında karşılaştığı zorluklar ve şirkin kökünün kazınacağı, geçmiş ümmetlerin hayatlarından bazı örnekler de verilerek ele alınmaktadır.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Furkan Suresinin Nüzülü

 Mushaftaki sıralamada yirmi beşinci, iniş sırasına göre kırk ikinci sûredir. Yâsîn sûresinden sonra, Fâtır sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Abdullah b. Abbas’tan nakledilen bir rivayette 68-70. âyetlerin Medine’de indiği belirtilirse de Buhârî’nin kaydettiği bir rivayette (“Tefsîr”, 25), 68. âyetin Mekke’de indiğini belirten bir bilginin yer alması, bu üç âyetin de Mekke’de indiği ihtimalini güçlendirmektedir. Sûrenin ilk üç âyetinin Medine’de indiği yolunda da bir rivayet vardır (İbn Âşûr, XVIII, 313).

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Furkan suresinin Konusu

 Furkan sûresi, Allah Teâlâ’nın yüceliğini, evrendeki hükümranlığının mutlaklığını vurgulayan ve O’nu ulûhiyyetine yakışmayan niteliklerden tenzih eden âyetlerle başlar; Kur’an’ın ilâhî kaynaklı ve Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğu hususundaki kuşkuları reddeden açıklamalarla devam eder. Ortaya konan delillere rağmen bu gerçekleri inkâr edenlerin, inat ve inkârları yüzünden âhirette uğrayacakları âkıbet hakkında bilgi verilerek uyarılarda bulunulur. Özellikle Hz. Muhammed’in peygamberliğini inkâr edenlerin, onun beşerî sıfatlara sahip olduğunu ileri sürerek bu durumu kendisi için bir kusurmuş gibi değerlendirmeleri eleştirilir. Daha sonra Hz. Peygamber için bir teselli olması maksadıyla geçmiş peygamberlerin de bu tür düşmanca davranışlara mâruz kaldıklarına dair örnekler verilir. Allah’ın yaratıcılığı ve evren üzerindeki hükümranlığını konu alan âyetlerin ardından Allah’ın has kullarının iman, ibadet ve ahlâka dair güzel hasletlerinden örnekler verilir ve bunların âhirette elde edecekleri mutluluktan söz edilir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Furkan Suresinin Özeti

19. Mekke'de nazil olmuş ve ana konusu tevhid ile ahlaki konulardır.20. 1-20 ayetler arasında Allah teâlânın yüceliğinden, ondan başka ilah olmadığından, ilaholarak kabul edilenlerin fayda veya zarar veremeyeceğinden söz edilir. Müşriklerin pekihakkındaki şüpheleri, peygamberine insan olarak kabul etmekte zorlandıkları, yemek yiyipiçen, çarşı pazarda geçim derdine düşen bir kişinin peygamber olamayacağını iddia ederler.Cehennemin uğultusunun çok uzaklardan bile duyulacağı, bunun için cehenneme götürecekamellerden uzak durmaktan, son olarak da tüm peygamberlerin insan olduğu vurgusuyapılır ve cüz biter.

2. 21-34 ayetler arasında ana konu Kuran'dır. Peygamberi tekzip etmeleri, insan peygamberyerine melekten bir peygamber talep edilmesi, peygamber efendimizin: Ya Rab, bu halkımKuran'ı terk etti, diye şikayette bulunması, her peygamberin mutlaka azılı düşmanlarınınolduğu gibi konular işlenmiştir.3. 35-44 ayetler arasında Peygamberi, Onun getirdiği hakikatleri tekzip eden halkların helakedildiği ve kendi arzularını ilah edinenlerin akılsızlar olduğu vurgulanır.4. 45-62 ayetler arasında Allah teâlânın yüceliğinden bahsedilir. Gölgeyi uzatması, gecenindinlenme, gündüzün de aktivite/çalışma zamanı olduğu, rüzgarın Allah'ın rahmeti olduğu,denizlerin tatlı ve acı olduğu ve benzeri nimetler anlatılır. Tüm nimetlerin yegane sahibiAllah olmasına rağmen insanların Allahı bırakıp da başka tanrılara tapmaları da ayetlerarasında anlatılır.5. 63-77 ayetler arasında ise Rahman'a kulluk yapanların özellikleri anlatılır. Buna göremüminler yer yüzünde ağır adımlarla yürür, cahillerden yüz çevirir, gece vakti namaz kılar,cehennem azabından korunmak için dua eder, infak ettikleri zaman aşırılığa ve cimriliğegitmez, Allah'tan başkasına ibadet etmez, adam öldürmez, zina etmez, yalan şahitlik etmez,boş şeylerden nazikçe uzaklaşır, Rablerinin ayetlerini duydukları zaman kör ve sağır kesilmezve Rabbimiz bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan bize göz aydınlığı nasip et, biziMuttakîlerin imamı kıl, diye dua ederler. De ki: ibadetiniz /duanız olmasa idi rabbiniz ne diyedeğer versin, ayeti ile Furkan Sûresi biter.

Kaynak: Murat PADAK / Şanlıurfa İbrahim Halilullah Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi

Furkan Suresinin Meali, Arapça okunuşu, Türkçe Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

1.

Alemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkan'ı indiren Allah'ın şanı yücedir.

تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَى عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا

Tebarekellezi nezzelel furkane ala abdihi li yekune lil alemine nezira.

2.

O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir.

الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا

Ellezi lehu mulkus semavati vel ardı ve lem yettehız veleden ve lem yekun lehu şerikun fil mulki ve halaka kulle şey'in fe kadderahu takdira.

3.

(İnkar edenler), Allah'ı bırakıp hiçbir şey yaratmayan ve zaten kendileri yaratılmış olan, üstelik kendilerine fayda ve zararları dokunmayan, öldürmeye, yaşatmaya ve ölüleri diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen ilahlar edindiler.

وَاتَّخَذُوا مِن دُونِهِ آلِهَةً لَّا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِأَنفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا

Vettehazu min dunihi aliheten la yahlukune şey'en ve hum yuhlekune ve la yemlikune li enfusihim darran ve la nef'an ve la yemlikune mevten ve la hayaten ve la nuşura.

4.

İnkar edenler, "Bu Kur'an, Muhammed'in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir. Başka bir topluluk da bu konuda ona yardım etmiştir" dediler. Böylece onlar haksız ve asılsız bir söz uydurdular.

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ فَقَدْ جَاؤُوا ظُلْمًا وَزُورًا

Ve kalellezine keferu in haza illa ifkunifterahu ve eanehu aleyhi kavmun aharun, fe kad cau zulmen ve zura.

5.

"(Bu Kur'an, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona sabah akşam okunmaktadır" dediler.

وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا

Ve kalu esatirul evvelinektetebeha fe hiye tumla aleyhi bukreten ve asila.

6.

(Ey Muhammed!) De ki: "O kitabı göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, çok merhamet edendir."

قُلْ أَنزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا

Kul enzelehullezi ya'lemus sırre fis semavati vel ard, innehu kane gafuran rahima.

7.

Dediler ki: "Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilseydi de, bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya!"

وَقَالُوا مَالِ هَذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ لَوْلَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذِيرًا

Ve kalu mali hazer resuli ye'kulit taame ve yemşi fil esvak, lev la unzile ileyhi melekun fe yekune meahu nezira.

8.

"Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!" Zalimler, (inananlara): "Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.

أَوْ يُلْقَى إِلَيْهِ كَنزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا وَقَالَ الظَّالِمُونَ إِن تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَّسْحُورًا

Ev yulka ileyhi kenzun ev tekunu lehu cennetunye'kulu minha, ve kalez zalimune in tettebiune illa raculen meshura.

9.

(Ey Muhammed!) Senin hakkında bak nasıl da temsiller getirdiler de (haktan) saptılar. Artık onlar doğru yolu bulamazlar.

انظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا

Unzur keyfe darabu lekel emsale fe dallu fe la yestetiune sebila.

10.

Dilerse sana bundan daha güzelini, içinden ırmaklar akan cennetleri verebilecek olan, sana saraylar kurabilecek olan Allah'ın şanı yücedir.

تَبَارَكَ الَّذِي إِن شَاء جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِّن ذَلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَيَجْعَل لَّكَ قُصُورًا

Tebarekellezi in şae ceale leke hayren min zalike cennatin tecri min tahtihel enharu ve yec'al leke kusura.

11.

Hayır, onlar Kıyameti de yalanladılar. Biz ise o Kıyameti yalanlayanlara çılgın bir cehennem ateşi hazırlamışızdır.

بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ وَأَعْتَدْنَا لِمَن كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَعِيرًا

Bel kezzebu bis saati ve a'tedna li men kezzebe bis saati saira.

12.

Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler.

إِذَا رَأَتْهُم مِّن مَّكَانٍ بَعِيدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا

İza raethum min mekanin baidin semiu leha tegayyuzan ve zefira.

13.

Elleri boyunlarına bağlanmış, çatılmış olarak cehennemin daracık bir yerine atıldıkları zaman orada, yok olup gitmeyi isterler

وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا

Ve iza ulku minha mekanen dayyıkan mukarrenine deav hunalike subura.

14.

(Kendilerine) "Bugün bir kere yok olmayı istemeyin, birçok kere yok olmayı isteyin!" (denir.)

لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا

La ted'ul yevme suburan vahıden ved'u suburan kesira.

15.

De ki: "Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanlara va'dedilen ebedilik cenneti mi?" Orası onlar için bir mükafat ve varılacak bir yerdir.

قُلْ أَذَلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ كَانَتْ لَهُمْ جَزَاء وَمَصِيرًا

Kul e zalike hayrun em cennetul huldilleti vuidel muttekun, kanet lehum cezaen ve masira.

16.

Ebedi olarak kalacakları orada onlar için diledikleri her şey vardır. Bu, Rabbinin uhdesine aldığı, (yerine getirilmesi) istenen bir va'didir.

لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاؤُونَ خَالِدِينَ كَانَ عَلَى رَبِّكَ وَعْدًا مَسْؤُولًا

Lehum fiha ma yeşaune halidin, kane ala rabbike va'den mes'ula.

17.

Rabbinin, onları ve Allah'ı bırakıp da taptıkları şeyleri bir araya getireceği ve (taptıklarına), "Siz mi saptırdınız benim şu kullarımı, yoksa onlar kendileri mi yoldan saptılar" diyeceği günü hatırla.

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ فَيَقُولُ أَأَنتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِي هَؤُلَاء أَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّبِيلَ

Ve yevme yahşuruhum ve ma ya'budune min dunillahi fe yekulu e entum adleltum ibadi haulai em hum dallus sebil.

18.

Onlar, "Seni eksikliklerden uzak tutarız. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helake giden bir toplum oldular" derler.

قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنبَغِي لَنَا أَن نَّتَّخِذَ مِن دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاء وَلَكِن مَّتَّعْتَهُمْ وَآبَاءهُمْ حَتَّى نَسُوا الذِّكْرَ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا

Kalu subhaneke ma kane yenbegi lena en nettehıze min dunike min evliyae ve lakin metta'tehum ve abaehum hatta nesuz zikre, ve kanu kavmen bura.

19.

(İlah edindikleriniz) söyledikleriniz konusunda sizi yalancı çıkardılar. Artık kendinizden azabı savmaya gücünüz yetmeyecek ve kendinize yardım da edemeyeceksiniz. Sizden kim de zulüm ve haksızlık ederse, ona büyük bir azap tattırırız.

فَقَدْ كَذَّبُوكُم بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسْتَطِيعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًا وَمَن يَظْلِم مِّنكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَبِيرًا

Fe kad kezzebukum bima tekulune fe ma testetiune sarfan ve la nasra, ve men yazlım minkum nuzıkhu azaben kebira.

20.

Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin, hakkıyla görendir.

وَما أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْأَسْوَاقِ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً أَتَصْبِرُونَ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيرًا

Ve ma erselna kableke minel murseline illa innehum le ye'kulunet taame ve yemşune fil esvakı ve cealna ba'dakum li ba'dın fitneten, e tasbirun, ve kane rabbuke basira.

21.

Bize kavuşacaklarını ummayanlar, "Bize melekler indirilseydi, yahut Rabbimizi görseydik ya!" dediler. Andolsun, onlar kendi benliklerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir taşkınlık gösterdiler.

وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءنَا لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ أَوْ نَرَى رَبَّنَا لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوًّا كَبِيرًا

Ve kalellezine la yercune likaena lev la unzile aleynel melaiketu ev nera rabbena, lekad istekberu fi enfusihim ve atev utuvven kebira.

22.

Fakat melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara hiçbir müjde yoktur. "Eyvah! Biz Allah'ın rahmetinden tamamen uzaklaştırılmışız" diyecekler.

يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلَائِكَةَ لَا بُشْرَى يَوْمَئِذٍ لِّلْمُجْرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَّحْجُورًا

Yevme yerevnel melaikete la buşra yevme izin lil mucrimine ve yekulune hicran mahcura.

23.

Onların yaptıkları bütün amellerine yöneldik ve onları dağılmış zerreciklere çevirdik.

وَقَدِمْنَا إِلَى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَاء مَّنثُورًا

Ve kadimna ila ma amilu min amelin fe cealnahu hebaen mensura.

24.

O gün cennetliklerin kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer daha güzeldir.

أَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُّسْتَقَرًّا وَأَحْسَنُ مَقِيلًا

Ashabul cenneti yevme izin hayrun mustekarran ve ahsenu makila.

25.

O gün gök bulutlarla yarılıp parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.

وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَاء بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلَائِكَةُ تَنزِيلًا

Ve yevme teşakkakus semau bil gamami ve nuzzilel melaiketu tenzila.

26.

O gün gerçek hükümranlık Rahman'ındır ve kafirlere zorlu bir gün olacaktır.

الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ لِلرَّحْمَنِ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى الْكَافِرِينَ عَسِيرًا

El mulku yevmeizinil hakku lir rahman, ve kane yevmen alel kafirine asira.

27.

O gün zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: "Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!"

وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا

Ve yevme yeadduz zalimu ala yedeyhi yekulu ya leytenittehaztu mear resuli sebila.

28.

"Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!"

يَا وَيْلَتَى لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًا

Ya veyleta leyteni lem ettehız fulanen halila.

29.

"Andolsun, Kur'an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir."

لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءنِي وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنسَانِ خَذُولًا

Lekad edalleni aniz zikri ba'de iz caeni, ve kaneş şeytanu lil insani hazula.

30.

Peygamber, "Ey Rabbim! Kavmim şu Kur'an'ı terk edilmiş bir şey haline getirdi" dedi.

وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا

Ve kaler resulu ya rabbi inne kavmittehazu hazel kur'ane mehcura.

31.

Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter.

وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِّنَ الْمُجْرِمِينَ وَكَفَى بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا

Ve kezalike cealna li kulli nebiyyin aduvven minel mucrimin, ve kefa bi rabbike hadiyen ve nasira.

32.

İnkar edenler, "Kur'an ona bir defada toptan indirilseydi ya!" dediler. Biz, Kur'an'la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk.

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً كَذَلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلًا

Ve kalellezine keferu lev la nuzzile aleyhil kur'anu, cumleten vahideh, kezalike li nusebbite bihi fuadeke ve rettelnahu tertila.

33.

Onlar sana hiçbir misal getirmezler ki (buna karşılık) sana gerçeği ve en güzel açıklamayı getirmiş olmayalım.

وَلَا يَأْتُونَكَ بِمَثَلٍ إِلَّا جِئْنَاكَ بِالْحَقِّ وَأَحْسَنَ تَفْسِيرًا

Ve la ye'tuneke bi meselin illa ci'nake bil hakkı ve ahsene tefsira.

34.

Yüzüstü cehenneme sürüklenecek olanlar var ya; işte onlar konumları itibariyle daha kötü, tuttukları yol itibariyle daha sapıktırlar.

الَّذِينَ يُحْشَرُونَ عَلَى وُجُوهِهِمْ إِلَى جَهَنَّمَ أُوْلَئِكَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضَلُّ سَبِيلًا

Ellezine yuhşerune ala vucuhihim ila cehenneme ulaike şerrun mekanen ve edallu sebila.

35.

Andolsun, Biz, Musa'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik ve kardeşi Harun'u da ona yardımcı kıldık.

وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُ أَخَاهُ هَارُونَ وَزِيرًا

Ve lekad ateyna musel kitabe ve cealna meahu ehahu harune vezira.

36.

Onlara, "Ayetlerimizi yalanlayan topluluğa gidin" dedik. Nihayet o kavmi yerle bir ettik.

فَقُلْنَا اذْهَبَا إِلَى الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَدَمَّرْنَاهُمْ تَدْمِيرًا

Fe kulnazheba ilel kavmillezine kezzebu bi ayatina, fe demmernahum tedmira.

37.

Nuh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. Onları insanlara bir ibret yaptık ve zalimlere elem dolu bir azap hazırladık.

وَقَوْمَ نُوحٍ لَّمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ آيَةً وَأَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ عَذَابًا أَلِيمًا

Ve kavme nuhın lemma kezzebur rusule agraknahum ve cealnahum lin nasi ayeh, ve a'tedna liz zalimine azaben elima.

38.

Ad ve Semud kavimlerini, Ress halkını ve bunların arasında pek çok nesilleri de helak ettik.

وَعَادًا وَثَمُودَ وَأَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذَلِكَ كَثِيرًا

Ve aden ve semuda ve ashaber ressi ve kurunen beyne zalike kesira.

39.

Bunların her birine misaller getirdik, (öğüt almadıkları için) hepsini kırıp geçirdik.

وَكُلًّا ضَرَبْنَا لَهُ الْأَمْثَالَ وَكُلًّا تَبَّرْنَا تَتْبِيرًا

Ve kullen darabna lehul emsale ve kullen tebberna tetbira.

40.

Andolsun, senin kavmin, bela yağmuruna tutularak yok edilen kente uğramışlardır. Yoksa onu görmüyorlar mıydı (ki ibret almadılar)? Hayır! (Görüyorlardı fakat) tekrar dirilmeyi ummuyorlardı.

وَلَقَدْ أَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّتِي أُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِ أَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَا بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا

Ve lekad atev alel karyetilleti umtırat mataras sev', e fe lem yekunu yerevneha, bel kanu la yercune nuşura.

41.

(41-42) Onlar seni görünce ancak eğlenceye alırlar. "Allah'ın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu? Biz, ilahlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilahlarımızdan uzaklaştıracaktı" (derler.) Onlar yakında azabı gördükleri zaman, yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler.

وَإِذَا رَأَوْكَ إِن يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَذَا الَّذِي بَعَثَ اللَّهُ رَسُولًا

Ve iza reavke in yettehızuneke illa huzuva, e hazellezi beasallahu resula.

42.

(41-42) Onlar seni görünce ancak eğlenceye alırlar. "Allah'ın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu? Biz, ilahlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilahlarımızdan uzaklaştıracaktı" (derler.) Onlar yakında azabı gördükleri zaman, yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler.

إِن كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ آلِهَتِنَا لَوْلَا أَن صَبَرْنَا عَلَيْهَا وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ حِينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ أَضَلُّ سَبِيلًا

İn kade le yudılluna an alihetina lev la en saberna aleyha, ve sevfe ya'lemune hine yerevnel azabe men edallu sebila.

43.

Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا

E raeyte menittehaze ilahehu hevah, e fe ente tekunu aleyhi vekila.

44.

Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.

أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا

Em tahsebu enne ekserehum yesmeune ev ya'kılun, in hum illa kel en'ami bel hum edallu sebila.

45.

Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık.

أَلَمْ تَرَ إِلَى رَبِّكَ كَيْفَ مَدَّ الظِّلَّ وَلَوْ شَاء لَجَعَلَهُ سَاكِنًا ثُمَّ جَعَلْنَا الشَّمْسَ عَلَيْهِ دَلِيلًا

E lem tere ila rabbike keyfe meddez zıll, ve lev şae le cealehu sakina, summe cealneş şemse aleyhi delila.

46.

Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik.

ثُمَّ قَبَضْنَاهُ إِلَيْنَا قَبْضًا يَسِيرًا

Summe kabadnahu ileyna kabdan yesira.

47.

O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır.

وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِبَاسًا وَالنَّوْمَ سُبَاتًا وَجَعَلَ النَّهَارَ نُشُورًا

Ve huvellezi ceale lekumul leyle libasen ven nevme subaten ve cealen nehare nuşura.

48.

(48-49) O, rahmetinin önünde rüzgarları müjdeci olarak gönderendir. Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten tertemiz bir su indirdik.

وَهُوَ الَّذِي أَرْسَلَ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء طَهُورًا

Ve huvellezi erseler riyaha buşren beyne yedey rahmetih, ve enzelna mines semai maen tahura.

49.

(48-49) O, rahmetinin önünde rüzgarları müjdeci olarak gönderendir. Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten tertemiz bir su indirdik.

لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَّيْتًا وَنُسْقِيَهُ مِمَّا خَلَقْنَا أَنْعَامًا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرًا

Li nuhyiye bihi beldeten meyten ve nuskıyehu mimma halakna en'amen ve enasiyye kesira.

50.

Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler.

وَلَقَدْ صَرَّفْنَاهُ بَيْنَهُمْ لِيَذَّكَّرُوا فَأَبَى أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا

Ve lekad sarrafnahu beynehum li yezzekkeru fe eba ekserun nasi illa kufura.

51.

Dileseydik her memlekete bir uyarıcı gönderirdik.

وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذِيرًا

Ve lev şi'na le beasna fi kulli karyetin nezira.

52.

Öyle ise kafirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur'an'la büyük bir mücadele ver.

فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُم بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا

Fe la tutııl kafirine ve cahidhum bihi cihaden kebira.

53.

O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır.

وَهُوَ الَّذِي مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ هَذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ وَهَذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ وَجَعَلَ بَيْنَهُمَا بَرْزَخًا وَحِجْرًا مَّحْجُورًا

Ve huvellezi meracel bahreyni haza azbun furatun ve haza milhun ucac, ve ceale beynehuma, berzehan ve hıcran mahcura.

54.

O, sudan bir insan yaratıp ondan soy sop ve hısımlık meydana getirendir. Rabbin, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ مِنَ الْمَاء بَشَرًا فَجَعَلَهُ نَسَبًا وَصِهْرًا وَكَانَ رَبُّكَ قَدِيرًا

Ve huvellezi halaka minel mai beşeren fe cealehu neseben ve sıhra, ve kane rabbuke kadira.

55.

Onlar, Allah'ı bırakıp, kendilerine ne faydası ne de zararı dokunan şeylere kulluk ederler. Kafir, Rabbine karşı (şeytana) arka çıkandır.

وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُهُمْ وَلَا يَضُرُّهُمْ وَكَانَ الْكَافِرُ عَلَى رَبِّهِ ظَهِيرًا

Ve ya'budune min dunillahi ma la yenfeuhum ve la yadurruhum, ve kanel kafiru ala rabbihi zahira.

56.

Biz, seni ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا

Ve ma erselnake illa mubeşşiren ve nezira.

57.

De ki: "Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum."

قُلْ مَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِلَّا مَن شَاء أَن يَتَّخِذَ إِلَى رَبِّهِ سَبِيلًا

Kul ma es'elukum aleyhi min ecrin illa men şae en yettehıze ila rabbihi sebila.

58.

Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah'a) tevekkül et. O'nu her türlü övgüyle yücelterek tesbih et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter!

وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذِي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِهِ وَكَفَى بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا

Ve tevekkel alel hayyillezi la yemutu ve sebbih bi hamdih, ve kefa bihi bi zunubi ibadihi habira.

59.

Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan, sonra da Arş'a kurulan Rahman'dır. Sen bunu haberdar olana sor!

الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ الرَّحْمَنُ فَاسْأَلْ بِهِ خَبِيرًا

Ellezi halakas semavati vel arda ve ma beynehuma fi sitteti eyyamin summesteva alel arşir rahmanu fes'el bihi habira.

60.

Onlara, "Rahman'a secdeye kapanın denildiğinde "Rahman da nedir? Senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz?" derler ve bu onların nefretini artırır.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمَنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمَنُ أَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا*

Ve iza kile lehumuscudu lir rahmani kalu ve mer rahmanu e nescudu li ma te'muruna ve zadehum nufura.

61.

Göğe burçlar yerleştiren, orada bir ışık kaynağı (güneş) ve aydınlatıcı bir ay yaratanın şanı çok yücedir.

تَبَارَكَ الَّذِي جَعَلَ فِي السَّمَاء بُرُوجًا وَجَعَلَ فِيهَا سِرَاجًا وَقَمَرًا مُّنِيرًا

Tebarekellezi ceale fis semai burucen ve ceale fiha siracen ve kameren munira.

62.

O, öğüt almak isteyen ve çok şükredici olmayı dileyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca getirendir.

وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِّمَنْ أَرَادَ أَن يَذَّكَّرَ أَوْ أَرَادَ شُكُورًا

Ve huvellezi cealel leyle ven nehare hılfeten li men erade en yezzekkere ev erade şukura.

63.

Rahman'ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, "selam!" der (geçer)ler.

وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا

Ve ibadur rahmanillezine yemşune alel ardı hevnen ve iza hatabehumul cahilune kalu selama.

64.

Onlar, Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir.

وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا

Vellezine yebitune li rabbihim succeden ve kıyama.

65.

Onlar, şöyle diyenlerdir: "Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helaktir!"

وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا

Vellezine yekulune rabbenasrif anna azabe cehenneme inne azabeha kane garama.

66.

"Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası."

إِنَّهَا سَاءتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا

İnneha saet mustekarren ve mukama.

67.

Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.

وَالَّذِينَ إِذَا أَنفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَامًا

Vellezine iza enfeku lem yusrifu ve lem yakturu ve kane beyne zalike kavama.

68.

Onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah'ın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar.

وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَا يَزْنُونَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ يَلْقَ أَثَامًا

Vellezine la yed'une meallahi ilahen ahara ve la yaktulunen nefselleti harremallahu illa bil hakkı ve la yeznun, ve men yef'al zalike yelka esama.

69.

Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedi kalır.

يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَيَخْلُدْ فِيهِ مُهَانًا

Yudaaf lehul azabu yevmel kıyameti ve yahlud fihi muhana.

70.

Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا

İlla men tabe ve amene ve amile amelen salihan fe ulaike yubeddilullahu seyyiatihim hasenat, ve kanallahu gafuren rahima.

71.

Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah'a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner.

وَمَن تَابَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَإِنَّهُ يَتُوبُ إِلَى اللَّهِ مَتَابًا

Ve men tabe ve amile salihan fe innehu yetubu ilallahi metaba.

72.

Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir.

وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا

Vellezine la yeşhedunez zura ve iza merru bil lagvi merru kirama.

73.

Onlar, kendilerine Rabblerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler.

وَالَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَمْ يَخِرُّوا عَلَيْهَا صُمًّا وَعُمْيَانًا

Vellezine iza zukkiru bi ayati rabbihim lem yahırru aleyha summen ve umyanen.

74.

Onlar, "Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle" diyenlerdir.

وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا

Vellezine yekulune rabbena heb lena min ezvacina ve zurriyyatina kurrete a'yunin vec'alna lil muttekine imama.

75.

İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükafatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selamla karşılanacaklardır.

أُوْلَئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ فِيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا

Ulaike yuczevnel gurfete bi ma saberu ve yulekkavne fiha tahiyyeten ve selama.

76.

Orada ebedi kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne güzel bir konaktır!

خَالِدِينَ فِيهَا حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا

Halidine fiha, hasunet mustekarren ve mukama.

77.

(Ey Muhammed!) De ki: "Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak."

قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا

Kul ma ya'beu bikum rabbi lev la duaukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekunu lizama.

Kaynak: Diyanet İşleri  Başkanlığı / Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali

Facebook Yorumları