menu
İMANIN HAYATA YANSIMASI:İSTİKAMET
İMANIN HAYATA YANSIMASI:İSTİKAMET
Haftanın Vaazı.. 26.01.2024 tarihli; "İmanın Hayata Yansıması;İstikamet" konulu Haftanın Vaazı sitemize yüklenmiştir.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Aziz Müminler!

Cenâb-ı Hak, yaratılmışların en şereflisi olan insanı yeryüzünde halife kılarak kendine muhatap kabul etmiştir. Huzurlu bir hayat için onu akıl ve irade gibi iki büyük nimetle süslemiş, peygamberler ve kitaplar göndererek de ona dosdoğru yolu göstermiştir. İşte bu yol, imanın rehberliğinde, ibadet ve ahlakın güzelliğinde, sınırları bizzat Yüce Allah tarafından çizilen ve istikamet üzere yürünen yoldur.

İslam dini erdemli birey, faziletli toplum ve huzurlu bir dünya inşa etmeyi ana gaye edinmiştir. Kur’an ve sünnet vesilesiyle bizlere ulaşan mesajlar bu amaca ulaşmak için gönderilmiştir. Bu gayeye uygun yaşamın en temel göstergesi inanan kimsenin bu istikamet üzere bir ömür yaşamasıdır.

فَاَمَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَاعْتَصَمُوا بِهٖ فَسَيُدْخِلُهُمْ فٖي رَحْمَةٍ مِنْهُ وَفَضْلٍۙ وَيَهْدٖيهِمْ اِلَيْهِ صِرَاطاً مُسْتَقٖيماًؕ ﴿١٧٥﴾

Rabbimizin “Allah’a iman edip O’na sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları, kendinden bir rahmet ve lütuf içine daldıracak ve onları kendine ulaştıran dosdoğru bir yola iletecektir.” (Nisa, 4/175.) fermanı, bu hakikate vurgu yapmaktadır. Bu ayet, aynı zamanda imanın hem gereği hem de neticesi olarak istikamete (sırat-ı müstakime) işaret etmektedir. İstikamet ise Kur’an ve sünnet ilkeleri doğrultusunda asil bir duruşa karşılık gelmektedir. Bu yönüyle kuşatıcı bir kavram olan istikamet, imanla Allah’ın emniyetine sığınmak, imanı ibadete ve güzel ahlaka dönüştürmek, fıtrata uygun olmayan ve yaratılış gayesinden uzaklaştıran her türlü söz ve davranışı terk etmek anlamını içermektedir..

İstikamet Nedir

Sözlükte "kalkmak, ayakta durmak, düzeltmek, bir iş mutedil olmak, devam ve sebat etmek, bir işi üzerine almak, hak zuhur etmek, sabit olmak" anlamlarındaki "k-v-m" kökünden gelen istikâmet, doğru ve mutedil olmak demektir. Eğri olmanın zıddıdır. Din ıstılahında istikâmet; hakka tabi olmak, adâleti yerine getirmek, doğru yola girmek, itaat olan şeyleri yapıp isyân olan şeylerden sakınmak, verdiği sözü tutmak ve haktan meyletmemek demektir. Bu kimseye ve hiçbir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan, dümdüz ve dosdoğru şeye mustakîm denir. (Dini Kavramlar Sözlüğü, İstikamet md.)

İstikamet, imanı, ibadeti, ahlakı, sosyal ve ticari ilişkileri hâsılı hayatın her anını ve alanını kuşatan bir kavramdır. İmanda istikamet, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Allah’ın varlığına ve birliğine, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in son peygamber olduğuna, meleklere, peygamberlere, kitaplara, ahirete, kaza ve kadere gönülden inanmaktır.

İstikamet, Allah’ın koyduğu helal ve haram ölçülerine titizlikle uymaktır. Edep ve iffeti, onur ve haysiyeti muhafaza etmektir. İstikamet, daima helal dairesinde yaşamaktır. İçki ve kumara bulaşmamak, faiz, kul ve kamu hakkı yememektir. Hâsılı istikamet, hesabı verilebilir bir hayat yaşamaktır. Ne bir kimseye zarar vermek, ne de kimseden zarar görmektir. Elinden ve dilinden emin olunan bir Müslüman olmaktır.

İstikamet nasıl Kazanılır.

Müslümanca bir hayat yaşamak istikamettir. Bu hayatın ölçüleri Kur’an ve sünnetle tesis edilmiştir. Bu bilinçle yaşamanın neticesi; yüce Rabbimiz tarafından müjdelere nail olmaktır.

إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Rabbimiz Allah’tır” deyip de istikamet üzere dosdoğru yolda yürüyenler için ne bir korku vardır ne de onlar üzüntü çekeceklerdir. İşte onlar, cennet ehlidir. Amellerinin karşılığı olarak orada ebedî kalacaklardır.” (Ahkaf, 46/13-14)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ

Ey inananlar! Allah’a karşı saygılı olun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber bulunun.” (Tevbe, 9/119)

Efendimiz (s.a.s) ise bir hadislerinde kendileriyle beraber olduklarımızın ne kadar önemli olduğunu ve arkadaş seçerken nelere dikkat etmemiz gerektiğini şu benzetmeyle bizlere buyuruyor.

إِنَّما مثَلُ الجلِيس الصَّالِـحِ وَجَلِيسِ السُّوءِ . كَحَامِلِ المِسْكِ ، وَنَافِخِ الْكِيرِ ، فَحامِلُ المِسْكِ ، إِمَّا أَنْ يُحْذِيَكَ ، وَإِمَّا أَنْ تَبْتَاعَ مِنْهُ وَإِمَّا أَنْ تَجِدَ مِنْهُ ريحاً طيِّبةً . ونَافخُ الكيرِ إِمَّا أَن يحْرِقَ ثيابَكَ وإمَّا أنْ تجِدَ مِنْهُ ريحاً مُنْتِنَةً

İyi ve kötü arkadaşın hali, güzel koku satanla körük çekenin haline benzer: Misk satan, ya sana güzel kokusundan bir miktar meccanen verir ya  sen satın alırsın, ya da (hiç değilse onunla beraber olduğun sürece) güzel koku koklamış olursun. Körük çeken kimse ise, ya  elbiseni yakar ya da (en azından) körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.” (Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 364)

Bu ayet ve hadisler çerçevesinde düşündüğümüzde sağlam bir iman, iyilerle ve salih insanlarla olan münasebetlerimiz istikamet üzere olmamızı sağlayacaktır.

Mü’minun suresinin ilk ayetlerinde Rabbimiz, istikamet üzere yaşamın yollarından bazılarını bizlere haber vermektedir.


قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ

الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ

وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِفَاعِلُونَ

وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ

إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ

فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاء ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ

وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ

وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُون

 

1- Mü'minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. 

2- Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler. 

3- Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. 

4-Onlar ki, zekatı öderler. 

5- Onlar ki, ırzlarını korurlar. 

6- Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. 

7- Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. 

8-Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler. 

9- Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen kutlu elçi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) Efendimiz hadis-i şeriflerde şöyle buyuruyor.

الكَيِّس مَنْ دَانَ نَفْسَهُ ، وَعَمِلَ لِما بَعْدَ الْموْتِ ، وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَه هَواهَا ، وتمَنَّى عَلَى اللَّهِ الأماني

Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup durandır (bunu yeterli görendir)” (Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 67)

Efendimizden (s.a.s) şöyle öğrenmekteyiz.

إِنَّ الصَّدْقَ يَهْدِي إِلَى الْبِرِّ وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إِلَى الجَنَّةِ ، وَإِنَّ الرَّجُلَ ليصْدُقُ حَتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدِّيقاً ، وإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الفجُورِ وَإِنَّ الفجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّاباً

Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.” (Buhari, Edep 69)

Kişinin kendisi her daim ahireti düşünerek; rabbimizin huzuruna çıkacağı bilinciyle hareket eder. Daime doğru olur ve bilinç üzere hareket eder. Bunu her zaman gerçekleştirir.

Rabbimiz bizi dosdoğru yola davet ediyor. Kur’an-ı Kerime uymaya davet ediyor. İşte o ayetlerden birinde Rabbimiz şöyle buyuruyor.

لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَـكِنَّالْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِوَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَىوَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَالصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُواْوَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَـئِكَ الَّذِينَصَدَقُوا وَأُولَـئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.” (Bakara, 2/177.)

Bu ayetler ve hadisler bağlamında değerlendirdiğimizde Allah’a iman eden her müslüman, inancının göstergelerini hayata yansıtmak durumundadır.

Her Müslüman İman esaslarına sıkı sıkı bağlı kalmalı; iman ettim dedikten sonra istikamet üzere yaşamalıdır.

Müslüman; iman ettim dedikten sonra kendisi gibi özü sözü doğru olan kişilerle beraber olmalı ve bu hayat tarzını muhafaza etmelidir. Kendisi iyi olmalı ve etrafındaki insanlar konusunda hassas davranmalıdır.

Müslüman; iman ettim dedikten sonra namazında büyük bir hassasiyet göstermeli onu vaktinde kılmalı ve ihlasla Rabbinin huzurunda olmalıdır.

Müslüman; iman ettim dedikten sonra zekâtını vermeli, kendini daima faydalı ve iyi işlerle meşgul etmeli zararlı ve boş işlerden yüz çevirmelidir. Allah’ın helal haram sınırlarını muhafaza etmelidir.

Allah azze ve celle Kuranı Kerimde Enam süresinde istikameti zedeleyen davranışların bir kısmını şöyle haber veriyor:

قُلْ تَعَالَوْاْ أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ أَلاَّ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلاَدَكُم مِّنْ إمْلاَقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ وَلاَ تَقْرَبُواْ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَلاَ تَقْتُلُواْ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللّهُ إِلاَّ بِالْحَقِّ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

 De ki: Gelin, rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; biz, sizin de onların da rızkını veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın yasakladığı cana kıymayın. İşte bunları Allah size emretti; umulur ki düşünüp anlarsınız.

وَلاَ تَقْرَبُواْ مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّى يَبْلُغَ أَشُدَّهُ وَأَوْفُواْ الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا وَإِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُواْ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَى وَبِعَهْدِ اللّهِ أَوْفُواْ ذَلِكُمْ وَصَّاكُم بِهِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

 Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına, onun iyiliğine olmadıkça el sürmeyin. Ölçü ve tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız hakkında bile olsa, adaletli olun. Allah’a verdiğiniz sözü eksiksiz yerine getirin. İşte düşünüp öğüt alasınız diye Allah size bunları emretti. (En’am, 151-152)

Rabbimizin, ‘Benim gösterdiğim dosdoğru yol işte budur; size düşen de bu yolda yürümektir.’ dediği bu dosdoğru yolun dinî ve ahlaki ilkelerini (yukarıda okuduğum). şu şekilde sıralanmaktadır:

Hiçbir şeyi Allah’a şirk koşmamak, anne-babaya iyi davranmak, fakirlik endişesiyle çocukları öldürmemek, zina vb. çirkinlikleri açık ya da gizli işlemekten uzak durmak, haksız yere bir cana kıymamak, yetimin malını haksız yere yememek. Ticari hayatta istikametin ana noktası ölçü ve tartıda dürüst olmak, yalan söylemeden, malın kusurunu gizlemeden ticaretimizi sürdürmektir. Yakın akrabaya karşı bile olsa adil olmak ve verilen sözde durmak.

Allah’ın koyduğu sınırları muhafaza etmeyen kişinin istikamet üzere yaşaması çok zordur. Bu hayatın sonu hüsranla neticelenebilmektedir. Müslümanlar bu konularda hassas olmalıdır.

Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından sakınmak, sırat-ı müstakîm üzere olmanın ta kendisidir.

Aziz Müslümanlar

Şu mübarek vakitte Rabbimize niyazda bulunalım; istikamet üzere yaşamak için Rabbimize dua edelim.

رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْلَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ

Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma! Bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız Sensin.” (Al-i İmran, 3/8)

الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ {}الرَّحْمـنِ الرَّحِيمِ {} مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ {}إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ {} اهدِنَــــاالصِّرَاطَ المُستَقِيمَ {} صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَعَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْوَلاَ الضَّالِّينَ {}

Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. O, rahmândır ve rahîmdir. Ceza gününün mâlikidir. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız. Bize doğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!” (Fatiha, 1/1-7)

Allâh’ım! Sen’den, katından vereceğin öyle bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbimize hidâyet, işlerime nizâm, dağınıklığımıza tertip, batınımıza kâmil îman, zahirimize amel-i sâlih, amellerimize temizlik ve ihlâs ver, rızâna uygun istikâmeti bizlere ihsan eyle, bizleri her türlü kötülüklerden koru!

Allâh’ım! bizlere öyle bir îman, öyle bir yakîn ver ki, artık bir daha küfür (ihtimâli) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünya ve âhirette Sen’in nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşalım. 

Ya Rabbi! Bizlere kâmil bir iman, istikamet üzere bir ömür bahşeyle bu bilinci bir ömür muhafaza etmeyi nasip eyle. Veselamün alel mürseliyn.

VAAZI İNDİR

Abdullah AKSOY / Adapazarı Vaizi

Facebook Yorumları