menu
MÜCAHİD GENÇ: MUSAB BİN UMEYR
MÜCAHİD GENÇ: MUSAB BİN UMEYR
Haftanın Vaazı.. "Mücahid Genç: Musab Bin Umeyr" konulu 13.05.2022 tarihli Cuma Vaazı sitemize eklenmiştir.

Mücahid Genç: Musab Bin Umeyr

Aziz Müslümanlar!

            

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلً

Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. (Ahzab 33/23.)

Sohbetimiz, İslam’ın yaşanması ve yayılması için bir mücadele olan ve İslam’a aksiyoner bir bilinç katan cihat hakkında olacaktır. Cihadı Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’in ashabının en kıymetlilerinden olan Mus’ab b. Umeyr’in İslam adına verdiği mücadele bağlamında anlatacağız. 

Cihat; Arapça’da “güç ve gayret, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanmak” mânalarına gelmektedir. İslâmî literatürde “dinî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırma1ya çalışmak, İslâm’ı tebliğ etmek, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadele vermek” şeklinde kapsamlı bir anlama sahiptir. (bk. MÜCÂHEDE).

Cihad, müslümanın Allah’a kulluk ve onun rızâsını temin için İslâm esaslarını öğrenme, öğretme, ferdî ve içtimaî planda yaşama, İslâm’ı tebliğ etme ve bu hususlarda içte ve dışta karşılaşacağı engelleri aşma da gereken şuurlu ve sürekli gayret ve aksiyon halini ifade eder. 

“Bizim -rızâmıza ulaşmak için- uğrumuzda cihad edenlere elbette -bize ulaştıracak- yollarımızı göstereceğiz” (el-Ankebût 29/69) 

“Allah uğrunda -Allah’ın rızâsına ulaşmak uğrunda- hakkıyla cihad edin” (el-Hac 22/78) meâlindeki âyetler cihadın bu kapsamlı anlamını içermektedir.

Genel olarak ifade etmek gerekirse hakkı üstün ve hâkim kılmak için gayret sarfetme, Allah’ın rızâsına uygun bir şekilde yaşama çabasıdır. 

Nitekim Peygamber Efendimiz, hadis-i şeriflerinde fitne zamanında cihatla ilgili olarak “Kim onlarla eliyle cihad ederse o mümindir, kim onlarla diliyle cihad ederse o mümindir, kim onlarla kalbiyle cihad ederse o mümindir” (Müslim, “Îmân”, 80 (Cihat Mad, DİA) buyurmaktadır.

             Aziz Müslümanlar!

Mus’ab b. Umeyr’in hayatında her yönüyle cihadın gerçekleştiğini görmekteyiz. Mus’ab b. Umeyr, Mekke’de şirkin hâkim olduğu bir zamanda Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’i tanıyıp İslam ile müşerref olmuştur. Mus’ab, ailesinin istememesine rağmen Peygamber Efendimizi takip etmiş, onun davasına omuz vermiştir. Peygamber Efendimiz,  621 yılında gerçekleşen 1. Akabe biatında Yesrib’li 12 kişiden “Hiçbir şeyi Allah’a eş koşmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, birbirlerine iftira etmeyeceklerine, emirlerine uyacaklarına” dair söz aldı. Bu söz üzerine Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s), Mus’ab b. Umeyr’i Yesrib halkına İslâm’ı ve Kur’an’ı öğretmesi, orayı İslâm’ın merkezi olmaya elverişli hale getirmesi için gönderdi. Bir yıl boyunca Mus‘ab’ın gösterdiği faaliyetlerle, orada İslâm hızla yayıldı.

Mus‘ab b. Umeyr, Kur’an’ın ayetlerinin büyük bir kısmının henüz nazil olmadığı bir dönemde ilk cihat faaliyetini gerçekleştirmek için Yesrib’e gitmiş, İslam davetçilerinin ilkidir. O, Hz. Peygamber’in tebliğ tarzını çok iyi kavraması, Kur'an-ı Kerim'den o zamana kadar inmiş âyetleri ezbere bilmesi ve etkili konuşmasıyla birçok kişinin Müslüman olmasını sağlamış, onlara vakit namazlarını ve cuma namazını kıldırmıştır. 

Hac mevsiminde ikisi kadın yetmiş beş kişiyle Mekke’ye geldi ve Resûlullah’a bir yıl içinde yaptığı tebliğ faaliyetini anlatarak onun takdirini kazandı. Medine’ye hicretin başlangıcı olan İkinci Akabe Biatı’nın hazırlanması ve gerçekleştirilmesinde önemli bir fonksiyon icra etmiştir. Mus‘ab b. Umeyr, Bedir ve Uhud Savaşlarına fiili cihada katılmış, Uhud Savaşı’nda şehit olmuştur. (Mus’ab b. Umeyr Mad. DİA)

Mus’ab b. Umeyr’in hayatında inandığı değerler için verdiği büyük mücadeleyi görmekteyiz. Kendisini caydırmaya çalışan ailesine, içinde bulunduğu zenginliğe rağmen, büyük bir mücadeleyi göze alarak İslam’ı tercih etmiştir.    

Aziz Müslümanlar!

Mus’ab b. Umeyr, Allah’a iman etmiş ve bu imanın gereği olarak, vermiş olduğu söze tam bir teslimiyetle sadakat göstermiştir.  Ayeti Kerime’de ifade edilen sadıklardan olmuştur.

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلً

Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. (Ahzab 33/23.)

Dinimiz İslam’ın bu güne gelmesinde büyük mücadeleler verilmiştir. Bu mücadeleyi verenlerin üzerimizde hakları vardır.

Her peygamberin üzerimizde hakkı vardır, bize Rabbimizi tanıtır, hak dini anlatırlar bize rehber olup hayatımızı istikamet üzere idame ettirmemiz için yol gösterirler.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’in bizim üzerimizde hakkı vardır, yaşamış olduğu örnek hayatıyla bize kıyamete kadar sürecek İslam'ın nurlu mesajlarını emanet bırakmıştır.

 Peygamber Efendimizin ashabının her birinin üzerimizde ayrı ayrı hakkı vardır. Onlar İslam davasını üstlenmiş her biri Allah'ın dinini yaymak, insanlara hak dini öğretmek için ülkelerinden, canlarından ve mallarından vazgeçmişlerdir. Bizler için bu kutlu davanın önemini fedakârca yaşayışlarıyla ortaya koymuşlardır. 

50 derecenin üzerinde sıcakta kayanın altında kızgın kumların üstünde “ehad ehad” diye feryat eden, canını hiçe sayıp şirkin zulmüne rağmen Allah’ı tercih eden Bilal-i Habeşi'nin bizim üzerimizde hakkı vardır. Onlar. canları pahasına Allah'tan ve O’nun davasından vazgeçmemişlerdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

جاهدوا بأيديكم و السنتكم واموالكمً،

“Ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla cihâd ediniz!”( Nesaî, Cihad, 48.)

Peygamber Efendimizin bu hadisi Mus’ab b. Umeyr’in yaşamında hayat bulmuştur. Mus’ab, genç yaşına rağmen, Peygamberimiz Hz Muhammet Mustafa (s.a.s)’in emriyle bir an tereddüt etmeden, İslam adına ailesini, dostunu, vatanını bırakarak Yesrib’e gitmiştir. İslam’ın nurlu mesajlarını zorluk ve sıkıntılara rağmen Yesrib’e taşımıştır. Kur’an öğretmeni, ilk muhacir olan Yesrib’in Medine olması için çaba sarf eden Mus’ab b. Umeyr’in mücadelesinin üzerimizde hakkı vardır.

Mus’ab Bin Umeyr'in hayatında, Hz. Yusuf (a.s)’ın güvenilirliğini, dürüstlüğünü,  hak ve hakikat için gerektiğinde sorumluluk aldığını görmekteyiz. Hz. Yusuf (a.s) gibi ihlas ve samimiyetle mücadele etmiştir. Güzel bir üslupla Medine-i Münevvere halkına İslam’ı tebliğ ettiğini, çok kısa bir zamanda Medine’nin Müslümanlara hazır bir ortam haline getirmiştir.

Mus’ab Bin Umeyr'in hayatında Hz. İsa (a.s)'a ve onun Rabbine iman eden şirkin en güçlü olduğu zamanlarda Allah'ın birliğini haykıran, şirke meydan okuyan, mağaraya sığınan 7 samimi gencin izini görürüz.

Kıymetli gençler!

 Sizce Mus’ab Bin Umeyr'in izlerini kendi hayatımızda görmek mümkün değil midir? İnancının gereğini yapmak için bir vizyon ortaya koymaya çalışan genç kardeşim!

  1. Arkadaşlık ortamında cihat vardır. 

  2. Ailede anne-babaya hürmette cihat vardır.

    Nitekim Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde, savaşa çıkmakta olan İslâm ordusuna katılmak için gelen birine annesinin ve babasının hayatta olup olmadığını sorarak hayatta olduklarını öğrenmesi üzerine, “O halde onlara hizmet yolunda nefsinle- cihad et” buyurmuştur.(Buhârî, “Cihâd”, 138)

  1. İlimle meşgul olmak da cihat vardır. 

“İlim tahsil etmek için yolculuğa çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır.” (Tirmizî, İlim, 2.) hadis-i şerifi ilimle meşgul olmanın da cihadın bir çeşidi olduğunu ortaya koymaktadır.

d- İnandığımız dini değerlerimizi hayata taşımak, camilerimizi cemaat olarak süslemek, ahlakımızı layığınca muhafaza etmek İslam adına bir cihattır.

Değerli Müminler; Kıymetli Kardeşlerim!

Bu gün sizin Allah yolunda gerçekleştireceğiniz, görmeyi arzu ettiğiniz bir rüyanız, bir hedefiniz ve bir idealiniz yok mu?  Bunların olmasını istemez misiniz? Mus’ab b. Umeyr'in hayatında bize hedef olacak idealler vardır. Mus’ab b. Umeyr’in asırları aşan davası ve verdiği mücadele bizim bir hedef olmalıdır. 

Rabbimiz bu konuda bize ışık tutacak şu ayet-i kerimesinde:

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلً

Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. (Ahzab, 23)

Buyurarak, Rabbimiz bizlere hedef göstermektedir. Bugün bekleyen bizleriz, bugün bekleyen sizlersiniz. Sıra artık bize gelmiş ve inandığımız değerler için mücadele etme sırası bizdedir.

Kıymetli kardeşlerim!

Rabbimize verdiğimiz sözlerimiz var. Ona galü bela'daki ahdimiz var.

 Bizler de Allah'ın elçileri gibi, Mus’ab Bin Umeyr’ler gibi Peygamber Efendimizin Ashabı gibi ahdimize ve kutsal değerlerimize sahip çıkalım ve bu uğurda üzerimize düşeni yapalım.

Günde beş vakit namazımızın her rekâtında Rabbimize

اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ

(Fatiha, 1/6.) “Bizleri Dost doğru yola ilet”  diye dua ederiz. Yürüdüğümüz yol rastgele bir yol değildir. Yaptığımız ibadetlerimizde, yaşadığımız hayatta hep bir istikamet, dosdoğru bir yol yani Rabbimizin razı olacağı ölçüler vardır.

İstikamet üzere yaşamaya çalıştığımız hayatımızın her anı bir cihat gibidir. Bu hayatı idame ettirirken cephede cihat eden askerin dikkatinde ve samimiyetinde olmalıyız. İşte bu şekilde Mus’ab b. Umeyr, Kur’an’dan öğrendiklerini Medine halkına anlattı ve bu mücadelede zorluk ve sıkıntılara rağmen, çıkmış olduğu mücadelenin kutsiyetinin farkında olduğu için büyük kazanımlarla geriye döndü.

صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ

“Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil” (Fatiha 7.) 

Bizler islam mücadelesini verirken her zaman bu ayetin bize verdiği mesaja uygun bir yöntem izlemeliyiz. Allah’ın razı olduğu yol onun nimetleriyle lutuflandırdıklarının yoludur. Gazaba uğrayan, dalalete sapanların yolu, batılın yoludur. Bu konuda dikkatli olmalı, onların durumuna düşmekten kendimizi korumalıyız. İslam adına vereceğimiz mücadelede en önemli kriterimiz Allah'ın yolunu layığınca muhafaza etmek olmalıdır.

Aziz Müminler; Kıymetli kardeşlerim!

Hayatımız boyunca dini mübin için kendi gücümüz nispetince mücadele veririz, gayret ederiz. Bu mücadeledeki sermayemiz örnek aldığımız şahsiyetler, beraber yürüdüğümüz kişilerdir. Nisa suresinde Rabbimiz bize bu konuda yol gösteriyor

وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء

وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقًا

“Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddiklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisa, 4/69.) 

    Aziz Mü’minler

    Kur’an-ı Kerim'de Ashabı Kehf olarak anlatılan, şirkin ve batılın iktidar olduğu bir dönemde, Hz. İsa (a.s)’ın tevhit mücadelesini omuzlayan yedi gencin hakkı haykırışını da görürüz. 

نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ نَبَأَهُم بِالْحَقِّ إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ آمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًى

“Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz: Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.” 

Mus’ab b. Umeyr de genç yaşında Allah’a iman etmiş ve Ashab-ı kehf’deki gençler gibi önündeki engellere rağmen Allah’ın varlığı ve birliğini kabul etmiş bir yiğittir. Bu uğurda cihat etme vakti geldiğinde üzerine düşeni yapmış bir mücahittir. Batılın güçlü olduğu Yesrib’e gitmiş, Allah’tan başka ilah olmadığını ve tek mabudun Allah (cc) olduğunu insanlara anlatmıştır. Bu uğurda hiçbir dünyevi kaygı duymamış, sadece Allah’ın dinini insanlara ulaştırmayı gaye edinmiştir. 

Kıymetli Kardeşlerim!   

Mus’ab’ın mücadelesinde kendimiz için örnekler bulabiliriz. Medine yaşamış olduğu şu olay onun tebliğ yönteminin ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir.

    Mus‘ab b. Umeyr, Es’ad b. Zürare’nin evinde Kur’an-ı Kerim öğretiyor ve insanlara İslam’ı anlatıyordu. Medine’de bulunan iki kabile reisi Sa’d b. Muaz ve Üseyd b. Hudayr henüz müslüman olmamışlardı. Onların bu durumu kabilelerinin de İslam’a girmelerine engel oluşturuyordu. Mus’ab’ın etrafındaki müslümanlara İslam’ı anlattığı bir zamanda, Evs kabilesinin önderlerin Üseyd b. Hudayr elinde mızrağıyla hiddetli bir şekilde geldi. Mus’ab’a “insanları kandırıyorsunuz, , hayatınızdan olmak istemiyorsanız buradan gidin” tehdidinde bulundu. Onun hiddetli halini gören Mus'ab bin Umeyr;
“sakin ol biraz otur! Sözümüzü dinle. Maksadımızı anla, beğenirsen kabûl edersin. Yoksa engel olursun,” diyerek gâyet yumuşak ve nâzik bir şekilde karşılık verdi.

Üseyd, onun bu tavrı karşısında yumuşadı. Mu’ab, Üseyd’e Kur’an okudu, Kur’an’ın eşsiz üslubundan etkilenen Üseyd müslüman oldu. Kabilesine dönerek onlara İslam’ı anlattı. Bu konuda itirazı olan Sa’d b. Muaz da hiddetle Mus’ab b. Umeyr’in yanına geldi. Mus’ab aynı üslupla Sa’d’ın müslüman olmasını sağladı. Onun bu müthiş yaklaşımı bir kabilenin islama girmesine vesile olmuştur.

Mus’ab, bir başına Yesrib’te Kur’an ve islamı insanlara anlattı. Bu mücadelede samimi ve insanlara karşı yumuşak bir tavırla onları kendine yaklaştırdı. Bizlerde onun mücadele tavrını, beyefendi yaklaşımını örnek alalım.

Mus’ab gibi inandığımız değerlere sahip çıkalım ve bizi bu değerlerden uzaklaştıracak, nefse hoş gelen şeylere itibar etmeyelim. Bizlerde cihadın bir yönü olan nefsimizle mücadele edelim.

Mus’ab b. Umeyr, zengindi ve gençliğin baharında istediği gibi bir hayat yaşama imkâna sahipti. Mus’ab için nefsi değil inancı ön plandaydı. O, “Mücahit, nefsine karşı cihat eden kimsedir.” (Tirmizi, Fedâilü’l-Cihâd) Peygamber Efendimizin buyurduğu hadisin gereğini yapmıştır.

Aziz Müslümanlar!

 Mus’ab’ın hayatında Habib-i Neccar'ın izleri de vardır. Habib-i Neccar, Yasin suresinin ikinci sayfasında mücadelesi anlatılan örnek bir şahsiyettir.

Habib-i Neccar, Allah'ın davasını insanlara taşıyan elçileri tasdiklemiş, onlara destek olmuş ve imanının gereği önemli bir mücadele vermiştir.

 Habib-i Neccar, içinde bulunduğu toplumun güçlü ve muktedir olmasına rağmen, onların ölüm tehdidini hiçe sayarak hak ve hakikatin yanında yerini almıştır.

Habib-i Neccar, bu uğurda canını hiçe saymış ve oradaki topluluk tarafından şehit edilmiştir. Bu şehadet onun Rabbimize olan bağlılığını ortaya koyan bir cihattır.

Bu onun mücadelesi Kur'an’da şöyle anlatılmaktadır:

وَجَاء مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ

اتَّبِعُوا مَن لاَّ يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُم مُّهْتَدُونَ

Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Bu elçilere uyun." 

وَمَا لِي لاَ أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

"Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O'na döndürüleceksiniz."

أَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِ آلِهَةً إِن يُرِدْنِ الرَّحْمَن بِضُرٍّ لاَّ تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا وَلاَ يُنقِذُونِ

"O'nu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahman bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar."

"Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir."

إِنِّي إِذًا لَّفِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ

"O takdirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum."

إِنِّي آمَنتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ

"Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!"

قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ

(Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): "Cennete gir!" denildi. O da, "Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!" dedi. (Yasin, 36/ 20-26.)

          

Habibi Neccar’ın mücadelesi hak elçileri tasdik etme ve inancını bulunduğu topluluğa haykırmaktı. Yaşamış olduğu toplumun bozuk olan inancını ve yaşayışını ıslah etme mücadelesiydi. 

Mus’ab da Habib-i Neccar gibi tehdit ve baskılara boyun eğmeyerek iman etmiş ve bu uğurda şehit olmustur.

Mus’ab b. Umeyr’in mücadelesinde aynı azim ve kararlılığa şahit olmaktayız. O, Mekke’de zayıf durumda olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’in hak olan davasına sahip çıkmıştır. Onun, Medine’de iman ve yaşayış bakımından ıslah edilmesi gereken insanlar için gözünü kırpmadan yapmış olduğu mücadelesi vardır. 

Mus’ab b. Umeyr bu mücadelesinde Kur'an'ın rehberliğine uygun bir yöntem izlemiştir. Halkı güler yüz ve tatlı dille İslam’a davet etmiş, Medine-i Münevvere‘ye İslam’ın nurlu mesajları kısa bir sürede yaymıştır. Mus’ab b. Umeyr’in dille yapmış olduğu cihatta kullandığı bu yöntem bizim için örnektir. Zorlu şartlar onu davasından vazgeçirememiştir.

Görüyoruz ki Habib-i Neccar’ın davasıyla ondan asırlar sonra gelen Mus’ab b. Umeyr’in davası aynı dava idi. Allah’a iman, hakka ve hakikate sahip çıkma mücadelesidir. İşte bizim inandığımız değerlerimiz böyle köklü bir geçmişe ve önemli bir mücadeleye sahiptir. Tüm bunları Peygamber Efendimizden öğrenen Mus’ab b. Umeyr, genç yaşta Yesrib’e gitmiş, orada İslam davasını anlatmıştır. Bu mücadele kolay olmamamıştır.

Yesrib'e vardığında onun için konaklayacağı oteller, istediği gibi yiyip içeceği, lokantalar, misafirhaneler yoktu. Kapısını çalacak bir dostu, derdini anlatacak bir sırdaşı yoktu. Onun bir hedefi vardı. Allah’ı ve onun mukaddes dinini Yesrib halkına taşımaktı. Onun öyle bir amacı, öyle bir davası vardı ki saymış olduğumuz ihtiyaçlar onun hedefleri karşısında bir değer ifade etmiyordu.

Rabbimiz nasıl ki ashab-ı Kehf’in yedi gencine imanlarını muhafaza etme hakikatleri haykırma noktasında bir güç ve inayet verdiyse, Mus’ab’ın hak olan davasındaki yardımcısı da Allah (cc) olmuştur. 

Kıymetli Mü’minler!

Dinimiz hak ve son dindir. İslam batılın ortadan kalkmasını sağlamıştır. Batılın ortadan kalkması, inancına sahip çıkan mü’minlerin mücadelesiyle olmuştur. Rabbimiz;

وَقُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُؕ اِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً 

 “De ki: “Hak geldi bâtıl yıkılıp gitti! Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.” buyurmaktadır.(İsra, 17/21.)  

   

    Dava hak, mücadele Allah (cc) için olunca batıl ortadan kalkacaktır. Batılın gücü zayıftır. Ancak hak için mücadele edenler Mus’ab b. Umeyr, ashab-ı kehf’in gençleri ve Habib-i Neccar gibi samimi bir şekilde mücadele ederlerse batıl ortadan kalkacaktır. Çünkü:

Batıl, hakkın karşısındaki her şeydir. 

Hayr’ın karşısındaki şer’dir

Helalin karşısındaki haramdır.

İmanın karşısında ona engel her türlü düşünce ve akımdır.

Müslüman gence yakışan, İslam ahlakını muhafaza etmek İslam’ın mesajlarını insanlara ulaştırmaktır. Batılın önemli yöntemlerinden olan ahlaksızlığın yayılması karşısında İslam ahlakını en güzel şekilde temsil etmektir.

Değerli Müminler!

Hakkın hâkimiyeti batılın ortadan kalkması ancak Müslümanların mücadeleleri ile gerçekleşir. Bir toplumda Allah (cc) bu ayeti kerimesinin tecelli etmesi o toplumun hakka samimi bir şekilde sahip çıkmaları ile gerçekleşir.

    Hz. Ömer’in de içinde bulunduğu bir sahabi cemaati bir araya gelmiş, Allah’a kendileri için imkân yaratması için dua ediyorlardı. Her biri duasında Allah’tan farklı şeyler isteyerek onlarla hizmet etmeyi düşünüyorlardı. Kimisi ev dolusu altın istiyor, kimisi bağ bahçe ve arazi istiyor, bazıları da daha kıymetli şeyler vermesi için Allah’a dua ediyorlardı. Fakat Hz. Ömer’in duası hepsinden farklıydı. “Ben,” diyordu, “Allah’tan Ebû Ubeyde, Muâz bin Cebel ve Huzeyfe bin Yeman gibi mücahitler istiyorum ki, onlarla Allah yolunda hizmette bulunayım, kendime yardımcı edineyim.” Evet, o gözü pek dava adamı, bütün varlığını inancı uğrunda harcamaktan çekinmeyen kahramanlar istiyordu. Zaten hizmeti yapanlar da bunlar değil miydi? (Üsdü’I-Gàbe, 1: 392.)Hz. Ömer efendimizin etrafında sahabelerden birçok kişi varken cihat edecek adamlar araması manidardır. Bundan da anlaşılıyor ki cihat herkesin yapacağı kolay bir iş değildir. 

Aziz cemaat Kıymetli kardeşlerim!

Topluma nesiller yetiştiren değerli eğitimcilerimiz!

Bu gün biz Müslümanlar olarak Mus’ab b. Umeyr gibi yiğit mü’min gençler yetiştirmeliyiz. Bizler Mus’ab b. Umeyr gibi kaliteli, onun gibi davası ve hedefleri olan gençler yetiştirirsek geleceğimiz garanti altında olacaktır.

    Nesillerimiz öncelikle, sağlam bir inanca sahip olmalıdır.

    Bu gün dinimize yapılan saldırılar karşısında inancını koruyacak ve manevi değerlerinden başka kaygı duymayacak nesiller yetiştirmeliyiz.

    Davamız, Allah’a olan inancımız ve İslam’ın kutsal mesajlarını insanlara taşımak olmalıdır. Yöntemimiz; samimiyet, istikamet ve güler yüzle, tatlı dille insanlara Allah’ın mesajlarını taşımaktır.

    İslam’ı tebliğ için birtakım yöntemler vardır. En önemli yöntemlerden biri de sahip olduğumuz inancımızın gereği bir hayat yaşayarak, insanlara örnek olmaktır.

Cenab-ı hak bizleri hayırlı kullarından eylesin. Evlatlarımızı Mus’ab b. Umeyr gibi İslam’ı yaşayan ve onun gibi İslam’a hizmet eden nesillerden eylesin. Dini, inancı ve vatanı uğruna mücadele edecek hayırlı nesiller yetiştirmeyi bizlere nasip eylesin. 

VAAZI İNDİR

                                                                                                         Abdulllah AKSOY / Adapazarı Vaizi

Facebook Yorumları