menu
KIYAMET SURESİ
KIYAMET SURESİ
Kıyamet süresinin; nüzül sebebi, konusu, fazileti, okunuşu ve meali..

Kıyamet Suresi Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 40 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “el-Kıyâme”kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, öldükten sonra dirilme ve ceza, ölümsırasında insanın durumu ve kâfirlerin ahirette karşılaşacağı zorluklar konuedilmektedir

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Kıyamet Suresinin Nüzülü

 Mushaftaki sıralamada yetmiş beşinci, iniş sırasına göre otuz birinci sûredir. Karia sûresinden sonra, Hümeze sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Kıyamet suresinin Konusu

Allah’ın insanları yeniden diriltmeye muktedir olduğunu bildiren âyetlerle başlayan sûrede ağırlıklı olarak kıyamet koparken evrende meydana gelecek olaylar, ölmek üzere olan insanın halleri, öldükten sonra dirilme ve hesap konuları ile inkârcıların âhirette karşılaşacağı zorluklar, mutlu ve mutsuz insanların halleri ele alınmaktadır. Sûrede ayrıca vahiy esnasında Hz. Peygamber’in Cebrâil’den aldığı vahyi hâfızasına yerleştirmek için gösterdiği gayret, Allah Teâlâ’nın bu konudaki uyarıları ve âhiretin varlığını ispatlayan deliller üzerinde durulmuştur.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Kıyamet Suresinin Özeti

Kıyamet gününün ismidir. Ayağa kalkma demektir. Herkesin öldükten sonra ayağakalkmasını ifade etmek için kıyamet kelimesi kullanılmıştır.1-40 ayetler arasında kıyamet gününe yemin edilir, Allah teâlânın parmak uçlarındakiçizgileri dahi bir araya getireceği, vahiy alan peygamber efendimizin vahiy esnasında aceleetmemesi gerektiği de anlatılır. İnsanın dünyayı çok sevdiği, kıyamet gününde bazı yüzlerinparıldar olduğu, can boğaza geldiği zaman geri dönüşün olmadığı ve Allah teâlânınyüceliğinden bahsedilir.

Kaynak: Murat PADAK / Şanlıurfa İbrahim Halilullah Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi

Kıyamet Suresinin Meali, Arapça okunuşu, Türkçe Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

1.

Kıyamet gününe yemin ederim.

لَا أُقْسِمُ بِيَوْمِ الْقِيَامَةِ

La uksimu bi yevmil kıyameh.

2.

(Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).

وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ

Ve la uksimu bin nefsil levvameh.

3.

İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır?

أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَلَّن نَجْمَعَ عِظَامَهُ

E yahsebul insanu ellen necmea ıza meh.

4.

Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.

بَلَى قَادِرِينَ عَلَى أَن نُّسَوِّيَ بَنَانَهُ

Bela kadirine ala en nusevviye bena neh.

5.

Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister.

بَلْ يُرِيدُ الْإِنسَانُ لِيَفْجُرَ أَمَامَهُ

Bel yuridul insanu li yefcure emameh.

6.

"O kıyamet günü ne zaman?" diye sorar.

يَسْأَلُ أَيَّانَ يَوْمُ الْقِيَامَةِ

Yes'elu eyyane yevmul kıyameh.

7.

(7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan "kaçış nereye?" diyecektir.

فَإِذَا بَرِقَ الْبَصَرُ

Fe iza berikal basar.

8.

(7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan "kaçış nereye?" diyecektir.

وَخَسَفَ الْقَمَرُ

Ve hasefel kamer.

9.

(7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan "kaçış nereye?" diyecektir.

وَجُمِعَ الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ

Ve cumiaş şemsu vel kamer.

10.

(7-10) Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o gün insan "kaçış nereye?" diyecektir.

يَقُولُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ أَيْنَ الْمَفَرُّ

Yekulul insanu yevme izin eynel meferr.

11.

Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur.

كَلَّا لَا وَزَرَ

Kella la vezer.

12.

O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur.

إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ

İla rabbike yevme izinil mustekar.

13.

O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir.

يُنَبَّأُ الْإِنسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ

Yunebbeul insanu yevme izin bima kaddeme ve ahhar.

14.

(14-15) Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir.

بَلِ الْإِنسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ

Belil insanu ala nefsihi basireth.

15.

(14-15) Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir.

وَلَوْ أَلْقَى مَعَاذِيرَهُ

Ve lev elka meazireh.

16.

(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.

لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ

La tuharrik bihi lisaneke li ta'cele bihi.

17.

Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir.

إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ

İnne aleyna cem'ahu ve kur'anehu.

18.

O halde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy.

فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ

Fe iza kara'nahu fettebi'kur'anehu.

19.

Sonra onu açıklamak da bize aittir.

ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ

Summe inne aleyna beyanehu.

20.

(20-21) Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz.

كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ

Kella bel tuhıbbunel acileh.

21.

(20-21) Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz.

وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ

Ve tezerunel ahıreh.

22.

O gün birtakım yüzler aydındır.

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ

Vucuhun yevme izin nadıreh.

23.

Rablerine bakarlar.

إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ

İla rabbiha nazıreh.

24.

O gün birtakım yüzler de asıktır.

وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ بَاسِرَةٌ

Ve vucuhun yevme izin basireth.

25.

Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar.

تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ

Tezunnu en yuf'ale biha fakıreh.

26.

(26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir (bunu) iyi edecek?" dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

كَلَّا إِذَا بَلَغَتْ التَّرَاقِيَ

Kella iza belegatit terakıy.

27.

(26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir (bunu) iyi edecek?" dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

وَقِيلَ مَنْ رَاقٍ

Ve kile men rak.

28.

(26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir (bunu) iyi edecek?" dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

وَظَنَّ أَنَّهُ الْفِرَاقُ

Ve zanne ennehul firak.

29.

(26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir (bunu) iyi edecek?" dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

وَالْتَفَّتِ السَّاقُ بِالسَّاقِ

Velteffetis saku bis sak.

30.

(26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, "Kimdir (bunu) iyi edecek?" dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

إِلَى رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمَسَاقُ

İla rabbike yevme izinil mesak.

31.

O, (Peygamberi) doğrulamamış, namaz da kılmamıştı.

فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّى

Fe la saddeka ve la salla.

32.

Fakat yalanlamış ve yüz çevirmişti.

وَلَكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى

Ve lakin kezzebe ve tevella.

33.

Sonra da kasıla kasıla ailesine gitmişti.

ثُمَّ ذَهَبَ إِلَى أَهْلِهِ يَتَمَطَّى

Summe zehebe ila ehlihi yetemetta.

34.

(34-35) "Bu azap sana layıktır, layık! Evet, layıktır sana, layık!" denecektir.

أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى

Evla leke fe evla.

35.

(34-35) "Bu azap sana layıktır, layık! Evet, layıktır sana, layık!" denecektir.

ثُمَّ أَوْلَى لَكَ فَأَوْلَى

Summe evla leke fe evla.

36.

İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.

أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَن يُتْرَكَ سُدًى

E yahsebul'insanu en yutreke suda.

37.

O dökülen meniden ibaret az bir su değil miydi?

أَلَمْ يَكُ نُطْفَةً مِّن مَّنِيٍّ يُمْنَى

E lem yeku nutfeten min meni yin yumna.

38.

Sonra bu, bir "alaka" oldu. Derken Allah onu yaratıp güzelce şekillendirdi.

ثُمَّ كَانَ عَلَقَةً فَخَلَقَ فَسَوَّى

Summe kane alakaten fe halaka fe sevva.

39.

Nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var etti.

فَجَعَلَ مِنْهُ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَى

Fe ceale minhuz zevceyniz zekere vel unsa.

40.

Şimdi, bunları yapan Allah'ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?

أَلَيْسَ ذَلِكَ بِقَادِرٍ عَلَى أَن يُحْيِيَ الْمَوْتَى

E leyse zalike bi kadirin ala en yuhyiyel mevta.

Kaynak: Diyanet İşleri  Başkanlığı / Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali

Facebook Yorumları