menu
NUH SURESİ
NUH SURESİ
Nuh süresinin; nüzül sebebi, konusu, fazileti, okunuşu ve meali..

Nuh Suresi Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 28 âyettir. Sûrede başlıca, Nûh peygamberin mücadeleleri ve Nûh Tufanı konu edilmektedir. Sûre, adını konusundan almıştır.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Nuh Suresinin Nüzülü

Gerek mushaftaki sıralamaya gerekse nüzûl sırasına göre yetmiş birinci sûredir. Nahl sûresinden sonra, İbrâhim sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Nuh suresinin Konusu

Mekkî sûrelerin özelliklerini taşıyan Nûh sûresinde iman esaslarıyla birlikte Hz. Nûh’un peygamberliği, inkârcılara karşı verdiği mücadele ve tûfan konuları ele alınmakta, Nûh’un kendisi ve müminler için yapmış olduğu dua ile sûre sona ermektedir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Nuh Suresinin Özeti

Nuh peygamberin mücadelesi anlatılır bu Sûrede. 1-28 ayetler arasında Nuh peygamberindavası ve daveti anlatılır. Gece gündüz, gizli ve açık kavmini davet eder ama kavmi putlaratapmaktan vaz geçmez. Hazreti Nuh'un kavminin taptığı Yeğus, Yeuk, Nesr adlı putlardanbahsedilir. Son ayetlerde ise Hazreti Nuh'un kafirler için yaptığı beddua ve iman edenler içinyaptığı dua yer alır.

Kaynak: Murat PADAK / Şanlıurfa İbrahim Halilullah Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi

Nuh Suresinin Meali, Arapça okunuşu, Türkçe Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

1.

Şüphesiz biz Nuh'u, kavmine, "Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar" diye peygamber olarak gönderdik.

إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ أَنْ أَنذِرْ قَوْمَكَ مِن قَبْلِ أَن يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

İnna erselna nuhan ila kavmihi en enzir kavmeke min kabli en ye'tiyehum azabun elim.

2.

Nuh, şöyle dedi: "Ey kavmim! Şüphesiz, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım."

قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُّبِينٌ

Kale ya kavmi inni lekum nezirun mubin.

3.

(3-4) "Allah'a ibadet edin. O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin. Şüphesiz, Allah'ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz."

أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ

Eni'budullahe vettekuhu ve etiun.

4.

(3-4) "Allah'a ibadet edin. O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin. Şüphesiz, Allah'ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz."

يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى إِنَّ أَجَلَ اللَّهِ إِذَا جَاء لَا يُؤَخَّرُ لَوْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ

Yagfir lekum min zunubikum ve yuahhırkum ila ecelin musemma, inne ecelallahi iza cae la yuahhar, lev kuntum ta'lemun.

5.

Nuh, şöyle dedi: "Ey Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim."

قَالَ رَبِّ إِنِّي دَعَوْتُ قَوْمِي لَيْلًا وَنَهَارًا

Kale rabbi inni deavtu kavmi leylen ve nehara.

6.

Fakat benim davetim ancak onların kaçışını artırdı."

فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَائِي إِلَّا فِرَارًا

Fe lem yezidhum duai illa firara.

7.

"Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta direndiler ve büyük bir kibir gösterdiler."

وَإِنِّي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوا أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَارًا

Ve inni kullema deavtuhum li tagfire lehum cealu esabiahum fi azanihim vestagşev siyabehum ve esarru vestekberustikbara.

8.

"Sonra ben onları açık açık davet ettim."

ثُمَّ إِنِّي دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا

Summe inni deavtuhum cihara.

9.

"Sonra, onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuştum."

ثُمَّ إِنِّي أَعْلَنتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا

Summe inni a'lentu lehum ve esrartu lehum israra.

10.

"Dedim ki: 'Rabbinizden bağışlama dileyin; çünkü O, çok bağışlayıcıdır.'

فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا

Fe kul tustagfıru rabbekum innehu kane gaffara.

11.

'(Bağışlama dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin.'

يُرْسِلِ السَّمَاء عَلَيْكُم مِّدْرَارًا

Yursilis semae aleykum midrara.

12.

'Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar var etsin.'

وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَل لَّكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَل لَّكُمْ أَنْهَارًا

Ve yumdidkum biemvalin ve benine ve yec'al lekum cennatin ve yec'al lekum enhara.

13.

'Size ne oluyor da Allah için bir vakar (saygınlık, büyüklük) ummuyorsunuz?'

مَّا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًا

Ma lekum la tercune lillahi vekara.

14.

'Halbuki, O, sizi evrelerden geçirerek yaratmıştır.'

وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا

Ve kad halakakum etvara.

15.

'Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmıştır?'

أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا

E lem terev keyfe halakallahu seb'a semavatin tıbaka.

16.

'Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?'

وَجَعَلَ الْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا

Ve cealel kamere fihinne nuren ve cealeş şemse siraca.

17.

'Allah, sizi (babanız Adem'i) yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi (yarattı.)'

وَاللَّهُ أَنبَتَكُم مِّنَ الْأَرْضِ نَبَاتًا

Vallahu enbetekum minel ardı nebata.

18.

'Sonra sizi yine oraya döndürecek ve kesinlikle sizi (yeniden) çıkaracaktır.'

ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا

Summe yuidukum fiha ve yuhricukum ihraca.

19.

(19-20) 'Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır ki, oradaki geniş yollarda yürüyesiniz."

وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ بِسَاطًا

Vallahu ceale lekumul arda bisata.

20.

(19-20) 'Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır ki, oradaki geniş yollarda yürüyesiniz."

لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلًا فِجَاجًا

Li tesluku minha subulen ficaca.

21.

Nuh, dedi ki: "Rabbim! Gerçekten onlar bana karşı geldiler, malı ve çocuğu ancak kendi hüsranını artıran kimselere uydular."

قَالَ نُوحٌ رَّبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي وَاتَّبَعُوا مَن لَّمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ إِلَّا خَسَارًا

Kale nuhun rabbi innehum asavni vettebeu men lem yezidhu maluhu ve veleduhu illa hasara.

22.

"Bunlar da, çok büyük bir tuzak kurdular."

وَمَكَرُوا مَكْرًا كُبَّارًا

Ve mekeru mekren kubbara.

23.

"Şöyle dediler: 'Sakın ilahlarınızı bırakmayın. Hele hele Vedd'i, Süva'ı, Yeğus'u, Ye'uk'u ve Nesr'i hiç bırakmayın."

وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ آلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا سُوَاعًا وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًا

Ve kalu la tezerunne alihetekum ve la tezerrunne vedden ve la suvaan ve la yeguse ve yeuka ve nesra.

24.

"Onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin sadece sapıklıklarını artır."

وَقَدْ أَضَلُّوا كَثِيرًا وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا ضَلَالًا

Ve kad edallu kesira, ve la tezidiz zalimine illa dalala.

25.

Hataları (küfür ve isyanları) yüzünden suda boğuldular ve cehenneme sokuldular da kendileri için Allah'tan başka yardımcılar bulamadılar.

مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُم مِّن دُونِ اللَّهِ أَنصَارًا

Mimma hatiatihim ugriku fe udhılu naran fe lem yecıdu lehum min dunillahi ensara.

26.

Nuh, şöyle dedi: "Ey Rabbim! Kafirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!"

وَقَالَ نُوحٌ رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا

Ve kale nuhun rabbi la tezer alel ardı minel kafirine deyyara.

27.

"Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlaksız ve kafir kimseler yetiştirirler."

إِنَّكَ إِن تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا

İnneke in tezerhum yudıllu ıbadeke ve la yelidu illa faciren keffara.

28.ayete git

"Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helakini arttır."

رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَارًا

Rabbigfirli ve li valideyye ve li men dehale beytiye mu'minen ve lil mu'minine vel mu'minat ve la tezidiz zalimine illa tebara.

Kaynak: Diyanet İşleri  Başkanlığı / Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali

Facebook Yorumları