menu
HAKKIN TESLİM EDİLMESİ:ZEKAT
HAKKIN TESLİM EDİLMESİ:ZEKAT
Haftanın Vaazı.. 22.03.2024 tarihli "Hakkın Teslim Edilmesi:Zekat" konulu Haftanın Vaazı sitemize yüklenmiştir..

Hakkın Teslim Edilmesi: Zekat

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ

Onların (zenginlerin) mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.”(zariyat 51/19)

İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Sosyal bir varlık olan insanoğlu diğer insanlarla beraber bir toplumu meydana getirir. Toplumlar sosyal adaletin gerçekleştirilmesiyle daha sağlam bir yapıya bürünürler. İnsan topluma toplum birlik ve beraberliğe muhtaçtır. İslam dininin zenginle fakir arasında bulunan maddi ayrımı en aza indirmek için getirdiği düzenlemelerden biri de zekâttır.

 Zekât nedir?

Sözlükte artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü anlamlarına gelen  zekât

dinî bir terim olarak, belirli bir malın bir kısmının Allâh rızası için muayyen kişilere verilmesi demektir.

Malî ibadetlerden biri olan zekât, İslâm'ın beş temel esasından olup, hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır.

Zekât kimlere farzdır?

Bir kimsenin zekât vermekle mükellef olması için Müslüman, hür, akıllı, buluğ çağına erişmiş olması; borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı, yani kazanç sağlayıcı nitelikte nisap miktarı mala sahip olması gerekir.

Nisap ne demektir? Miktarı ne kadardır?

Nisap, zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik ölçüsüdür. Nisap, asgarî zenginlik ölçüsü şeklinde de tanımlanabilir. Borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak bu kadar mala sahip olan kişi dinen zengin sayılır. Böyle bir kişi, zekât veya sadaka alamayacağı gibi; sadaka-i fıtır vermek ve kurban kesmekle de yükümlü olur. Fazla olan bu malın artıcı olması ve üstünden bir yıl geçmesi halinde zekâtının verilmesi gerekir.

Zenginliğin asgari sınırı olan "nisap" Hz. Peygamber tarafından belirlenmiştir. Bu asgarî sınırlar, o dönem İslâm toplumunun ortalama hayat standardını ve zenginlik ölçüsünü göstermektedir. Hadislerde belirlenen nisap miktarları şöyle sıralanabilir; 80,18 gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı; 40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve. Nisap miktarının belirlenmesinde kullanılan bu malların, o dönemin en yaygın zenginlik aracı olduğu açıktır.

 Hâvaic-i asliye (asli ihtiyaçlar) nedir?

Havâic-i asliyye, temel ihtiyaçları karşılayan, bu yüzden de zekâta tabi olmayan maddi varlıklar demektir. Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayat ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir. Bunlar, genel olarak, nafaka, oturulan ev, ev eşyası, ihtiyaç duyulan elbise, borç karşılığı mal, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, binek taşıtları, ilim için edinilen kitaplar gibi eşyadır.

 Araç-gereç ve malzemeye zekât düşer mi?

Sanat ve mesleğin icrası için gerekli olan araç-gereç, makine ve malzemeler, aslî ihtiyaçlardan olup bunların zekâtının verilmesi gerekmez. Ancak, kendi mesleğinin icrası için değil de, ticaret için üretilen veya alınıp satılan araç-gereç, malzeme ve makinelerin zekâtının verilmesi gerekir.

Zekât vaktinden önce verilebilir mi?

Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekât konusunda da kamerî ay hesabı uygulanır. Zekâtın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kamerî yılın geçmesi gerekir. Buna rağmen mal sahibi dilerse vakti gelmeden önce de zekâtını verebilir.

 Bir zengin vadeli alacağına dair bir senedi fakire zekât olarak verebilir mi?

Zekât gıda ve giyim eşyaları gibi aynî olarak verilebileceği gibi, para, döviz, altın gibi nakdî olarak da verilebilir. Zekât mükellefi olan bir zengin, vadesinde ödeneceğini kesin olarak bildiği senedi, zekâtına mahsuben fakire verebilir.

Taksitli olarak zekât verilebilir mi?

Asıl olan kişinin üzerine terettüp eden zekâtı ödemesidir. Bu itibarla, zekât bir defada ödenebileceği gibi, taksitle de ödenebilir.

 Zekât vermenin belirli bir zamanı var mıdır?

Zekât vermenin belli bir zamanı olmayıp, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir ayı veya Ramazanı beklemeye gerek yoktur. Zekât vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekâtlarını vermeleri uygun olur.

Ticaret malının zekâtı kendi cinsinden ödenebilir mi?

Ticaret mallarının zekâtı, malın değeri üzerinden hesaplanıp parayla verilebileceği gibi, malın kendi cinsinden de verilebilir.

Ticaret malının zekâtı neye göre hesaplanır?

Kâr amacıyla alınıp satılan mallara “ticaret malları” denir. 80.18 gr. altın değerinde ticaret malına sahip olan kişinin, bu malın elde edilmesinin üzerinden bir yıl geçmesi halinde, kırkta bir (%2,5) oranında zekâtını vermesi gerekir. 

Zekât, ileride elde edilmesi muhtemel kârdan değil, mevcut sermayeden ödenmesi gereken mali bir ibadettir. Bu itibarla, ticaret malının zekâtı verilirken, kârsız olarak zekâtının verildiği tarihteki değeri esas alınmalıdır.

Alacakların zekâtı nasıl verilir?

Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl alacaklı tarafından zekâtlarının ödenmesi gerekir. Alacak tahsil edilmeden önce zekâtı verilmemişse, tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekâtlar da ödenmelidir. İnkâr edilen veya geri alınma ihtimali olmayan alacakların her yıl zekâtının verilmesi gerekmez. Şayet böyle bir alacak daha sonra ödenirse, alacıkla bu tarihten itibaren zekât mükellefi olur; geçmiş yıllar için zekât ödemez.

 Hayvanların zekâtı yerine değeri verilebilir mi?

Malın zekâtı, kendi cinsinden verilebileceği gibi belli olan başka maddelerden de verilebilir. Buna göre, hayvanların zekâtını vermek isteyen kimse, kendi cinsinden verebileceği gibi, değerleri üzerinden de verebilir. Ancak fakirin yararına olanı tercih etmek daha uygundur.

 Ziynet eşyasına zekât verilir mi?

Altın ve gümüş dışındaki ziynet eşyaları zekâta tabi değildir. Altın ve gümüşten yapılmış ziynet eşyaları ise, zekât için gerekli diğer şartları da taşıdığı takdirde zekâta tabidir. Bu itibarla altından yapılmış ziynet eşyaları, 80.18 gr. veya daha fazla ve üzerinden bir yıl geçmiş ise zekâta tâbidir.

 Emlakçiler, mülkiyetlerindeki dairelerin zekâtını vermekle yükümlü müdürler?

Emlakçilerin ticari amaçlı olarak alıp sattıkları daireler zekâta tabidir. Buna göre, büro, ikamet gibi kullanım amaçlı olmayıp alıp satmak için emlakçilerin ellerinde bulunan dairelerin, borçları çıktıktan sonra değeri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden bir yıl geçmiş ise kırkta bir oranında zekâtının verilmesi gerekir.

 Şirket ortakları nasıl zekât verirler?

Fiilî olarak bir şirketin ortağı olan kişi, şirketin büro, alet vb. duran varlıkları dışındaki dönen varlığından kendi hissesine düşen miktarın, nisaba ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi halinde zekâtını vermesi gerekir.

Sanayi sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin; duran varlıkları (üretim aletleri, makine vb.) zekâttan muaf; borçlar, malzeme, işçilik, üretim, pazarlama, yönetim, finansman vb. giderlerin maliyet hesapları yapılıp çıkarıldıktan sonra dönen varlıkları (yarı mamul ve üretilmiş mallar, ham maddeler, nakit para, çek vs.) ise net kâr ile birlikte % 2,5 oranında zekâta tabidir.

Hisse senetleri zekâta tâbi midir?

Borsada alınıp satılan hisse senetlerine yatırım yapan kişinin, sahip olduğu hisse senetlerinin değeri, nisap miktarına ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi halinde 1/40 oranında zekâtını vermesi gerekir.

 Zekât kimlere verilir?

Zekât ve fitrenin kimlere verilebileceği Kur'an-ı Kerim'de belirlenmiştir (Tevbe Sûresi, 60). Bunlar; fakirler, düşkünler, esaretten kurtulacaklar, borçlu düşenler, Allâh yolunda cihada koyulanlar, yolda kalmış olanlar, zekât toplamakla görevlendirilen memurlar ve müellefe-i kulûb adı verilen, kalpleri İslam'a ısındırılmak istenen yeni Müslüman olmuş kimselerdir.

 Zekât Kimlere Verilmez?

Zekât ve fitrenin, Tevbe suresinin 60. ayetinde sayılanlar dışında kalan kişi ve kuruluşlara verilmesi caiz değildir. Ayrıca zekât verecek kişi, bu şartları taşısa bile;

1) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalarına,

2) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklarına,

3) Müslüman olmayanlara,

4) Karı-koca birbirlerine,

Zekât veremez.

 Ücretlilere Zekât Verilebilir mi?

İslâm'da zekât ve fitrenin, kişilerin sınıf ve meslek gruplarına bakılmaksızın, kimlere verilip verilemeyeceği açıkça belirlenmiştir. Bu itibarla, belli bir geliri olduğu halde, bu geliriyle asgari temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve başka bir mal varlığı da bulunmayan kişilere zekât verilebilir.

 Farklı ayarda altını bulunan kimse zekâtını nasıl hesaplar?

Zekâta tabi olma açısından altındaki ayar farkı önemli değildir. Çünkü hangi ayarda olursa olsun, sonuç itibariyle altın hükmündedir. Buna göre farklı ayarda da olsa bütün altın çeşitleri, tek başlarına veya diğer ayardaki altınlarla birlikte değerleri 80,18 gr. Ağırlığında 24 ayar altının değerine ulaştığında, diğer şartları da taşıması halinde zekâta tabidir. Bu durumda farklı ayarlardaki altınların zekâtı, değerleri üzerinden hesaplanarak, % 2,5 oranında verilir.

Temel ihtiyaçlar için biriktirilen para zekâta tabi midir?

Aslî ihtiyaçlar; ev, ev eşyası, giyecek, ulaşım ve yiyecek gibi hayatın güvenli ve sağlıklı bir şekilde devamı için gerekli olan şeylerdir.  Bu ihtiyaçları temin etmek için biriktirilen paralarla onları karşılamak üzere sözlü ya da yazılı herhangi bir taahhüde girilmişse o takdirde bu paralardan zekât vermek gerekmez. Çünkü sözlü ya da yazılı taahhüde girildiğinde bu para, artık temel ihtiyaç için harcanmış demektir. Ancak böyle bir taahhüde bağlanmamış paranın, nisap miktarına ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi halinde, zekâtının verilmesi gerekir.

Babası ile birlikte oturan kimse zekât ile mükellef midir?

Babası ile birlikte oturan kimsenin kendi şahsına ait ayrı malı bulunur ve zekât için gerekli şartları taşırsa bu kişi zekât vermekle yükümlü olur. Ancak babası ile mallarını ayırmamışlar da ortak kazanıp ortak harcıyorlarsa, bu takdirde ellerindeki birikim üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kişi, zekâtla yükümlü olur.

              Vergi zekât yerine geçer mi?

Vergi bir vatandaşlık görevidir; zekât ise dinî bir yükümlülüktür. Ayrıca zekât ile vergi, yaptırım kaynağı, temel gaye, oran, miktar ve harcanacağı yerler bakımından birbirinden farklıdır. Bu itibarla, devlete ödenen vergiler zekât yerine geçmez. Zekâtın ayrıca verilmesi gerekir.

 Zekâtın havale yoluyla ödenebilir mi?

Zekât, bizzat elden verilebileceği gibi, vekâlet veya havale yoluyla da verilebilir. Burada önemli olan, zekâtın alacak kişiye ulaşmasıdır.

Üvey anne, üvey baba ve üvey çocuklara zekât verilebilir mi?

Kocası ölmüş ise üvey anneye, buluğ çağına erişip evden ayrılmış ise üvey çocuklara ve üvey babaya, fakir olmaları halinde zekât verilebilir. Çünkü bunlarla zekâtı veren kişi arsında usul ve füru ilişkisi olmadığı gibi, zekât veren şahıs bunlara bakmakla yükümlü de değildir.

Damat ve geline zekât verilebilir mi?

Fakir olan damada zekât verilebilir. Koca eşine bakmakla yükümlü olduğundan, kişinin gelinine zekât vermesi dolaylı olarak kendi oğluna zekât vermesi gibidir. Bu itibarla, geline zekât vermek -geçerli olmakla birlikte- uygun değildir.

Zekât verilen kişinin zengin olduğu ortaya çıkarsa ne yapmak gerekir?

Zekât mükellefi, kime zekât verdiğini araştırmalıdır. Araştırma sonucu zekât verilebilecek kişilerden olduğu kanaatine vardığı birisine zekât verir. Daha sonra bu kimsenin zekât verilecek kişilerden olmadığı ortaya çıkarsa, zekâtı geçerli olur. Araştırma yapmaksızın zekât verir ve daha sonra bu kimsenin zekât verilebilecek kişilerden olduğu ortaya çıkarsa, zekâtı geçerli olur; ancak böyle olmadığı anlaşılırsa, zekâtı geçerli olmaz, yeniden vermesi gerekir.

Kayınvalide ve kayınpedere zekât verilebilir mi?

Kayınvalide ve kayınpeder, kişinin bakmakla yükümlü olduğu kimselerden olmadığı için, fakir iseler kendilerine zekât verilebilir.

SADAKA-İ FITR

            Sadaka-i fıtır ne demektir, hükmü nedir?

Halk arasında fitre denilen sadaka-i fıtır, Ramazan ayının sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka nisap miktarı mala sahip bulunan her Müslüman'ın vermesi vacip olan mali bir ibadettir.

Sadaka-i fıtır, insan fıtratındaki yardımlaşma ve dayanışmanın bir gereği olarak insan bedeninin zekâtı kabul edilmiştir. Bu nedenle sadaka-i fıtr’a, “can sadakası” veya “beden sadakası” da denilmektedir. Diğer taraftan fitre, yoksulların ihtiyaçlarının giderilmesinde, bayram gününün neşesinden onların da istifade etmelerinde önemli bir rol oynar.

 Kimler sadaka-i fıtır vermekle yükümlüdür?

Sadaka-i fıtır, borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olan her Müslümana vaciptir. Bireyin sadaka-i fıtır ile mükellef olması için öngörülen zenginlik ölçüsü, zekâtta aranan nisaptır. Ancak sadaka-i fıtırda, zekâtta öngörülen, malın artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmesi şartı aranmamaktadır.

Yurtdışında çalışan kişi, fitreyi Avrupa şartlarına göre mi yoksa Türkiye şartlarına göre mi verir?

Ülke ve bölgelere göre geçim standartları farklı olduğundan, sadaka-i fıtır mükellefinin kendi bulunduğu yere göre bir kişinin bir günlük normal gıda ihtiyacını karşılayacak miktar üzerinden sadaka-i fıtrını vermesi gerekir.

Toplum hayatında zenginlerin ve fakirlerin bulunması doğaldır. Fakirin sosyal yaşamda dışlanmasını engellemek için zekât ibadeti zenginler için emredilmektedir. Bu vesile ile zengin kardeşlerimiz zekât vermek suretiyle hem ibadetlerini yerine getirirken, hem de toplum içerisindeki adaletin gerçekleşmesine vesile olmaktadırlar.

Kur’an-ı Kerim’de zekât namazla birlikte zikredilmiştir.

Ayetler dikkatle incelendiği zaman namaz ferdi temizlenmeyi, zekât ise toplumsal temizlenmeyi ifade ettiği dikkat-i nazardan kaçmamaktadır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de 27 yerde namaz ile zekât ibadeti aynı ayette zikredilmiştir. Hayatın iki temel yönü fert ve toplum namaz ve zekât ile mutluğu yakalayabilmektedir.

وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Resûle itaat edin ki size merhamet edilsin.” (Nur, 24/56)

Zekatın Önemi

       Zekât, kişinin isteğine bırakılmış bir yardım değil, yoksulun, zenginin zimmetindeki hakkı ve zenginin yerine getirmek mecburiyetinde olduğu bir görevdir.

Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:

وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ

Onların (zenginlerin) mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.”(zariyat 51/19)

Aslında bu ilâhî buyruğun özü şudur: Gerçekten takvâ sahibi bir insan hiçbir zaman: “Zekâtımı vermek suretiyle fakirlerin benim malım içinde olan haklarını ödedim ve bu mesuliyetten tamamen kurtuldum. Artık her fakirin, aç olanın, felakete uğrayanın yardımına koşmaya mecbur değilim” şeklinde yanlış bir düşünceye saplanamaz. Aksine o, her zaman gücünün yettiği her iyilik için can ü gönülden hazırdır. Hayırlı ve sevaplı bir iş için kendisine düşen fırsatları hiçbir zaman elden kaçırmaz. Yapacağı iyiliğe kendisinin daha çok muhtaç olduğunu düşünerek bütün imkânlarını bu yolda seferber eder. Böyle bir anlayışın, İslâm kardeşliğinin kuvvetlenmesi, içtimâî nizam ve ahengin sağlanıp toplumun yükselmesi açısından çok büyük ehemmiyet taşıdığında şüphe yoktur. 

Zekat malı bereketlendirir ve çoğalmasını sağlar

 Mallarının zekâtını seve seve verenlerin ve yoksullara yardım edenlerin mallarının arttığı bilinen bir gerçektir. Bunda sevindirilen yoksul gönlünün büyük rolü olduğunda şüphe yoktur. Zekâtı verilen mal azalmaz, azalır gibi görünür ama gerçekte çoğalır. Zaten zekât kelimesinin sözlük anlamı da bunu göstermektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim şöyle buyurur:

قُلْ إِنَّ رَبِّي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ وَمَاأَنفَقْتُم مِّن شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ:

De ki: “Rabbim kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğine ise az verir. Şunu bilin ki, hayır yolunda ne harcarsanız, Allah onun yerine yenisini lutfeder. Çünkü O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” .” (Sebe – 34/39. )

 Bir başka ayeti kerime de şöyledir:

خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِم بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَّهُمْ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Tevbe, 9/103)

Peygamber Efendimiz de şöyle buyuruyor: “Her sabah iki melek iner. Birisi, “Allah'ım, sadaka verenin malına bolluk ver.” der, diğeri de, Allah'ım, sadaka vermeyenin malını yok et der.” (Müslim, zekat 57,1,700)

Zekât cennete gitmeye bir vesiledir.

Bir adam Peygamber (s.a.s) :

Beni cennete götürecek bir amel söyle! dedi. Resûl-i Ekrem de:

تَعْبُدُ اللَّه وَلاَ تُشْرِكُ بِه شَيْئاً ، وتُقِيمُ الصَّلاةَ ، وتُؤْتي الزَّكاةَ ، وتَصِلُ الرَّحِمَ

Allah'a ibadet eder, O'na hiçbir şeyi ortak koşmazsın. Namazı kılar, zekâtı verir ve akrabanı görüp gözetirsin!” buyurdu (Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1214)

Zekât vermenin adabı vardır.

Bu adapları Kur’an-ı Kerim’den öğrenelim.

 Fakirin başına kakmadan ve gönül incitmeden zekât verilmelidir.

الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ ثُمَّ لاَ يُتْبِعُونَ مَا أَنفَقُواُ مَنًّا وَلاَ أَذًى لَّهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.” (Bakara, 2/262)

قَوْلٌ مَّعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِّن صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَآ أَذًى وَاللّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ

Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).” (Bakara, 2/263)

 Malımızı helalinden kazanmalı, malımızın en iyi yerinden zekâtını vermeliyiz

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَنفِقُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُم مِّنَ الأَرْضِ وَلاَ تَيَمَّمُواْ الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنفِقُونَ وَلَسْتُم بِآخِذِيهِ إِلاَّ أَن تُغْمِضُواْ فِيهِ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ

Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır.” (Bakara, 2/267)

 Onurların zedelenmemesi için zekâtı gizli vermek evladır.

إِن تُبْدُواْ الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ وَإِن تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاء فَهُوَ خَيْرٌ لُّكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنكُم مِّن سَيِّئَاتِكُمْ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ

Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Bakara, 2/271)

            Araştırma yapılmalı ve en çok muhtaç olana zekât verilmedir.

لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاء مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَاهُمْ لاَ يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ

(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Bakara, 2/273)

Zekat malın sigortasıdır

Peygamber efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur:

حََصِّنُوا اَمْوَالَكُمْ بِالزَّكَاةِ وَدَاوُوا مَرْضَاكُمْ بِالصَّدَقَةِ وَأعِدُّوا لِلْبََءِ الدُّعَاء 

"Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalarınızı sadaka ile tedâvi edin. Belaya dua ile karşı koyun (.Kütüb-i Sitte, c. 7, s. 322) 

Zekâtın nerelere verileceğini Yüce Rabbimiz bizlere bildirmiştir.

إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاء وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 9/60)

Zekât anaya, babaya, dedeye ve neneye verilmez. Yine zekat erkek ve kız çocuklarımıza, onların çocuklarına (torunlarımıza) verilmez.

Bununla beraber zekâtımızı eğer ihtiyaç sahibi iseler erkek ve kız kardeşimize, onların çocuklarına (yeğenlerimize), amca, dayı, hala, teyze ve onların çocuklarına (kuzenlerimize), uzak akrabalarımıza, komşularımıza ve ayette bildirilen ihtiyaç sahiplerine (ister memleketimizde olsun isterse memleketimizin dışında yaşayan muhtaç fakir kardeşlerimiz olsun) verebiliriz.

Malının zekatını vermeyen ölüm anında pişman olur

Bu dünyada kendisine imkân verildiği halde malının zekatını vermeyenlerin ölüm anındaki pişmanlıklarını Rabbimiz şu şekilde ifade etmektedir:

وَاَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَٓا اَخَّرْتَـنٖٓي اِلٰٓى اَجَلٍ قَرٖيبٍۙ فَاَصَّدَّقَ وَاَكُنْ مِنَ الصَّالِحٖينَ

“Sizden birine ölüm gelip de: “Rabbim! Ne olurdu ecelimi biraz daha erteleseydin de sadaka verip iyi kullardan olsaydım!” diye yalvarmadan önce size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. ”(Münafıkun 63/10)

Şeytan insanları infaktan alıkoymak için yoksulluk ve fakirlikle korkutur. Buna mukabil Allah mağfiret ve bol nimet vaad eder.

اَلشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُمْ بِالْفَحْشَٓاءِۚ وَاللّٰهُ يَعِدُكُمْ مَغْفِرَةً مِنْهُ وَفَضْلاًؕ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلٖيمٌۚ

    Şeytan içinize yoksulluk korkusu düşürür ve çirkin şeyler yapmanızı emreder. Allah ise kendinden bir bağışlama ve lütuf sözü vermektedir. Allah her şeyi kuşatmakta ve her şeyi bilmektedir. (Bakara 2/ 268)  

Şeytan insanı sürekli fakirlikle korkutur, “eğer malını ona buna harcarsan eli boş, muhtaç ve perişan kalırsın” der. Onun gözüne ihtiyacı olmayan şeyleri bile çok mühim ihtiyaçlarmış gibi gösterir. Kulu var gücüyle Allah yolunda vermekten engellemeye çalışır. Ona cimriliği, hasisliği, kötü ve çirkin fiilleri emreder. Malın nefsin hevâ ve hevesini tatmin için fenâ ve çirkef yollarda harcanmasını teşvik eder.

Zekâtı verilmeyen mal kişinin başına beladır.

Zekâtını verenler büyük bereketlere nâil olurlar. Bu farzı ihmâl edenler ise korkunç tehditlerle karşı karşıyadırlar. Nitekim Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:

“Bir kimseye Allah Teâlâ mal verir, o da zekâtını ödemezse, bu mal kıyamet günü oldukça zehirli büyük bir yılan hâlinde karşısına çıkarılır. Yanaklarının üzerinde gazap ve zehirinin şiddetini gösteren iki siyah nokta vardır. O gün bu azgın yılan, mal sahibinin boynuna dolanıp ağzını kapatacak şekilde iki yanağından şiddetle ısırır ve:

«–Ben senin dünyada çok sevdiğin malınım, ben senin hazînenim!» der.”(Buhârî, Zekât 3; Tirmizî, Tefsir 3/3012)

Daha sonra Resûlullah (s.a.s.), sözlerine delil olarak şu âyet-i kerîmeyi okumuştur. 

وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ هُوَ خَيْرًا لَهُمْۜ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْۜ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِه۪ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟ 

Allah’ın, lûtfundan kendilerine bol bol verdiği nimetleri O’nun yolunda harcama hususunda cimrilik edenler, bunun kendileri haklarında hayırlı olduğunu sanmasınlar. Aksine bu onlar için pek fenâ bir durumdur. Çünkü cimrilik ettikleri şeyler kıyâmet günü boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki, göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.(Ali imran 3/180)

Kur’an-ı Kerimin diğer bir ayetinde ise zekât vermeyenler, mala tamahkar olanlar için şu ikaz yapılmaktadır.

وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلاَ يُنفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللّهِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

يَوْمَ يُحْمَى عَلَيْهَا فِي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوَى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْ هَذَا مَا كَنَزْتُمْ لأَنفُسِكُمْ فَذُوقُواْ مَا كُنتُمْ تَكْنِزُونَ

Altını ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar için acıklı bir azabı müjdele.  Kıyâmet gününde, biriktirilen o altın ve gümüşler cehennem ateşinde kızdırılıp onların alınları, yanları ve sırtları bunlarla dağlanacak ve onlara: “İşte bunlar, kendiniz için biriktirdiğiniz altın ve gümüşlerdir. Şimdi tadın bakalım o durmadan yığıp biriktirdiğiniz şeylerin cezasını!” denilecek. ”(Tevbe, 9/34-35)

Diğer azaların değil de özellikle alınların, yanların ve sırtların dağlanmasının sebep ve hikmetiyle alakalı şunlar söylenebilir:

Zengin kişi kendisinden zekât isteyen fakiri görünce suratını asar, zekât istemede ısrar ederse ona yanını döner, daha da ısrar ederse çoğunlukla yerinden kalkar, sırtını döner ve fakire hiçbir şey vermez.

Altın ve gümüşü yığan kimsenin mal biriktirmekten maksadı, zenginliği ile üstünlük peşinde koşmak olunca dağlama işi yüzünün en yüksek yeri olan alnına uygulanır. Aynı şekilde bu kişiler mal biriktirirken yanlarının şişmanlamasına sebep olan leziz yiyeceklerle ve sırtına giydiği güzel giysilerle refah içinde olmayı hedeflediklerinden cehennemde de yanları ve sırtları dağlanır.

Peygamberimiz (s.a.s) ise şu uyarıyı yapmaktadır.

     “Zekâtı verilmeyen her altın ve gümüş, kıyamet günü ateşte kızdırılarak plaka haline getirilip sahibinin yanları, alnı ve sırtı bunlarla dağlanır. Bu plakalar soğudukça, süresi elli bin sene olan bir günde kullar arasında hüküm verilinceye kadar sahibine azap için tekrar kızdırılır. Neticede kişi, yolunun ya cennete ya da cehenneme çıktığını görür.” (Müslim, Zekat 24)

Ayetler ve hadisler ışığında gerçekleştirmeye çalıştığımız vaazımızın bu son kısmında konumuzu özetleyerek vaazımızı sonlandırıyoruz.

-Zekât Allah’ın (c.c.) bizlere emrettiği bir ibadettir.

-Zekât İslamın beş esas şartından biridir.

-Zekât malı bereketlendirir.

-Zekât toplumsal problemlerin en aza indirilmesine vesiledir.

-Zekât fakirlerin daha fakir hale gelmemelerini sağlayan önemli bir yardımlaşmadır.

-Zekât verirken incitmemeli, rencide etmemeliyiz.

-Zekât verirken sadece Allah’ın rızasını hedeflemeli, hiç kimsenin tebrikini veya teşekkürünü beklememeliyiz.

-Zekât mutlaka fakire aktarılmalıdır.

-Zekât ana, baba, dede, nine, erkek ve kız evlat, erkek ve kızımızın evlatları (torunlara) verilmez.

NOT: Zekat hesap edilirken her malın üzerinden bir sene geçmesine gerek yoktur. Sene başı ve sonu baz alınır. Sene içerisinde kişinin malının çok azalması veya artması önemli değildir. Zekat vermeye beş gün kala eline yüklü miktarda para geçse dahi onun zekatını vermek gerekir.

Ayrıca aile içerisinde erkek veya hanımın malı ayrı ayrı hesaplanır. İslam da aile içerisinde mal birliği değil de, mal ayrılığı esastır.

NOT: Türkiye Diyanet Vakfımızın zekat hesabına zekatlarınızı gönderebilirsiniz. Bu sayede zekatlarınız Dünyanın dört bir yanında bulunan müslüman kardeşlerimize inşaallah ulaşacaktır. Ayrıca müflülüklerimiz, sizin vereceğiniz zekat ve fitreleri makbuz karşılığında fakirlere ulaştırmaktadır.

Yüce Rabbim bizleri malının zekâtını verenlerden eylesin. Zekât veren mü’minlerin ibadetlerini makbul eylesin. Mallarına bolluk bereket ihsan eylesin. Cimrilik yapıp zekat borcuyla Ahirete gitmekten bizleri muhafaza eylesin. Bu ramazan hürmetine dünyadaki bütün Müslümanların  sıkıntılarını dindirsin. İçinde bulunduğumuz Ramazan günlerini rızasına uygun bir şekilde değerlendirip bayrama affedilmiş bir şekilde kavuşan kullarından eylesin.

VAAZI İNDİR

Hazırlayan: Erenler Uzman Vaizi Veysel BAY

                                     

Facebook Yorumları