menu
ŞEYTANIN TELKİNİ; VESVESE
ŞEYTANIN TELKİNİ; VESVESE
Haftanın Vaazı.. "Şeytanın Telkini; Vesvese" konulu 11.06.2021 tarihli Cuma vaazı sitemize eklenmiştir.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ مَلِكِ النَّاسِ إِلَهِ النَّاسِ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ

De ki: Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlâh’ına sığınırım. (Nas 1-6)

VESVESE

Bütün varlıklar içerisinde en şerefli ve en güzel şekilde yaratılan insan, maddî ve manevi duygularla donatılmış, dünyadaki bütün yaratıklar doğrudan ya da dolaylı olarak onun hizmetine verilmiş, hangisinin daha iyi işler yapacağı denenmek için de bu dünyaya gönderilmiştir.

İnsanın bu güzelliğine ve mükemmelliğine rağmen yaratılışında ümit, korku, kuruntu, haset, cimrilik, nankörlük, öfke, nefsin aşırı istekleri, mala düşkünlük, dünya sevgisi gibi birçok psikolojik zaaflarının olduğu da bir gerçektir. İnsanda bulunan bu zaaflardan birisi de şeytanın vesveselerine maruz kalmasıdır. Bu da insanları, özellikle inançlı olanları, inançlarına ve ibadetlerine zarar vermesi endişesinden dolayı, daha çok rahatsız etmektedir.

Vesvesenin Tarifi:

Vesvese, kelime olarak; saptırmak kastı ile söylenilen gizli söz, nefiste meydana gelen hâtıra (düşünce), kötü hâtıra, içi rahat etmeme, kuruntu, şüphe, tereddüt, hışırtı, fısıltı gibi gizli ses mânialarına gelmektedir.

Kavram olarak da vesvese: “Nefsin ve şeytanın aslı olmayan, kendisinde bir fayda ve hayır bulunmayan şeyi konuştuğu, insanın gönlüne ilkâ ettiği sözdür.” Gönle sözü gizlice ilkâ etmeye de “vesvese vermek” denmektedir.

Allah Teâ’la şöyle buyurmaktadır:

اِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ﴿٩٩﴾ اِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِه۪ مُشْرِكُونَ۟ ﴿١٠٠﴾

Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı gücü yoktur. Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir. (Nahl Suresi, 99-100)

Rasulullah şöyle buyurmuştur: 

إِنَّ الشَّيْطَانَ يَجْرِى مِنَ الْإِنْسَانِ مَجْرَى الدَّمِ.”

Şeytan, kanın dolaştığı gibi insanın içinde dolaşır.” Müslim, Selâm, 23: Buhârî, Bed'ü'l-halk, 11

Kalp iman ile dolu olduğu zaman, şeytan oraya hücum eder, vesvese verir. Değer verdiğin şeyler hakkında vesvese kalbe gelir. Dine, imana, Kur’an’a değer veriyorsun ki kalbine vesvese geliyor. Müminin kalbi gelen vesveseden rahatsız olur.

Allah’u Teala şöyle buyurmuştur.

إِنَّمَا النَّجْوَى مِنَ الشَّيْطَانِ لِيَحْزُنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَلَيْسَ بِضَارِّهِمْ شَيْئًا إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

O kötü fısıltılar iman edenleri üzmek için ancak şeytandan kaynaklanmaktadır. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça, mü'minlere hiçbir zarar verebilecek değildir. Öyle ise mü'minler ancak Allah'a tevekkül etsinler. Mücadele 10.

Rasulullah buyurdu ki:

 “إِنَّ لِلشَّيْطَانِ لَمَّةً بِابْنِ آدَمَ وَلِلْمَلَكِ لَمَّةً فَأَمَّا لَمَّةُ الشَّيْطَانِ فَإِيعَادٌ بِالشَّرِّ وَتَكْذِيبٌ بِالْحَقِّ وَأَمَّا لَمَّةُ الْمَلَكِ فَإِيعَادٌ بِالْخَيْرِ وَتَصْدِيقٌ بِالْحَقِّ فَمَنْ وَجَدَ ذَلِكَ فَلْيَعْلَمْ أَنَّهُ مِنَ اللَّهِ فَلْيَحْمَدِ اللَّهَ وَمَنْ وَجَدَ الْأُخْرَى فَلْيَتَعَوَّذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ [الرَّجِيمِ].”

Âdemoğluna şeytan da melek de yaklaşır. Şeytanın yaklaşması, kötülüğe yönlendirmek ve hakkı yalanlatmak şeklindedir. Meleğin yaklaşması ise iyiliğe yönlendirmek ve hakkı doğrulatmak şeklindedir. Kim böyle (meleğin telkinini) hissederse bunun Allah'tan olduğunu bilsin ve Allah'a hamdetsin. Kim de diğerini (şeytanın vesvesesini) hissederse, taşlanmış ve kovulmuş şeytandan Allah'a sığınsın.” Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, 2

Peygamberimiz
الشَّيْطَانُ جَائِمٌ عَلَى قَلْبِ ابْنِ آدَمَ. فَإذَا ذَكَرَ اللَّهَ تَعَالَى خَنَسَ، وَإذَا غَفَلَ وَسْوَسَ

"Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah'ı zikredince siner, çekilir, gaflet etse vesvese verir." buyurmuştur. Buhari.

Kur’ân-ı Kerim’de vesveseden bahsedilir ve “vesvese” kelimesi türevleriyle birlikte beş yerde geçer.

قَالَ فَبِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَق۪يمَۙ ﴿١٦﴾ ثُمَّ لَاٰتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ اَيْد۪يهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ اَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَٓائِلِهِمْۜ وَلَا تَجِدُ اَكْثَرَهُمْ شَاكِر۪ينَ ﴿١٧﴾

Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım." "Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın." A’raf 16-17

Her şeyin meydana gelmesinde bir sebep olduğu gibi vesvesenin sebebi de şeytandır. Şeytanın birçok telkinleri vardır. Bu telkinlerden en çok vukua gelenlerden bazıları; iman esasları, temizlik, ibadet, helal şeylerden kaçınılması, haramların işlenmesi vs. konulardaki telkinlerdir. Vesvese, kişinin daha çok hassas olduğu konulardan gelir. Bunun için gelen takıntılara, vesveselere takılmamak gerekir. Yoksa takılır kalırsan; içinden çıkamazsın.

Allah Teâ’la şöyle buyurmaktadır:

يَا بَنِي آدَمَ لاَ يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ الْجَنَّةِ يَنزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَا إِنَّهُ يَرَاكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُ مِنْ حَيْثُ لاَ تَرَوْنَهُمْ إِنَّا جَعَلْنَا الشَّيَاطِينَ أَوْلِيَاء لِلَّذِينَ لاَ يُؤْمِنُونَ

Ey Ademoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır. A’raf 27.

Şeytan insana ne verir, neyi telkin eder, neyi fısıldar, neyi yapmamızı ister? En başta şerri, kötülüğü, günahı, haramı; daha açıkçası Allah’ın yasakladığı şeyleri yapmamızı ister. Bütün bu yanlışları vesvese vererek telkin eder. Bunun aksi yönde de vesvese verir. Vesveseli adam der; “sen şöyle iyisin, böyle iyisin. Şöyle sünnetlerine, adaplarına riayet ederek, günahlardan kaçınarak işini mükemmel yapıyorsun. Başkalarına bak. Onlar şöyle böyle haram işliyorlar. Ya da sana sünnetleri daha önemli gösterip farzları terk ettirmene sebep de olabilir. Günaha giriyorlar. Böylece insanı ucbe, gurura, kibre sevk eder. Bu durumda hemen Allah’a sığınmalı, tevbe istiğfar etmelidir.

اسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ الشَّيْطَانُ فَأَنسَاهُمْ ذِكْرَ اللَّهِ أُوْلَئِكَ حِزْبُ الشَّيْطَانِ أَلَا إِنَّ حِزْبَ الشَّيْطَانِ هُمُ الْخَاسِرُونَ

Şeytan onları hakimiyeti altına alıp kendilerine Allah'ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, şeytanın tarafında olanlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Mücadele 19.

Şeytan hangi yolu kullanarak vesvese verir yahut vesveseyi nasıl verir?

Cevabı, Nas Suresinden buluyoruz. 4. ve 5. âyette “İnsanların kalbine kötülük fısıldayan sinsi vesvesecinin şerrinden (Allah’a sığınırım).”

Demek ki, şeytan sinsi bir şekilde, fark ettirmeden insanın kalbine kötülükleri, yanlışları; insanın zararına olan şeyleri fısıldıyor. Sinsice yaptığı için, insan, şeytandan gelen bu vesveseleri kendinden biliyor, sahipleniyor, benimsiyor.

Vesvese, kişinin kendi iç dünyası ile kavgalı olmasıdır. İç dünyası ile kavgalı olan, dış dünyasında huzur bulması zordur. İnsanın irade zafiyetinden dolayı, şeytan tarafından insanın içine sokulan takıntılar, kuruntulardır.

Resûl-i Ekrem'in hadislerinde de ifade ettiği gibi, insan, pratiğe aksetmedikçe nefsinden geçirdiği kötü düşünce ve vesveselerden sorumlu değildir.

 إِنَّ اللَّهَ تَجَاوَزَ عَنْ أُمَّتِى مَا حَدَّثَتْ بِهِ أَنْفُسَهَا ، مَا لَمْ تَعْمَلْ أَوْ تَتَكَلَّمْ

Allah ümmetimden onu yapmadığı veya konuşmadığı sürece kendi içinden geçirdiği şeylerden sorumlu tutmayacaktır.” Buhari, Talak, 11.

Ne kadar yanlışlar, hatalar, günah çeşitleri, haramlar, maddi ve manevi hayatımıza ne kadar zararlı şeyler varsa, şeytan bütün bunları gizli, sinsi ve fark ettirmeden insanın kalbine sokmaya çalışır.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

Allâh’a hamdolsun ki şeytan size vesveseden başka bir yolla zarar verememiştir.” (Müsned, I, 340)

Allâh’a hamdolsun ki (O) şeytanın tuzağını vesveseye çevirdi.” (Müsned, I, 235; Ebû Dâvûd, Edeb, 109)

فَسَأَلُوهُ: إِنَّا نَجِدُ فِي أَنْفُسِنَا مَا يَتَعَاظَمُ أَحَدُنَا أَنْ يَتَكَلَّمَ بِهِ، قَالَ: «ذَاكَ صَرِيحُ الْإِيمَانِ»،

Bir gün sahâbe-i kirâmdan biri, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelip:

-Yâ Rasûlallah, vesveseye müptelâyım!” diye endişesini bildirdi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona:

-Endişe edilecek bir şey yok; o îmânın ta kendisidir.” buyurdular. (Müslim, Îman 211; Müsned, 2/456; 6/106)

İÇERİDEKİ İŞBİRLİKÇİ: NEFS…

Ham nefs de insanın rûhânî ve kalbî istikametinin tam zıddı, nefsânî ve şehevânî bir istikameti telkin eder. İstikbaldeki ebedî saâdet yerine; peşin, fânî ve değersiz şeylerin peşine düşer. Bu sebeple; nefsini tezkiye etmeyen kulun, şeytanın vesveselerinden kurtulmasına imkân yoktur.

Vesvese, kişinin hassas olduğu konulardan gelir. İnsanın ilgi alanına giren, insanla alakalı neler varsa, temizlik gibi, ibadetlerdeki gibi; şeytan her konuda, her hususta, her meselede vesvese verir, o konularda insanı yanıltır, saptırır ve kandırmaya, aldatmaya, yanlış yola yönlendirmeye, etkisi altına almaya çalışır. İnsanın açıklarını yakalayarak kafasını karıştırmaya, aklını çelmeye, kalbini bozmaya, hayalini ifsat etmeye gayret eder. Vesvese arılar gibidir. Uğraştıkça saldırırlar.

إِنَّمَا يَأْمُرُكُمْ بِالسُّوءِ وَالْفَحْشَاء وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ

O, size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. Bakara 169

Yahyâ bin Muâz -rahmetullâhi aleyh; nefs ve şeytanın iş birliğine de dikkat çekerek şöyle der:

Şeytanın meşguliyeti yok, biz ise meşgulüz; işimiz-gücümüz var. O bizi görüyor, biz ise onu göremiyoruz. Biz unutuyoruz, o ise vazifesini hiç unutmuyor. Ayrıca büyük düşmanımız olan nefis de şeytanın lehine çalışmaktadır.” Bunun için şeytan, dört rekâtlı namazda kırk türlü film gösterir bize.

İman derecesi arttıkça, şeytanın vesvesesi çoğalır. İnsanın hâlet-i rûhiyesi değişir. Bazen iradesini ele alarak, şeytan ve nefse karşı kuvvet bulur. Böyle zamanlarda şeytan hemen saklanır. İnsanın zayıf ânını beklemek üzere geri çekilir. Hiçbir zaman vazgeçmez. Fırsatını bulduğu anda muhatabının zaaflarına göre; ya makam-mevkî ile ya para ve maddiyatla yahut da şehavani duygularla kandırır.

وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الأَمْرُ إِنَّ اللّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدتُّكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيْكُم مِّن سُلْطَانٍ إِلاَّ أَن دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِي فَلاَ تَلُومُونِي وَلُومُواْ أَنفُسَكُم مَّا أَنَاْ بِمُصْرِخِكُمْ وَمَا أَنتُمْ بِمُصْرِخِيَّ إِنِّي كَفَرْتُ بِمَآ أَشْرَكْتُمُونِ مِن قَبْلُ إِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

İş bitirilince şeytan da diyecek ki: "Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah'a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır." İbrahim 22.

Şu unutulmamalıdır ki, seni rahatsız eden düşünceler vesvesedir ve sana ait değildir. Sahabeler bile vesveseden şikayet etmişken biz kendimizi vesvese illetinden nasıl uzak tutacağız. Çaresi önemsememektir. Nasıl ki Tv’deki ekranındaki sahneleri seyrederken, sana etki etmiyor. Çünkü biliyorsun ki ekrandaki görüntülerin sana herhangi bir zararı yoktur. Vesvese de böyledir. Ekrandaki film gibidir. Ve bize zararı yoktur. Görmemezlikten gelip kendi işimize bakacağız. Ya da rüyada görülenlerin rüya olduğunu bilip aldırış etmediğin gibi vesvesenin de vesvese olduğunu bilip aldırış etmeyeceksin.

Bir an geliyor, içinde çıkılamayacak hal alıyor. Bir meselede vesveseye kapılınca, diğer konular da onun peşinde sıralanıyor. Sonunda bir sarmala giriyor, bocalayıp duruyor, çıksa çıkamıyor, vazgeçmeye çalışsa vazgeçemiyor. Zaman içinde bu hal hastalık haline geliyor. Her gelen vesveseye itibar edersen yorulursun, ezilirsin, bitkin düşersin.

Rasulullah buyurdu ki:

إِنَّ اللَّهَ تَجَاوَزَ لِي عَنْ أُمَّتِي مَا وَسْوَسَتْ بِهِ صُدُورُهَا، مَا لَمْ تَعْمَلْ أَوْ تَكَلَّمْ

Şüphesiz Yüce Allah, ümmetimden olan kişilerin kalbinden geçirdikleri şeyleri, söylemedikleri ve işlemedikleri takdirde affeder; günah olarak saymaz. Müslim.

İbadetlerde vesvese;

Özellikle namazda vesveseye kapılınca, namazı kılmakla bitiremiyor, sürekli namaz kılmaya çalışıyor. Namazda iken aklına bir şeyler geliyor, birtakım kötü, çirkin ve müstehcen şeyleri hayal ediyor. Bu esnada şeytan bu vesvesesini işletiyor, büyütüyor, şişiriyor. Böylece namazdan zevk almamaya başlıyor, namaz kılmak bir işkence halini alıyor. Sonunda da, “Ben iyi bir insan, sağlam bir Müslüman, hakiki bir mü’min olsam aklıma böyle çirkin, edepsiz düşünceler gelmezdi” demeye başlıyor, netice olarak namazdan soğuyor ve zaman içinde namazı niyazı bırakıyor. Böylece tam olarak şeytanın tuzağına düşüyor.

Rasulullah buyurdu ki:

إِذَا نُودِيَ لِلصَّلاَةِ أَدْبَرَ الشَّيْطَانُ، وَلَهُ ضُرَاطٌ، حَتَّى لَا يَسْمَعَ التَّأْذِينَ، فَإِذَا قَضَى النِّدَاءَ أَقْبَلَ، حَتَّى إِذَا ثُوِّبَ بِالصَّلاَةِ أَدْبَرَ

"Namaz için ezan okunduğu zaman şeytan oradan sesli sesli yellenerek uzaklaşır, ezanı duyamayacağı yere kadar kaçar. Ezan bitince geri gelir. İkamete başlanınca yine uzaklaşır,

حَتَّى إِذَا قَضَى التَّثْوِيبَ أَقْبَلَ، حَتَّى يَخْطِرَ بَيْنَ الْمَرْءِ وَنَفْسِهِ، يَقُولُ: اُذْكُرْ كَذَا، اُذْكُرْ كَذَا، لِمَا لَمْ يَكُنْ يَذْكُرُ حَتَّى يَظَلَّ الرَّجُلُ لَا يَدْرِي كَمْ صَلَّى

ikamet bitince geri dönüp kişi ile kalbinin arasına girer ve şunu hatırla, bunun düşün diye aklında daha önce hiç olmayan şeylerle vesvese verir. Öyle ki (buna kapılan) kişi kaç rekat kıldığını bilemeyecek hale gelir." Buhari.

Biriniz namazını dört rekât mı yoksa üç rekât mı kıldığında şüpheye düşerse, şüpheyi atsın ve yakînen (çok iyi) bildiğine göre davranıp namazını tamamlasın. İki secde yapsın. Eğer beş kılmış ise bu secdeler namazına şefaatçi olur. Eğer namazını tam kılmış ise, bu secdeler şeytanın uzaklaştırılmasına vesîle olur.” (Buhârî, Sehv, 6-7)

Şeytan, namaz kılan adama kılma demez. Hep sonra yaparsın diyerek namazı geciktirmesine ve unutmasına vesile olur. Bunu başaramayınca; kul, namazda Allah’ın huzuruna durdu mu, şeytan kızıyor, kıskanıyor. Ona hemen vesvese vermeye başlıyor. Şeytanın işi sana mükâfat kazandıracak işleri yaptırmamaktır. Namazda vesvese geldiğinde içinden bu şeytandandır, bana vesvese vermeye çalışıyor de. İşine bak.

Abdest ve gusül vesvesesi ;

Böyle bir vesveseye düşen insana abdest bir yük, bir dert haline geliyor. Abdest azalarında kuru yerler kalmış düşünerek sürekli abdest alıyor, musluğun başından ayrılamıyor, öyle ki eli ayağı morarıyor, buz kesiyor.

إِنَّ لِلْوُضُوءِ شَيْطَانًا يُقَالَ لَهُ: وَلَهَانُ، فَاتَّقُوا وَسْوَاسَ الْمَاء

"Abdest (sırasın)da vesvese veren bir şeytan vardır. Adı da el-Velehân'dır. Öyleyse suyun vesvesesinden kaçının." İbn Hibban.

Abdest konusunda şeytanın özel bir askeri vardır. Ne kadar çabalarsak çabalayalım, bizim kusursuz amelimiz yok ki… Allah’u Teâla amellerimizi kusurlarıyla da kabul eder inanacağız ve şeytanı kovacağız.

Abdestte vesvese geldiği zaman şunun farkında olmalıyız. “ey şeytan sen doğru olanı bozmaya çalışıyorsun. Ben ise seni dinlemiyorum” diyerek abdestin tam olduğuna kanaat getireceğiz.

Gusüle gelince; Banyoya girdikten sonra saatlerce çıkamıyor, tonlarca su kullandığı halde bir türlü guslü bitiremiyor. Ne kadar anlatsanız da, ne kadar bilgi verseniz de artık bir takıntı ve saplantı içinde girdiği için, kendi doğrularından başka sözleri duymazdan geliyor, kabul etmiyor.

Tövbesinin kabul olmadığı vesvesesi

Adam bir günah işlemiş. Sonra işlediği günahın sıkıntısı çekiyor, pişman oluyor, tövbe istiğfar ediyor. Fakat vesveseli olan günahı gözünde öyle büyütüyor, öyle şişiriyor, öyle kabartıyor ki, nasıl bir tövbe ederse etsin, ne kadar istiğfar okursa okusun, hiçbir şekilde günahlarından temizlenemeyeceği duygusunu taşıyor. Sonunda her şeyden elini eteğini çekiyor, kendini bir boşluğa itiyor, ümitsiz ve karamsar bir psikoloji içine giriyor. Bazen de tam bunun aksi oluyor. “Battı balık, yan gider” hesabı, bu sefer günahlarına günahlar katıyor. Kendini sefih, fasık ve bozuk bir yaşantıya sürüklüyor. O bildiğiniz, tanıdığınız kişi gidiyor, yerine bambaşka, farklı bir adam çıkıyor.

Son zamanlarda ortaya çıkan bir vesvese türü de boşanma meselesi. Herhangi bir sebepten dolayı eşine kızmış, geçimsiz bir hale girmiş. İşte şeytan tam olarak bu zaafından yol buluyor. Sürekli aklına boşamayla ilgili kelimeler, sözler getiriyor. O da bu sözleri içinden geçiriyor, kalbinden tekrarlayıp duruyor. Bu sefer de vesvesesi daha da katlanıyor. Eşiyle arasında kopukluklar, ayrılıklar, sıkıntılar yaşanıyor. 

Önce şu hususu bileceğiz ki: Vesvese musibeti öyle bir anda defolup gitmez. Bunun bir süreci vardır. Bir temizlenme zamanı vardır. Vesvese gelirken bir anda gelmemiştir ki, git deyince gitsin.

Vesvese de maddi hastalıklar gibidir. Kanseri düşünün, birdenbire mi gelmiştir, yerleşmiştir bedene? Elbette ki hayır. Haliyle gitmesi, vücuttan atılması da bir anda olmaz. Bir tedavi süreci vardır. Tedavi süreçleri de değişkendir.

Vesvese geldiği zaman, eğer telaş gösteriyorsan; şeytan burada iş var deyip deştikçe deşiyor. Yara gibidir. Kaşıdıkça büyür. Zarar verir. İyileşmez. Umursamazsan defolup gidiyor. Allah c.c bu hususta şöyle buyurmaktadır.

وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِۜ اِنَّهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ ﴿٢٠٠﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا اِذَا مَسَّهُمْ طَٓائِفٌ مِنَ الشَّيْطَانِ تَذَكَّرُوا فَاِذَا هُمْ مُبْصِرُونَۚ ﴿٢٠١﴾

Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah'a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Şüphe yok ki Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman iyice düşünürler (derhal Allah'ı hatırlarlar da) sonra hemen gözlerini açarlar. A’raf 200-201

Onun bu aldatmalarının bir şekli de sağdan yaklaşmasıdır. Yani şeytan her zaman soldan yaklaşmaz, yani dâimâ şerri, nefsânî şeyleri emretmez. Eğer muhatabını, oradan aldatamayacağını anlarsa, bu sefer sağdan yaklaşır. Yani iyi niyetli imiş gibi bir tavırla ümit ve kuruntu verir. Yani nefsinin hoşuna giden şeyleri de vesvese verir.

Şeytan, doğru davranışlara pek müdahalede bulunmaz. Ne zaman ki o yaptığın davranışları Allah için yapmaya başlarsın şeytan devreye girip senin niyetini ve ihlasını bozmaya çalışır.

Vesvesenin bir türü de çok soru sordurmasıdır. Haşa Allah yoksa. Melekler yalansa vs. Peygamberimiz (s.a.v) hadisi şeriflerinde bu konuya dikkat çekmiştir.

Şeytan, sizden birine gelir ve:

«-Yeri kim yarattı, göğü kim yarattı, şunu kim yarattı, bunu kim yarattı?» diye sorar. Kul da hepsine:

«-Allah yarattı.» diye cevap verir. Sonunda:

«-Peki, Allâh’ı kim yarattı?» diye kalbe bir soru atar. İçinde böyle bir soru bulan kimse, onun şeytandan olduğunu bilsin, hemen soruya son versin. Eûzü-Besmele çekip Allâh’a sığınsın ve:

«-Ben Allâh’a ve O’nun peygamberlerine îman ettim.» desin.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 11)

Hazret-i Mevlânâ, şeytanın bu husûsiyetine karşı şöyle îkaz buyurur:

Ey insan! Senin içinde öyle korkunç bir düşman var ki; o, akla engel, câna ve dîne düşmandır. O düşman; bir an kertenkele gibi saldırır, sonra kaçar. Bir deliğe gizlenir. Vesvesede çaba yoktur. Bir anda gelir. Bir zihin hareketi değildir. Akletmede, düşünmede bir gayret, bir çaba vardır. Hesap vardır.

Şeytan çeşitli oyunlar oynar. Vesvese geldiğinde bu oyunların farkına varırsak, irade gösterip oynadığı oyunlardan uzaklaşmamız gerekir. İhlaslı hareket edersek vesveseyi yeneriz.

Kesin olarak bildiğin şeylerde vesvese duymazsın. Kesin bilginin bir aşağısı zan, onun da aşağısı şüphedir. Yüzde elli elli olursa şüphe başlar. Bir kimse bir işyeri açmayı düşündüğü zaman kar etme olasılığı da var, zarar etme riski de var. Zarar riskinden dolayı o kişi işyerini açmaktan vazgeçiyor mu? Namaz da böyledir. Vesvese geliyor diye namaz terk edilmez.

İmanın merkezi kalp olduğu için, şeytan vesvese silahıyla her zaman oraya saldırır. Kalbi bozmaya çalışır.

Yahudiler, Hz. Ali’ye gelerek, sizin peygamberiniz vesveseden bahsediyor. Hâlbuki bizde vesvese olmuyor dediler. Hz. Ali de “hırsız, boş eve girmez” diye cevap veriyor.

Vesvesenin birtakım zararları vardır.

  1. Kulluktan uzaklaştırır.

  2. Zamanını zayi ettirir.

  3. İsrafa neden olur.

  4. Maddi-manevi kendisine zarar verebilir.

  5. Başkalarına zarar verme noktalarına gelebilir.

  6. Herkese şüphe ile bakabilir.

  7. İmanı zaafa düşürebilir.

  8. Başkalarının ayıplarını araştırma şeklinde ortaya çıkabilir.

Vesvese önce hayali yoklar. Çünkü hayal insanın dışa açılan ekranıdır. Hayal mobese kamerası gibidir. Her tür görüntüye açıktır. Kontrol altına alınamadığı için de irade dışı hareket eder. Vesvesenin kaynağı olan şeytan hayale sürekli görüntü gönderir, insanın merakını istismar eder. İnsan hayaline yansıyan görüntülerin birine kapılınca, işte şeytan oradan yol bulur ve devam eder.

Bunun için vesveseye hayal hastalığı da denilir. İlk teşhis böyledir. Vesveseye kapılan kişinin ilk yanıldığı şey hayal ile kalbi birbirine karıştırmasıdır, hayaline gelenle kalbindeki duyguları aynı görmesidir. İşte bu anda öncelikle yapılması gereken şey, buna kanmamaktır. Çünkü hayale insanın pek fazla sözü geçmez, serbesttir.

Bu nasıl olacak derseniz?

Bir kere hayale gelen bu şeytan görüntülerini önemsemeyeceksin. Ciddiye alıp üzerinde durmayacaksın. Kafaya takıp meşgul olmayacaksın. Meşgul olmak, şeytanın arayıp da bulamadığı bir şeydir. Tuzağı fark ettiğin an, hemen geriye çekileceksin, kalbini, aklını kaptırmayacaksın. “Aman sen de, boş ver, üzerinde durmaya değmez” diyeceksin, işine bakacaksın. Yani şeytanı ciddiye alıp onu “adam yerine” koymayacaksın; affedersiniz, “İt ürür, kervan yürür” diyecek, kendi yolunda yürümeye devam edeceksin.

Şeytan der; “sen gerçek manada iman etmiş olsa idin böyle düşünmezdin. Bir yaptın tövbe ettin. Tekrar tekrar yaptın tövbe ettin. Şeytan hemen fısıldar. Bu din oyuncak mı?

Namaz mı kılıyorsun, hayal ekranına çirkin düşünceler mi geldi, kafanı kalbini oradan çevir, ibadetine devam et. Şeytan ısrar mı ediyor, içinden bir eûzü besmele çek, şeytanı uzaklaştır, kendini namazın zevkine ver.

Baktın ki, bu sefer de şeytan birtakım günahları mı gözünün önüne getiriyor, müstehcen görüntüleri mi hayaline yansıtıyor. Dönüp bakma, hayalinden geçenleri kalbine taşıma, kalbini imanının emrine ver.

Unutma ki, bundan dolayı sorumlu değilsin. “Yahu ne kötü bir adamım, ne kalbi fesat biriyim” diyerek kendini suçlama. Çünkü iraden dışında hayaline gelen çirkin görüntülerden dolayı mesul olmazsın, günaha girmezsin. Peygamberimizin buyurduğu gibi, iradesi dışı hayaline gelen kötü manzaralardan dolayı sorumlu olmaz, bir günah işlemiş sayılmaz.

Hani, şeytan Cennetten kovulunca, Hz. Âdem’in bütün çocuklarını yoldan çıkaracağı konusunda Allah’tan müsaade istemiş, Allah da bir imtihan sırrı olarak şeytana bu fırsatı vermişti ya, şeytan vaz geçmeyecek, yüz defa da kovsan, yüz birincide yine musallat olacaktır. Bu mücadele, bu imtihan hayat boyu bitmeden, kesilmeden devam edecek.

Şeytan bir taraftan ümidini kesse, bir başka taraftan yine burnunu sokacak içimize, işimize… Biz de şeytanı her reddedişte bir sevap kazanacağız, bir sünnet işleyeceğiz.

Rasûlullah Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün:

-Sizden her birinizin bir şeytanı vardır.” buyurdu.

Ashâb-ı kirâm bunu duyunca hemen sordu:

-Sizin de şeytanınız var mı, yâ Rasûlâllah?”

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

-Evet, benim de şeytanım var. Ancak, Allah ona karşı bana yardım etti ve o teslim olup benim emrime girdi.” buyurdular. (Ahmed bin Hanbel, Müsned, VI, 115; bkz: Müslim, Münafikun, 69, 70)

Aslına bakılırsa mümin her halinde kazanıyor, kârlı çıkıyor. Bu yönüyle vesvese hayra dönebilir. Vesvese ikaza, dikkate ve uyanıklığa sevk ediyorsa; aynı zamanda Rahman’ın merhamet kucağına atıyorsa, yine kârdasın, kazançlısın. 

Vesveseden kurtulmanın bir yolu da; vesveseyi gözünde büyütüp şişirmeyeceksin. Aslına bakılırsa vesvese küçüktür, basittir, zayıftır ve temelsizdir. Vesvesenin kendisi de elle tutulur, gözle görülür bir şey değildir. İçeriği, özü ve esası da zayıftır. Kur’an’ın dediği gibi, “Şeytanın hilesi pek zayıftır.” (Nisa, 4:76)

Şeytan her seferinde insanın zayıf yanını kollar, hassas yönünü yoklar, açık tarafını yakalamaya çalışır, insanın boşluğundan istifade eder. Bunun için Kur’an’ın bildirdiği gibi, “Şeytan sizin için apaçık, saptırıcı bir düşmandır.” (Kasas, 28:15)

İnsana düşmanından iyi ve faydalı bir şey gelir mi? İnsanın düşmanı hiç onun iyiliğini düşünür mü? Düşünmez; düşünse zaten düşman olmaz.

Şeytan da öyle, apaçık bir düşmandır. Ama kime açıktır? Mümine açıktır, onun mümin fark eder ve suçüstü yakalar.

İçimize imana aykırı, ibadetten soğutan, günahı ve haramı tatlı gösteren, bir ibadeti yaparken kafamızı karıştıran bir düşünce geliyorsa, bilmeliyiz ki, şeytan devreye girmiştir. Bu açıdan şeytan her şeyi abartır, demagoji yapar, pireyi deve göstererek gözümüzü yıldırır.

Vesveseden kurtulmanın en kestirme üç yolu vardır:

İstiğfar: Tövbe, istiğfar etmek.

İstiaze: Şeytanın şerrinden Allah’a sığınmak, sık sık eûzü besmele okumak.

Kur’an’a ve Sünnete sarılmaktır. 

Birisi, Merhum Mehmet Kırkıncı Hocamıza gelerek, “Tekrar tekrar abdest alıyorum, başladım mı bitiremiyorum, vesvesem var.” demiş.

Kırkıncı Hoca, “Sen bakkaldan ekmek alınca para veriyor musun?” diye sorunca adam, “Elbette veriyorum.” demiş.

Acaba verdim mi diye düşünüp tekrar tekrar vermiyorsun?” sorusuna ise, “Hocam, o kadar aklımız var.” deyince Kırkıncı Hoca taşı gediğine koymuş:

İşte o aklını abdestte de kullan.”

Vesvese; âdeta musibete benzeyen manevî bir hastalıktır; büyük görülürse büyük olur; küçük görülürse küçülür, kaybolur gider. Ona ehemmiyet verdikçe şişer, dal budak salar, insanın bütün zihnini ve âlemini kaplar. Önem verilmezse söner gider, hiçbir etkisi kalmaz. Vesveseden korkulursa insana zarar verir, korkulmazsa zarar veremez. Vesvesenin mahiyeti bilinirse kaybolur, fakat mahiyeti bilinmezse kalbe yerleşir ve etkisini gösterir. Ondan korkulursa, ağırlaşır ve psikolojik olarak insanı hasta eder. Korkulmazsa hafifleşir ve gizli kalır, zararı olmaz. Vesvese musibeti, insana musallat olan arıya benzer, onunla meşgul olunursa insana saldırır, lakayt kalınırsa bırakır gider.

İnsanın hayal dünyası bir aynaya benzer, orada birçok manzaralar ve tasvirler meydana gelir. Fakat aynada temessül eden ateşin insanı yakmadığı, necasetin kirletmediği ve kokusunun hissedilmediği, yılanın ısırmadığı gibi, hayale gelen ve küfür ifade eden bir düşüncenin de hiçbir hükmü yoktur. Şeytanın telkinleriyle insanın hayal aynasında meydana gelen kötü suretler ve düşünceler insanın kalbine bulaşmaz, dolayısıyla inancına da hiçbir zarar vermez. İnsanın içindeki maddelerin dışarı çıkmadığı müddetçe abdesti bozmadığı ve bedeni kirletmediği gibi, kalbin yanında bulunan lümme-i şeytanîden gelen kötü hâtıralar ve vesveseler de kalbe ve kalbin içindeki itikada zarar vermez.

Vesveseyi şeytan telkin eder, insan ise onun kalbinden geldiğini zanneder. Hâlbuki kalbin böyle bir durumu kabul etmemesi gösteriyor ki, o kalpten değildir. Dolayısıyla insanın iradesi ve ihtiyarı haricinde, hayaline gelen bu tasvirlerin hiçbir hükmü yoktur. İmana da bir zararı olmaz. Zarar, sadece onun menfi etkisini düşünmek ve bu düşünce ile zarara düşmektir. Şayet Hz. Peygamber’in sünneti dairesinde hareket edilir ve şeytanın vesvesesine kıymet verilmezse, hayale gelen ve o huzura uygun olmayan kötü hatıralarla meşgul olunmaz ise vesvesenin hiçbir etkisi olmaz. Bu nedenle vesvesenin mahiyeti iyi bilinirse kaybolur, kökü kesilir. Ancak mahiyeti bilinmez ise cehalet onu davet eder ve insana hücum eder.

Şeytanın istediği de budur. Yoksa şeytanın vesvesesi ve hilesi zayıftır. Şeytanın, inanlar üzerinde yaptırım kuvveti de yoktur. Şeytan, insan gaflette olduğu zamanlarda vesvese verir, Allah’ı hatırlama esnasında şeytan gizlenir, kaçar.

Şeytanî varlıkların kullandığı yöntemlerin genel özelliği ise kişinin zaaf, eğilim, istek ve arzularıyla genel bir uyum arz etmesidir. Yani şeytanî varlıklar insanı saptırabilmek ve doğru yoldan çıkarabilmek için nefsin eğilimlerine göre vesvese vermektedir.

قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿٣٩﴾ اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَص۪ينَ ﴿٤٠﴾

İblis, "Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlasa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım" dedi. Hicr 39-40.

Kur’ân-ı Kerim’e göre şeytanî varlıkların vesvese vermediği kimse yoktur. İnsan ve cin şeytanları mü’min kimsenin yolundan şaşması için uğraştığı gibi kâfir kimselerin de azgınlığının artması için uğraşmaktadır.

Kur’ân-ı Kerim, vesveseyle insanı hak yoldan şaşırtmaya çalışan şeytan ve nefsin hile ve tuzaklarına karşı insanoğlunun dikkatini çekerek vesvese ile nasıl mücadele edebileceği hususunda yol göstermektedir. Bu bağlamda insana iman, İslâm, zikir, istiğfâr, Allah’a sığınma, takvâ, tevekkül, hikmet kavramlarının içeriğiyle mücehhez olması; aşırılıklara tâbi olmaması ve şeytanın düşmanlığını unutmaması tavsiye edilmektedir. İnsan nefsinin iyi ve güzel niteliklerle donatılması ve var olan olumlu özelliklerin geliştirilmesi, kaynağı nefs veya şeytan olan saptırıcı telkinlerin insanı olumsuz bir şekilde yönlendirmesine engel olacaktır.

Bediüzzaman bu konuda şunları söylemektedir:

EY MARAZ-I VESVESE İLE MÜPTELÂ! Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan, gider.

Şeytan, evvelâ şüpheyi kalbe atar. Eğer kalb kabul etmezse, şüpheden şetme döner. Hayale karşı şetme benzer bazı pis hatıraları ve münâfi-i edep çirkin halleri tasvir eder. Kalbe “Eyvah!” dedirtir, ye’se düşürtür. Vesveseli adam zanneder ki, kalbi, Rabbine karşı sû-i edepte bulunuyor. Müthiş bir halecan ve heyecan hisseder. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar, gaflete dalmak ister. Bu yaranın merhemi budur:

Bak, ey biçare vesveseli adam! Telâş etme. Çünkü senin hatırına gelen şetim değil, belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi; tahayyül-ü şetm dahi şetm değildir. Zira, mantıkça, tahayyül, hüküm değildir. Şetm ise hükümdür

Kurtulma çaresi olarak;

  1. Vesvesenin bize ait olmadığını kabul edeceğiz.

  2. Bana ait olmayan düşünceler, bana ait olan zihnimde serbestçe dolaşabilir. Umurunda olmayacağız.

  3. Nasıl bundan kurtulurum diye kendimizi yorup, şeytana malzeme vermeyeceğiz.

  4. Ve vesvese geldiği zaman ayete’l kürsi, ihlas, felak ve nas sürelerini okuyacağız.

وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ

De ki: "Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım." Müminün 97.

وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Fussilet 36.

Vesvese olarak isimlendirdiğimiz bu müdahalenin özelliklerini ve şeytanın diğer faaliyetlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Vesvese, Şeytanın yanında nefisten de kaynaklanır.

2. Fiil gerçekleşmeden önce kalbe gelen vesvese arzuları harekete geçirir. Bu arzular da tasarlamak manasındaki azmi, azim de uzuvları tahrik eden niyeti harekete geçirir.

3. Vesvese, şeytanın bir işi bozmak gayesiyle girişimde bulunması, kötülüğü teşvik ederek insanların arasını bozmak için söz söylemesi, bozgunculuk için faaliyet göstermesi, farklı mizaçlar enjekte etmesi, içgüdüsel temayülleri fıtrata sokması, gıdıklaması ve günahları süslemekle kalbi dürtmesidir.

4. Vesvese, çok gizli işaret ve bir o kadar da gizli bir sesle, bazen de rüya yoluyla müminleri üzüntüye boğmak için şeytan tarafından yapılan bir çeşit kulistir.

5. Vesvese, şeytan tarafından dışarıdan yapılan bir müdahale, psikolojik bir etkileşim ve bir çeşit kafa karıştırma yoluyla hak ile batılı karıştırıp batılı hak suretinde göstermektir.

6. Vesvese; necaset, leş ve pisliğin rahatsızlık vermesi gibi müminleri rahatsız etmektedir.

7. Vesvese, şeytanın ifade ettiği bir yalan ve uydurduğu bir iftiradır.

8. Şeytan vesvese yoluyla lezzet duyulan ve sevilen şeyleri yem olarak kullanarak nefsi, çölde kaybolmuş biri gibi şaşkın hale getirip tereddüt içinde bırakmaktadır.

9. Vesvese, yalan kuruntularla gerçekleşen bir saptırma, rüşdün ve olgunluğun zıddı olan bir sefahet ve azdırmadır.

10. Vesvese, bir çeşit şeytan çarpması sonucu insana gelen hayal, kızgınlık, korku ve aldatma sebebiyle hem dinin hem de aklın gerektirdiği yoldan sapma ve ayağın kaymasıdır.

11. Vesvese, şeytan tarafından çeşitli hilelerle kurulmuş ve bozgunculuk gayesi güden bir aldatma ve tuzaktır.

12. Vesvese şeytanın bir fitnesi olarak; bir kandırma, gönül çelme, pusu kurarak yol kesme, aklı karıştırıp ahlakı bozma, cezaya müstahak olmaya sebep olmadır.

13. Vesvese bir imtihan olarak belâ ve mihnettir.

14. Vesvese gam ve hüzün sebebidir.

15. Vesvese, nefsin ve şeytanın bir şeyi süsleyerek güzel göstermeleri sonucunda, nefsin çok fazla arzuladığı şeyleri, kötü de olsa iyi, zor da olsa kolay görmesi ve razı olmasıdır.

16. Vesvese, boyun eğdirmek ve fazlaca arzulatmak, korku ve arzular arasında bocalarken cesaretlendirmektir.

17. Vesvese, tahakküm altına alıp gütmek süratli bir şekilde idare etmek, gönülleri çelmek, galip gelmek ve şeriatın sınırlarından çıkarmaktır.

18. Vesvese, şeytan tarafından kalbe atılan bir korkutmadır.

19. Vesvese, kötülükleri yaptırmak için ahireti ve azabı unutturmaktır.

20. Vesvese, tahrik etmek, rahatsız etmek, isyan ettirmek, iğvâ ile kandırmak, küfre ve sapıklığa sürükleyerek cehenneme girmesine vesile olmaktır.

Ya Rabbi!. Bizleri ve tüm Müslümanları insi ve cinni şeytanlardan ve tuzaklarından koru. Hannas olan şeytanın vesveselerinden sana sığınırız. Vesveselerden bizleri halas eyle. Korktuklarımızdan emin eyle. Umduklarımıza nail eyle. Vesvese hastalığına yakalanmış kardeşlerimize de bu hastalıklarından kurtulmalarını nasip eyle.

DOSYAYI İNDİR

Hazırlayan: Şaban PEKER / Akyazı Vaizi

Facebook Yorumları