menu
NEBE SURESİ
NEBE SURESİ
Nebe süresinin; nüzül sebebi, konusu, fazileti, okunuşu ve meali..

Nebe Suresi Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 40 âyettir. Sûre, adını ikinci âyette geçen “enNebe’”kelimesinden almıştır. Nebe’, haber demektir. Sûrede, ölüm ötesi hayatınvarlığını ispat çerçevesinde, kıyamet, öldükten sonra dirilme ve hesap için toplanma konularına yer verilmektedir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Nebe Suresinin Nüzülü

 Mushaftaki sıralamada yetmiş sekizinci, iniş sırasına göre sekseninci sûredir. Meâric sûresinden sonra, Nâziât sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Nebe suresinin Konusu

Sûrede ağırlıklı olarak kıyamet, öldükten sonra dirilme, hesap, ceza ve mükâfat konuları ele alınmış, Allah’ın varlık ve kudretini gösteren deliller ile melekler konusuna da yer verilmiştir

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Nebe Suresinin Özeti

Nebe, haber demektir. Buradaki haberden maksat kıyametin haberidir. Sûreyi üç bölümdeincelemek mümkündür.1-16 ayetler arasında kıyametin kopmasından şüphe duyanlara "ileride farkına varacaklar"ikazı yapıldıktan sonra Allah teâlânın varlığının delillerinden bazıları anlatılır. Yerin bir döşekgibi yaratıldığından, dağların yere sağlamlık kazandırmak için çivi gibi çakıldığından ve türlütürlü nimetlerin yaratıldığından bahsedilir.17-30 ayetler arasında kıyametin kopma şeklinden ve cehenneme girenlerin karşılaşacağıdehşetli manzaralar anlatılır.31-40 ayetler arasında ise cennete girenlerin göreceği nimetler ile Allah teâlânın huzurundaizin almadan kimsenin konuşamayacağından ve hesap günü geldiğinde kafirlerin toprakolmayı isteyecekleri anlatılır. 

Kaynak: Murat PADAK / Şanlıurfa İbrahim Halilullah Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi

Nebe Suresinin Meali, Arapça okunuşu, Türkçe Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

1.

Birbirlerine neyi soruyorlar?

عَمَّ يَتَسَاءلُونَ

Amme yetesaelun.

2.

(2-3) Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)?

عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ

Anin nebeil azim.

3.

(2-3) Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)?

الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ

Ellezi hum fihi muhtelifun.

4.

Hayır, ileride bilecekler.

كَلَّا سَيَعْلَمُونَ

Kella se ya'lemun.

5.

Yine hayır; ileride bilecekler.

ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ

Summe kella se ya'lemun.

6.

(6-7) Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?

أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا

E lem nec'alil arda mihada.

7.

(6-7) Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?

وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا

Vel cibale evtada.

8.

Sizleri (erkekli dişili) eşler halinde yarattık.

وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا

Ve halaknakum ezvaca.

9.

Uykunuzu bir dinlenme (sebebi) kıldık.

وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا

Ve cealna nevmekum subata.

10.

Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık.

وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ لِبَاسًا

Ve cealnel leyle libasa.

11.

Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık.

وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا

Ve cealnen nehare meaşa.

12.

Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik.

وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا

Ve beneyna fevkakum seb'an şidada.

13.

Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık.

وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا

Ve cealna siracen vehhaca.

14.

(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık.

وَأَنزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاء ثَجَّاجًا

Ve enzelna minel mu'sırati maen seccaca.

15.

(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık.

لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا

Li nuhrice bihi habben ve nebata.

16.

(14-16) Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık.

وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا

Ve cennatin elfafa.

17.

Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir.

إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا

İnne yevmel faslı kane mikata.

18.

Bu, sura üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz.

يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا

Yevme yunfehu fis suri fe te'tune efvaca.

19.

Gök açılır ve kapı kapı olur.

وَفُتِحَتِ السَّمَاء فَكَانَتْ أَبْوَابًا

Ve futihatis semau fe kanet ebvaba.

20.

Dağlar yürütülür, serap haline gelir.

وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا

Ve suyyiretil cibalu fe kanet seraba.

21.

(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.

إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا

İnne cehenneme kanet mirsada.

22.

(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.

لِلْطَّاغِينَ مَآبًا

Lit tagine meaba.

23.

(21-23) Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları bir dönüş yeridir.

لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا

Labisine fiha ahkaba.

24.

Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar!

لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا

La yezukune fiha berden ve la şeraba.

25.

(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.

إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا

İlla hamimen ve gassaka.

26.

(25-26) Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler.

جَزَاء وِفَاقًا

Cezaen vifaka.

27.

Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı.

إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا

İnnehum kanu la yercune hısaba.

28.

Ayetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı.

وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا

Ve kezzebu bi ayatina kizzaba.

29.

Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) tamamiyle sayıp tespit ettik.

وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا

Ve kulle şey'in ahsaynahu kitaba.

30.

Kafirlere şöyle denilir: "Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız."

فَذُوقُوا فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا

Fe zuku felen nezidekum illa azaba.

31.

(31-34) Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا

İnne lil muttekine mefaza.

32.

(31-34) Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا

Hadaika ve a'naba.

33.

(31-34) Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا

Ve kevaıbe etraba.

34.

(31-34) Şüphesiz Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır.

وَكَأْسًا دِهَاقًا

Ve ke'sen dihaka.

35.

Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan.

لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا

La yes'meune fiha lagven ve la kizzaba.

36.

(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahman'dan bir mükafat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh'un (Cebrail'in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah'a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahman'ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.

جَزَاء مِّن رَّبِّكَ عَطَاء حِسَابًا

Cezaen min rabbike ataen hısaba.

37.

(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahman'dan bir mükafat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh'un (Cebrail'in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah'a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahman'ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.

رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرحْمَنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا

Rabbis semavati vel ardı ve ma beynehumer rahmani la yemlikune minhu hitaba.

38.

(36-38) Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, Rahman'dan bir mükafat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh'un (Cebrail'in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah'a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahman'ın izin vereceği ve doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.

يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرحْمَنُ وَقَالَ صَوَابًا

Yevme yekumur ruhu vel melaiketu saffa, la yetekellemune illa men ezine lehur rahmanu ve kale sevaba.

39.

İşte bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Rabbine ulaştıran bir yol tutar.

ذَلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ فَمَن شَاء اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ مَآبًا

Zalikel yevmul hakk, femen şaettehaze ila rabbihi meaba.

40.

Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkarcının, "Keşke toprak olaydım!" diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık.

إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا

İnna enzernakum azaben kariba, yevme yenzurul mer'u ma kaddemet yedahu ve yekulul kafiru ya leyteni kuntu turaba.

Kaynak: Diyanet İşleri  Başkanlığı / Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali

Facebook Yorumları