menu
MÜDDESSİR SURESİ
MÜDDESSİR SURESİ
Müddessir süresinin; nüzül sebebi, konusu, fazileti, okunuşu ve meali..

Müddessir Suresi Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 56 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “elMüddessir”kelimesinden almıştır. Müddessir, tıpkı bir önceki sûrenin adıolan müzzemmil gibi, örtünüp bürünen demektir. Sûrede başlıca, Hz. Peygamberintebliğ ve davetle görevlendirilmesi, müşriklerin ona karşı çıkmasıve onların cehennemle uyarılması konu edilmektedir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Müddessir Suresinin Nüzülü

Mushaftaki sıralamada yetmiş dördüncü, iniş sırasına göre dördüncü sûredir. Müzzemmil sûresinden sonra, Fâtiha sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Müzzemmil sûresinden önce indiğini söyleyenler de vardır (bk. İbn Âşûr, XXIX, 292).

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Müddessir suresinin Konusu

 Sûrede Hz. Peygamber’e, ilk vahyi aldığında yaşadığı heyecana rağmen dini tebliğ görevini yerine getirmesi, inkârcıları uyarması ve bu konuda karşılaşacağı sıkıntılara katlanması emredilmiştir. Kıyamet gününün sıkıntılarından söz edilmiş, Kur’an’a sihir ve beşer sözü diyerek onu reddeden müşriklerin yakıcı cehenneme sürüklenecekleri haber verilmiştir. Meleklerden ve kitap ehlinden, cehennemin görevlilerinden söz edilmiştir. Sûrede ayrıca inkârcıların cehenneme girmelerinin sebebi hakkında müminlerle aralarında geçen bir konuşmaya yer verilmiş ve inkârcıların haktan yüz çevirmelerinin sebepleri anlatılarak sûre sona ermiştir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Müddessir Suresinin Özeti

Örtüsüne bürünen demektir. Peygamber efendimiz ilk Vahyi aldıktan sonra bir titremiştir.Örtüye bürünen peygamber efendimize Allah teâlâ: "Ey örtüsüne bürünen!" Diye hitapetmiştir.1-31 ayetler arasında Allah teâlâ peygamber efendimize kalkıp kavmini uyarmasınıistemiştir. Peygamber efendimiz de kavmini toplayıp halkını uyarmıştır. Ancak bazı kimselerpeygamber efendimizi dinleyip, sözlerini düşündükten sonra iman etmektenvazgeçmişlerdir. Allah teâlâ da bu durumu bu ayetlerde anlatmıştır.32-56 ayetler arasında kıyametin kopmasından, cehenneme girenlerin cehenneme girmesebeplerinin başında namaz kılmadıkları, miskinlere yardım etmedikleri ve oyun eğlenceyedalanlarla birlikte daldıkları anlatılır. Bu kimselere kimsenin şefaat etmeyeceği, şefaatinfayda vermeyeceği, aslandan kaçan zebralar gibi Kuran'dan kaçtıkları da anlatılır.

Kaynak: Murat PADAK / Şanlıurfa İbrahim Halilullah Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi

Müddessir Suresinin Meali, Arapça okunuşu, Türkçe Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

1.

Ey örtünüp bürünen (Peygamber!)

يَا أَيُّهَا الْمُدَّثِّرُ

Ya eyyuhel muddessir.

2.

Kalk da uyar.

قُمْ فَأَنذِرْ

Kum fe enzir.

3.

Rabbini yücelt.

وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ

Ve rabbeke fe kebbir.

4.

Nefsini arındır.

وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ

Ve siyabeke fe tahhir.

5.

Şirkten uzak dur.

وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ

Verrucze fehcur.

6.

İyiliği, daha fazlasını bekleyerek (bir kazanç elde etmek için) yapma.

وَلَا تَمْنُن تَسْتَكْثِرُ

Ve la temnun testeksir.

7.

Rabbinin rızasına ermek için sabret.

وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ

Ve li rabbike fasbir.

8.

(8-9) Sur'a üfürüldüğü zaman var ya; işte o gün çetin bir gündür.

فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ

Fe iza nukıre fin naku.

9.

(8-9) Sur'a üfürüldüğü zaman var ya; işte o gün çetin bir gündür.

فَذَلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ

Fe zalike yevme izin yevmun asi.

10.

Kafirler için hiç kolay değildir.

عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ

Alel kafirine gayru yesir.

11.

Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak.

ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا

Zerni ve men halaktu vahida.

12.

(12-13) Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.

وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَّمْدُودًا

Ve ce'altu lehu malen memduda.

13.

(12-13) Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.

وَبَنِينَ شُهُودًا

Ve benine şuhuda.

14.

Kendisine alabildiğine imkanlar sağladım.

وَمَهَّدتُّ لَهُ تَمْهِيدًا

Ve mehhedtu lehu temhida.

15.

Sonra da o hırsla daha da artırmamı umar.

ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ

Summe yatmau en ezid.

16.

Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o, bizim ayetlerimize karşı inatçıdır.

كَلَّا إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا

Kella, innehu kane li ayatina anida.

17.

Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.

سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا

Se urhikuhu sauda.

18.

Çünkü o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.

إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ

İnnehu fekkere ve kadder.

19.

Kahrolası nasıl da ölçtü biçti!

فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ

Fe kutile keyfe kadder.

20.

Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti!

ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ

Summe kutile keyfe kadder.

21.

Sonra (Kur'an hakkında) derin derin düşündü.

ثُمَّ نَظَرَ

Summe nazar.

22.

Sonra yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı.

ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ

Summe abese ve beser.

23.

(23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: "Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir."

ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ

Summe edbere vestekber.

24.

(23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: "Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir."

فَقَالَ إِنْ هَذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ

Fe kale in haza illa sihrun yu'ser.

25.

"Bu, ancak insan sözüdür."

إِنْ هَذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ

İn haza illa kavlul beşer.

26.

Ben onu "Sekar"a (cehenneme) sokacağım.

سَأُصْلِيهِ سَقَرَ

Se uslihi sekar.

27.

Sekar'ın ne olduğunu sen ne bileceksin?

وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ

Ve ma edrake ma sekar.

28.

Geride bir şey koymaz, bırakmaz.

لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ

La tubki ve la tezer.

29.

Derileri kavurur.

لَوَّاحَةٌ لِّلْبَشَرِ

Levvahatun lil beşer.

30.

Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır.

عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ

Aleyha tis'ate aşer.

31.

Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkar edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü'minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kafirler, "Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi" desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.

وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَذَا مَثَلًا كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَى لِلْبَشَرِ

Ve ma cealna ashaben nari illa melaiketen ve ma cealna ıddetehum illa fitneten lillezine keferu li yesteykınellezine utul kitabe ve yezdadellezine amenu imanen ve la yertabellezine utul kitabe vel mu'minune, ve li yekulellezine fi kulubihim maradun vel kafirune maza eradallahu bi haza mesela, kezalike yudıllullahu men yeşau ve yehdi men yeşa, ve ma ya'lemu cunude rabbike illa hu, ve ma hiye illa zikra lil beşer.

32.

(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

كَلَّا وَالْقَمَرِ

Kella vel kamer.

33.

(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

وَاللَّيْلِ إِذْ أَدْبَرَ

Vel leyli iz edber.

34.

(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

وَالصُّبْحِ إِذَا أَسْفَرَ

Ves subhı iza esfer.

35.

(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

إِنَّهَا لَإِحْدَى الْكُبَرِ

İnneha le ıhdel kuber.

36.

(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

نَذِيرًا لِّلْبَشَرِ

Neziren lil beşer.

37.

(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.

لِمَن شَاء مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ

Li men şae minkum en yetekaddeme ev yeteahhar.

38.

Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.

كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ

Kullu nefsin bima kesebet rehineh.

39.

Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler başka.

إِلَّا أَصْحَابَ الْيَمِينِ

İlla ashabel yemin.

40.

(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: "Sizi Sekar'a (cehenneme) ne soktu?"

فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءلُونَ

Fi cennat, yetesaelun.

41.

(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: "Sizi Sekar'a (cehenneme) ne soktu?"

عَنِ الْمُجْرِمِينَ

Anil mucrimin.

42.

(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: "Sizi Sekar'a (cehenneme) ne soktu?"

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ

Ma selekekum fi sekar.

43.

Onlar şöyle derler: "Biz namaz kılanlardan değildik."

قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ

Kalu lem neku minel musallin.

44.

"Yoksula yedirmezdik."

وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ

Ve lem neku nut'ımul miskin.

45.

"Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık."

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ

Ve kunna nehudu maal haidin.

46.

"Ceza gününü de yalanlıyorduk."

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ

Ve kunna nukezzibu bi yevmid din.

47.

"Nihayet ölüm bize gelip çattı."

حَتَّى أَتَانَا الْيَقِينُ

Hatta etanel yakin.

48.

Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ

Fe ma tenfeuhum şefaatuş şafiin.

49.

Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar?

فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ

Fe ma lehum anit tezkireti mu'rıdin.

50.

(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.

كَأَنَّهُمْ حُمُرٌ مُّسْتَنفِرَةٌ

Ke ennehum humurun mustenfireth.

51.

(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.

فَرَّتْ مِن قَسْوَرَةٍ

Ferret min kasvereh.

52.

Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.

بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَى صُحُفًا مُّنَشَّرَةً

Bel yuridu kullumriin minhum en yu'ta suhufen muneşşereh .

53.

Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar.

كَلَّا بَل لَا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ

Kella, bel la yuhafunel ahıreh.

54.

Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur'an) bir uyarıdır.

كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ

Kella innehu tezkireh.

55.

Artık kim dilerse ondan öğüt alır.

فَمَن شَاء ذَكَرَهُ

Fe men şae zekereh.

56.ayete git

Bununla beraber, Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O takvaya (kendisine karşı gelmekten sakınılmaya) ehil olandır, bağışlamaya ehil olandır.

وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَى وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ

Ve ma yezkurune illa en yeşaallah, huve ehlut takva ve ehlul magfireh.

Kaynak: Diyanet İşleri  Başkanlığı / Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali

Facebook Yorumları