menu
BİR EMEK HIRSIZLIĞI; ŞANS OYUNLARI
BİR EMEK HIRSIZLIĞI; ŞANS OYUNLARI
Haftanın Vaazı.. "Bir Emek Hırsızlığı: Şans Oyunları" konulu 016.12.2022 tarihli Cuma vaazı sitemize eklenmiştir.

Bir Emek Hırsızlığı: Şans Oyunları

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

يَاأَيُّهَاالَّذِينَ آمَنُوا إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْأَنْصَابُوَالْأَزْلاَمُرِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْتُفْلِحُونَ

إِنَّمَايُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُالْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِيالْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْذِكْرِ اللَّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِفَهَلْ أَنْتُمْ مُنْتَهُونَ

“Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları şeytan işi iğrenç şeylerden ibarettir. Bun lardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şüphesiz şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?” (Maide, 5/90, 91)

Kıymetli Kardeşlerim,

Yüce Rabbimiz, insanı en değerli varlık olarak yaratmıştır. Tertemiz fıtratını korumak ve ebedi kurtuluşa ulaşmasını sağlamak için ona bazı sınırlar çizmiştir. Hayatımız boyunca riayet etmemiz gereken bu sınırlara helal ve haram diyoruz.

Helal, yaratılışın gaye ve hikmetine uygun olan güzelliklerdir. Haram ise, mükerrem olarak yaratılan insanın onur ve haysiyetini zedeleyen, ona zarar veren çirkinliklerdir. Helal, Allah’ın rızasına uygun söz, tutum ve davranışlardır. Haram ise Rabbimizin gazabına ve insanların kınamasına neden olacak kötülüklerdir.

Helali gözetmek, Allah’a imanın yani O’na verdiğimiz kulluk sözüne sadakatin göstergesidir. Harama bulaşmak ise bu sözü göz ardı etmektir. Helalin peşinde koşmak, insana yaraşır, nezih ve şerefli bir hayat yaşama gayretidir. Harama dalmak ise zihni ve gönlü bulandırma; heva ve hevesin, arzu ve isteklerin esiri olma halidir.

İnsan, helale ne kadar yaklaşırsa huzura da o kadar yaklaşır. Harama doğru yürümenin sonu ise pişmanlık ve mutsuzluktur. 

Ayet ve hadisler, açık ve net bir şekilde haram kazancı yasaklamıştır. İslâm dininin temel yasaklarından biri de haram kazanç olan kumardır.

KUMARINYASAKLANMA SEBEPLERİ

          Değerli Kardeşlerim,

İslam kumarı yasaklarken, bunların belli nevilerini değil, götürdüğü sonucu hedef almıştır. Bu itibarla, Müslümanların Kur’ân ve Sünnette ilke olarak geçen “kumar yasağını” her devir ve dönemde kendi şart ve toplumlarına göre yeniden ele almaları ve yorumlamaları gerekir. Bunun için de hem dini nassların ve emir ve yasakların ortam ve gayesinin iyi bilinmesi, hemde içinde yaşamaları toplumda salgın bir hastalık halini alan kötü alışkanlıkların ve yol açtığı olumsuz sonuçların devamlı izlenmesi gerekir.

Kur’an ayetleri, hadisler ve fukahanın yorumlarından kumarın şu sebeplerden yasaklandığı anlaşılmaktadır.

Kumar;

1-   Allah’ı zikretmekten ve namazdan alıkoyması, “Şeytan, içki ve kumarla,  ..... Sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister…”( Maide, 5/91.)

اِنَّمَا يُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُالْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ

2-    Kin ve düşmanlığa sebep olması, “Şeytan,içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak.....ister.”(  Maide, 5/91.)

 

3-    Başkalarının mallarını meşru olmayan yollarla, kolay yoldan, hiçbir emek karşılığı olmadan alıp yemeye, zulüm ve haksızlığa sebep olması, Ayette “Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin, ancak karşılıklı rızaya, gönül hoşluğuna dayalı bir ticaret sonucunda yiyin”( Nisa, 4/29.) buyrulmaktadır. Meşru yollarla yapılmadıktan sonra, kumarda olduğu gibi, tarafların görünen rızaları, kumarda edilen malı helal hale getirmez. Aslında kaybeden taraf razı görünse bile, içinden razı olması pek mümkün değildir.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُٓوااَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ اِلَّٓا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْتَرَاضٍ مِنْكُمْ وَلَا تَقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُمْرَح۪يمًا

4-   Şansa ve tesadüfe bağlı haksız kazanç sağlaması, Kazanç şansa ve tesadüfe bağlı olmayıp, çaba ve alın terinin ürünü olmalıdır. Nitekim bir ayette, “İnsanın yararına olan, yalnızca kendi öz gayretinin sonucudur.”( Necm, 53/39)

وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ

5-    İnsanı tembelliğe götürüp, onun zihin melekelerini düşünmez duruma getirmesi, akıl ve irade gücünü zaafa uğratması.

 

6-     İnsanları hırsızlıkta dahil her çeşit kötülüğe sevk edip mallarını zayi etmesi, hassasiyet ve şereflerini lekelemesi,  “Kişinin iyi bir Müslüman olduğunun alameti, kendisine yararı olmayan şeyleri terk etmesidir.”

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّىاللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ حُسْنِ إِسْلَامِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَا لَا يَعْنِيهِ     

 

7-     Toplumda salgın bir hastalık halini alıp, genel ahlakı sarsması,

 

8-     Risk ve belirsizlik taşıması ve rıza unsurunun yeterince bulunmaması,

 

9-    Önceden belli olmayan bir sonuca bağlı olarak karşılıklı konulan veya vaat edilen bedeli kazanma veya kaybetmeye dayalı olması,

 

10-          İslam’ın helal kazancı korumak, haram ve haksız kazancı önlemeyi amaçlaması,

 

11-          Ekonomik imkânların toplumun geniş katmanlarına dağıtılmasını engellemesi,

 

12-         İktisadi gelişimini tamamlayamamış ülkelerde işsizliğin, fakirliğin, sınıflar arası dengesizliğin olduğu toplumlar için bir umut sömürüsü, tembellik vesilesi olması, alın teri dökmeden zengin olan birkaç problemli insan daha topluma eklenerek toplumdaki dengeyi sarsması, sebepleriyle yasaklanmıştır.

 

YüceAllah, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurmaktadır;

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُوَالْأَنْصَابُوَالْأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُلَعَلَّكُمْتُفْلِحُونَ

“Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları şeytan işi iğrenç şeylerden ibarettir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. (Maide, 5/90)

Şu da bir gerçek ki; günümüzde değişik isim ve yöntemlerle oynanan şans oyunları olduğu gibi, bu tür oyunlar her devir ve dönemde farklı şekil ve isimlerle varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Ayette “el-Meysir” şeklinde geçen ve dilimize kumar diye tercüme ettiğimiz bu kavram aslında, cahiliye döneminde oynanan bir şans oyunudur. Ayet, o dönemde oynanan bu şans oyununu şeytan işi, bir pislik olarak ifade etmekte; bu tür şans oyunlarından müminleri sakındırmaktadır.

“Meysir” Arapça ’da “yüsr” (kolaylık)anlamına gelen bir kökten türemiş bir kelimedir. Yani kolay yoldan kazanç sağladığı için bu oyuna “Kolaycılık” anlamında, “Meysir” denmiştir. Adına ne denirse densin; şansa dayalı, kolay kazanç vaad eden, bir tarafta kaybedenlerin ve üzülenlerin diğer tarafta başkasının kaybı ve hüznü üzerine kazanç sağlayanların olduğu her oyun kumardır. Allah kumarın her türlüsünü yasaklamıştır.

Meysir'in niçin günah olduğu ve yasaklandığı konusunda iki görüş zikredilmektedir. İbn Abbas'tan rivayet edilen birinci görüşe göre, meysir; Allah'ı zikretmekten ve namazdan alıkoyduğu ve insanlar arasında düşmanlık doğurduğu için günah sayılmış ve yasaklanmıştır. Diğer bir görüşe göre ise, zulüm ve haksızlığa sebebiyet verdiği için günah sayılmıştır.

 

 KUMAR KİŞİNİN HAYATINI, İBADETİNİ VE AHİRETİNİNASIL ETKİLER?

İslam’ın kumarı yasaklarken, toplumda salgın bir hastalık gibi hızla yayılan ve pençesinde çaresizlik içinde kıvrananlara nefes aldırmayan bir illetle mücadele ettiği aşikârdır. Bu noktada yetenek, ustalık ve tecrübenin kumardan elde edilen kazanca bir anlam sağlaması mümkün değildir. 

Kumar oynayan tarafların rıza göstermesi de kumarla elde edilen malı helâl kılmaz. Zira içlerinden sadece birisinin ya da birkaçının kazanmasıyla diğerlerini kayba sokan bir oyun, görünüşte razı bile olsalar insanları olumsuz duygulara mahkûm eder. 

Kumar sonrası yaşanan utanç, üzüntü, pişmanlık, hırs ve intikam duyguları sadece kumar masasındakileri birbirine düşürmekle kalmayarak bütün topluma taşınmaktadır. Para kaybetmenin yanı sıra vaktini, enerjisini, olumlu ve yapıcı duygularını, iradesini ve hatta haysiyetini kaybeden kumarbaz, kendine yazık ettiği gibi çevresine de zarar verir hâle gelir. Dolayısıyla iki kişi arasında oynanan küçük çaplı bir şans oyunundan, çeşitli isimler altında kurumsallaşan ve binlerce insanın katılımıyla gerçekleştirilen şans oyunlarına kadar her tür ve boyutuyla kumarı tasvip etmek mümkün değildir. 

Kazanmayı ya da kaybetmeyi konu edinen ve önceden belli olmayan bir sonuca bağlı olarak gelişen şans oyunlarından, çekilişlerden ve yarışlardan elde edilen gelirin hayra harcanması da bunların dinen haram olduğu hükmünü değiştirmez.

Kumar, fert, aile, toplum ve ekonomik alanda yıkıcı etkiler, onarılamayacak tahribatlara sebep olmaktadır. Bu yıkıcı etkilerin başında verimsiz bireyler üretmesi gelir. Bu yönüyle kumar, üretime katılmayan, işsiz güçsüz, tembel, boş vakit geçiren kişilerin toplumda çoğalmasına neden olur. 

Kumardan elde edilen kazanç helâl olmadığı gibi kaybedilen paranın her kuruşunda da çoluk çocuğun, fakirlerin ve toplumun hakkı vardır. Ayrıca kumar, şeytan işi olduğundan şeytani ahlakı üretir. İçki, yalancılık, hırs, kin, intikam, cinayet gibi kötülükleri beraberinde getirir. Aile hayatında düzensizliklere, anlaşmazlıklara, ihmallere sebep olur. 

Kumar yüzünden, dinini, namusunu, evini satan, her türlü kutsal değerini çaresizlik içinde ayaklar altına alan pek çok kişi vardır. 

Unutulma malıdır ki bütün şans oyunları başlangıçta eğlenmek ve vakit geçirmek için oynanır. İnsan, kazandıkça kazanma zevki ve hırsı için oynar. Kaybettikçe yine oynar. Sonunda kumarın girdabında kayboluverir. Her şeyini kumarda kaybeden, nesi varsa satan ve kumara yatıran, bütün ömrü sefalet içinde geçen kumarbazların, başlangıçta kumara bir eğlence gözü ile baktıkları unutulmamalıdır. 

Kısacası kumar, hırs ve tamahın çocuğu, kötülüğün kardeşi, zarar ziyanın babasıdır. (Hadislerle İslam, Kumar: ömrü zayi etmek ve Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinden istifade edilmiştir.)

KUMAR BAĞIMLILIĞI

Kumar denildiği zaman bu terim sadece ülkemizde yasadışı olan kumarhanelerde oynanan oyunları kapsamaz. At yarışları, şans oyunları, adı her ne kadar milli de olsa dini anlamda asla helal olmayan milli piyango, bahis konarak oynanan kart ya da taş oyunları, maç tahminleri de bu gruba girmektedir. 

Kumar oynamaya ne kadar erken yaşta başlanırsa bağımlılık gelişme riski o kadar yüksektir. Kumar bağımlılığı fiziksel bir belirti vermediği için tanı konması zaman almaktadır. 

Kumar bağımlılığı önce kişinin büyük bir kazanç elde etmesi ile başlar. Kişi bu kazançtan sonra sürekli daha büyük kazançlar elde edeceğini hayal eder, kumar oynama ile ilgili kendisine olan güveni artar. Hayal edilen kazanç elde edilemediğinde kişi kaybı tolere edemez ve daha fazla para ile oynamaya devam eder. 

Kişi bu kaybetme evresinde para bulabilmek için tüm malvarlığını satabilir. Kontrolünü tamamen kaybedebilir. Tükenme evresinde ise; kişinin iş ve ailesi ile ilgili sorunları artar ve yasadışı eylemler gerçekleştirebilir. Kişi hala büyük kazançlar sağlayabileceğini düşünmektedir. Son aşamada ise kişi artık kaybettiklerini yerine koyamayacağının farkındadır. Genelde boşanma, tutuklanma, alkol madde kullanımı gibi ek problemler ortaya çıkar. (Kumar hk. Makale, Maltepe hastanesi)

Kumar bağımlılığı, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı gibidir. Hekim tedavisi yanında mutlaka bu konuda dini ve ahlaki eğitim verilmelidir. Maddi- manevi kaybı ikna edici bir surette hatırlatılmalıdır. Efendimizin (sav) şu duası bizlere ne güzel örnek olmaktadır.

وعَنزيادِ بْن عِلاقَةَ عن عمِّه ، وهو قُطبَةُ بنُ مالِكٍ ، رَضِيَ اللَّه عَنْهُ ، قَال كَانَالنَّبيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يقُولُ : « اللَّهمَّ إِنِّيأَعُوذُ بِكَ مِن مُنْكَرَاتِ الْأَخْلاَقِ ، وَالْأَعْمَالِ وَالْأَهْوَاءِ »

Resûl-iEkrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua ederdi:

“Allahım!Kötü ahlâklı olmaktan, fena işler yapmaktan ve yanlış inançlara sapmaktan sanasığınırım.” (Tirmizî, Daavât 126)

Kumar oynayan ve kumardan haksız kazanç elde eden kişinin kumar illetinden kendini kurtarıp da ibadet etmesi kolay değildir. Buna muvaffak olsa bile ibadetlerinden bir manevi haz ve lezzet alması mümkün olmaz. Çünkü yedikleri helal değildir. 

Kumar,oyuncuya haksız kazanç sağlayan veya zarar veren bir oyundur. Hz. Peygamber(s.a.v):

وَمَنْقَالَ لِصَاحِبِهِ ، تَعَالَ أَقَامِرْكَ فَلْيَتَصَدَّقْ.

“Bir kimse arkadaşına: Gel seninle kumar oynayalım derse derhal sadaka versin”(Buhari.)buyurmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v) bu hadisinde kumarı sadece oynamanın değil sözünü bile etmenin, söz arası lakırdısının bile günah olduğunu belirtmiştir. Böyle bir davranışta bulunanın hemen tövbe edip sadaka vermesini emretmiştir.

Ayrıca haram kazancın kişinin Allah ile olan irtibat ve iletişimine de çok büyük engel teşkil ettiğini söyleyebiliriz. 

Haram kazançla geçinenin duasının kabul edilmeyeceğini Sevgili Peygamberimiz ashabına şu şekilde anlatmıştı:

اَلرَّجُلَيُطِيلُ السَّفَرَ أَشْعَثَ أَغْبَرَ يَمُدُّ يَدَيْهِ إلَى السَّمَاءِ : يَاربِّيَارَبِّ ، وَمَطْعَمُهُ حَرَامٌ ، ومَشْرَبُهُ حَرَامٌ ، وَمَلْبَسُهُ حَرَامٌ ،وَغُذِيَ بِالْحَرَامِ، فَأَنَّى يُسْتَجَابُ لِذَلِكَ ، ؟

“Bir adam uzun bir yolculuğa çıkmış, saçı başı dağılmış, tozlanmış, sonra ellerini semaya kaldırmış, ‘Yâ Rabbi, Yâ Rabbi...’diye yalvarıyordu. Oysa onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, beslendiği gıda haram! Onun bu hâldeki duası nasıl kabul edilebilir ki!” (Müslim,Zekât, 65 (2622) ;(2854); Beyhakî, Şuabu’l-İman, 7/331 (10482).

Konuyla ilgili bir başka rivayette; Sa’d b. EbîVakkas, Peygamberimize gelerek dualarının kabul olması için ne yapması gerektiğini sorunca Peygamberimizin cevabı şöyle olmuştu: “Yediklerinin helâl olmasına dikkat et ki, duaların kabul olsun.” (Taberânî,el-Mu'cemü'l-evsat, VI, 310) 

 

HELAL KAZANCIN ÖNEMİ

يَاأَيُّهَا النَّاسُ كُلُوا مِمَّا فِي الْأَرْضِ حَلاَلًا طَيِّبًا وَلَاتَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ

“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.”  (Bakara,2/168.)

Rasulullah(SAV) buyurdu ki:

‏مَاأَكَلَ أَحَدٌ طَعَامًا قَطُّ خَيْرًا مِنْ أَنْ يَأْكُلَ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ، وَإِنَّنَبِيَّ اللَّهِ دَاوُدَ ـ عَلَيْهِ السَّلاَمُ ـ كَانَ يَأْكُلُ مِنْ عَمَلِيَدِهِ

“Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Davut (a.s.) kendi el emeğiyle geçinirdi.” (Buhari, Büyu,15, III/IX)

Helali terk edip şüpheli ve haram şeylere meylettikçe bu bizim davranışlarımızı da değiştirecek maddi ve manevi anlamda değişim yaşayarak şeytanın izinden giden ve bundan da rahatsız olmayan/olamayan kullar haline geleceğiz. Çünkü şeytan her ne kadar gözlerimize görünmez ise de gizliden gizliye kanımıza, iliklerimize işleyerek kalp ve fikirlerimize sokularak yaptığı telkinlerle bizi hak ve hakikatten dünya mutluluğundan ebedi saadeti, cennetteki sonsuz mülkleri kazandırmaktan mahrum edecektir. 

Kıymetli Kardeşlerim!

Helâl-haram duyarlılığını yitirerek israf edilmiş bir ömrün akıbeti hüsrandır.   

Dinimizde hiç kimsenin kendi arzusuna göre helal ve haram koyma yetkisi yoktur. Kur’an-ı Kerim’in rahmet yüklü mesajlarına iman eden, Peygamber Efendimiz (sav)’in kutlu yolundan yürüyen her mümin, helal-haram duyarlılığına sahip olmak zorundadır. 

Mümin, şu geçici dünyada sayılı nefeslerini falcılık, kumar, şans oyunları, faiz, rüşvet, tefecilik, hırsızlık gibi haksız kazançlarla tüketemez. Allah’ın kendisine emanet verdiği bedenini alkollü içki ve uyuşturucu maddelerle zehirleyemez. Helal olmayan yiyecek ve içeceklerle sağlığına yazık edemez.

Yukarıda aktarılan ayet ve hadis-i şeriflerden anlaşılan odur ki, helal rızık konusunda gösterilen hassasiyet de sarf edilen çaba da Allah katında çok değerlidir. İslam dini, helalinden kazancı takdir ederken, haksız kazancın haram olduğunu ortaya koymuş, çeşitli yönlerden insan ve toplum üzerinde zararlı etkileri olan haksız kazancın her türünü yasaklamıştır. Müslümanlar olarak bizler helal kazancın peşine düşmeliyiz. 

Değerli Kardeşlerim!

Müminler olarak, helal ve haram sınırları karşısındaki tutumumuza bakalım. Her birimiz, şu soruları kendimize soralım:

Helal-haram duyarlılığı çerçevesinde bir hayat mı yaşıyoruz? Yoksa bir idrak tutulması içinde miyiz? Günahı umursamayarak, haramdan kaçınmayarak dünya ve ahiret mutluluğumuzu tehlikeye mi atıyoruz? Yoksa gönülden bir tövbe ile bir daha geri dönmemek üzere yanlışlarımızı terk edebiliyor muyuz?

Unutmayalım ki; mümine yaraşan, helale ve harama karşı uyanık olmaktır. İnsan hata yapabilir. Ama hata edenlerin en ferasetlileri, en kısa zamanda hatadan dönen ve tövbe edenlerdir.

 

KUMARIN ZARARLARI

Kıymetli Kardeşlerim!

Sohbetimizin buraya kadar olan kısmından açıkça anlaşılacağı üzere kumarın; şahsi(psikolojik ve fizyolojik) ailevi, toplumsal, ekonomik, dini açılardan onarılması pek güç zararları vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

  • Kişiyi gayretsizliğe, tembelliğe, hazır kazanca iter.
  • Psikolojik bağımlılık yapar. Bu yüzden iradeyi giderir. Akıl sağlıklı fikir üretemez.
  • Aklen ve bedenen sağlıklı nesiller yetiştirmeye engel olur.
  • Kişiyi diğer bağımlılıklara kolayca iter. Kaybını telafi etmek adına sigara, alkol ve uyuşturucuya başvurur.
  • Kötü ahlakın kaynağıdır. Yalancılık, hırsızlık, ben merkezci olma, hırsı ve zevki yüzünden onu tüm sevenleri üzüntüye ve mutsuzluğa atar.
  • Aile yuvalarını dağıtır. Sahipsiz, sevgisiz nesiller yetişmesine neden olur. Bu kişiler çok kolay zararlı şeylere bağımlılığa yatkın olurlar.
  • Toplumsal ilişkiler bozulur. Menfaat ve kazanma hırsı sağlıklı ilişkileri bozar.
  • Haksız kazanç meşru hale gelir. Kolay kazanç ideal haline gelir.
  • Toplumsal kurallar bozulur. İllegal yapılar güç kazanır.
  • Toplumsal huzur ve güven kaybolur.
  • En önemlisi baştan aşağıya kötü huyların ve düşüncelerin esiri haline gelen bu kişi veya kişilerin, dini hassasiyetleri kaybolur, kabir aleminde ve ahiret hayatında azaba müstehak olabilirler.

SONUÇ

Kumar, türü ve şekli toplumlara ve dönemlere göre değişiklik gösterse de hemen her dönemde ve toplumda var olmuştur. Haksız kazanç, mal ve zaman israfı, irade zafiyeti ve toplumsal çözülme gibi bir dizi olumsuzluğa yol açtığı için de dinler ve temel ahlâk öğretileri tarafından yasaklanmış ve kınanmıştır. 

Kıyamete kadar bütün insanlığa dünya ve ahiret mutluluğunun yolunu göstermek üzere gönderilmiş en son din İslam’ın, fert ve toplum açısından tartışılmaz zararları olan kumar için sessiz kalması mümkün değildi. Cahiliye döneminde kumar diğer pek çok kötülük gibi yaygın olarak bulunmaktaydı. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’de kumar ortaya çıkan zararlı sonuçlar açısından kardeşi olarak bilinen içki ile beraber zikredilmiş ve kesin olarak yasaklanmıştır. 

Bu yasak konulurken de kumarın, insanlar arasına düşmanlık ve kin düşüren, kulu Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoyan şeytan işi bir pislik olduğu vurgulanmıştır. Peygamber (sav) de hadisleriyle bu yasağı teyit ederek kumarı ve benzerlerinden sakınılmayı emretmiştir.

İslam’da başkalarının malını meşru olmayan yollarla almak ve yemekte haramdır. Nisa suresi 29. ayette "mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin" buyrulmaktadır. 

Kumarda da kazanılan para meşru yollarla elde edilmediği için, tarafların görülen rızalarının olması, kumarı helal kılmaz. Aslında veren taraf razı görünse de içinden razı olması pek mümkün değildir. 

İslam çalışarak, üreterek helal yoldan kazancı emretmiş, emek sarf edilmeden, şansa ve tesadüfe bağlı haksız kazancı ise yasaklamıştır. Kumarın her çeşidi dinen haramdır. Nasıl oynandığı ne ile oynandığı ne üzerine oynandığı o kadar önemli değildir. Kumarın küçüğü, büyüğü, azı, çoğu hepsi haramdır.

Yüce Rabbimiz nefsimizi ve neslimizi haram olan tüm fillerden muhafaza buyursun. Âmin.

VAAZI İNDİR

Murat MUTLU / Serdivan Vaizi

 

Facebook Yorumları