menu
EVLİLİK HAYATINDA MAHREMİYET ve SINIRLARI
EVLİLİK HAYATINDA MAHREMİYET ve SINIRLARI
Haftanın Vaazı.. 31.01.2025 tarihli; "Evlilik Hayatında Mahremiyet ve Sınırları" konulu Haftanın vaazı sitemize yüklenmiştir.

Evlilik Hayatında Mahremiyet ve Sınırları

بسم الله الرحمن الرحيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ مِن قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ الظَّهِيرَةِ وَمِن بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاء ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَّكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضٍ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz buluğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, ayetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ مِنكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Çocuklarınız erginlik çağına geldiklerinde, kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi izin istesinler. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nur, 59-60)

İffet ve Haya

Muhterem Müslümanlar!

İnsan, “yeryüzünün şerefli halifesi” olarak var edilmiştir. Halife; “Allah’ın kendisine verdiği sorumlulukla dünyayı imar edebilecek, akıllı, güçlü ve haysiyetli varlık” demektir. Dini, dili, rengi, cinsiyeti, yaşı fark etmeksizin her insan, insanlık ailesine aidiyeti yönüyle onur ve itibar sahibidir.

İnsan için “onur sahibi olmak” sonradan lütfedilmiş bir durum olmayıp yaratılıştan gelen bir nimettir. Ama “onurlu insan olarak kalmak” gayret gerektirir. Onurlu insan olarak kalabilmenin yolu iffetli bir yaşamı rehber kabul etmekten geçer. İnsana düşen, fıtratında var olan onuru, yaratılıştan getirdiği değeri, inanç ve davranışlarıyla koruyup geliştirmek ve bu saygınlığına yaraşır bir hayat yaşamaktır.

İffet, yeme, içme ve cinsel arzular karşısında ölçülü olmaktır. “İffetli olmak”, onurlu bir hayatın ve haysiyetli bir duruşun hem sebebi hem sonucudur. “İffetli bir yaşam”, insanın hem Rabbine hem kendisine hem de çevresine saygısının bir gereğidir. İffet, nefse karşı dik duruştur.

Kur’an’da şöyle buyurulur:

وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّاهَا قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا

Yemin olsun, nefse ve onu şekillendirip düzenleyene; ona kötü ve iyi olma kabiliyetini verene. Nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir. Onu arzularıyla baş başa bırakan da ziyan etmiştir.” (Şems, 7-10)

Gözü haramdan korumaktır iffet.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) şöyle buyuruyor:

يَا عَلِيُّ! لا تُتْبِعِ النَّظْرَةَ النَّظْرَةَ؛ فَإِنَّ لَكَ الْأُولَى، وَلَيْسَتْ لَكَ الآخِرَةُ

Ey Ali! Bir bakışa ikincisini ekleme! Çünkü ilk bakış affedilmiştir. Sonraki bakışa ise hakkın yoktur.” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 42- 43)

Değerli Müminler!

Rabbimizin erkek ve kadın kullarından iffet ve namus konusunda beklentisi birbirine denktir. Kur’an-ı Kerim’de ilgili ayetlerde şöyle buyurur Rabbimiz:

قُل لِّلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ 

Mümin erkeklere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını korusunlar…”

وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ 

Mümin kadınlara da söyle gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını korusunlar.” (Nûr, 24/30-31)

Görüldüğü üzere çarpık bir namus algısıyla, erkeği her anlamda özgür bırakmak ve affetmek ama kadını mahkûm ederek cezalandırmak İslam’la bağdaşmaz.

Kardeşlerim!

Yine iffet, zinaya yaklaşmamaktır.

Kur’an’da şöyle buyurulur:

وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً

Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, hayasızlıktır. Çok kötü bir yoldur” (İsrâ, 32)

Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde:

كُتب على ابن آدم نَصِيبُه من الزِنا مُدْرِكُ ذلك لا مَحَالة: العينان زِناهما النَظر، والأُذنان زِناهما الاستماع، واللسان زِناه الكلام، واليَدُ زِناها البَطْش، والرِّجل زِناها الخُطَا، والقلب يَهْوَى ويتمنى، ويُصَدِّق ذلك الفَرْج أو يُكذِّبُه

Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinası bakmak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası yürümektir. Kalbe gelince o, arzu eder, ister. Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir ya da boşa çıkarır.” buyurarak dil, göz, kulak, el gibi organların zinaya zemin hazırlayacak şekilde kullanılmasından müminleri sakındırmıştır. (Buhârî, İsti’zân, 12)

Hayâ; insanı koruyan hassas çizgidir.

Hayâ iffetin kardeşi, fenalıktan korunma ve haysiyetli olmanın gayretidir.

Hz. Peygamber (sas) bir hadislerinde şöyle buyurur:

إِنَّ مِمَّا أَدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ الأُولَى: إِذَا لَمْ تَسْتَحى فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ

İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz bilir: Şayet utanmıyorsan, dilediğini yap!” (Buhârî, Edeb, 78)

Evlilik, iffeti ve haysiyeti muhafaza eden en sağlam kale, en güçlü kalkandır. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) şöyle buyurur:

يَا مَعْشَرَ الشَّبَابِ! مَنِ اسْتَطَاعَ مِنْكُمُ الْبَاءَةَ فَلْيَتَزَوَّجْ، فَإِنَّهُ أَغَضُّ لِلْبَصَرِ وَأَحْصَنُ لِلْفَرْجِ

Ey gençler topluluğu! Evlenmeye imkânı olanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur.” (Buhârî, Nikâh,3)

İffet elbise gibidir, giyeni güzelleştirir ve muhafaza eder.

Kur’an eşleri şöyle tanımlar:

هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ

Onlar (hanımlarınız) sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz.” (Bakara, 2 /187) Elbisenin insanı sıcaktan ve soğuktan, kötü gözden koruması gibi eşler de birbirini kötülükten, tehlikeden ve gayrimeşru arayışlara yönelmekten korur.

Eşler Arası Mahremiyet

Muhterem Kardeşlerim!

Mahremiyet; kişinin özel hayatın korumasıdır. Mahremiyet; kişinin, ailenin kendine has ve özel alanıdır. Sınırları olan ve saygı duyulmayı hak eden dokunulmazlıktır. Herkes her şartta bu alan ve sınırları korumak zorundadır.

Özel hayat hem kadın hem erkek için huzur ve güven kaynağı olmalıdır. Özel hayat, karşılıklı rıza ve gönüllülük esasına dayanmalıdır. Eşler birbirlerinin ihtiyaç ve hassasiyetlerini dikkate almalı; bedensel, ruhsal ve duygusal anlamda birbirlerini ihmal etmemelidir.

Özel meseleler ve mahrem hayatlar ulu orta anlatılmamalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurur:

إنَّ مِنْ أَشَرِّ النَّاسِ عِندَ الله مَنزِلَةً يَومَ القِيَامَةِ الرَّجُلَ يُفضِي إِلَى المَرْأَةِ وَتُفْضِي إِلَيه، ثُمَّ يَنشُرُ سِرَّهَا

Kıyamet gününde Allah katında sorumluluğu en büyük olan emanetlerden biri, bir kimsenin karısı ile birlikte olduktan sonra onun sırrını yaymasıdır.” (Müslim, Nikâh, 124)

Özel hayatı zedeleyecek tavırlardan ve zandan kaçınılmalıdır. Eşlerin karşılıklı güveni zedeleyecek eylemler ortaya koyması, zan ve şüphe üzerinden karar alması, birbirlerinin onuruna ve mahremiyetine saygı göstermemesi aralarındaki bağı zedeleyecektir.

Vaktiyle değerli bir zat, dostuna eşinden boşanmak istediğini söyler. Arkadaşı merak edip boşanma sebebini sorunca, İslami edebe sahip olan bu zat: “Karımın kusurlarını nasıl söyleyebilirim” der. Boşanma gerçekleşinceye kadar sebebini açıklamaz. Boşandıktan sonra aynı kişi bu zatın yanına gelir ve “Artık boşandın. Her halde şimdi niye o kadını boşadığını söyleyebilirsin?” diye sorar. Kur’an’ı kendine hayat nizamı olarak seçmiş, Peygamber ahlakıyla bezenmiş olan bu güzel insan; “Yabancı bir kadının kusurlarını nasıl söyleyebilirim” diye cevap verir. Ne güzel bir ahlak değil mi?

İşte böylece eşler, Allah ve şahitler huzurunda birbirlerine verdikleri söz olan nikâh bağı gereği birbirlerine sadakat göstermelidirler. Özel hayatın ihmali ya da sağlıksız yürümesi, kapanması zor yaralara yol açabilir. Sevme ve sevilme ihtiyacını meşru yoldan karşılamayan eşler, haram yollara ve yüz kızartıcı fiillere yönelerek birbirini aldattığında yuvalar dağılma tehdidiyle karşı karşıya kalabilir. Bu sebeple ev içinde olan ev içinde kalmalıdır.

Ebeveyn ve Çocuklar Arası Mahremiyet

Muhterem Müslümanlar!

Ailede herkesin mahremiyet alanı vardır. Allah’ın emaneti çocuklarımız da buna dâhildir. Mahremiyet eğitimi; çocuğun, kendisine ve diğer insanlara ait “özel bir alan” olduğunun farkına varması, sosyal hayat içinde özel alanını koruması, başkasının özeline saygı duyması, kendisi ile çevresi arasında sağlıklı sınırlar koyması bakımından son derece önemli bir eğitim alanıdır.

Aile bireyleri birbirlerinin odalarına girerken izin istemelidir. Vaazımızın başında da yer verdiğimiz ayetlerde Rabbimiz şöyle buyurur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ مِن قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ الظَّهِيرَةِ وَمِن بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاء ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَّكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضٍ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz buluğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, ayetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ مِنكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Çocuklarınız erginlik çağına geldiklerinde, kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi izin istesinler. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nur, 59-60)

Anlıyoruz ki “mahremiyet” büyük-küçük, kadın-erkek herkes için geçerlidir. Hayatın tüm safhalarında hem kendi özel alanını korumak hem de başkasının özeline saygı duymak çocukluktan itibaren öğrenilir. Böyle bir mahremiyet bilinci insanı güçlendirir, kendini tanımasını ve özel hissetmesini sağlar, öz saygısını geliştirir.

Peki Çocuklarımıza Mahremiyet Eğitimi Nasıl Verilmelidir?

Çocuklarımıza mahremiyet eğitimi vermek zor fakat bir o kadar da önemli bir konudur. Bu zorluğu aşmanın en kolay yolu, çocuklarına mahremiyet duygusunu onların gelişimine göre vaktinde ve doğru bir anlatımla kazandırmaktır.

Zorlama ve korkutma çocukların özgüvenlerini zedeler. Bu nedenle ayıp, günah, yasak gibi sözlerden daha çok, çocuğa şefkatle yaklaşarak doğruları, yanlışları anlatmalı, yanlışlarla karşılaştığı zaman ne yapacağı ile ilgili beceri kazanmasını sağlamalıdır.

Anne babaların bu konuda dikkat etmesi gerekenler:

Öncelikle anne-babalar bu eğitimin önündeki engellerin neler olduğu konusunda bir farkındalık kazanmaları ve mahremiyet eğitimi sonucunda çocuklarının neler elde edeceklerini bilmeleri gerekmektedir. Anne babaya düşen en büyük vazife de bilinçli bir ebeveyn olmak ve konuyla ilgili araştırma yapmaktır.

Kız ve erkek kardeşler aynı yatakta yatırılmamalıdır. Hem cins olanlar beraber yatmak zorunda kaldıklarında ayrı örtülerde yatırılmalıdır. Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) konuyla alakalı şöyle buyurur:

Yedi yaşındaki erkek ve kız çocuklarının, erkek ve kız kardeşlerin yataklarını ayırın.” (Cem’ül-Fevâid,1,139)

Başka bir hadis-i şerifte ise bu yaş sınırı farklı bir şekilde bildirilir:

Çocuklarınız on yaşına gelince yataklarını ayırınız.” (Sünenü’n-Dârekutnî,1,230)

Sonuç olarak, on yaşından itibaren cinsiyetlerine bakmadan bütün çocukların yataklarını ayırmalıdır. Ergenlik döneminde ise imkânlar dâhilinde kız ve erkek çocuklarımızın odaları ayrılmalıdır.

Anne-babalarının veya diğer kardeşlerin odasına girerken izin alınması gerektiği öğretilmelidir. İzin noktasında yukarıda ifade ettiğimiz Nur suresinin ayetleri gayet açıktır. Konuyla alakalı bir rivayet şöyledir:

Sahabeden birisi, “Ya Resûlallâh, içeriye girmek için annemden de izin alacak mıyım?” diye sorunca Efendimiz: “Evet” buyurdu. Adam, “Ancak onunla aynı evdeyiz” dedi. Resûlullâh (s.a.s.):Yine de izin almalısın” buyurdu. Adam, “Benden başka anneme hizmet edecek kimse yoktur. Odasına her girişte izin mi isteyeceğim?” dedi. Rasulullah, “Sen anneni çıplak görmek ister misin?” buyurdu. Adam, “Hayır, annemi çıplak görmek istemem” deyince, Rasulullah; “O zaman her girdiğinde izin iste” buyurdu. (Muvatta, İsti'zân, 1)

İnsanın bedenini örtme güdüsü fıtridir. Küçük çocukların soyunurken bir kenara çekilmesi, kendilerine bakan yabancı gözden sakınması ve hatta kızmaları bunun en büyük göstergesidir. Bu hissi kaybettirmemek tam aksine onu beslemek gerekir. Çocuklar giyinirken veya mahrem halleri sırasında ayrı bir odaya gitmeleri ve başkası görmeden üstlerini değiştirmeleri sağlanmalıdır.

Bebeklikten itibaren çocuklar ev içi ve ev dışında çıplak bırakılmamalıdırlar. Ayrıca çocuklara 3-4 yaşından itibaren avret bölgelerinin başkaları tarafından görülmesinin doğru olmadığı adım adım öğretilmelidir. Ebeveynler ev içindeki kılık kıyafetlerine ve birbirleriyle olan ilişkilerine de dikkat etmelidir.

Yine çocuğa kendi bedeniyle anne-babasının ve diğer insanların bedeni arasında sınırlar olduğu anlatılmalıdır. Bilhassa tuvalet ihtiyacını giderirken başkaları tarafından görülmemesi gerektiği belirtilmeli, kapısı kapalı olan banyo veya tuvalete girmeden önce kapıyı mutlaka çalması gerektiğine dikkat çekilmelidir. Anneler çocuklarını yıkarken üstleri giyinik olmalıdır. Çocuğun da kendi avret yerini örtmesi öğretilmelidir.

Tuvalet eğitimini kazandıktan sonra çocuğun avret bölgelerine temas azaltılmalıdır. Temizliği esnasında sertlik ve zorbalık içeren davranış ve sözlerden kaçınılmalıdır.

Çocuklar mahrem bölgelerine dokunarak, öperek ya da vurarak sevilmemelidir. Hele bunu çocuk istemediği halde zorla yapmaktan şiddetle kaçınmalıdır. Aksi takdirde bu şekilde sevilmeye alışmış olan çocuk yabancıların müdahalesini sevgi gösterimi olarak anlayabilir, durumdan rahatsız olmaz, refleks geliştiremez.

Bunu destekleyici olarak ebeveynler, bu bölgelerin ne gösterilmesinin ne dokunulmasının ne de konuşulmasının uygun olmadığı şuuru kazandırılmalıdır. Yine çocukların yanında kaba, argo, müstehcen sözlerin kullanılmamasına özen göstermeli, bunun ayıp ve çirkin olduğu şuuru kazandırılmalıdır. Çünkü bunlar çocukların mahremiyet hassasiyetlerini azaltır ve hayâ duygularını yok eder. Böyle bir durumla karşılaşıldığında da abartılı tepkiler verilmemelidir.

Çocuğun şahsiyetine saygı gösterilmelidir. İstenmeyen bir durumla karşılaştığında hayır diyebilmeyi öğrenebilmesi için, onu zorla sıkıştırmak, okşamak, öpmekten sakınmak gerekir. Sevmek istendiğinde kendisinden izin istenmelidir. 'Seni öpebilir miyim?' diye onun iznini istemek (asla dudaklarından öpülmemelidir) çocuğun kendine güven duygusunu geliştirmesine yardımcı olurken bedeninin kendisine ait olduğunu ve istemediği birinin ona dokunması durumunda reddedebileceğini öğretir. Çocuk zamanla bu duruma alışır ve hayır demeyi öğrenir.

Yalnız olduklarında dahi odalarına girerken izin istenmelidir. Böylece çocuklar, başkalarının odalarına girerken izin istemeleri gerektiğini kolayca öğrenebilirler.

Çantaları, dolap ve çekmeceleri karıştırılmamalıdır.

Çocuklara “kim kimdir?” bilinci verilmelidir. Çocuk babasının kardeşi olan amcasıyla “berber amca, şoför amca, bakkal amca vb” farkını öğrenmelidir. Şüpheciliğe meydan vermeden kime ne kadar güveneceği öğretilmelidir.

Diğer taraftan başkalarının özel hâllerini araştırmamak, özel konuşmalara kulak kabartmamak, aile içerisinde yaşanan özel durumları üçüncü kişilerle paylaşmamak gerektiği de öğretilmelidir.

Değerli Müminler!

Evlat yetiştirmek ve onlara örnek olmak gibi ağır bir vazifemiz var. Ev-aile mahremiyeti konusunda gerekli adımlar atılırsa bu vazifenin önemli bir kısmı yerine gelmiş olacaktır.

Vaazımızı Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın bir duası ile bitirelim:

اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْهُدَى وَالتُّقَى وَالْعفافَ والْغِنَى

Allah'ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.” (Müslim, Zikir 72)

Rabbimiz bizleri gözlerini haramdan sakınan iffetli müminlerden eylesin.

VAAZI İNDİR

Vaazı hazırlayan: Bilal POLAT  / Adapazarı uzman Vaizi

Facebook Yorumları