menu
NESLİN KORUNMASI ve AİLE BİLİNCİ
NESLİN KORUNMASI ve AİLE BİLİNCİ
Haftanın vaazı.. 09.05.2025 tarihli; "Neslin Korunması ve Aile Bilinci" konulu Haftanın Vaazı sitemize yüklenmiştir..

Neslin Korunması ve Aile Bilinci

بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ

هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ 

(Bakara 187)

“Onlar (kadınlar) sizin için sizde onlar için birer libassınız”

Kıymetli Müslümanlar!

Hepinizce malumdur ki dünyada her şeyin bir esası, bir temeli olduğu gibi milletleri teşkil eden cemiyetlerin temeli de ailelerdir. Ailenin temeli ise karı ile kocadır.

Nasıl ki bir binanın sağlam olması, temelinin sağlam olmasına bağlı ise milletleri teşkil eden ve cemiyetlerin temeli olan ailelerinde öylece sağlam ve mazbut olması lâzımdır. Ailenin mazbut ve sağlam olması ise aile teşkilatını kuran erken ve kadının islâm ahlakı ve fazileti ile yetiştirilerek mazbut olması lazımdır. Çünkü cemiyete huzur ve sükûn, her türlü emniyet ve sadâkât, saâdet ve fazilet, birlik ve tesânüt aile ocaklarından fışkırarak serpilir.

İşte bundan dolayıdır ki İslam, aile teşkilatına pek büyük ehemmiyet vermiş; insan neslinin temiz olarak yetişmesini, cemiyetin safiyetle devam ve bekasını sağlamak için nikâhı meşru kılmıştır. Aile yuvası kuracak erkek ve kadının, Kur’ân-ı Kerîm’in en mühim ahkâmından olan nikâh merasimini yaparak evlenmelerini ve kurdukları yuvada karşılıklı sevgi ve saygı hisleriyle yaşamalarını; gerek ferdî, gerek ailevî ve gerekse içtimâî vazifelerini bilerek nizam ve intizam içerisinde devam ettirmelerini; birlik bağını koparacak, aile saadetini bozacak ve yuvayı yıkacak her türlü kötü hareketlerden sakınmalarını emretmiştir. 

Bilhassa “sifâh”ı, yani nikâhsız kadın ile erkeğin birleşmesini haram kılarak şiddetle men etmiştir. Bundan gaye, nikâh yolu ile temiz bir nesilden kız ve oğlan çocuğu yetiştirerek dünyanın imar ve nizamını, cemiyet âleminin ilm-i ezelîdeki mukadder olan zamanına kadar devam ve bekasını sağlamaktır. 

Zira her toplumda aile hayatının değeri ve evliliğin fazileti idrak edilmez, meşru yollar terk edilirse; kız ve erkek çocukları İslam ahlâkı ve faziletiyle yetiştirilmezse; insanlar başıboş bir şekilde, nefsânî arzuların peşinde sürüklenerek sefahat âlemlerine dalar ve fuhuş bataklığına saplanırsa, bu durum o toplumda ahlâkî çözülmeyi beraberinde getirir. Neticede insanlar huysuzlaşır, nesiller soysuzlaşır ve sonunda böyle bir toplum, çözülüp dağılmaya ve tarih sahnesinden silinmeye mahkûm olur.

Eşlerimiz bizim için ne ifade etmeli?

Kıymetli kardeşlerim, Rabbimiz Bakara Suresi'nin 187. ayetinde buyuruyor ki: “Onlar (kadınlar) sizin için birer libastır, siz de onlar için birer libassınız."

Ne kadar ince, ne kadar derin bir ifade değil mi? Düşünün ki Allah Teâlâ eşler arasındaki ilişkiyi “libas” yani elbise benzetmesiyle anlatıyor. Peki elbise ne yapar? Bizi örter, korur, sıcak tutar, dış etkilerden muhafaza eder. Aynı zamanda elbise, kişiye ait bir şeydir; onun tenine en yakın olan şeydir. İşte Rabbimiz burada diyor ki, “Eşiniz sizin için işte böyle bir elbisedir, siz de onun için aynısınız.”

Bu demek oluyor ki eşler birbirine sadece bir hayat arkadaşı değil, aynı zamanda bir sığınak, bir örtü, bir güven kaynağıdır. Dış dünyanın zorluklarıyla yorulduğumuzda, kalabalıklar arasında yalnızlaştığımızda, dönebileceğimiz en huzurlu liman evimiz ve eşimiz olmalı. O yüzden evlilik sadece bir akit değil, bir rahmet ve sevgi beraberliğidir. Bir nimeti ilâhiyyedir. Birbirini anlamak, birbirine inanmaktır. Gönül bağı, maddi ve ruhi yakınlıktır. Can ortaklığı ve samimi bir sevgiyle bağlanan bir kalp düğümüdür. Kur’an da zaten bu durumu başka bir ayette

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

 “sizin için eşler yaratıp aranıza sevgi ve merhamet koyması O'nun ayetlerindendir” (Rum 21) diyerek anlatıyor.

Demek ki libas sadece bir örtü değil; aynı zamanda bir tamamlayıcılık, bir yakınlık ve bir emanet anlamı taşıyor. Eşimize bu gözle bakabilirsek, hem ailemiz daha sağlam olur hem de toplum daha sağlıklı bir yapıya kavuşur.

Peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:

إِنَّمَا النِّسَاءُ شِقَاقُ الرِّجَالِ (Tirmizi)

"Kadınlar, erkeklerin Şıkakı (tamamlayıcı parçalarıdır)."

Bu kısa ama hikmet dolu cümlede ne büyük bir anlam gizlidir, “Şikāk” kelimesi Arapçada “bir bütünün iki yarısı” anlamına gelir. Yani kadın da erkek de birbirini tamamlayan iki ayrı parçadır. Ne biri öbüründen üstün, ne de biri öbüründen eksiktir. Tıpkı bir elmanın iki yarısı gibi, tıpkı bir binanın iki temel direği gibi... bir birinden farklılar ama birbirine muhtaçlar ve birlikte anlamlılar…

Yüce dinimiz İslam, kadın ve erkeği birbirine rakip değil, birbirine destek olan iki varlık olarak tanımlar. Bugün ne yazık ki modern çağın rüzgarları, bu dengeyi bozmaya çalışıyor. Kadınla erkeği karşı karşıya getiriyor, aileyi zayıflatıyor. Hâlbuki İslam, aileyi toplumun temeli olarak görür. Bir erkek, hanımına karşı merhametli değilse; bir kadın, eşine karşı vefalı değilse, o evde ne huzur olur, ne güven olur. Aile yıkılırsa toplum yıkılır, toplum yıkılırsa gelecek yıkılır.

İşte bu anlayış bize gösteriyor ki İslam’da kadın, erkeğin gerisinde değil; onunla yan yana, gönül gönüle, hayat mücadelesinde omuz omuza yürüyen bir yoldaştır. Kadın sadece evin süsü değil; ailenin temeli, neslin muhafızı, toplumun asli direğidir. Erkek de sadece geçimi sağlayan biri değil; hanımına kol kanat geren, onun şerefini, izzetini koruyan bir emanettardır. 

Aile; üstünlük yarışı değil, sevgi, merhamet ve anlayışla yürütülen bir ortaklıktır. Her birimiz bu şuuru hayatımıza taşırsak, evlerimiz huzur yuvası olur; huzurlu evlerden de güçlü bir ümmet doğar.

Nesli koruma noktasında sorumluluklarımız nelerdir?

Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُون

"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!" (Tahrîm, 6)

Bu ayet, bizlere açıkça bildiriyor ki; sadece kendi nefsimizi değil, aynı zamanda ailemizi ve özellikle evlatlarımızı da korumakla mükellefiz. Çünkü onlar bizim göz aydınlığımız, geleceğimizin teminatıdır.

Değerli Kardeşlerim,

Bugün elimizde telefonlar, evlerimizde tabletler, çocuklarımızın önünde bilgisayarlar var. Bu araçlar eğer düzgün kullanılmazsa, özellikle sosyal medya mecraları, bir nimetten çıkıp bir felakete dönüşebilir. Maalesef, sosyal medya üzerinden yayılan gayrimeşru ilişkiler, ahlâksız içerikler, sapkın yaşam tarzlarının normalleştirilmesi, şiddet ve isyanı özendiren paylaşımlar, genç zihinleri ve temiz fıtratları ifsat ediyor.

Bir zamanlar aile büyüklerinden öğrenilen değerler, edep ve hayâ duyguları; bugün sosyal medya algoritmalarının gölgesinde yok olmaya yüz tutmuş durumda. Gençler, saatlerce ekran başında ne izlediklerini bilmeden, kimleri takip ettiklerini fark etmeden, kalpleri kirleniyor, ruhları bulanıyor.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki: 

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz."
(Buhârî, Cuma 11) 

Evet kardeşlerim, evladımız da bizim sürümüzdür, sorumluluğumuz altındadırlar. Onları sosyal medyanın karanlık tünellerine terk edemeyiz. İslâm’ın emriyle biz onları korumak zorundayız.

Peki ne yapmalıyız?

Öncelikle kendi farkındalığımızı artırmalıyız. Sosyal medyada neler var, gençler neyle karşılaşıyor bilmeliyiz.

Çocuklarımızla sürekli iletişim hâlinde olmalı, dijital dünyaya değil, kalplerimize bağlanmalarını sağlamalıyız.

Onlara sosyal medya ahlâkını öğretmeli, her gördüklerinin hakikat olmadığını, takip ettikleri kişilerin sorumluluk taşımadığını anlatmalıyız.

Evimize mahremiyeti ve sınırları yeniden hâkim kılmalı, teknoloji kullanımını sınırlı ve denetimli hale getirmeliyiz.

Kendi örnekliğimizi ortaya koymalıyız. Biz ekran karşısında saatlerce oyalanırken çocuğumuza "uzak dur" demek fayda vermez. Evvela biz değişeceğiz ki çocuk da değişsin.

Kıymetli Cemaat! Unutmayalım ki İslam, sadece haramdan korunmayı değil, iffetin, haya duygusunun ve temiz nesillerin inşa edilmesini emreder. Neslimizi korumak; sadece fiziki anlamda değil, ahlâkî, manevî ve zihinsel anlamda da korumaktır. Bu çağda en büyük amacımız; ekranlardan, sosyal medyadan gelen ahlâksızlığa karşı sabır ve bilinçle mücadele etmektir.

İslam’da Eşlerin Birbirlerine Karşı Vazifeleri

  1. Her işe besmele ile başlamak

Her Müslüman erkek ve kadın gerek kendi evlerine ve gerekse başka bir haneye girip çıkarken, herhangi bir şey alıp verirken, herhangi bir iş görürken, elbise vesairesini giyip çıkarırken, kapıyı açıp örterken, yemek pişirip sofrayı tanzim ederken “Eûzu Besmele ile ve edebe riâyet ederek yapmalıdır. 

Peygamberimiz (S.A.V) :

“Allah Teâlâ, bana bildirdiği şeylerden size de bildirmemi ve sizi edeplendirmemi emretti. Evlerinizin kapılarına dikildiğinizde, içeri gireceğiniz vakit Allah’ın ismini anın. Besmele’yi unutmayın ki, habis şeytan menzillerinizden uzaklaşıp geri dönsün. Sizden birinizin önüne bir yiyecek konduğu zaman Allah’ın adını ansın, besmele çeksin ki o habis şeytan rızıklarınızda size ortak olmasın.” (Tirmizi)

Bir başka hadisi şerifte ise şöyle buyurulmaktadır:

ما من أحد يقصد دخول البيت إلا ويتبعه الشيطان فإن دخل البيت فقال بسم الله الرحمن الرحيم يقول الشيطان لا مدخل لهذا البيت 

“Hiç kimse yoktur ki bir eve girmeyi kastettiğinde şeytan ona tabi olmasın. Eğer eve girerken ‘Bismillahirrahmanirrahim’ derse, şeytan şöyle der: ‘Bu eve benim için giriş yok.’” (Kenzu’l-İrfân)

Kıymetli Müslümanlar! Şimdi düşünelim: Bizim evimize misafir getirmek için bile önce kapıyı açar, buyur ederiz. Peki, farkında olmadan şeytanı da misafir etmek ister miyiz? Şeytanı soframıza, odamıza, ailemizin arasına buyur etmek ister miyiz? Elbette istemeyiz. İşte bunun için kapıdan girerken, hatta kapıya yönelirken Besmele çekmek, hem dilimizi hem kalbimizi Allah’ın zikrine bağlar, hem de evimizi manevi olarak korur.

Ayrıca, eve girerken sadece Allah’ın adını anmak yetmez; aynı zamanda niyetimizi de temiz tutmamız gerekir. Eve girerken nasıl bir yüzle giriyoruz? Ailemize bir yük, bir stres mi taşıyoruz, yoksa selamla, güzellikle mi giriyoruz? Besmele sadece bir söz değil, bir bilinçtir. Eve girerken Besmele çek ki, evin bir ibadet mahalli, bir huzur yuvası olsun. Yalnızca maddi kilitlerle, alarmlarla değil, manevi kilitlerle de evini koru. Çünkü şeytan, kapıları zorlayarak değil, gönüllerdeki gaflet kapısını aralayarak içeri sızar.

  1. Güler Yüzle Muamele Etmek

Peygamberimiz (S.A.V) :

إنَّ الرَّجل إِذَا نَظَرَ إِلَىٰ امْرَأَتِهِ وَنَظَرَتْ إِلَيْهِ نَظَرَ اللَّهُ تَعَالَىٰ إِلَيْهِمَا نَظَرَةَ رَحْمَةٍ فَإِذَا أَخَذَ بِكَفِّهَا تَسَاقَطَتْ ذُنُوبُهُمَا مِنْ خِلَالِ أَصَابِعِهِمَا

“Şüphesiz bir erkek hanımına (sevgiyle) baktığında, hanımı da ona baktığında, Allah Teâlâ onlara rahmet nazarıyla bakar. Erkek, eşinin elini tuttuğunda, parmaklarının arasından günahları dökülüp gider.” ( Câmiu’s-Sağîr) buyurmaktadır.

Kardeşlerim!

Bu hadis bize şunu öğretir: Eşler arasındaki bir tebessüm, bir güzel bakış, bir sevgi dolu dokunuş sadece duygusal bir yakınlık değildir. O, Allah’ın rahmetine davettir. Birbirimize merhametle, sevgiyle yaklaştığımız her an Allah’ın rahmetini üzerimize çekeriz.

Maalesef bugün evlilikler birçok yerde sadece yük, sadece sorumluluk gibi algılanıyor. İnsanlar birbirine bakarken şikâyetle, yorgunlukla bakıyor. Oysa Resûlullah’ın tavsiye ettiği evlilik modeli sevgiyi ve şefkati merkezine alır. Bir bakışla bile günahların döküldüğü bir birlikteliği Rabbimiz bize lütfetmiş; biz ise çoğu zaman bunu ihmal ediyoruz.

  1. Eşlerin toplum içerisinde kahkaha ile gülmemesi

Muhterem kardeşlerim! Allah bize eş verdi, çocuk verdi, aile verdi; bunların hepsi bir nimettir, bir emanettir. Elbette aile içinde mutlu anlar yaşanır, birlikte gülünür, sevinilir. Ama dikkat edin, gülmek başkadır, kahkaha ile ölçüsüz gülmek başkadır.

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurur:

كَثْرَةُ ٱلضَّحِكِ تُمِيتُ ٱلْقَلْبَ وَتُورِثُ ٱلْفَقْرَ

“Çok gülmek kalbi öldürür, (yani zikirden gafil eder) ve fakirliği miras bırakır.”(Münavi)

Sen çocuğunun gözünde bir sığınak olmak istersin, değil mi? O zaman kendi vakarını koru. Çok fazla kahkaha, bazen insanın kendini küçültmesine, boş sözlere dalmasına sebep olur. Unutma, senin ölçülü bir gülümsemen bile evine huzur getirir, aşırılığa kaçman ise yersiz gevşekliğe yol açar.

Bizim inancımızda her şeyde ölçü vardır. Gülmek de ölçülü, konuşmak da ölçülü, sevinmek de ölçülü… Ölçüsüzlük kalbi karartır, Allah’ı unutturur. Biz ise, neşemizi bile Allah’ı hatırlayarak yaşarız.

Aşık Kuddûsi bir beytinde ne güzel söylemiş:

“Geçtin mi sırâtı acaba, gülüp oynarsın?
Bu zevk u safâ ile geçen ömre güvenme.”

  1. Babanın kazançlarını helalinden sağlaması, haramdan ve şüpheli işlerden uzak durması

Kıymetli Müslümanlar!

Aile reisi olan erkeğin en önemli vazifelerinden biri, ailesinin ve çocuklarının nafakasını helal yollardan kazanarak temin etmektir. Meşru yollarla ticaret yaparak, alnının teriyle evine ekmek getirmesi gerekir. Böylece ailesini ve çocuklarını helalzâde, güzel ahlâklı, terbiyeli, nezih, doğru ve emin bireyler olarak yetiştirir ve bu sayede manevî mesuliyetten kurtulmuş olur.

Aksi hâlde, yani haram veya şüpheli kazançtan ailesine yedirip içirir, giydirirse; hem dünyada bunun hayrını göremez hem de ahirette ağır bir hesapla karşı karşıya kalır. Unutmamalıdır ki, haram lokma ile beslenen evlât, dünyada hayır getirmeyeceği gibi, ahirette de babasının yakasına yapışır. Ve şöyle diyecektir: “Yâ Rabbi! Bizden hakkımızı al. Bize haram yedirdi, haram giydirdi. Bize öğretmesi gereken şeyleri öğretmeyip cahil bıraktı.”

Kıymetli kardeşlerim! Helâl kazanarak helâl yemenin ahlâk üzerinde büyük tesiri vardır. onun için Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

إِنَّ أَطُيَبَ مَا أَكَلْتُمْ مِن كَسْبِكُمْ وَإِنَّ أَوْلَادَكُمْ مِن كَسْبِكُمْ

“Yediğiniz şeylerin en temizi kendi kazancınızdan hasıl olandır. Şüphe yok ki çocuklarınız sizin kazancınızdandır..” (Buhari, Tirmizi, İbn Mace)

 

Kıymetli Müminler! Aile reisi erkeğin helalinden kazanarak ailesi ve çocuklarına harcadığı paralar aynı zamanda sadaka yerine geçerek ahirette ecir ve mükâfatını göreceğide hadis-i şeriflerde bildirilmiştir.

Bir Hadis-i Şerifte:

نَفَقَةُ الرَّجُلِ عَلَىٰ أَهْلِهِ صَدَقَةٌ

“Bir insanın kendi ehli ve îyâline verdiği nafakası sadaka makamındadır” (Münavi) buyurulmuştur.

Yuvada Mutluluğa Nasıl Erişilir?

Kıymetli Müslümanlar! görülüyor ki, hayat, evlilikle yürür. Ferdin, topluluğun varlığı budur. Bu, tabi fizyolojik bir ihtiyaç, insanın hissi, ruhi, hayal ve hakikatidir. Kalpler bunu söyler, ruhlar bunu ister. Her topluluk varlığını bununla korur. Bunu sağlayan yollara koyulur. Onun için, kıymetli Müslümanlar, evlilik bir nimeti ilahiyedir. Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetidir. Huzur ve saadettir. Birbirini anlamak, birbirine inanmaktır. Bir şehvet ticareti değil, bir can ortaklığıdır. Samimi bir sevgiyle bağlanan bir kalp düğümüdür.

Yuvada erkek ve kadının arasında biraz kıskançlık olmalıdır. Yalnız bu ölçülü olmalı, aşırı olmamalıdır. Aşırı kıskançlıklar inanç, sevgi ve muhabbet bağlarını koparır, saadeti paralar. Yuvada erkek ve kadın birbirinin ayıbını yüzüne vurmamalı, önlemesini bilmeli, hisleri yaralayan hallerde sabırlı, az çok müsâmahakar olmalıdır. Erkekler kusurlarını akıllarıyla, kadınlar kalpleriyle düzeltmelidir.

Yuvada hem erkek hem kadın, evden uzak yerlerde eğlence aramamalı; asıl mutluluğu ve neşeyi yuvalarında, birbirlerinde bulmalıdır. Aile içindeki geçim her zaman ölçülü olmalı, gelir-gider dengesi gözetilmeli ve mutlaka iktisat ve tasarruf prensiplerine uyularak gelirden bir kısmı kenara ayrılmalıdır. Aile, dost ve çevresine karşı el açmaktan, borç aramaktan kaçınmalı, kendi ayakları üzerinde durabilmelidir. Ayrıca aile içindeki neşe, keder, üzüntü ve tartışmalar dışarıya yansıtılmamalı; sır ve mahremiyetleri sadece eşler arasında kalmalıdır.

Yuvada anne ve baba, çocuklarını gözlerinin nuru, gönüllerinin sevinci, evlilik ağacının en güzel meyvesi, cennet kokulu bir reyhan, yuvanın neşeli cıvıltısı, evin bereket ve saadet kaynağı olarak görmelidir.

Rabbim bizlere basîret ve ferâset versin. Evlatlarımızı, eşlerimizi ve neslimizi ifsada uğramış medya içeriklerinden muhafaza etmeyi, onları Kur’ân ahlâkı ile yetiştirmeyi nasip eylesin.

وآخر دعوانا أن الحمد لله رب العالمين

  VAAZI İNDİR 

Hazırlayan: Bilal Yazıcı / Kaynarca Vaizi 

Facebook Yorumları