menu
MUTAFFİFİN SURESİ
MUTAFFİFİN SURESİ
Mutaffifin süresinin; nüzül sebebi, konusu, fazileti, okunuşu ve meali..

Mutaffifin Suresi Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 36 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “elMutaffifîn”kelimesinden almıştır. Mutaffifîn, ölçüde ve tartıda hile yapanlardemektir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Mutaffifin Suresinin Nüzülü

 Mushaftaki sıralamada seksen üçüncü, iniş sırasına göre seksen altıncı sûredir. Ankebût sûresinden sonra, Bakara sûresinden önce Mekke’de inmiştir; Mekke döneminde inen son sûredir. Medine’de ilk inen sûre olduğuna ve bir kısmının Mekke’de bir kısmının ise Medine’de indiğine dair rivayetler de vardır (bk. Şevkânî, V, 461; İbn Âşûr, XXX, 187).

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Mutaffifin suresinin Konusu

 Sûrede ölçü ve tartıda dürüstlükten sapanlar eleştirildikten sonra âhireti ve uhrevî sorumluluğu inkâr eden günahkârların âhirette göreceği cezalar ve iyilerin nâil olacağı mükâfatlar özetlenmekte; dünyada müminlerle alay eden inkârcıların âhirette asıl kendilerinin gülünç duruma düşecekleri anlatılmaktadır

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Mutaffifin Suresinin Özeti

Mutaffifin, ticarete dolandırıcılık katan kişi demektir.1-6 ayetler arasında ölçü ve tartıda hile yapanların Allah teâlânın huzuruna toplanıp hesapvereceği anlatılır.7-17 ayetler arasında facirlerin, günahı işlemekten utanmayanların siccin isimli cehennemeatılacağı anlatılır. Allah teâlânın cemalinden mahrum edilecekleri anlatılır.18-36 ayetler arasında iyilerin nimetler içinde olacakları, zira dünyada kafirlerin alaylarınamaruz kaldıkları ve sabrederek cenneti hak edişleri anlatılır. 

Kaynak: Murat PADAK / Şanlıurfa İbrahim Halilullah Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi

Mutaffifin Suresinin Meali, Arapça okunuşu, Türkçe Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

1.

Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline!

وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ

Veylun lil mutaffifin.

2.

Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler.

الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُواْ عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ

Ellezine izektalu alen nasi yestevfun.

3.

Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar.

وَإِذَا كَالُوهُمْ أَو وَّزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ

Ve iza kaluhum ev vezenuhum yuhsirun.

4.

(4-6) Onlar, büyük bir gün; insanların, alemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

أَلَا يَظُنُّ أُولَئِكَ أَنَّهُم مَّبْعُوثُونَ

Ela yezunnu ulaike ennehum meb'usun.

5.

(4-6) Onlar, büyük bir gün; insanların, alemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

لِيَوْمٍ عَظِيمٍ

Li yevmin azim.

6.

(4-6) Onlar, büyük bir gün; insanların, alemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?

يَوْمَ يَقُومُ النَّاسُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ

Yevme yekumun nasu li rabbil alemin.

7.

Hayır, günahkarların yazısı, muhakkak "Siccin"dedir.

كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الفُجَّارِ لَفِي سِجِّينٍ

Kella inne kitabel fuccari le fi siccin.

8.

"Siccin"in ne olduğunu sen ne bileceksin.

وَمَا أَدْرَاكَ مَا سِجِّينٌ

Ve ma edrake ma siccin.

9.

O, yazılmış bir kitaptır.

كِتَابٌ مَّرْقُومٌ

Kitabun merkum.

10.

(10-11) O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

11.

(10-11) O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay haline!

الَّذِينَ يُكَذِّبُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ

Ellezine yukezzibune bi yevmiddin.

12.

Onu, ancak her azgın, günahkar kimse inkar eder.

وَمَا يُكَذِّبُ بِهِ إِلَّا كُلُّ مُعْتَدٍ أَثِيمٍ

Ve ma yukezzıbu bihi illa kullu mu'tedin esim.

13.

Ona ayetlerimiz okununca, "Eskilerin masalları" der.

إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِ آيَاتُنَا قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ

İza tutla aleyhi ayatuna kale esatirul evvelin.

14.

Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.

كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِم مَّا كَانُوا يَكْسِبُونَ

Kella bel rane ala kulubihim ma kanu yeksibun.

15.

Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır.

كَلَّا إِنَّهُمْ عَن رَّبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّمَحْجُوبُونَ

Kella innehum an rabbihim yevmeizin le mahcubun.

16.

Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir.

ثُمَّ إِنَّهُمْ لَصَالُو الْجَحِيمِ

Summe innehum le salul cahim.

17.

Sonra da onlara, "Yalanlamakta olduğunuz işte budur" denecektir.

ثُمَّ يُقَالُ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ

Summe yukalu hazellezi kuntum bihi tukezzibun.

18.

Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı "İlliyyun"dadır.

كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْأَبْرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ

Kella inne kitabel ebrari lefi illiyyin.

19.

"İlliyyun"un ne olduğunu sen ne bileceksin.

وَمَا أَدْرَاكَ مَا عِلِّيُّونَ

Ve ma edrake ma ılliyyun.

20.

O, yazılmış bir kitaptır.

كِتَابٌ مَّرْقُومٌ

Kitabun merkum.

21.

Ona, Allah'a yakın olanlar şahit olur.

يَشْهَدُهُ الْمُقَرَّبُونَ

Yeşheduhul mukarrebun.

22.

Şüphesiz iyi kimseler, Naim cennetindedirler.

إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ

İnnel ebrare le fi naim.

23.

Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler.

عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ

Alel eraiki yenzurun.

24.

Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün.

تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ

Ta'rifu fi vucuhihim nadraten naim.

25.

Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir.

يُسْقَوْنَ مِن رَّحِيقٍ مَّخْتُومٍ

Yuskavne min rahikın mahtum.

26.

Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.

خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفِي ذَلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ

Hitamuhu misk. ve fi zalike fel yetenafesil mutenafisun.

27.

O içeceğin katkısı tesnimdir.

وَمِزَاجُهُ مِن تَسْنِيمٍ

Ve mizacuhu min tesnim.

28.

Bir pınar ki, Allah'a yakın olanlar ondan içerler.

عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ

Aynen yeşrebu bihel mukarrabun.

29.

Şüphesiz günahkarlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.

إِنَّ الَّذِينَ أَجْرَمُوا كَانُواْ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا يَضْحَكُونَ

İnnellezine ecremu kanu minellezine amenu yadhakun.

30.

Mü'minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.

وَإِذَا مَرُّواْ بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ

Ve iza merru bihim yetegamezune.

31.

Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.

وَإِذَا انقَلَبُواْ إِلَى أَهْلِهِمُ انقَلَبُواْ فَكِهِينَ

Ve izenkalebu ila ehlihimunkalebu fekihin.

32.

Mü'minleri gördükleri vakit, "Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir" diyorlardı.

وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوا إِنَّ هَؤُلَاء لَضَالُّونَ

Ve iza reevhum kalu inne haulai ledallun.

33.

Halbuki onlar, mü'minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.

وَمَا أُرْسِلُوا عَلَيْهِمْ حَافِظِينَ

Ve ma ursilu aleyhim hafızin.

34.

İşte bugün de mü'minler kafirlere gülerler.

فَالْيَوْمَ الَّذِينَ آمَنُواْ مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ

Felyevmellezine amenu minel kuffarı yadhakun.

35.

Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler.

عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ

Alel eraiki yanzurun.

36.ayete git

Nasıl, kafirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?

هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ

Hel suvvibel kuffaru ma kanu yef'alun.

Kaynak: Diyanet İşleri  Başkanlığı / Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali

Facebook Yorumları