menu
MÜ'MİN GÜZELDİR GÜZELİ SEVER
MÜ'MİN GÜZELDİR GÜZELİ SEVER
Haftanın Vaazı.. 12.05.2023 tarihli "Mu'min Güzeldir Güzeli Sever" konulu Haftanın Vaazı sitemize yüklenmiştir.

Mu'min Güzeldir Güzeli Sever

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ

وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَۙ

Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. (Müminün, 3)

İslam, insan hayatını düzenlemek için gönderilmiştir. Bu bakımdan dünya ve ahiret saadetini elde etmek isteyen her Müslüman, yaşayışını, söz ve davranışlarını İslam’a göre düzenlemek mecburiyetindedir. İslam’a göre düzenlenmeyen bir hayatın sonu hüsrandır.

Allah Resulü bir gün on kişilik bir toplulukla beraber oturuyordu. Bu sırada kendisine hurma ağacının tepe kısmındaki tomurcuklardan çıkan ve süte benzeyen hurma özü ikram edildi. Resul-i Ekrem hurma özünün tadına baktıktan sonra etrafındaki topluluğa şöyle der:

    “Bana öyle bir ağaç söyleyin ki o ağaç Müslüman'a benzer, rabbinin izniyle her zaman meyve verir ve yaprakları da hiçbir zaman dökülmez.” Sahabiler doğru cevabı bulamayınca, Allah Resul’ünden sorunun cevabını söylemesini isterler.  Rasulüllah (s),  “Bu, hurma ağacıdır cevabını verir. (Buhârî, Tefsîr, 14/1)

 Allah Resulü “Öyle bir ağaç vardır ki bereketi Müslüman'ın bereketine benzer.” derken aslında ilhamını Kur’an-ı Kerîm'den almaktaydı.

Yüce Allah da Kur’an’da imanı ve imanın sözlü ifadesi olan kelime-i tevhidi güzel bir ağaca, inkârı ve inkârın ifadesi olan kötü sözü ise kötü bir ağaca benzetmiştir: 

Görmedin mi Allah güzel sözü nasıl misal getirdi? Güzel söz, kökü sağlam, dalları göğe yükselen güzel bir ağaca benzer. Bu ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. Kötü söz de gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağaca benzer.” (İbrâhîm, 14/24-26.)

Mümin güzeldir. Çünkü mümin, ne insanları karalayan, ne lânet eden, ne kaba ve kötü sözlü, ne de hayâsız birisidir.” Onun özü de güzeldir sözü de güzeldir.

Mümin, sözleriyle, tavır ve davranışlarıyla, imanı ve ibadetiyle, kısacası tüm hayatıyla bereketli ve faydalı olmayı başaran kişidir. “Faydalı olmak”, mümin için ayırıcı bir vasıftır. Kendisine, ailesine ve topluma faydalı olması bakımından mümini bir aktara benzeten Rasulullah şöyle der:  

Mümin güzel koku satan kimseye benzer. Onunla beraber oturursan sana faydası olur, beraber yürürsen sana faydası olur, beraber iş yaparsan yine sana faydası olur.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebir, XII, 319)

Yine mümin için iyiliğin ve güzelliğin bir hayat tarzı olduğunu şöyle ifade eder: 

“Mümin, bal arısına benzer. Bal arısı gibi hep güzel, temiz, helal şeyler yer. Hep güzel şeyler üretir, hep iyiliklerin peşinden koşar. Hiçbir şeyi ne döker, ne kırar, ne de ifsat eder” (İbn Hanbel, II, 199)

 Ve nihayet Allah Resul’ünün, mümini, “bir iyilik yaptığında sevinen, bir kötülük yaptığında ise üzülen kimse” (Müsned, IV, 399) olarak tanımladığı hatırlanırsa, bir müminin yapacağı en güzel dualardan birinin şu nebevî dua olduğu anlaşılır: 

Allah'ım! Beni, iyilik yaptıkları zaman sevinç duyan, kötülük yaptıkları zaman da bağışlanma dileyen kullarından eyle.”  (İbn Mace, Edeb, 57)

Kıymetli Müslümanlar!

Mümin güzeldir. Onun hayatı da güzeldir. Çünkü Müslüman malayani, işe yaramaz söz ve davranışlardan uzak durur. Zamanını boşa harcamaz. Birilerinin dedikodu yaptığını gördüğünde o sohbete katılmaz ve gerekirse orayı terk eder. Günah ve faydasız olabilecek her türlü eylemden uzak durur. Kimsenin kişiliğiyle, parasıyla, malıyla, makam mevkiiyle uğraşmaz. Hasetlik etmez, iftira atmaktan uzak durur. Kimsenin namusuyla uğraşmaz. İffetiyle, edebiyle her an kendisini gözetleyenin olduğunu bilerek her türlü hareketlerine dikkat eder.

Mümin güzeldir. Çünkü rızkın Allah’tan olduğuna inanır ve helâlinden yer içer. Allah’a tevekkül halindedir. Kanaat sahibidir. Daima şükreder. Musibetlere karşı sabırlıdır yani göğüs gerer. Günahları için devamlı istiğfar ve tövbe eder. İbadetlerinde samimi ve ihlaslıdır. Ölüme hazırlıklıdır. Allah’ın dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilir. Ana-babaya hürmetkârdır. Akrabalarını ihmal etmez. Emanete hıyanet etmez.

Allah’u Teâlâ cemildir. Cemal sahiplerini sever. (Müslim) Yani ahlakıyla ve davranışıyla güzel müminleri sever.

Müslüman, imanın doruğuna ulaşmanın, sadece kendini değil diğer müminleri de düşünmeye bağlı olduğunu bilir. Çünkü bu hususta ölçüyü bizzat âlemlere rahmet peygamberimiz koymuştur:

لَايُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لِأَخ۪يهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِه۪

Sizden biriniz kendisi için ettiğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz. (Buhari, İman 7)

Müslüman güzeldir ama dertlidir. Onun derdi iman ve İslam davasıdır.

Allah yolunda mücadele eden ve bu uğurda kınanmaktan korkmayanların vasıfları şöyledir: 

a) Bunlar Allah’ın sevdiği kullardır. Allah’ın sevgisine mazhar olan kimseler, O’nun yardımına, dolayısıyla başarıya ve kurtuluşa namzettirler. Çalışma, ilerleme ve başarma hususunda Allah’ın yardımı daima onlarla beraberdir.

b) Böyle müminler Allah’ı severler. Allah sevgisi kalplerinde yer etmiştir.

c) Müminlere karşı alçak gönüllü yani şefkatli, merhametli ve naziktirler. 

d) Kâfirlere karşı vakarlıdırlar, tavizsizdirler; maddî menfaatlere kapılmayacak kadar yüksek şahsiyete sahiptirler.

e) Allah yolunda hakkı ve adaleti gerçekleştirmeye gayret ederler; bu uğurda başlarına gelecek her türlü sıkıntıya katlanırlar.

f) Hak yolunda kimsenin kınamasından korkmazlar. Karşılık olarak insanlardan ne bir ödül ne de övgü beklerler; sadece hakkı gerçekleştirmek, bâtılı yok etmek, iyiliği ve güzelliği yaymak, kötülüğü ve çirkinliği önlemek, böylece Allah’ın rızâsını kazanmak için çaba harcarlar. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 295-297)

Mümin hayırlı olan kimsedirPeygamberimiz (s) bu hususta şöyle der: "Ümmetimin en hayırlıları, görüldüklerinde Allah hatırlanan kimselerdir. En şerlileri ise, söz götürüp getiren, birbirini seven insanların arasını açan, suçsuz ve masumlara sıkıntı vermeyi meslek edinen kimselerdir." (Müsned, IV/277)

İbn-i Ömer (r)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (s) şöyle demiştir:

خِيَارُكُمْ مِنْ ذَكَّرَكُمْ بِاللهِ رُؤْيَتُهُ وَزَادَ عِلْمِكُمْ مَنْطِقُهُ وَرَغَّبَكُمْ فِى الْاَخِرَةِ عَمَلُهُ الحكيم

Meclisinde bulunacağınız en hayırlı kimseler, görüldüğünde size Allah'ı hatırlatan, konuşması ilminize bereket katan ve ameli ahirete rağbetinizi artıran sâlihlerdir.”(Ebu Yalâ, Musned, 4, 326 (No:2437))

Başka bir gün ashâb-ı kirâm:

“–Allah’ın velî kulları kimlerdir?” diye sorduklarında, Allah Rasûlü (s):

اَلَّذِينَ اِذَا رُئوُا ذُكِرَ اللّٰهُ عَزَّ وَجَلَّ  “Onlar, yüzlerine bakıldığında Allah Teâlâ’yı hatırlatan kimselerdir!” buyurdu. (İbn-i Mâce, Zühd, 4)

O halde, büyük-küçük, kadın-erkek, genç-ihtiyar herkese tavsiyemiz şudur: Baktığınız zaman size Allah ı hatırlatanlarla arkadaş olun; onlarla dostluk kurun...

Peki, biz Allah ı hatırlatan bir Müslüman mıyız? 

Görüldüğünde Allah’ın hatırlandığı bir insan olmak... ne güzel!

Yüzüne bakıldığında iç huzuru duyulan bir insan olmak... ne güzel!

Oturuşumuzla-kalkışımızla, yememizle-içmemizle, giyinip kuşanmamızla, konuşmamızla, huyumuzla, ortaya koyduğumuz tavırlarımızla, ticaretimizle, Allah’ı hatırlatan Müslüman olmak ilk hedefimiz olmalıdır. 

İnandığımız hakikatleri Müslümana yakışır tavırla temsil edelim. Bizi gören Allah’ı hatırlasın. 

Hedefimiz, İslâm ı en güzel şekilde temsil etmek olsun. O’nu hâl dilimizle anlatacak kıvama erişelim. Bize bakanlar İslâm’ı görsünler. Bizi görenler, bu adam yalancıdır, sahtekârdır, dolandırıcıdır gibi insanın aklına gelen şeyler olmasın.

Çevremize emniyet ve güven telkin edelim ve şu ayeti hiç unutmayalım:

وَمَنْ اَحْسَنُ قَوْلاً مِمَّنْ دَعَٓا اِلَى اللّٰهِ وَعَمِلَ صَالِحاً وَقَالَ اِنَّنٖي مِنَ الْمُسْلِمٖينَ 

“Allah’a çağıran, iyi işler işleyen ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir.” (Fussilet, 33)

Kendimize bir daha soralım: Biz Allah’ı hatırlatan bir Müslüman mıyız? 

Öyle miyiz? 

Bu özellik ve güzellikte olan insanlara o kadar ihtiyacımız var ki...

Değerli Müslümanlar!

Dünya ve ahiret saadetini elde etmek isteyen her Müslüman, yaşayışını, söz ve davranışlarını İslam’a göre düzenlemek mecburiyetindedir. İslam’a göre düzenlenmeyen bir hayatın sonu hüsrandır. 

Müslüman’ı olgunlaştıran ve onu güzel bir insan yapan bazı erdemli davranışlardan bahsedelim:

1. Müslüman yumuşak huyludur.

Allah’ın Hz Musa ile Hz Harun’a olan emri şöyledir:

فَقُولَا لَهُ قَوْلاً لَّيِّناً لَّعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَى  اذْهَبَا إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى 

Firavun’a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.”   (Taha, 43/44)

Demek ki en azgın, en zalim ve en katı insanlara bile yumuşak davranmak, İslami bir görevdir.

Hz Peygamber (s) şöyle buyuruyor:

 “Yumuşak davranamayan kimse, bütün hayırlardan mahrum kalmış sayılır.” (Müslim, Birr 74-76). 

2. Müslüman mütevazıdır.

Gönlünde iman saltanatını kuran her Müslüman tevazu sahibidir. Tevazu, Müslüman’ı yücelten ve onun hayatındaki en güzel huydur.

 Hz Peygamber (s) şöyle buyuruyor:

“Kim Allah rızâsı için bir derece tevâzû gösterirse, bu sebeple Allah onu bir derece yükseltir. Kim de Allah’a karşı bir derece kibirde bulunursa, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltır; bu böyle devam ede ede nihayet onu esfel-i sâfilîne (aşağıların aşağısına) atar.” (İbn-i Mâce, Zühd, 16)

Öyleyse İslam’ı bir hayat nizamı olarak yaşamak isteyen Müslüman’ın özelliği mütevazı olmak olmalıdır. İnsanlara karşı güler yüzlü, tatlı dilli olmak, onlara nazik davranmak Müslüman olmanın gereğidir.

Müslüman o dur ki, zenginleştikçe mütevazı olur. İlmî seviyesi yükseldikçe tevazuu artar. İslam’dan nasibini tam alamayanlar ise, paraları çoğaldıkça kibirleri çoğalır, tahsilleri arttıkça gururları artar, makam ve rütbeleri yükseldikçe böbürlenmeye giderler. Hâlbuki insanlık ufkunda hak ışıkları mütevazılıkla yakılır. Gönüller âlemine tevazu ile girilir. Allah’ın gönderdiği bütün peygamberler tevazu örneği olmuşlardır.

3. Güzel Müslüman Hoşgörülüdür.

Müslüman ailesine, çocuklarına, komşularına, Müslümanlara ve bütün insanlığa karşı hoşgörülü davranandır. 

خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ

(Rasülüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”  (A’raf, 199)

4. Güzel Müslüman Diline Sahiptir.

Müslüman, diline sahip çıkan insandır. Dil, Allah’ın emrettiği şekilde kullanılırsa insanı saadete götürür. Nefsin ve şeytanın arzu ettiği şekilde kullanılırsa felakete götürür. 

Ayete kulak verelim:

وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَOnlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.”  (Mü’minun, 3)

Hz Peygamber (s), Müslüman’ı şöyle tarif eder:

«المسلمُ من سَلِمَ المسلمونُ من لسانهِ ويَدِهِ، والمهاجرُ من هَجَرَ ما نهى اللهُ عنهُ»

"Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kişidir. (Asıl) muhacir de Allah'ın yasakladıklarını terk edendir." (Buhârî, Îmân 4, 5)

Dile sahip olanın anahtarı; az konuşmak, çok dinlemektir. Konuştuğu zaman da hayrı söylemektir. 

5. Güzel Müslüman Öfkesini Yenendir.

Öfke, aklı ve şuuru zayıflatan bir davranıştır. Öfkelenen insan hak ve adaletten ayrılabilir. Kur’an-ı Kerim öfkeyi yenmeyi, olgun müminlerin özellikleri arasında saymıştır:

الَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ

 “O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.”  (Âlî İmran, 134)

6. Müslüman İhlas Sahibidir.

Müslümanın ibadetleri, niyetindeki ihlâsı ölçüsünde huzur verir ve cennet meyveleri haline dönüşür.

إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ فَاعْبُدِ اللَّهَ مُخْلِصاً لَّهُ الدِّينَ

(Rasülüm!) Şüphesiz ki Kitab’ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah’a halis kılarak kulluk et.”  (Zümer, 2)

7. Müslüman Adalet Sahibidir.

Adalet, hak sahibine hakkını vermektir. Adalet, Allah’ın emrettiği, sevdiği ve övdüğü yüce bir vasıftır. Adaletin olmadığı bir yerde, huzur ve saadet aramak mümkün değildir. 

Aile fertleri arasında adaletin gözetilmediği bir evde, huzur ve saadetin olması mümkün müdür? 

Patron, çalıştırdığı işçilerin haklarına riayet etmez; işçi ekmek yediği işin hakkını vermez ise toplumda huzur kalır mı? 

Memur görevini ihmal eder, adamına göre iş yaparsa, esnaf ölçü ve tartısına dikkat etmez, karaborsacılık yaparsa; yazar, kalemini hak ve adalet adına oynatmaz ise böyle bir toplumda adaletin varlığından söz edilebilir mi?

Oysa Allah şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ لِلّهِ شُهَدَاء بِالْقِسْطِ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلاَّ تَعْدِلُواْ اعْدِلُواْ هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış)tır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.”  (Maide, 8) 

8. Müslüman Sorumluluk Sahibidir.

İslam, insan için gelmiştir. İnsana iyiyi, güzeli ve doğruyu göstermek için gönderilmiştir. O, bütün dinler ve sistemler içinde devlet reisinden hizmetliye kadar herkesin sorumluluğunu en ince teferruatına kadar belirleyip ilan eden biricik hayat nizamıdır. 

Hz Peygamber (s) şöyle buyuruyor:

«ما من عبد يَسْتَرْعِيْهِ الله رَعِيَّةً، يموت يوم يموت، وهو غاشٌّ لِرَعِيَّتِهِ؛ إلا حرَّم الله عليه الجنة»

Allah, herhangi bir kulun idaresi altına başkalarını verir de o kimse idaresi altındakilere karşı vazifelerini yapmayıp ihanet ederek ölürse, Allah ona cenneti haram kılar.” (Buhari, 7150)

Herkes yaptığı işinden sorumludur. Gerçek ve güzel Müslüman işinin hakkını verir.

9. Güzel Müslüman Cömerttir.

Olgun Müslüman’ın özelliklerinden biri de cömertliktir. Müslüman cömerttir, muhtaç ve yoksullara yardım elini uzatandır. Yüce Allah bu konuda Kur’an’da şöyle buyuruyor:   

لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ

Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça “iyi” ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.”  (Âlî İmran, 92)

 Hz. Peygamber bu hususta şöyle diyor: “Cömert kimse Allah’a yakın, cennete yakın, insanlara yakın, cehenneme uzaktır. Cimri kimse ise, Allah’a uzak, cennetten uzak, insanlardan uzak, cehenneme yakındır. Allah yanında cömert bir cahil, cimri bir âbidden daha sevgilidir.” (Tirmizî, Birr: 40)

Dolayısıyla;

Hakiki mümin EMNİYET VE GÜVEN veren insanıdır. Ondan hiç kimseye zarar gelmez.

Hakiki mümin başkalarına ACIYAN, MERHAMET EDEN insandır.

Mümin güzeldir. Çünkü kimsesizlerin kimsesidir. Düşkünlerin elinden tutar.

Mümin güzeldir. Çünkü içi dışı birdir. Kimseye kötülük düşünmediği gibi kimseye de kötülük yapmaz. Kimsenin kalbini kırmamaya çalışır. Özü sözü birdir. 

Mümin, ırkçı değildir. Müslümanlar ancak kardeştir ayetini kendine düstur edinir. Ayrımcılık yapmaz. Adam kayırmaya, torpile tevessül etmez. 

وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪ير

Nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir. Ne yaparsanız Allah hakkıyla görendir. (Hadid 4) ayetini bilir. Ona göre hareket eder. İkili oynamaz. Menfaati için farklı gözükmez. Birilerine şirin gözükmek için doğruyu söylemekten kaçınmaz. 

Mümin, bozgunculuk yapmaz. Fesat peşinde koşmaz. 

Mümin güzeldir. Güçlünün yanında değil, haklının yanında yer alır. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan gibidir sözünü kendine şiar edinir. Bunun için emri bil marufta bulunur. Kötülüğün yayılmamasına engel olur.

Müslüman güzeldir. Çünkü kardeşinin ayıbını araştırmaz. Hatta ayıbını görse onu örter. Kötülükleri ifşa edip kötülüklerin toplumda yayılmasına sebep olmaz. Haset etmez. 

Değerli Müslümanlar!

Görüldüğü gibi Müslüman olmak demek tepeden tırnağa ahlaklı güzel bir şahsiyet olmak demektir. İslam’ın esas hedefi de budur; ahlaklı bireylerden oluşan ahlaklı bir toplum; bir ümmet kurmak. 

Bu ümmetin bir parçası olmaktan elbette şeref duyuyoruz. Fakat bu güzel ümmetin bir ferdi olmak için buna layık güzellikte bir ahlaka sahip olmamız gerekir. 

Müslüman, toplumun bir ferdi olarak umursamaz şekilde yaşayamaz. Onun tarafı her daim hakkın ve haklının yanıdır ve böyle de olmalıdır. Hak ve hakikat ise kimsenin tekelinde değildir.

Müslümanlığımızı, ahlakımızı, güzel huylarımızı üç günlük geçici dünya çıkarlarına feda etmeyelim. Güzelliklerimizi korumaya, kötü huylarımızı azaltmaya ve yok etmeye çalışalım. Bilelim ki dünyadaki huzur da ahiretteki huzur da buna bağlı. 

Ziya Paşa ne güzel söylemiş: 

Söyler isen hayır söyle, sözünden ibret alsınlar.

Söylemezsen sükût eyle, seni insan sansınlar. 

Dilimize hâkim olalım. Birbirimize kırıcı olmayalım. Kendimiz, ailemiz ve ülkemiz için dua edelim. Hiç değilse susma erdemini gösterelim. 

Yüce Rabbim, İslam ile şereflendiğimiz gibi son rahmet peygamberinin ahlakıyla ahlaklanmayı da bizlere nasip eylesin. İslam’ı en güzel şekilde temsil etmek ve son nefesimizi Müslüman olarak vermek cümlemize nasip olsun.

VAAZI İNDİR

Hazırlayan: Şaban PEKER  / Uzman Vaiz

Facebook Yorumları