menu
ALLAH’I ŞAHİT TUTMAK: YEMİN..
ALLAH’I ŞAHİT TUTMAK: YEMİN..
19 Mart 2021 Cuma Vaazı Yayınlandı mı? "Allah'ı şahit tutmak: Yemin" konulu 19.03.2021 Cuma vaazı sitemize eklenmiştir.

Allah'ı şahit tutmak: Yemin..

Göklerin ve yerin tek sahibi, varlığın tek hâkimi, tek ilâhı, âlemlerin rabbi, rahman ve rahim olan Allah’a her daim hamdolsun. Son nebiye ve bütün enbiyaya salât ve selâm olsun.

Değerli Müslümanlar!

Gündelik hayatta insanların duygu ve düşüncelerini ifade ederken sıklıkla başvurduğu ifadelerden birisi de yeminlerdir. Yemin, bir kimsenin kararlılığını pekiştirmek ve başkalarını ikna etmek amacıyla söz ve beyanını Allah’ın adını veya bir sıfatını zikrederek kuvvetlendirmesidir. Yapılan bu yeminler; kimi zaman kişinin samimiyetini, haklılığını pekiştirmek, kimi zaman muhatabı kandırmak ve çıkar elde etmek için, çoğu zaman da bir dil alışkanlığı olarak kullanılmaktadır. 

Bir Müslüman için yemin önemlidir. Zira bilinçli olarak yemin eden bir Müslüman, söylediğine Allah’ı şahit tutmaktadır. Yani Allah’ın adını anarak “Vallahi şu işi yaptım/yapmadım” veya yapacağım/yapmayacağım” gibi ifadelerle yemin eden kişi, “Allah da bu işi yaptığımı/yapmadığımı biliyor” veya “bu işi yapacağıma/yapmayacağıma dair Allah’a söz veriyorum” demektedir. Dolayısıyla Allah’ın emrine uymalı, yeminine sadık kalmalıdır: 

وَاَوْفُوا بِعَهْدِ اللّٰهِ اِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْاَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللّٰهَ عَلَيْكُمْ كَفيلاًۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ

“(Ey Mü’minler!) Bir antlaşma/sözleşme yaptığınızda Allah’ın adını anarak verdiğiniz söze sadakat gösterin. Allah’ı kendinize/niyetinize şahit tutarak pekiştirdiğiniz yeminlerinizi sonradan bozmayın. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı çok iyi bilir.” (Nahl 16/91)

Yapılan konuşmalarda bazen yemine başvurmak, yerinde ve zamanında yemin etmek gayet tabiidir. Fakat lüzumu yokken, sırf ağız alışkanlığıyla yapılan yeminlerden uzak durulması gerekir. 

Daha da önemlisi, yalan yere yemin etmekten şeytandan kaçar gibi kaçılmalıdır. Zira yapılan bu yeminlerin hem dünyevi hem de uhrevi karşılığı olacaktır.

Değerli Kardeşlerim!

Yeminlerde asıl olan “vallahi”, “billahi”, “tallahi”, “Allah şahit olsun ki”, “Allah’a yemin olsun ki”, “Rabbim şahit olsun ki”, “Allah hakkı için”, “andolsun ki”, “Allah adına yemin ederim”  şekliyle Allah’ın adını zikrederek yemin etmektir.

Hz. Peygamber’in bu konudaki sözü gayet açık ve nettir:

مَنْ كانَ حَالِفًا فلْيَحْلِفْ بِاللهِ أوْ لِيَصْمُتْ

“Yemin eden kimse ya Allah adına yemin etsin ya da sussun” (Buhârî, Şehâdât, 26)

Hz. Peygamber’in bu sözünden ve sünnetinden ne kadar da uzaklaştık! 

Toplumumuzda sıklıkla karşılaştığımız, şahit olduğumuz veya duyduğumuz bazı yemin ifadeleri çoğu kez anlamı düşünülmeden dile getirilmektedir: 

“Anam avradım olsun”, “Allah belamı versin”, “kâfir olayım ki”, “gâvur olayım ki”, “Allah çarpsın”, “Kur’an çarpsın”, “anamın-babamın ölüsünü öpeyim”, “çocuğumun ölüsünü göreyim”, “çoluğumun çocuğumun üzerine yemin ederim ki”, “anamın babamın mezarı üzerine yemin ederim ki” gibi yemin ifadelerinin bir kısmı son derece yanlış ve çirkin ifadelerdir. 

Yine benzer şekilde “ekmek gözüme dursun”, “ışığa kör bakayım ki”, “iki gözüm önüme aksın”, “yarına çıkmayayım ki” gibi ifadeler toplum örfünde yemin telakki edilen sözlerdir. 

Günümüzde insanları ikna etmek maksadıyla başvurulan bazı yeminlerin aslında insanları aldatmaya yönelik yapıldığını görüyoruz. Oysa Müslüman aldanmamalıdır ve aldatmamalıdır; hem kanmamalı hem de kandırmamalıdır. Yalana perde yapılan yeminlere itibar etmemeli, uyanık olunmalıdır. 

Yalan yere yemin etmek aynı zamanda bir din istismarıdır. Zira yemin eden kişi Allah adını veya kutsal kabul edilen kimi değerleri kullanarak yemin etmektedir. Yani inançlı insanların hassas olduğu duyguları suiistimal etmektedir. 

İslam hukukunda yemin üç çeşit olarak ele alınmış ve her birinin hükümleri belirtilmiştir:

  1. Lağv Yemini 

Yani boş yere yapılan yemindir.  Bu yemin iki şekilde olur: 

  1. Yanlışlıkla veya doğru olduğu sanılarak yapılan yemindir. Bir kimsenin borcunu ödediğini sanarak “vallahi borcumu ödedim” diye yemin etmesi gibi. 

  2. Yemin etme kastı olmadan, dil alışkanlığıyla, vallahi, billahi diye söz arasında edilen yeminler.

Yalan kastı olmaksızın ve doğru zannedilerek yapılan fakat gerçek olmadığı anlaşılan bu tür yeminlerden dolayı ahirette sorumlu olunmayacağı şu ayetten anlaşılmaktadır:

لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ في اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْاَيْمَانَ

“Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutmaz, fakat bilerek ettiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar.” (Maide 5/89)

  1. Gamûs Yemini

Buna “yemîn-i fâcire” de denir. Geçmiş zamanda yapılmış veya yapılmamış bir iş hakkında kasten yalan yere yapılan yemindir. Bir kimsenin borcunu ödemediğini bildiği halde “ödedim” diye yemin etmesi böyledir. Yalan yere yemin, yemin eden kimseyi cehenneme sokacağı için “daldırmak” anlamındaki kökten gelen “gamûs” kelimesiyle tanımlanmıştır. Böyle bir yemin büyük günahtır ve sahibine çok ağır bir vebal yükler. Bu tür yeminlerin vebalini kefaret de temizleyemeyeceği için bunların kefareti yoktur. Diğer bir deyişle bunun günahından kefaret ile kurtulmak mümkün değildir.

Yalan yere yemin eden kişinin işlediği bu büyük günah sebebiyle tövbe etmesi, Allah'tan af dilemesi ve istiğfarda bulunması gerekir. Çünkü yalan yemin Allah'a karşı büyük bir saygısızlıktır. Böyle büyük bir günahın kefaretle silinmesi mümkün değildir. Bundan dolayı tövbe edip mağfiret dilemek ve bu yüzden bir kimsenin hakkı zayi olmuşsa onu mümkün mertebe telafi edip hakkı zayi olan kişi ile helalleşmek gerekir.

اِنَّ الَّذينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَناً قَل۪يلاً اُو۬لٰٓئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَليمٌ 

“Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir şey karşılığında değiştirenler var ya işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları arındırmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır” (Âl-i İmrân 3/77)

Hz. Peygamber de böyle bir yeminin ne derece büyük bir günah olduğunu şu sözleriyle vurgulamaktadır:

مَن اقْتَطَعَ مالَ امْرِئٍ مُسْلِمٍ بِيَمِينٍ كَاذِبَةٍ لَقِيَ اللَّهَ وَهْوَ عَلَيْهِ غَضْبانُ

“Bir Müslümanın malıyla ilgili haksız yere yemin eden kişi Allah’a kavuştuğunda O’nun gazabıyla karşılaşır” (Buhârî, “Tevhid”, 24)

  1. Mün’akit Yemin 

Mümkün olan ve geleceğe ait bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere yapılan yemindir. Bir kimsenin şu işi yapacağım veya yapmayacağım, şu tarihte borcunu ödeyeceğim, falanca yerde hazır bulunacağım diye yemin etmesi böyledir. 

Bu yemin, yapılacak işe Allah’ı şahit tutma demek olup her halükârda yerine getirilmelidir. Yerine getirilmezse yemin bozulmuş olur ve kefaret gerekir. Kur’an’da konuyla ilgili olarak şöyle buyurulur:

لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ فِي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْاَيْمَانَ فَكَفَّارَتُهُٓ اِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكينَ مِنْ اَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ اَهْليكُمْ اَوْ كِسْوَتُهُمْ اَوْ تَحْر۪يرُ رَقَبَةٍ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ ذٰلِكَ كَفَّارَةُ اَيْمَانِكُمْ اِذَا حَلَفْتُمْ وَاحْفَظُٓوا اَيْمَانَكُمْ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

“Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutmaz, fakat bilerek ettiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da kefareti, ailenize yedirdiğinizin ortalama seviyesinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Buna imkânı olmayan ise üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğinizde (bozarsanız) yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinize bağlı kalın. Allah ayetlerini sizin için bu şekilde açıklıyor ki şükredesiniz.” (Maide 5/89) 

(لَا تَنْقُضُوا الْاَيْمَانَ) “yeminlerinizi bozmayın” ve (وَاحْفَظُٓوا اَيْمَانَكُمْ) “yeminlerinize bağlı kalın” emirlerine uymamak, Allah’ın saygınlığını hiçe saymaktır ve bu hiç kimsenin haddi değildir! Dolayısıyla böyle bir hadsizlik ve ciddiyetsiz tavrın bir yaptırımı olacaktır. 

Geçmiş zamanda yapılmış veya yapılmamış bir iş hakkında bile bile, kasten ve yalan yere yapılan yemin büyük günahtır ve sahibine çok ağır bir vebal yükler. Yalan yere yemin eden kimse bol tövbe ve istiğfarda bulunmalı, bir daha böyle bir hataya düşmemeye karar vermeli, yemin sebebiyle zarar gören hakları da ödeyip sahiplerinden helallik istemelidir.

Geleceğe ait bir konuda mesela borcunu ödeyeceğine, falanca yerde hazır bulunacağına, bir işi yapacağına dair yapılan yeminler yerine getirilmelidir. Yerine getirilmezse yemin bozulmuş olur ve kefaret gerekir. 

Günümüzde yeminin kefareti, on fakiri sabah akşam günde iki öğün doyurmak yahut bir fıtır sadakası miktarından az olmamak üzere yiyecek bedelini kendilerine vermek veya on fakiri giydirmektir. Bunlardan birini yapmaya gücü yetmeyenler ise, yemin kefareti olarak, art arda 3 gün oruç tutarlar.

Değerli Müslümanlar!

Bozulması dinen zorunlu olan bazı yeminler de vardır. Mesela bir kişi Ramazan’da oruç tutmamaya yemin etse veya birini öldürmeye yemin etse bu yeminlerin bozulması gerekir. Böyle yemin etmiş bir kişi yemininin kefaretini verir ve Allah’a tövbe edip bağışlanma diler. 

Hz. Peygamber bu konuda şöyle söylemiştir:

مَنْ حلَف عَلَى يَمِينٍ فَرأَى غَيْرَها خَيْرًا مِنْهَا، فَلْيُكَفِّرْ عَنْ يَمِينِهِ، ولْيَفْعَل الَّذِي هُوَ خَيْرٌ

“Kim bir şeye yemin eder de başka bir davranışı ondan daha hayırlı görürse hayırlı olanı yapsın ve yemini için kefaret ödesin.” (Buhârî, Ahkâm 5, 6)

Bazı kişilerin insanlara hatta kendi ailelerine karşı onların menfaatine olmayan, onlara zarar veren bazı yeminlerde bulundukları ve kötü sonuçlarını gördükleri halde bu yeminlerinde inatla ve ısrarla ayak diredikleri görülmektedir.  Hz. Peygamber böyle huysuz, inatçı kişilerin bu yaptıklarından vazgeçmeleri için çarpıcı bir şekilde şunu söylemektedir:

 واللَّهِ، لَأَنْ يَلِجَّ أحَدُكُمْ بيَمِينِهِ في أهْلِهِ، آثَمُ له عِنْدَ اللَّهِ مِن أنْ يُعْطِيَ كَفَّارَتَهُ الَّتي افْتَرَضَ اللَّهُ عليه

"Vallahi birinizin ailesi aleyhinde yemin edip yemininde inat ve ısrarcı olması, Allah katında (yeminini bozarak) O’nun farz kıldığı kefareti vermesinden daha büyük günahtır" (Müslim, Eyman, 26)  

Yalan yere olmamak kaydıyla her ne kadar dinen meşru kılınmış ise de mümkün mertebe yeminden uzak durmak en iyisidir. 

En güzeli dilimizi yemine alıştırmamaktır. Dilini yemine alıştıran bir kişi, yaptığı yeminleri unutarak veya başka sebeplerle bozabilir ve böylece dinen sorumlu konuma düşer. Böyle bir duruma düşmemek için dilimizi yemine alıştırmamalıyız.

Müslüman, yemin etmeye ihtiyaç hissetmeyecek derecede sözüne güvenilen ve çevresi tarafından böyle bilinen bir kimse olmayı gaye edinmelidir.

Hz. Peygamber de ihtiyaç hissettiğinde yemin etmiştir. Fakat rivayet edilen hadislere bakıldığında onun lüzumsuz, gereksiz konular için yemin etmediği görülmektedir.  Hz. Peygamber söyleyeceği sözün önemine vurgu yapmak, sözünü pekiştirmek kastıyla ve her daim Allah adını anarak yemin etmiştir. Ümmetine de böyle yapmalarını emretmiştir.

Her konuda olduğu gibi yemini de tevhide bağlayan Hz. Peygamber, yemin konusunda gözetmemiz gereken en önemli sınırı çizmektedir: 

Hz. Ömer’in bir konuşması esnasında tıpkı cahiliye döneminde olduğu gibi, babası üzerine yemin ettiğine şahit olan Allah Resulü (s) şöyle bir uyarıda bulunur: 

 إِنَّ اللَّهَ يَنْهَاكُمْ أَنْ تَحْلِفُوا بِآبَائِكُمْ مَنْ كَانَ حَالِفًا فَلْيَحْلِفْ بِاللَّهِ أَوْ لِيَصْمُتْ

“Allah babalarınız üzerine yemin etmenizi yasaklamıştır. Öyleyse kim yemin edecekse Allah’a yemin etsin ya da sussun” (Buhari, Eyman 4)

İnsanları yeminle aldatıp, haklarını; parasını pulunu ve mallarını ellerinden alanlar için Allah Rasulü (sav) çarpıcı birçok ikazda bulunmuştur. Bu ikazları ifade eden hadislerden birisi şöyledir:

     وعن إياس بن ثعلبة الحارثي رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: قَالَ رَسُولُ اللّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: مَنِ اقتَطَعَ حَقَّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ بِيَمِينِهِ فَقَدْ أوْجَبَ لَهُ النَّارَ، وَحَرَّمَ اللّهُ تَعالى عَلَيْهِ الْجَنَّةِ. قَالُوا: وَلَوْ شَيْئاً يَسِيراً يَا رَسُولَ اللّهِ؟ قَالَ: وَلَوْ كَانَ قَضِيباً مِنْ أرَاكٍ

İyas İbnu  Sa'lebe el-Hârisî naklediyor: "Rasulullah (sav) buyurdular ki: "Kim Müslüman bir kimsenin hakkını, yemini ile ele geçirirse artık onun için cehennem  vacip olmuştur. Allah Teala ona cenneti de mutlaka haram kılmıştır." "Ey Allah'ın Resulü! Az bir şey olsa da mı?"  diye sorduklarında Hz. Peygamber: "Misvak ağacından bir çubuk bile olsa!" cevabını verdi." (Müslim, İman, 61)

Değerli Kardeşlerim!

Her şey bir yana, bir insan için, ahirete iman eden bir Müslüman için olabilecek en büyük acı ve kayıp, huzur-u ilahiye çıktığında Allah’ın gazabıyla karşılaşması olsa gerektir. İşte yalan yere yemin etmek böyle hazin bir akıbete yol açmaktadır. Allah Rasulü (sav) bunu gayet net bir biçimde ifade etmektedir: 

  قَالَ رَسُولُ اللّهُ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: مَنْ حَلَفَ عَلى مَالِ امْرِءٍ مُسْلِمٍ بِغَيْرِ حَقِّهِ لَقِىَ اللّهَ تَعَالَى وَهُوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ

"Kim Müslüman bir kimsenin malı hakkında yalan yere yemin ederse, (Kıyamet günü) Allah'la karşılaştığında O'nu kendisine karşı gazaplanmış bulur!" buyurdular. (Buharî, Eyman ve’n-nüzür, 17; Müslim, İman, 36.)

O Halde Muhterem Kardeşlerim! Değerli Müslümanlar! 

Yapmamız, dikkat etmemiz gereken hususlar bellidir:  

Gelin hep birlikte Hz. Peygamber’in sünnetine sarılalım. 

Dilimize bir ayar vermeye çalışalım.

Eften püften mevzular için yemin etmemeye gayret gösterelim.

Yemin edeceksek de yalnız Allah adını kullanarak yemin etmeye çalışalım. 

Peygamber bile olsa Allah’tan başka kimseye ve hiçbir şey üzerine yemin etmeyelim.

Yemin etmenin Allah’a söz vermek olduğunu unutmayalım ve yeminlerimize sadık olalım.

Özellikle cahiliye döneminde Arapların “zıhar” yaparken söylediklerine benzer şekildeki, “anam avradım olsun” sözünü yemin için kullanmayı artık bırakalım. İyi bir Müslüman böylesi çirkin bir ifadeyi katiyetle ağzına almamalıdır. 

“Allah çarpsın”, “Kur’an çarpsın” gibi ifadelerle Allah’ı ve Kur’an’ı yanlış tanımaktan ve tanıtmaktan vazgeçelim. Allah’ı ve Kur’an’ı bu şekilde vasfetmekten kaçınalım. 

Allah rahman ve rahimdir. O kullarına karşı gaddar ve zalim değildir. Kur’an insanları çarpsın diye değil hidayet olsun diye; doğru yolu bulsunlar, hem dünyada hem de ahirette mutlu olsunlar diye vardır.

Çoluğumuzun çocuğumuzun, anamızın atamızın üzerine yemin etmeyi de bırakalım. Bu değerli varlıklarımızı değersiz amaçlarımıza alet etmeyelim.

Ticaret yaparken yalan yere yemin edip insanları aldatmayalım. Çünkü bu haramdır. Hatta doğruyu söylüyor olsak bile alışverişte yemin etmekten kaçınalım.

 الحَلِفُ مُنَفِّقَةٌ لِلسِّلْعَةِ، مُمْحِقَةٌ لِلْبَرَكَةِ “Yemin, alışverişte kâr getirir (ama) bereketi götürür (Ebû Dâvûd, Buyû’ 6) diyen Hz. Peygamber’in sesine kulak verelim. 

Yüce Rabbimiz bizleri hak ve hakikat yolunda sabit kılsın. Toplumumuzu kuşatan manevi hastalıklardan kurtulmamızda bizlere yardım eylesin. Nebevi öğretinin bu topraklarda hâkim olmasını lutfeylesin. Devletimizi, milletimizi, ailemizi, gençliğimizi dahili ve harici tüm şerlerden muhafaza eylesin.

واخر دعوانا أن الحمد لله رب العالمين

Vahap BOYLU - Pamukova Vaizi

VAAZI İNDİR

Facebook Yorumları