menu
HATA EDENLERİN EN HAYIRLISI OLABİLMEK
HATA EDENLERİN EN HAYIRLISI OLABİLMEK
Gönül Dostlarından Kısa Sohbetler..

Hata Edenlerin En Hayırlısı Olabilmek..

Tevbenin dinimizde çok büyük bir husûsiyeti vardır. Basit bir mesele değildir tevbe. Ama bizler tevbe deyince, maalesef bugün basit bir şey zannediyoruz. Hâlbuki tevbe Rabbimizin muhabbetine nâil olmak, ümmetin hayırlıları arasında yer alabilmektir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) bizlere hitaben buyuruyorlar ki:

كللكم خطااون وخىر الخطااىن اتوابون

Kullükum hattâûn ” (Sizler, hepiniz çokça hata eden kimselersiniz.) “Ve hayru’l hattâîn et-tevvâbûn” (Ancak hata edenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.)

Başka bir hadis-i şerifte de Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:

والذي نفسي بيده لو لم تذنبوا لذهب الله بكم، وجاء بقوم يذنبون، فيستغفرون الله  -تعالى، فيغفر لهم

 “Nefsim, yed-i kudretinde olan Allah’a yemin olsun ki, siz hiç günah işlememiş olsaydınız, Allah Teâlâ sizi yok eder, yerinize günah işleyip Allah’tan bağışlanma dileyecek bir millet getirir de onları bağışlardı.”

Demek ki, bizler için esas olan hatalardan vazgeçmek, tevbe edip, günahlarımızdan arınmaktır. Zira günahlarımızdan arındıkça kalbimizdeki iman nuru parıldamaya başlayacaktır. Ve nihayetinde de tevbe ede ede Rabbimizin sevgisine, rızasına nâil olacağız.  إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ  “İnnallahe yuhibbu’t tevvâbîn” (Muhakkak ki; Allah tevbe edenleri sever/onlardan razı olur.) müjdesine nâil olacağız.

Tevbenin ehemmiyetini, gerekliliğini bilmek için Rasûl-i Ekrem Efendimizin şu ifadeleri yeterlidir aslında:

«يا أيُّهَا النَّاسُ، تُوبُوا إلى اللهِ واسْتَغْفِرُوهُ، فَإنِّي أَتُوبُ في اليَّومِ مائةَ مَرَّةٍ»

“Ey insanlar! Allah’a tevbe ve istiğfar ediniz. Zira ben günde yüz defa tevbe ederim.”

Hâlbuki peygamberler ismet sıfatının sahibidirler. Bizim günaha meyleden hallerimiz onlar da yoktur. Allah Teâlâ onları çocukluk hallerinden itibaren hıfz-ı emân buyurmuştur. Onlar günahsızdırlar. Enbiyâ-i izâm hakkında bir müslümanın imanı, itikadı budur, başka türlü bir şey denilemez, düşünülemez.

Efendim, öyleyse peygamberler bizim gibi kirlerden paslardan yıkanacak da değiller ya… O zaman zikrettiğimiz hadis-i şerifi nasıl düşüneceğiz? Şöyle düşünebiliriz: İstiğfar onlar için terfi’-i deracâttır. Yüksek makamlarının daha da artması içindir. Peygamberlerin istiğfarı takarrube vesile içindir, başka bir şey değil.

Bir de malum peygamberler bizler için üsvedir, misaldir, rehberdir. Bizler ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı hep onların harekâtından öğreniyoruz. Onlar istiğfar etmeselerdi, biz istiğfarı nereden öğrenecektir. Bu itibarla onların istiğfarlarının bir sebebi de biz ümmetlerine misal olmalarıdır.

Zira bizler çokça hata eden, günahkâr kimseleriz. O sebeple elbette tevbe etmeliyiz. Hem de çok. Çünkü bizden istenen tevbe etmek, hatalarımızdan vazgeçmektir. Az evvel ifade etmeye çalıştığımız gibi, hatasızlık enbiyâ-i izâm hazretlerine mahsustur.

Fiîlen Tevbe

Tevbe lisânen olabileceği gibi fiîlen de olmalıdır. Fiillerimizdeki tevbe, yaptığımız hataları bir daha yapmamak üzere azimet göstermemizdir.

Bazı zamanlar da olur ki tevbe sadece yapılan hataları terk etmekle tamamlanmaz. Mesela kazası gereken ibadetlerde tevbe ancak o ibadetin kazasını yerine getirmekle tamam olabilir.

(Merhum Mehmet Emin Saraç Hocaefendi anlatıyor..)

 Merhûm Ali Haydar Efendi Hocamızın huzurunda yaşadığım, unutamadığım bir hatıram vardır:

Tokat’ın Beldağı köyünden Şevki Ağa isimli bir ahbabımız vardı. Memleketten Hac ibadeti için yola çıktığında İstanbul’a da uğramıştı. Ben de hem şehrimiz olması hasebiyle kendisiyle alâkadar olmaya çalıştım. Onu Muhterem Ali Haydar hocamızın yanına götürdüm.

Ali Haydar Efendi, “Sen” dedi “Efendi ne iş yaparsın?” Şevki Ağa “Eker biçeriz, ziraatla meşgul oluruz.” cevabını verince Ali Haydar Efendi hemen öşür verip vermediklerini sordu.

Şevki Ağa, eskiden devlet alıyordu, biz de veriyorduk. Ama devlet almayı bırakınca bizler de unuttuk vermez olduk, dedi.

Ali Haydar Efendi evâmir-i ilâhiye, helale harama karşı çok dikkatliydi. Meclisleri hep helalin haramın konuşulduğu ilim halkalarıydı adeta. Şevki Ağaya, “Efendim, hiç öyle olur mu? Allah’ın emri sen bunu nasıl unutursun. Öşürlerini nasıl hesaplamaz vermezsin. Devletin bu günkü durumu bizi alâkadar etmez. Bizim, irademizin icabı olan şeyleri mutlaka yapmamız gerekir. Sen şu anda borçlu durumdasın. Bu kadar senelik öşür borcun var. Böyle borçlu olduğun halde Hacca bile gidemezsin…” mealinde şeyler söyledi, nihayet adamcağız ne diyeceğini şaşırdı. "O zaman ben hacca gitmekten vazgeçtim, o borçlarımı ödeyeyim bari hocam." dedi. Ali Haydar Efendi Hocamız Şevki Ağa böyle deyince “Yok.” dedi. “Hacca gideceksin. Ne kadar paran var. Şu kadar. O paraları orada sarf ederken, öşürden de kendi hesabına ne kadar buğday çıkarıyorsa, onu hesap edersin. Ondan sonra gelince de öşrünü vereceksin.” Şevki Ağa derdi ki, hacdan gelince hemen öşrümü ödemeye başladım, ondan sonra malım çok bereketlendi. Borcumu da verdim, daha fazlasını vermek de nasip oldu elhamdülillah.

Demek istediğim, sadece “Estağfurullah” demek yetmiyor yani tevbede. Tevbe fiilî olacak. Zaten bir müslümanın amellerinin sâlih oluşu da tevbesine bağlıdır.

Ayet-i kerimede nasıl buyruluyor:

اِلَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ عَمَلاً صَالِحاً فَاُو۬لٰٓئِكَ يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِهِمْ حَسَنَاتٍؕ

 “Ancak tevbe ve iman edip sâlih amel (ve hareket)te bulunan kimseler başka. İşte Allah bunların seyyiâtının hasenâta tebdil eder, kötülüklerini iyiliklere çevirir.” (Furkan Sûresi, 25/70)

Seyyiat sicillerini silecek, defterlerimizdeki siyah yazıları nurâniyete intikal ettirecek sâlih ameller tevbenin ardından zikrediliyor. Bunun çok büyük bir manası var.

وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَحٖيماً

Ve kane’llahu gafura’r rahima… “Ve Allah Gafûr, Rahîmdir… Bağışlaması sınırsız, merhameti çok olandır.” Evet… ondan sonra da Rabbimizin cenneti ile cemâli ile müşerref oluyoruz ki bu hepsinin üstündedir…

Hey gidi… Dünya, bu fânî âlem hepsi bir lahza da bitiyor… Ondan sonra sicilimize bir bakıyoruz ki önümüzde her şey yazılı. Yaptıklarımız, unutup da yapmadıklarımız, ihmallerimiz her şeyi görüyoruz. Marifet o sicil defterlerimizi tertemiz bulabilmekte…

M. Emin SARAÇ Hocaefendi

Facebook Yorumları