menu
NAZİAT SURESİ
NAZİAT SURESİ
Naziat süresinin; nüzül sebebi, konusu, fazileti, okunuşu ve meali..

Naziat Suresi Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 46 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “en-Nâzi’ât”kelimesinden almıştır. Nâzi’ât burada, “ruhları çekip alan melekler” demektir.Sûrede başlıca, tevhit, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve hesap konuedilmektedir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Naziat Suresinin Nüzülü

Mushaftaki sıralamada yetmiş dokuzuncu, iniş sırasına göre seksen birinci sûredir. Nebe’ sûresinden sonra, İnfitâr sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Naziat suresinin Konusu

Sûrede ağırlıklı olarak kıyamet halleri, hesap, ceza ve mükâfat konuları, Allah’ın birliği, peygamberlik ve öldükten sonra dirilme gibi inanç esasları ele alınmış; bu arada Hz. Mûsâ ve Firavun kıssasından bir kesite yer verilmiştir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Naziat Suresinin Özeti

Naziat, zorla çekip çıkaran demektir. Bunlar kafirlerin canlarını zorla çekip çıkaran ölümmelekleridir.1-14 ayetler arasında Allah teâlânın verdiği görevleri yerine getiren meleklerinvazifelerinden ve kıyametin kesinlikle kopacağından bahsedilir.15-26 ayetler arasında Hazreti Musa'dan ve iman etmeyen firavundan bahsedilir. Firavunkendisini ilah olarak görecek kadar ileri gitmesine rağmen Allah teâlâ onu uyarmak içinPeygamber göndermiştir.27-46 ayetler arasında Allah teâlânın yüceliğinden, kıyametin kopacağından ve kıyametinkopma gününün Allah'tan başka kimse tarafından bilinmediğinden ve cehennemin dehşetlibir yer olduğundan bahsedilir.

Kaynak: Murat PADAK / Şanlıurfa İbrahim Halilullah Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi

Naziat Suresinin Meali, Arapça okunuşu, Türkçe Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

1.

Andolsun (kafirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara,

وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا

Ven naziati garka.

2.

Andolsun (mü'minlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara,

وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا

Ven naşitati neşta.

3.

Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere,

وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا

Ves sabihati sebha.

4.

Derken, öne geçenlere,

فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا

Fes sabikati sebka.

5.

Nihayet işi çekip çevirenlere (ki, mutlaka tekrar diriltileceksiniz).

فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا

Fel mudebbirati emra.

6.

(6-7) Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir.

يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ

Yevme tercufur racifeh.

7.

(6-7) Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir.

تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ

Tetbeuher radifeh.

8.

O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır.

قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ

Kulubun yevmeizin vacifeh.

9.

Onların gözleri (korku ile) inecektir.

أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ

Ebsaruha haşiah.

10.

Şöyle derler: "Biz gerçekten gerisin geriye eski halimize mi döndürüleceğiz?"

يَقُولُونَ أَئِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ

Yekulune e inna le merdudune fil hafireh.

11.

"Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?"

أَئِذَا كُنَّا عِظَامًا نَّخِرَةً

E iza kunna izamen nahıreh.

12.

"Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür" dediler.

قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ

Kalu tilke izen kerretun hasireh.

13.

Halbuki o, bir haykırıştan (sur'un üfürülmesinden) ibarettir.

فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ

Fe innema hiye zecretun vahıdeh.

14.

Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler.

فَإِذَا هُم بِالسَّاهِرَةِ

Fe iza hum bis sahireh.

15.

(Ey Muhammed!) Musa'nın haberi sana geldi mi?

هَلْ أتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى

Hel etake hadisu musa.

16.

Hani, Rabbi ona mukaddes Tuva vadisinde şöyle seslenmişti:

إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى

İz nadahu rabbuhu bil vadil mukaddesi tuva.

17.

"Haydi Firavun'a git! Çünkü o azmıştır."

اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى

İzheb ila fir'avne innehu taga.

18.

"Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin?

فَقُلْ هَل لَّكَ إِلَى أَن تَزَكَّى

Fe kul hel leke ila en tezekka.

19.

Seni Rabbine ileteyim de O'na karşı derinden saygı duyup korkasın!"

وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى

Ve ehdiyeke ila rabbike fe tahşa.

20.

Derken Musa ona en büyük mucizeyi gösterdi.

فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى

Fe erahul ayetel kubra.

21.

Fakat o, Musa'yı yalanladı ve isyan etti.

فَكَذَّبَ وَعَصَى

Fe kezzebe ve asa.

22.

Sonra sırt dönüp koşarak gitti.

ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى

Summe edbere yes'a.

23.

Hemen (adamlarını) topladı ve onlara seslendi:

فَحَشَرَ فَنَادَى

Fehaşere fe nada.

24.

"Ben, sizin en yüce Rabbinizim!" dedi.

فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى

Fe kale ene rabbukumul a'la.

25.

Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve ahiret cezasıyla cezalandırdı.

فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى

Fe ehazehullahu nekalel ahıreti vel ula.

26.

Şüphesiz bunda Allah'tan sakınıp korkan kimseler için büyük bir ibret vardır.

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِّمَن يَخْشَى

İnne fi zalike le ıbreten li men yahşa.

27.

(Ey inkarcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur.

أَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاء بَنَاهَا

E entum eşeddu halkan emis sema', benaha.

28.

Onu yükseltmiş ve ona düzen ve ahenk vermiştir.

رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا

Refea semkeha fe sevvaha.

29.

O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı.

وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا

Ve agtaşe leyleha ve ahrece duhaha.

30.

Ardından yeri düzenleyip döşedi.

وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا

Vel arda ba'de zalike dehaha.

31.

Ondan suyunu ve merasını çıkardı.

أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءهَا وَمَرْعَاهَا

Ahrece minha maeha ve mer'aha.

32.

Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.

وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا

Vel cibale ersaha.

33.

Bunları sizin için ve hayvanlarınız için bir yarar kaynağı yaptı.

مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ

Metaan lekum ve li en amikum.

34.

(34-35) En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar.

فَإِذَا جَاءتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى

Fe iza caetit tammetul kubra.

35.

(34-35) En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar.

يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ مَا سَعَى

Yevme yetezekkerul insanu ma sea.

36.

Cehennem, görenler için apaçık bir şekilde gösterilir.

وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَن يَرَى

Ve burrizetil cahimu li men yera.

37.

(37-39) Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır.

فَأَمَّا مَن طَغَى

Fe emma men taga.

38.

(37-39) Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır.

وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا

Ve aserel hayated dunya.

39.

(37-39) Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır.

فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى

Fe innel cahime hiyel me'va.

40.

(40-41) Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır.

وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى

Ve emma men hafe makame rabbihi ve nehennefse anil heva.

41.

(40-41) Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır.

فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى

Fe innel cennete hiyel me'va.

42.

Sana, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar.

يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا

Yes'eluneke anis saati eyyane mursaha.

43.

Onu bilip söylemek nerede, sen nerede?

فِيمَ أَنتَ مِن ذِكْرَاهَا

Fime ente min zikraha.

44.

Onun nihai bilgisi yalnız Rabbine aittir.

إِلَى رَبِّكَ مُنتَهَاهَا

İla rabbike muntehaha.

45.ayete git

Sen, ancak ondan korkanları uyarıcısın.

إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرُ مَن يَخْشَاهَا

İnnema ente munziru men yahşaha.

46.

Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler.

كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا

Ke ennehum yevme yerevneha lem yelbesu illa aşiyyeten ev duhaha.


Kaynak: Diyanet İşleri  Başkanlığı / Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali

Facebook Yorumları