okunma
Hayat, İman ve Cihad...
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُونَ
“Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz.”
(Bakara; 154)
Değerli Kardeşlerim..
Peygamberlikten sonra en makbul mertebe, şehitlik mertebesidir. Bundan dolayı ashâb-ı kiram, şehit olmak için can atarlardı. Rabbimiz ayetinde şöyle buyurmaktadır:
فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالآخِرَةِ وَمَن يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيُقْتَلْ أَو يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
"O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz." (Nisâ; 74)
Bugün, fert, toplum ve insanlık olarak ağır bir imtihandan geçiyoruz. Hak, hukuk, ahlak, vicdan ve merhamet gibi insanı insan yapan değerler; işgalci zalimler ve destekçileri tarafından ayaklar altına alınmaktadır. Filistinli kardeşlerimiz yaklaşık bir asırdır kendi vatanlarında baskı, esaret ve zulüm altında yaşamaya mahkûm edilmiştir. Bugün de Gazze’de kadın, çocuk, yaşlı demeden dünyanın gözü önünde büyük bir soykırım gerçekleştirilmektedir.
Eşi görülmemiş bu soykırımı gerçekleştiren gözü dönmüş caniler, cesaretlerini ümmet-i Muhammed’in suskunluğundan ve dağınıklığından almaktadır. Oysa yüce dinimiz İslam, bizleri vahdete çağırmaktadır. Birlik olmaya, birlikte hareket etmeye davet etmektedir. Sadece dualarımızı değil, bilgimizi, gücümüzü, maddi ve manevi imkânlarımızı birleştirmemizi istemektedir.
Şimdi soruyorlar bize; “iyi misiniz?” diye. Evet keyifli değiliz fakat iyiyiz. Eskisinden daha iyiyiz. Çünkü biliyoruz ki bizlerin perişan olması küffarı daha da mutlu edecektir. Onun için Elhamdülillah iyiyiz diyoruz ve demeliyiz. Fakat aklımızdan çıkmıyor Gazze! Gözlerimizin önüne Filistin geliyor, Mescidi Aksa geliyor. İslam davasını yüklenen bir avuç Gazze’li mücahit geliyor aklımıza. Hamas’ın şehit edilen liderleri şeyh Ahmed Yasin, şehit Abdülaziz el Rantisi ve iki gün önce şehit edilen bu kutlu davanın öncü lideri İsmail Haniye geliyor. Kudüs geliyor. Yutkunuyoruz. Derdimizi içimize döküyoruz ama intikamımızı saklı tutuyoruz.
Fakat her şeye rağmen iyiyiz… Elbette iyiyiz ve daha iyi olmalıyız. Küffarın karşısında dimdik ayaktayız ve ayakta kalacağız. Asla diz çökmeyeceğiz. Asla pes etmeyeceğiz. Zulmün karanlıklarını yırtabilmek için daha iyi olacağız. Karamsarlığa ve umutsuzluğa meydan vermeyecek kadar iyiyiz ve daha da iyi olacağız. İslam dünyasını kana bulayan müstekbirleri sevindirmeyecek ve onların korkulu rüyası olacak kadar iyi ve bilinçli olacağız inşallah.
Allah’ın şu ayetiyle teselli buluyoruz.
إِنَّ اللّهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالإِنجِيلِ وَالْقُرْآنِ وَمَنْ أَوْفَى بِعَهْدِهِ مِنَ اللّهِ فَاسْتَبْشِرُواْ بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُم بِهِ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
“Allah, kendi yolunda çarpışırken öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında cennet vermek üzere satın almıştır. Bu, Allah’ın Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da yer almış gerçek bir vaadidir. Kim Allah’tan daha fazla sözüne bağlı olabilir! O halde yaptığınız bu alışverişten ötürü sevinin. İşte büyük bahtiyarlık da budur.” (Tövbe; 111)
Şimdi bir de şöyle soralım: Ey İslam âlemi! Ey bütün Müslümanlar! Nasılız, iyi miyiz, keyfimiz rahatımız yerinde mi? Bir derdimiz var mı? Yoksa derdimiz sadece dünya mı oldu?
Kudüs’ümüz esaret altındayken ve orada namaz kılmamız Yahudilerin iznine bağlıyken nasıl keyifli ve rahat olabiliriz?
Gazze de bebekler, çocuklar katledilirken biz nasıl iyi olabiliriz?
Hastaneler, okullar bombalanırken biz nasıl iyi olabiliriz?
Masum Müslüman kardeşlerim yağmur gibi yağan bombaların altında ölüm kalım savaşı verirken biz nasıl iyi olabiliriz.
Parçalanmış çocukların cesetlerini gördükçe, çaresiz ana babaların feryatlarını duydukça biz nasıl iyi olabiliriz.
Müslüman kardeşlerim bir damla suya, bir kuru ekmeğe, bir sıcak yemeğe muhtaç bir halde kıvranırken diğer tarafta Yahudi mallarına yönelik basit bir boykotu bile beceremeyen, aklını ve vicdanını kaybetmiş zavallıları gördükçe nasıl iyi olabiliriz?
Gazze’de çocuklar, bir parça yemek alabilmek için ellerini uzatırken, Filistinli bir kadın bütün Müslümanlara “bize yardım etmeyecek misiniz? Biz de sizin gibi Müslümanız!” derken, bombalar altında günlerce aç ve susuz hayatta kalma mücadelesi verilirken biz nasıl iyi olabiliriz?
Bu katliamları seyretmekle yetinen Müslümanların sessizliği ve vicdanların çürümüşlüğü ortadayken biz nasıl iyi olabiliriz?
Allah (cc) Kur’an’da Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin diye emrediyor. Böyle bir zamanda onlarla alışveriş yapmanın haram olduğuna dair âlimlerimiz fetva veriyor. Fakat kim dinliyor?
Siyonistlerin birbirlerini nasıl alkışladıklarını ve açıkça desteklediklerini ABD meclisinde gördük. Ve nihayet şunu da gördük: İsrail’e karşı savaş açılsa Müslüman ülkelerin sözde liderleri İsraili destekleyeceklerini ve hava sahalarını İsrail’in hizmetine açacaklarını söylediler. Yazıklar olsun!
Biz “küfür tek millettir” derken Yahudilerle dost olup İsrail’in âlî menfaatleri için birbiriyle yarışan sözde Müslüman liderler gördük. Yazıklar olsun!
Müslümanları sırtından hançerleyenleri, Siyonizm’e uşaklık edenleri gördük. Kâfirlere karşı birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz bir zamanda Müslümanlara sırtını dönen Siyonistperestler gördük. Yazıklar olsun!
İslam ülkelerinin Müslümanca tavır takınmayan veya takınamayan bütün liderlerine bunun için kızgınız, öfkeliyiz. Hem kendileri zillet içindeler hem de Müslümanları zillete sürüklüyorlar, yazıklar olsun!
Katil/terörist İsrail ile onun ABD ve İngiltere başta olmak üzere bütün ağababaları her türlü çirkefliği yaparken sözde Müslüman liderlerin suspus oturup beklemeleri nasıl bir vicdansızlıktır? Yazıklar olsun!
Yahudilerden/Siyonistlerden dost olmaz. Onlarla dostluk yapanlardan da dost olmaz. Necip Fazıl’ın dediği gibi; bu Siyonistler bir yumurtayı pişirmek için bütün dünyayı ateşe atmaktan çekinmeyen milletlerdir. Kur’an’ın ifadesiyle; onlar lanetlidirler. Lanetli bir milletle dostluk kurulabilir mi? Onlarla dostluk kuran kişi hem kendini hem de Müslümanları satmış demektir.
Yakın tarihe baktığımız zaman da Müslüman dünyası ne çekti ise maalesef kendi içindeki batının aparatlarından çekmiştir.
Son yıllarda şer güçler müslüman toplumların kendilerine uşaklığı reddeden nice liderini şehit etmişlerdir
Bangladeş'te Cemaat-i İslami Liderleri Rahman Nizami, Abdülkadir Molla, Mir Kasım Ali ve Muhammed Kamaruzaman; Çeçenya'da Cevher Dudayev; Amerika'da Mâlik eş-Şahbâz adını alan Malcom X; Mısır'da Hasan el_Benna, Seyid Kutup ve Muhammed Mursi; Filistin'de Kassam Tugaylarının kurucusu Şeyh İzzeddin el-Kassam, Şeyh Yasin, Muhammed Deif, Mahmud Zahar, Abdülaziz el-Rantisi ve İsmail Heniye ...
Bu isimler, son dönemdeki zalimlerin eliyle şehid edilen Ümmet-i Muhammed'in liderlerdir. . Bu güzide insanlar hayatlarını adalet ve merhametin esas alındığı İslami bir nizam için feda etmişlerdir..
Allah'ın nice peygamberi de bu yolda elinden gelenin en iyisini yaparak cehd etmiş, kimi bu yolda ölmüş kimi de şehid edilmiştir.
وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقًا"
Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddiklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır." [Nisa, 69]
Bu davada Allah; nebileri, sıddikları, salihleri istihdam etmiş ve onlardan bazılarına şehadet makamını lutfetmiştir.
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الِّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
"Allah'ın ayetlerini inkar edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele." [Al-i İmran, 21]
Bizim kültürümüzde her şehidin zafere giden bir adım olduğu bilinir. Müminler zaferle değil, seferle sorumludur. Zira tüm dünya tarihi boyunca bütün insanlar hak ve batıl taraflarından birini tercih ederek yaşamışlardır. Bizler için de hayat, iman ve mücadeleden ibarettir.
Müslüman kardeşlerimiz Gazze’de, Doğu Türkistan’da zulüm görürken “bana ne!” diyen Müslümanlar! Sizler egoist olamazsınız. Bencil olamazsınız. Eğer “bana ne!” diyorsanız size soruyorum! Bu dünyada ne işe yararsınız? Dünyaya niçin geldiniz? Ümmet bu haldeyken rahatınızdan, keyfinizden biraz olsun feragat edemiyor musunuz? Ümmet coğrafyası kan gölüne dönmüşken hayat konforunuzdan az da olsa fedakârlıkta bulunamıyor musunuz? O zaman size şu ayeti hatırlatmak isterim.
أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُواْ الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ الَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِكُم مَّسَّتْهُمُ الْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء وَزُلْزِلُواْ حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللّهِ أَلا إِنَّ نَصْرَ اللّهِ قَرِيبٌ
“Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber Mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.” (Bakara, 214)
Müminler, Allah’ın yardımından ümit kesmesinler. Allah’ın yardımı inananlara, O’nun yolunda mücadele edenlere mutlaka gelecektir. Sesini çıkarmayan ya da siyonist/yahudilerin korkusundan çıkaramayanlar da yarın çok pişman olacaklar. Bugün kendilerinden korktukları İsrail/Yahudiler yarın onları kurtaramayacaktır. Sözde Müslümanlar da yarın ahirette Allah’ın azabından kurtulamayacaktır.
Bir milletin kendi topraklarını savunmasından daha doğal ne olabilir ki? Kendi topraklarını savunanlara terörist denilebilir mi? Oysa asıl terörist, yıllarca Filistin topraklarındaki işgalini sürdüren ve Müslümanların topraklarını zorla ellerinden alan, öldüren, sürgün eden, Siyonist Yahudiler ve onları açık veya gizli destekleyenlerdir.
Zulme sessiz kalmak ya da tarafsız olmakta zulümdür. Allah (cc) ayeti kerimesinde;
وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِنْ أَوْلِيَاء ثُمَّ لاَ تُنصَرُونَ
“Zalimlerin yanında olmayın; sonra ateş sizi de yakar. Allah’tan başka dostlarınız olmadığına göre bir yerden yardım da göremezsiniz!” (Hud, 113) buyuruyor.
Hz. Ali şöyle der: “Zulümde iki suçlu vardır; biri zulmeden zalim, diğeri zulme rıza gösteren mazlum.”
Hz. Peygamber (s) de bu hususta “Kim zulmeden tarafa destek olursa Allah'ın gazabına uğrar.” (Ebu Davud, 14) buyurarak zalimlere destek olanların da zulme ortak olduğunu ifade etmiştir.
Bu itibarla bizler Müslümanlar olarak sorumluluğumuzun farkına varmalıyız. Yapılan zulümlere sessiz kalarak zalimlerin zulümlerine ortak olmamalıyız. Zulmü onaylamak veya haksızlığa göz yummak hiçbir Müslümana yaraşmaz. Her zaman olduğu gibi bugün de zalime karşı mazlumun, haksıza karşı haklının, insanlık dışı her türlü eyleme karşı vicdanın ve sağduyunun yanında yer almak hepimizin vazifesidir.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerîm iyilik ve takva konusunda yardımlaşmayı emretmekte, kötülük ve azgınlık konusunda birbirine destek vermeyi yasaklamaktadır. (Mâide 5/2) Buna göre bir kimsenin zulüm altındaki Müslüman kardeşinin yanında yer alması, imkânları ölçüsünde ihtiyaçlarını giderecek şekilde infakta bulunması, ona yardım ve dua etmesi dinî bir sorumluluktur. Bütün bu görevlerin yerine getirilmesi ve yaşanan zulmün ortadan kaldırılması için Müslümanların birlik ve beraberliğinin ne kadar önemli olduğu açıkça ortadadır.
Peygamberimiz (s.a.s), böyle hareket edenleri şu hadis-i şerifleriyle uyarmıştır: “Zulme yardımcı olan kimse, kuşkusuz Allah’ın gazabına uğrar.” (Ebû Dâvûd, Melâhim, 17)
“İnsanlar bir zalimi görürler de onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır.” (Tirmizî, Tefsîru"l-Kur"ân, 5)
Bizlere düşen görev zalimin yanında değil her daim mazlumun ve mağdurun tarafında olmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz ve onu hor görmez.” (Müslim, Birr, 32) buyurmaktadır. Dünyanın neresinde olursa olsun zulme sessiz kalmak, mazluma, masuma el uzatmamak, bu nebevi öğretiden mahrum kalındığını gösterir.
Vicdanı olan sessiz kalamaz. Zulme karşı ne kadar ses çıkarıyorsak o kadar vicdanımız var!
Merhametini kaybetmemiş olanlar zalimlere karşı şiddetli, mazlumlara karşı merhametli olurlar.
Ya şefkat! Müslümanlar olarak Gazze’deki mazlumlar ile empati kurabiliyor muyuz?
Gazze’de çocuklar katledilirken, hastaneler yıkılırken, analar ağlarken acaba hiç acı duyuyor muyuz?
İsrail, Müslümanların gözünün önünde her türlü soykırımı yaparken adeta şunu diyor: “Siz Müslümanlar bir hiçsiniz. Sizin yularınız bizim elimizde. Biz istemeden bir şey yapamazsınız. Fakat biz size istediğimizi yaparız. Hem de dünyanın gözleri önünde!”
Meşhur Yahudi iş adamlarından biri “biz patronuz, siz ise işçisiniz, kölesiniz” demiyor muydu? Bütün Yahudiler aynı düşüncede değil mi? Kendilerini seçilmiş, üstün, bizleriyse hizmetkâr görmüyorlar mı?
Bu zillet Müslümanlara yeter de artar. Bizler VEHN hastalığına yakalandık; ahireti unutup dünya peşinde koşar olduk.
Gazze yıkılıyor. Orada soykırım var. Fakat birçoğumuzun umurunda bile değil. Oradaki katliamları film izler gibi izliyoruz.
Samimi bir Müslüman bu soykırıma, bu zulme daha ne kadar seyirci kalabilir! İnsan isen sessiz kalamazsın. Gazze’deki, Kudüs’teki kardeşlerimiz şehit edilirken, Filistin’deki Müslümanlar ağlarken senin de en azından gözlerinden yaş damlaması lazım. Hatta kan ağlamalısın!
Şu ayet ve hadisler bizim için bir şey ifade etmiyor mu?
وَاتَّقُواْ فِتْنَةً لاَّ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنكُمْ خَآصَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
“İçinizden sadece zulmedenlere dokunmakla kalmayacak olan bir musibetten sakının ve bilin ki Allah’ın cezası çok şiddetlidir.” (Enfâl, 8/25).
“İnsanlar zalimin zulmünü görür de ona engel olmazsa, Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır.” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 5)
Bu ayet ve hadisten anlamaktayız ki; masum canlara kıyan katillerin zulmüne karşı durmazsak ateş tüm dünyayı özellikle İslam dünyasını ve ülkemizi saracak, kimse güvende olmayacaktır. Çocukların bombalar altındaki çığlıklarını duymazsak herkesin canı yanacaktır.
Unutmayalım ki herkesin, her zaman kötülüğe engel olmak için yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır. Zulme engel, mazluma umut olmak için caydırıcı rol üstlenelim. Elimizle, dilimizle ve kalbimizle ne gerekiyorsa yapalım. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Kim bir kötülük ve haksızlık görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin...” (Müslim, Îmân, 78)
Orada bir savaş değil bir katliam varken, bu katliama seyirci kalanlar insanlığını kaybetmiştir. Müslüman olduğunu söyleyip zulme sessiz kalanlar Müslümanlığını kaybetmiştir. İnsanlığını ve Müslümanlığını kaybedenin Yahudilerden ne farkı kalır? Zulme seyirci kalmak da zulümdür. Zulme ve katliama ortak olmaktır. Allah (cc) bunun hesabını sormaz mı zannediyoruz?
Ey Müslüman kardeşim! Ne zaman kendine geleceksin. Şimdi değil de ne zaman? Ne zaman Kur’an’a ve sünnete sarılacaksın? Ne zaman bu dava benimdir deyip bununla dertleneceksin? Müslümanlar Gazze’de katliama uğrarken bütün dünya senin olsa ne önemi var?
Hakkın yanında, batılın ve zalimin karşısında yerimizi alamazsak kıldığımız namazlarımıza, yaptığımız hayır hasenatlara çok güvenmeyelim. Tarafımız belli olsun. Mazlumun yanında yer almalıyız. Bu duruşumuz elbette Allah (cc) katında karşılığını bulacaktır.
Bakınız! Allah (cc) Kur’an’da ne buyuruyor:
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.” (Âl-i İmrân Suresi, 103)
Bugün biz Müslümanların Allah (cc) katında ne kadar değeri vardır? Bunun artık ciddi olarak üzerinde düşünülmesi gerekir. Çünkü Müslümanlar bugün zillet içinde kıvranmaktadır. Dinimizin gereğini yapsaydık zillet içinde olmazdık. Dinimizin güzelliklerine hayatımızda yer verseydik izzet içinde olmaz mıydık? İsrail ve işbirlikçileri bugün bu soykırımı yapabilirler miydi? Bizler Müslüman sorumluluğunu üstlenmezsek onurumuz, şerefimiz, izzetimiz ayaklar altına alınmaya devam edecektir. Hem de kâfirlerin, Siyonistlerin ayakları altında…
Allah (cc), Müslümanların kardeş olduğunu (Hucurat, 10) ifade etmişken, bugün Gazze’deki Müslümanlar sahipsiz! Yalnızlığa ve kaderlerine terk edilmiş durumdalar. Onların çığlıklarını duymuyoruz bile. Hani kardeş kardeşi yalnız bırakmazdı. Onları küffarın insafına terk etmezdi. Yoksa kardeşliğimiz laftan mı ibaret? Sözden öteye geçmiyor mu? Allah’ın kardeş dediği Müslümanlar bugün paramparça, dağınık, perişan, aciz, suskun, zelil, dünyaya düşkün, nefsinin ve arzularının peşinde!
İsmail Haniye, seçildi yok saydılar. Savaştı, terörist dediler. Direndi, şehit ettiler. “Canımız, kanımız, ailemiz, çocuklarımız, evlerimiz, Kudüs ve Mescidi Aksa için feda olsun” diyerek ülkesinin ve Müslümanların onuru için mücadele eden İsmail Haniye’yi şehit ettiler.
Bu davanın İsmail Haniye’nin şehit edilmesiyle biteceğini/bitirileceğini sananlar yanılıyorlar. Müslümanlar bu kutlu yolda nice şehitler verdiler ve vermeye de devam ediyorlar. Bu dava bitmeyecektir. Daha da güçlenecektir. Çünkü İslam davasına gönül verenler ve bu davanın liderleri onurludurlar. Şereflidirler. Davası için son nefesine kadar mücadele içindedirler. Haysiyetlidirler. Kendilerini siyonistlere satmamışlardır. Siyonistlerin uşaklığını yapmamışlardır. İslam’ı savunmuşlardır. Davayı savunmuşlardır. Sadece kınamakla değil, bizzat cihadın içerisinde yer alarak bunu ispat etmişlerdir.
İsmail Haniye ve Siyonistlere karşı cihat eden bütün mücahitler! Asıl özgür olanlar sizlersiniz. Bizler zillet içinde yaşamayı tercih ettik, sizler Allah’ın rızasını aradınız. Bizler dünya peşinde koştuk, sizler ahirete yatırım yaptınız. Bizler dünyalık biriktirme peşinde koştuk, sizler üstün olanı seçtiniz ve ona kavuştunuz. Bizler alçak olanı seçtik ve Allah (cc) da bizi alçalttı. Sizler onurunuzla yaşadınız, bizler onursuzluğu seçtik. Sizler şerefinizle yaşadınız ve şerefinizle öldünüz, şehit oldunuz, Bizler şerefimizle yaşamayı beceremedik. Öyle inanıyoruz ki Allah (cc) sizinle beraberdir ve sonunda zafer verecektir.
İsmail Haniye ve onun gibi bu yola baş koyanlar tam da şu ayetin gereğini yerine getirmişlerdir.
مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا
“Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” (Ahzâb, 23)
Soykırımcı, katliamcı, eli kanlı katiller bilsinler ki, Türkiye Müslümanları olarak bizler her zaman Filistinli kardeşlerimizin yanındayız. Mescidi Aksa bizim de davamızdır.
Ülkemize karşı küffarın/Siyonistlerin emelleri var olduğunu biliyoruz. Siyonistler/küffar da Türkiye’nin kendileri için ne kadar tehlikeli ve İslam âlemi için ne kadar önemli olduğunu biliyorlar. Bunun için ülkemizi öncelikle içeriden çökertmek isteyecekler. Küffar, ilk önce bizimle doğrudan savaşı göze alamayacağı için iç karışıklıklar çıkaracaktır. Sokaklarımızı karıştıracaklardır. Fitne ve fesat tohumları ekecektir. Uyanık olalım. Bu itibarla biz bir olursak, beraber olursak, uyanık olursak, küffarın karşısında dik durursak güçlü oluruz. O zaman Müslümanlar ağlamaz, Gazze ağlamaz. Dünya huzur ve saadetle dolar.
Şu ayeti kerimelerle sohbetimi bitirmek istiyorum:
قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلاَّ إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَن يُصِيبَكُمُ اللّهُ بِعَذَابٍ مِّنْ عِندِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُواْ إِنَّا مَعَكُم مُّتَرَبِّصُونَ
“De ki: Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.” (Tevbe, 52)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى تِجَارَةٍ تُنجِيكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
“Ey iman edenler! Size, elem verici azaptan kurtaracak bir ticareti göstereyim mi?" Allah’a ve resulüne iman edersiniz, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır. O sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altından ırmaklar akan cennetlere, adn cennetleri içindeki güzel köşklere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.” (Saf;10, 11, 12)
NOT: İsmail Heniyye şehit edilmeden birkaç gün önce tüm İslam âlemini 3 ağustosta meydanlara inmeye davet etmişti. Şehit olacağını hissetti mi bilemeyiz ama bu vasiyetini yerine getirmek biz Müslümanlar üzerine artık bir borçtur. Haydi Türkiye! Ayağa kalkalım. Meydanları dolduralım ve inletelim. Haklı davamızı haykıralım. Perişan olmadığımızı, yeri ve zamanı geldiğinde birlik-beraberlik içerisinde hareket edebileceğimizi küffara/siyonistlere gösterelim. Küffar bizim birlik içinde olmamızı istemez. Birlik içinde olmamız onları korkutur. Artık silkelenelim. Kendimize gelelim. Özümüze dönelim. Bu kadar uyku yeter bize. Uyanalım artık. Bu kadar oturduğumuz yeter. Ayağa kalkalım artık. Şehidimizin vasiyetine sahip çıkalım. Şu ana kadar görülmemiş bir kalabalıkla meydanları dolduralım. Hep birden “işte biz buradayız, bu dava yalnız değil bu dava öksüz değildir” diye haykıralım..
Hazırlayan: Şaban PEKER / Akyazı Vaizi
Facebook Yorumları