menu
RAMAZAN AYININ ÖNEMİ ve ORUCUN HİKMETİ
RAMAZAN AYININ ÖNEMİ ve ORUCUN HİKMETİ
Haftanın Vaazı.. "Ramazan Ayının Önemi ve Orucun Hikmeti" konulu 01.04.2022 tarihli Cuma Vaazı sitemize eklenmiştir.

Ramazan Ayının Önemi ve Orucun Hikmeti

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ

Değerli Kardeşlerim.. Bu akşam kılacağımız ilk teravih ve bu gece kalkacağımız ilk sahur ile birlikte özlemle beklediğimiz mübarek Ramazan ayına girmiş ve başlamış olacağız.

Ramazan ayı faziletlerle dolu bir aydır. Ramazan ayının her anının Allah katında ne kadar faziletlerle dolu olduğunu bize Peygamber efendimiz hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle haber vermektedir;

"Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluştur."

Burada bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Zaman açısından günler aynıdır, aralarında bir fark yoktur. Ancak önemli bazı dinî ve millî olayların meydana geldiği zaman dilimleri diğerlerine göre farklıdır. İşte ramazan da böyledir.

Biz müslümanların hayatında Ramazan ayının farklı bir yeri ve önemi vardır. Ramazan ayını bizim için önemli kılan; Kur’an’ın nazil oluşunun yıldönümü olması ve bu sebeple oruçla taçlandırılmış bulunmasından kaynaklanmaktadır.

Kıyamete kadar insanlığa yol göstermek üzere gönderilmiş bulunan Kur’an-ı Kerim, Ramazan ayında indirilmiş ve bu husus yüce kitabımızda şöyle anlatılmıştır;

"(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır."(Bakara, 185)

Demek ki, ramazanı diğer kamerî aylardan üstün kılan özelliklerin başında, insanlık için bir hidâyet rehberi olan Kur’an-ı Kerim’in bu ayda inmeye başlamış olmasıdır. Bunun için Ramazan ayı fazilet bakımından diğer aylardan üstün tutulmuştur.

Ramazan, İslam’ın insanlığa büyük armağanıdır. Ramazan, insanlığın özünü, şuurunu, anlamını ve amacını keşfetme mevsimidir.

İslam, bütün insanlığı kapsayan fıtrat dinidir. İslam, bütün insanlığa açık bir din olarak tevhit hakikatini Allah’ın şerefli varlığı olan insana iletmektedir. Ramazan, insanın en güzel kullukları gerçekleştirdiği bir zaman dilimidir.

Kıymetli Kardeşlerim..

Alemlerin Rabbi Allah Azze ve Celle’nin biz kullarından istediği her şey yine bizim içindir. Son din İslam ile bize gönderilen her şey kendi menfaatimiz içindir.

İslam’ın İnanç, ibadet ve ahlak alanında, bizden yerine getirmemizi istediği her şeyde sayısız hikmetler vardır.

İbadetle geçirilen bir hayat ile Allah’a kulluktan uzak bir hayat arasında birçok farklılıklar vardır.

Kişi ibadetlerini yaptığı, Yaratanın kendisinden istediği şeyleri hayata aktardığı müddetçe dünya ve ahiret huzurunu yakalayacaktır.

Nefsin sakinleşmesi, bedenin dinlenebilmesi, manevi hayatın olgunlaşmasının en güzel yollarından biri Oruçtur.

Oruç, imsak etmek, tutmak, yani nefsi meylettiği şeylerden uzaklaştırmak ve onları yapmamak manasındayken, dini bir terim olarak ta, sadece Allah rızası için imsak vaktinden güneş batıncaya (iftar vaktine) kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak demektir. Akıllı, buluğ çağına erişmiş her Müslüman’ın Ramazan orucunu tutması farzdır.

Nitekim; her sorumlu müslümanın bu farza muhatap olduğunu yüce Allah şöyle haber veriyor;

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi sizlere de farz kılındı. Tâ ki (kötülüklerden) korunasınız. (Bakara 2/183)

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ

Ramazan ayı, öyle bir aydır ki; bu ayda, insanlara doğru yolu gösteren ve doğruyu yanlıştan (hakkı bâtıldan) ayıran açık belgeler (Kur’ân) indirildi.

فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ

Sizden bu ayı idrak eden (ona erişen) onda oruç tutsun.

 وَمَن كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِّنْ أَيَّامٍ أُخَرَ

Hasta veya yolculuk­ta olan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde onları tutsun (onları kaza et­sin).

 يُرِيدُ اللّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ

Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez.

وَلِتُكْمِلُواْ الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُواْ اللّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

(Bu kolaylık) Sayıyı tamam­lamanız ve sizi hidayete (doğru yola) eriştirdiğinden Allah’ı ululamanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.”(Bakara 2/185)

Değerli Kardeşlerim..

Buhârî ve Müslim’in Ebu Hüreyre (r.a.)den naklettiklerine göre; Peygamberimiz (s.a.v.) ;

كُلُّ عَمَلِ ابْنِ آدَمَ يُضَاعَفُ الْحَسَنَةُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا إِلَى سَبْعِمِائَةِ ضِعْفٍ قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ إِلاَّ الصَّوْمَ فَإِنَّهُ لِى

Her iyiliğe karşı, on mislinden yedi yüz misline kadar mükâfat vardır. Ancak oruç (un mükâfatı), bu ölçünün dışındadır çünkü o, benim içindir. Onun mükâfatını ancak ben veririm.” (Buharî, Savm, 2). buyurmuşlardır.

Bu söz; orucun mükâfatının hududu olmadığına, sevabının hesap ve tak­dir hudutlarını aştığına açık olarak delâlet etmektedir. Çünkü oruç, oruçlunun samimiyet ve ihlâsının en büyük delili, sabır ve metanetin en kuvvetli tezahü­rü, göstergesidir. Nitekim Yüce Allah Azze ve Celle:

 إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ

Şüphe yok ki, sabredenlere hesapsız ecir (mükâfaat) verir.”(Zümer 39/10) buyurmuştur.

Yine ;

وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ (Nefsimi kudretinde tutan) Allah’a and olsun ki;

وَلَخُلُوفُ فِيهِ أَطْيَبُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ رِيحِ الْمِسْك oruçlunun (değişen) ağız kokusu, Allah (c.c) katında misk kokusundan daha güzeldir.” (Müslim, Sıyâm, 164.) buyuran Peygamber Efendimiz, Allah’ın rızasını elde etmek niyeti ile aç kalmaktan dolayı ağızda oluşan kötü kokunun bile böylesine güzel bir niyetten kaynaklandığı için Allah katında ayrı bir anlam ifade ettiğini belirtmektedir.

Bunun yanında İslam’ın ağız ve diş temizliğine büyük önem verdiği bilinmektedir. Nitekim, « مِنْ خَيْرِ خِصَالِ الصَّائِمِ السِّوَاكُ » “Oruçlunun iyi davranışlarından birisi, misvak kullanmasıdır.” (İbn Mâce, Sıyâm, 3 17) rivayeti bunu ifade etmektedir.

Değerli Kardeşlerim..

Oruç, kişiye ahlâkî güzellikleri kazandırması bakımından da çok çok önemlidir. Çünkü oruç insana sabrı, takvayı ve şükretmeyi öğretir.

Kişi, bir yandan orucum bozulur endişesi ile nefsinin arzularından sakınırken, öbür yandan da istenilen şekilde oruç tutabilmek için iyi hasletler sergilemeye çalışır. Tuttuğu her oruçta nefsine hâkim olma kabiliyetini geliştirir.

Bu ayda sabır, müminin bütün benliğini kaplar. Geçici bir süre uzak kalınan maddî gıdaların yerini mânevî gıdalar alır. Artık kalp, Allah’ın adı her anıldığında her daim ürpermeye başlar.

Oruç, bir sabır sınavıdır. İnsan oruçlu iken önünde duran yemeğe elini uzatmaz, kötü söz söylemez, kem gözle bakmaz, başına gelen her türlü olumsuzluğu olgunlukla karşılar.

Oruçlu olduğu sürece açlığa, susuzluğa ve her türlü günah ve kötülüğe karşı sabreder. Bundan dolayı da Allah Resûlü;

الصِّيَامُ نِصْفُ الصَّبْرِ “Oruç, sabrın yarısıdır.” (İbn Mâce, Sıyâm, 44.) buyurur.

Hz. Peygamberin ifadesi ile; Allah Teâlâ bu­yuruyor ki: 

يَتْرُكُ طَعَامَهُ وَشَرَابَهُ وَشَهْوَتَهُ مِنْ أَجْلِى ، الصِّيَامُ لِى ، وَأَنَا أَجْزِى بِهِ 

Kulum; Şehvetini (cinsî arzularını), yiyeceğini ve içeceğini benim için terk eder. Oruç yalnız Benim için tutulur. Onun mükâfatını ancak Ben veririm.” (Buhârî, Savm, 2.)

Bu sözler, orucun faziletine, güzel eserlerine, oruçlu için sağladığı iyi ve hayırlı akıbete delâlet eden çok kuvvetli şahitler ve müjdelerdir.

İmam Buhârî’nin, Ebu’z-Zennâd ve’l-A’rac vasıtasıyla Ebu Hüreyre(r.a.)’den rivâyet ettiğine göre Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyurmuşlardır ki:

الصِّيَامُ جُنَّةٌ ، فَلاَ يَرْفُثْ وَلاَ يَجْهَلْ ، وَإِنِ امْرُؤٌ قَاتَلَهُ أَوْ شَاتَمَهُ فَلْيَقُلْ إِنِّى صَائِمٌ . مَرَّتَيْنِ

Oruç (koruyucu bir) kalkandır. İçinizden oruçlu olan kimse saygısızlık yapmasın ve (çirkin lâflar ederek) cehalette bulunmasın. Şayet birisi ona söver veya onunla kavga ederse, (ona uymasın) ve: “Ben oruçluyum, ben oruçluyum” desin”. (Buhari, Savm, 2.)

Zikretmiş olduğum hadisi şerifte peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) orucu kalkana benzetmektedir. Kalkan, nasıl ki savaşta askerleri düşmanın ok ve kılıç darbelerine karşı koruyorsa, oruç da sahibini öyle korur.

Üstelik sadece dışarıdan gelecek saldırılara karşı değil kendi nefsinden, şehevî arzularından, şeytanın vesveselerinden de onu korur.

Bu hassasiyetle oruç tutan kişi dünyada günah ve kötülüklere, ahrette ise cehennem azabına karşı korunmuş olacaktır.

Oruçlu, kalkanı öncelikle kendi elinden ve dilinden sadır olabilecek yanlış tutum ve davranışlara karşı kullanacaktır. Bu nedenle kimseye karşı kaba davranışlarda bulunmayacak, cahil ve zorba tutumlar içine girmeyecektir.

Şayet bir başkası ona sataşır, kavga ve dövüş edecek olursa bu defa da oruç kalkanını ona karşı kullanacaktır. Çünkü böyle davranmak zor olsa da öfkeyi yenmenin ve yanlış yapana iyilikle karşılık vermenin bir şeklidir.

Oruçluya yakışan, aç olmasına rağmen, yüzünden tebessümü eksik etmemektedir. Gönül kırmak, inanan insana, hele oruçlu bir Müslüman’a yakışmaz.

Güler yüz ve tatlı dil, oruç ibadetinin ruhuna verdiği dinginlikle birleşerek insanın ilâhî rahmet esintisine ulaşmasını sağlar.

Bizler nefislerimizi körelterek ruhlarımıza huzur veren ve gönüllerimizde sevgi, merhamet, şefkat duygularını artıran orucun aydınlığını, yaptığımız hatalarla gölgelemekten sakınırsak karşılığını fazlasıyla göreceğizdir inşaallah.

El-Ahnef b. Kays’dan rivâyet edildiğine göre; kendisine dendi ki:

Sen çok ihtiyarsın. Oruç seni zayıflatır. O da cevaben dedi ki:

Ben onu uzun bir sefer için hazırlıyorum. Hak Teâlâ’nın emirlerine itaat etmek için sabretmek, O’nun azabına sabretmekten daha kolaydır.

Orucun Dinî ve Dünyevî Fazilet ve Faydaları:

Değerli Kardeşlerim..

Oruç, İslâm Dininin getirdiği en önemli Dini hükümlerden biridir. Pey­gamberimiz (s.a.v) orucun yüce İslam dininin istinat ettiği, dayandığı, beş esastan biri olduğunu beyan etmiş ve buyurmuşlardır ki:

İslâm Dini, beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah’tan başka ilâh bu­lunmadığına ve Muhammed (a.s.)’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehadet etmek, namaz(ı dosdoğru) kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve kud­reti yetenin Hacc’a gitmesi (Beytullah’ı ziyaret etmesi)’dir. (Buhârî, Îmân, 2)

Kıymetli kardeşlerim..

İslamın beş temel esasından biri olan oruç, insanın takvasını güçlendirir. Takvayı etkin hale getirir.

Bundan dolayı oruç yalnız belirli bir zaman yeme ve içmeden el çekmek değil, aynı zamanda her türlü kötülükten sakınmak için iradenin güçlendirilmesi eğitimidir. Oruç sayesinde bizler, ruhumuzu ve gönlümüzü takva ile koruruz.

Bakınız; oruçla ilgili âyette yer alan, “...lealleküm teşkürûn.” (Umulur ki şükredersiniz.) ifadesiyle de, yüce Allah bizden kendisine karşı şükretmemizi ister. Çünkü oruç ibadetiyle bize sayısız nimetler bahşedilmiştir. Ve bu şükür nimetlerden istifade etmemizin bir karşılığıdır.

Çünkü bizler yaptığımız bütün ibadetleri Allah"ın lütuf ve ihsanı sayesinde yapabilmekteyiz.

Hz. Peygamber,

 مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَ الزُّورِ وَالْعَمَلَ بِهِ فَلَيْسَ لِلَّهِ حَاجَةٌ فِى أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُ وَشَرَابَهُ 

Yalanı ve yalana göre hareket etmeyi terk etmeyenin yemeyi içmeyi bırakmasına Allah"ın ihtiyacı yoktur!” (Buhârî, Savm, 8.) buyurmaktadır.

Oruçlunun yalandan, yalancı şahitlikten, iftiradan, dedikodudan, kötü söz ve davranışlardan uzak durması, orucun en önemli âdâblarındandır. 

Dedikodu, gıybet gibi fiiller, aslında hiçbir zaman Müslüman’a yakışmaz. Çünkü Müslüman, dürüsttür, dosdoğrudur. O, gönül kırmaz, küs durmaz.

Yüce Allah, gıybet etmeyi, insanın ölü kardeşinin etini yemesine benzetir. (Hucurat 48/12)

Gıybet, genel olarak günah olsa da oruçluyken gıybet etmek daha kötüdür. Zira gıybet, orucun bereket ve sevabını siler götürür.

Pek çok âlim gıybetin orucu bozmayacağını kabul etse de İbn Hazm gibi bazı âlimler oruçlunun gıybet etmesi hâlinde orucunun bozulacağını bile söylemişlerdir. (İbn Hazm, Muhallâ, VI, 243.)

Kutlu Nebî"nin,

رُبَّ صَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إِلاَّ الْجُوعُ وَرُبَّ قَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ قِيَامِهِ إِلاَّ السَّهَرُ

Oruç tutan nice kimseler vardır ki oruçtan nasibi sadece aç kalmaktır. Geceyi ibadetle geçiren nice kimseler vardır ki kıyamdan nasibi sadece uykusuz kalmaktır.” (İbn Mâce, Sıyâm, 21.) hadisinde de oruç ibadetinin şekil şartlarının ötesinde, birtakım derunî özelliklerinin olduğu vurgulanmaktadır.

Kulun kemale erip olgunlaşmasına katkı yapan ibadetler, ahlâktan ayrı düşünülemez. Hakkıyla kılınan bir namaz insanı nasıl kötülükten alıkoyarsa hakkıyla tutulan oruç da böyledir. Oruçtan istifade edebilmesi için kişinin sadece midesiyle değil bütün organlarıyla oruç tutması gerekir.

Kıymetli Kardeşlerim..

Oruçlu için müstehap olan hususların başında sahura kalkmak gelir. Sahur yemeği bereketli bir yemektir. Peygamber Efendimiz, Müslümanlar ile Ehl-i kitabın oruçları arasındaki en büyük farkın sahur yemeği olduğunu ifade etmiş, (Müslim, Sıyâm, 46.) az bir şeyle de olsa sahur yemeği yememizi tavsiye etmiştir.

 تَسَحَّرُوا فَإِنَّ فِى السُّحُورِ بَرَكَة “Sahura kalkın. Çünkü sahurda bereket vardır.” (Müslim, Sıyâm, 45.) hadisinde Allah Resûlü sahurun Ramazan gecelerinin bereketli vakitleri olduğuna işaret etmiştir.

Namaz kılmak için ya da Ramazan gecelerindeki sahur yemeklerinin bereketini yakalamak için uyanmak, aslında kulluğa uyanmaktır.

Orucu tüm şartlarına uyarak, müstehap olan uygulamalarıyla tutmak onu daha da güzelleştirecektir.

Böylece sadece oruç tutanların girebilecekleri Reyyân Kapısından geçerek Allah’ın rızasına ve cennetine girenler arasına girmek mümkün olabilecektir. (Tirmizî, Savm, 55.)

Değerli Kardeşlerim..

Oruçludan yapması beklenen güzelliklerden biri de Kur"an’ın indirildiği bu mübarek ayda çokça Kur’an okumaktır.

Bilindiği gibi Hz. Peygamber, Ramazan gün ve gecelerinde bol bol Kur’an okurdu. Genç sahâbî İbn Abbâs, Rahmet Elçisi’nin Ramazan ayında Kur’an ile ilişkisini şöyle tasvir etmektedir:

Allah Resûlü insanların en cömerdi idi. Cömertliğinin zirvesinde olduğu zaman ise Cibrîl ile çokça buluştuğu Ramazan ayı idi. Cibrîl Ramazan’ın her gecesinde Peygamber’le buluşur ve onunla Kur’an’ı karşılıklı okurlardı...” (Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1.) Önce Hz. Peygamber, Cibrîl’e okurdu, buna “arz” denirdi. Sonra aynı âyetleri bu defa Cibrîl okurdu ki buna “mukâbele” denirdi. (Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, VII, 316.)

İşte Cibrîl-i Emin‘in Allah Resûlü ile yapageldiği Ramazan mukabeleleri asırlardır geleneksel bir şekilde hemen hemen bütün camilerde tatlı bir yadigâr olarak devam etmiş ve âdeta orucun, Ramazan’ın ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir.

Kur’an okumanın yanı sıra iftar ve sahur yemeklerinde dua etmek de orucun âdâbındandır. Allah Resûlü Ramazan ayları dışında da sofrada dua ederdi.

Peygamber Efendimiz, yemek yediği zaman;

الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِى أَطْعَمَنَا وَسَقَانَا وَجَعَلَنَا مُسْلِمِينَ “Bizi yediren, içiren ve bizi Müslüman yapan Allah"a hamdolsun.” (Ebû Dâvûd, Et’ıme, 52)

 الْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيرًا طَيِّبًا مُبَارَكًا فِيهِ غَيْرَ مَكْفِىٍّ وَلاَ مُوَدَّعٍ وَلاَ مُسْتَغْنًى عَنْهُ رَبُّنَا   “Güzellikle ve bereket dilekleriyle dolu, ama bir o kadar yetersiz olan ve dilimizden düşürmediğimiz, vazgeçemediğimiz tüm övgülerle sana çokça hamd ediyoruz ey Rabbimiz!” (Ebû Dâvûd, Et’ıme, 52: ) diyerek Allah’a olan şükrünü ifade ederdi.

Peygamber Efendimiz orucunu açtığı zaman, “Susuzluk gitti, damarlar suya kavuştu. İnşallah orucun ecri de hâsıl oldu.” (Ebû Dâvûd, Sıyam,22.) şeklinde.. veya;

اللَّهُمَّ لَكَ صُمْتُ وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْتُ “Ey Allah"ım! Senin rızan için oruç tuttum. Senin rızkınla orucumu açtım.” (Ebû Dâvûd, Sıyâm, 22.) diyerek orucunu açardı.

Yemek yedikten sonra da, “Oruçlular yanınızda iftar etsin, iyiler yemeğinizden yesin, melekler size dua etsin.”( Ebû Dâvûd, Et’ıme, 54.) diye dua ederdi.

Hz. Peygamber ayrıca adaletli yönetici, iftar etmek üzere olan oruçlu ve mazlum kişinin duasının geri çevrilmeyeceğini (Tirmizî, Sıfatü’l-cennet, 2.) söyleyerek iftarda dua etmeye teşvik ederdi.

Değerli Kardeşlerim..

Ramazanda iftar yemekleri vermek, Rezzâk olan Rabbimizin bize verdiği rızıkları kardeşlerimizle paylaşmak, Halil İbrâhim bereketini umduğumuz sofralarda buluşmak bize mânevî ecirler kazandırır.

Bazen bir tek hurma bile cennete vesile olur. Âişe validemiz anlatıyor: “Yoksul bir kadın, iki kızını yüklenmiş kapıma geldi. Ben de kendisine üç kuru hurma verdim.

Yoksul kadın, kızlarının her birine birer hurma verdi. Yemek için bir hurma da ağzına attı. Derken kızları annelerinin ağzındaki hurmayı da yemek istediler. Kadın yemek istediği hurmayı hemen ikisinin arasında pay etti. Onun bu hâli benim pek hoşuma gitti. Allah Resûlü’ne kadının bu davranışından bahsettim. Efendimiz buyurdular ki: "Bu hurma hatırına Allah ona cenneti vacip kılmıştır. Veya bu hurma hatırına onu cehennemden azat etmiştir.” (Müslim, Birr, 148.)

İftar sofralarına mümkün mertebe yoksulların davet edilmesi bir tarağın dişleri gibi birbirine eşit olan insanların (Kudâî, Müsnedü’ş-şihâb, 1/145.) aynı sofra etrafında buluşmasını sağlar.

Allah Resûlü; مَنْ فَطَّرَ صَائِمًا كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِهِ غَيْرَ أَنَّهُ لاَ يَنْقُصُ مِنْ أَجْرِ الصَّائِمِ شَيْئًا 

Bir oruçluya iftar veren, o kişinin sevabı kadar sevap elde eder. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî, Savm, 82.) buyurarak iftar davetlerini teşvik etmiştir.

Yemeklerde israfa kaçılmaması ve sünnete uygun davranılması gerekir. Allah Resûlü, misafiri olduğu ev sahibine kendisi dua ettiği gibi ashâbına da dua etmelerini tavsiye etmiştir. (Ebû Dâvûd, Et’ıme, 54.)

Oruçtan nasibi aç kalmaktan öteye geçmeyen kimselerin durumuna düşmemek için gözler, kulaklar, eller, ayaklar, kalp ve ağız, mideyle beraber oruç tutmalıdır. Allah Resûlü"nün uyarıları oruç tutarken de rehberimiz olmalıdır.

Değerli Kardeşlerim.. Vaazımızı toparlayacak olursak..

Hepimiz biliyor ve inanıyoruz ki, On bir ayın sultanı Ramazanın manevi hayatımızda özel bir yeri vardır.

Zira Ramazan, oruç ve Kur’ân ayıdır. Ramazan sabır, şükür, tövbe ve tefekkür ayıdır.

Ramazan, bin aydan daha hayırlı Kadir gecesini içinde saklayan en şerefli aydır.

Ramazan ibadettir, berekettir, mağfirettir. Ramazan taattir, hayır ve hasenattır.

Peygamber Efendimizin bildirdiğine göre, Ramazan ayının ilk gecesi olunca, bir melek şöyle seslenir: “Ey iyilik isteyen! İbadete ve kulluğa gel! Ey kötülük isteyen! Günahlarından vazgeç!” (Tirmizî, Savm,1; İbn Mâce, Sıyâm, 2.)

Kardeşlerim!

Ramazan, oruç ile anlam bulur. Oruçlarımız her şeyden önce bir sabır, irade ve merhamet eğitimidir. Bizi iştah ve hevesin, gayri meşru istek ve arzuların esiri olmaktan koruyan birer kalkandır.

Ey iman edenler! Kötülüklerden sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.”( Bakara, 2/183.) âyeti, orucun gayesinin her türlü kötülükten ve günahtan uzak durmak olduğuna işaret eder.

Nitekim Allah Resûlü (s.a.s) : “Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Ona birisi sataşır veya söverse, ‘Ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin.” buyurmaktadır. ( Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 29.)

Ramazan, hayat kitabımız Kur’ân’ın indirilmeye başlandığı aydır. Kur’ân, Kelâmullâh’dır, Kitâbullâh’dır. Allah’a ait olduğu için, “Sözlerin en güzeli”dir. (Zümer, 39/23.)

Peygamberimizin ifadesiyle, “Sözlerin en doğrusu, Allah’ın kelâmı; hâl ve tavrın en güzeli ise Muhammed’in hâl ve tavrıdır.” (Nesâî, Îdeyn, 22.)

Kur’ân-ı Kerîm kıyamete kadar her çağda ve her coğrafyada insanlara en doğru yolu gösteren rehberdir. Kur’ân ruhlara şifa, kalplere rahmettir. Kur’ân, bize Rabbimizi tanıtır, sorumluluğumuzu bildirir, ahireti hatırlatır. İnsan olmanın anlamını ve insanca yaşamanın sırlarını öğretir.

Ve şunu unutmayalım kıymetli kardeşlerim.. Ramazan ayı için on bir ayın sultanı dememizdeki asıl hikmet Kur’an-ı Kerimin içinde indirildiği ay olmasıdır. Bu ayda indirilmeye başlamasıyla bu aya verilen kıymet artmış ve bu ayda müminler için oruç emredilmiştir.

Nasıl ki Kur’an, bir ayı onbir ayın sultanı yapıyor ise, nasıl ki Kur’an bir geceyi Kadir gecesi olarak bin aydan daha hayırlı yapıyor ise, gönlümüze, benliğimize, hayatımızın her alanına aktardığımız Kur’an bizleri de öyle bir ulvi mertebeye ulaştıracaktır inşallah.

Değerli Kardeşlerim..

Ramazan kardeşlik, dayanışma ve paylaşma ayıdır. Geçici olarak yeme-içmeden uzak kaldığımızda, yoksulun halini anlar, nimetlerin kadrini bilir ve Rezzâk olan Allah’a hakkıyla şükretmemiz gerektiğinin farkına varırız.

Ramazan aynı zamanda kötü alışkanlıklara son verme, iyiden, güzelden yana yeni sayfalar açma fırsatıdır. Ramazan sayesinde hayırlı işlerde yarışır, iyiliğe yatırım yapar, kötü sözden ve amelden uzak dururuz.

Birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularımızı gönülden hissederiz. Aramızdaki sevgi ve saygı bağları güçlenir.

Bu ayda yapılan ibadetlerin, iyiliklerin, hayırların sevapları ve mükâfatları diğer aylara nazaran daha fazladır.

Öyleyse geliniz kıymetli kardeşlerim.. Dilimizi, kalbimizi, tefekkür dünyamızı ve bütün hayatımızı Ramazanın ve orucun getirdiği güzelliklerle buluşturalım.

Kur’ân-ı Kerimi okumaya ve anlamaya her zamankinden daha fazla vakit ayıralım.

Yıpranan gönül ve zihin dünyamızı Kur’ân’ın nuruyla tamir edelim.

Oruçlarımızı şuurla tutalım. Yalnız midemize değil dilimize, elimize, gözümüze, gönlümüze velhasıl bütün uzuvlarımıza bizleri tüm kötülüklerden koruyan bir oruç tutturalım.

Rabbim; Feyzinden, bereketinden, rahmetinden istifade edebildiğimiz bir Ramazan geçirebilmeyi hepimize nasip eylesin..

Cumamız mübarek olsun..

VAAZI İNDİR

Ahmet KOÇ / Sakarya İl Vaizi

Facebook Yorumları