menu
İNSANI İNSAN YAPAN DEĞER: DİN EĞİTİMİ
İNSANI İNSAN YAPAN DEĞER: DİN EĞİTİMİ
Haftanın Vaazı.. 27.06.2025 tarihli: "İnsanı İnsan Yapan Değer: Din Eğitimi" konulu Haftanın vaazı sitemize yüklenmiştir..

İnsanı İnsan Yapan Değer: Din Eğitimi

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

Bizleri yokluk aleminden varlık alemine mükerrem bir varlık olarak getiren, kulluğuna kabul eden ve bizi İslam ile şereflendiren Yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar, alemlere rahmet olarak gönderilen ve “Şüphesiz sen en büyük ahlak üzeresin” diye Rabbimiz tarafından taltif edilen Peygamber Efendimize sonsuz salat ve selam olsun…

Değerli Mü’minler!

Geçtiğimiz hafta yani 20 Haziran Cuma günü 2024-2025 yılı eğitim sezonu zorlu bir eğitim maratonunun ardından bitmiş oldu. Yavrularımız ve ülkemiz adına hayırlı olsun. Yaklaşık 10 günlük bir dinlenme döneminden sonra 30 Haziran Pazartesi günü de, Rabbimizin İnşirah suresindeki “bir işi bitirince başka bir işe giriş” emrine mütenasip, inşallah Yaz Kur’an Kurslarımız başlayacak. Allah bu yaz dönemi eğitim sezonunu da tüm yavrularımız için hayırlı başlangıçlara vesile eylesin.

Aziz Mü’minler!

Çocuklarımız, Cenâb-ı Hakk’ın bizlere bahşettiği kıymetli bir emanettir. Onlar, hayatımızın en doyurucu neşesi, yuvamızın hissedilen bereketidir. Ailemizin bekası, geleceğimizin ümidi ve teminatıdır. Onun içindir ki çocuklarımızı sağlıklı bir aile ortamında, sevgi ve güzel ahlakla yetiştirmek ve onları en güzel şekilde eğitmek öncelikli görevimizdir. Onları her türlü ihmal ve istismardan korumak, dini, ahlaki, hukuki ve insani sorumluluğumuzdur. Çocuk Allah’ın insana lütfettiği en güzel nimetlerden biridir. Bu nimet büyüklüğü nispetinde de aynı zamanda bir sorumluluk ve külfettir. Önemli derecede imtihan vesilesidir. Enfal Sureşi 28. Ayeti kerimede Rabbimiz şöyle buyuruyor:

وَاعْلَمُواْ أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللّهَ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ

Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer imtihandır. Allah katında ise büyük bir mükafat vardır.”

Çocuklar bir insanın dünya ve Âhiret hayatını çok yakından ilgilendiren önemli bir konudur. Dünya hayatında gurur ve övgü vesilesi olabildiği gibi utanç kaynağı da olabilir. Ahiret hayatı için sadaka-ı cariye olarak sevap ve huzur vesilesi olurken, azaba da sebep olabilir. Dini terbiyesi ihmal edilmiş çocukların mahşer gününde Rabbimize yapacağı şikayet ve serzenişi ibretamiz bir uyarı olarak Kur’an-ı Kerim bizlere şöyle hatırlatıyor:

وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا

Yine şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." (Ahzap-67)

رَبَّنَا آتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَبِيرًا

"Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanete uğrat." (Ahzap-68)

Bu ve benzeri olumlu ve olumsuzlukları ayıran çizgi eğitimdir. Anne ve babalar olarak bizler, çocukluğundan itibaren rüştüne erene kadar, helal rızık vererek, iyi örnek olarak, dini eğitimleri için her türlü fedakarlığı yaparak onları geleceğe hazırlamalı; böylece onların uhrevi geleceğimiz açısından nimet vesilesi olmasına çalışmalıyız. Bu hakikati Tahrim Suresi 6. Ayeti kerimesinde Cenab-ı Hak şöyle emrediyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.” (Tahrim-6)

Bu ayeti kerime nazil olduğunda Hz. Ömer: “Ey Allah'ın Resûlü! Kendimizi koruruz fakat ailemizi nasıl koruyabiliriz? diye sordu. Peygamberimiz: “Allah'ın sizi yasakladığı şeylerden onları sakındırırsınız ve Allah'ın size emrettiği şeyleri onlara emredersiniz. İşte bu, onları korumak demektir” (Elmalılı Tefsiri Tahrim 6) buyurdu. Allah Rasülünün Hz. Ömer’e verdiği cevap tam olarak din eğitimidir.

Aziz Mü’minler!

İnsan noksanlıkla ma’lüldür denir. Mükemmel olan ve tüm kemal sıfatlara sahip olan yalnızca Allah’tır. Biz kul olarak Rabbimizi “Subhanellah” diyerek noksanlıktan tenzih eder böyle söylerken de kendi noksanlığımızı kabul etmiş oluruz.

Binaenaleyh, Allah insanı hiçbir şey bilmez halde dünyaya getirdi ama buna karşılık onu öğrenmeye kabiliyetli bir varlık olarak yarattı. Bu hakikati de Nahl suresi 78. Ayet-i kerime ile dikkatlerimize arz ederek buyurur ki;

وَاللّهُ أَخْرَجَكُم مِّن بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ لاَ تَعْلَمُونَ شَيْئًا وَجَعَلَ لَكُمُ الْسَّمْعَ وَالأَبْصَارَ وَالأَفْئِدَةَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.

Sonra da insana bilmediklerini öğretti:

عَلَّمَ الْإِنسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ

Allah insana bilmediğini öğretendir.” (Alak Suresi 5)

Allah bu öğretiyi insanlara kendi içlerinden peygamberler ve kutsal kitaplar göndererek gerçekleştirdi. Böylece bilgiyi doğru kaynaktan öğrenip insan-ı kamil olma yollarını gösterdi.

Değerli Müslümanlar!

İnsanın eğitilmesi gereken bir varlık olduğunu göz önüne aldığımız zaman, din eğitiminin ve bu bağlamda yaz Kur’an Kurslarının ne kadar önemli olduğunu anlamak çok zor olmasa gerektir.

Eğitim, insanın kendi iradesi ile istenilen doğru davranışları ve bilgileri öğrenme sürecidir. Dolayısıyla eğitim ve ahlak konusu, tarih boyunca her devletin ve toplumun yakından ilgilendiği iki temel konudur. Bir milletin en kıymetli kaynağı, hazinesi sadece sahip olduğu yer altı ve yer üstü zenginlikleri değil; o zenginliği en iyi şekilde kullanabilme eğitim ve ahlakını elde etmiş, kaliteli, dürüst, iyi yetişmiş Rabbini ve yaratılış hikmetini bilen insan gücüne sahip olmasıdır.

Evet, insan olarak sorumluluklarımızın en önemli boyutunu Allah’a karşı olan sorumluluklarımız oluşturmaktadır. Çünkü yaratılış gayemiz, ayetlerde de belirtildiği gibi O’na kulluk etmektir. Yine bu anlamda Yüce Allah,

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ

Ben cinleri ve insanları başka değil sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyât 51/56) buyurarak insanların ve cinlerin önemli görevleri olduğunu, diğer varlıklara yüklemediği yükümlülük ve sorumluluklarının bulunduğunu ifade etmektedir. İşte Müslüman için bu eğitim ve öğrenme durumu biraz daha özel bir gayeye matuftur ki, o da; Rabbini tanıyıp O’na kulluk etmek, faydalı ilimler öğrenip insanlığa yararlı olma ve hayatını salih ameller ile yeşertip böylece Rabbinin rızasını kazanmaktır.

Bir muallim olarak gönderilen Peygamber Efendimiz a.s. anne-babanın eğitici olarak ne derece etkili olduğunu şu meşhur hadis-i şerif ile gözlerimizin önüne seriyor:

كُلُّ مَوْلُودٍ يُولَدُ عَلَى الْفِطْرَةِ، فَأَبَوَاهُ يُهَوِّدَانِهِ أَوْ يُنَصِّرَانِهِ أَوْ يُمَجِّسَانِهِ.”

Her doğan fıtrat üzerine doğar; sonra anası ile babası onu ya Yahudi ya Nasrânî yahut Mecûsî yaparlar.” ( Buhârî, Cenâiz, 92)

Anne ve babaya Allah'ın birer hediyesi olan çocuklar aile bahçesinin gülleridir. Onları Allah sevgisi, Peygamber sevgisi, Kur’an sevgisi, vatan ve bayrak sevgisi ile yetiştirip topluma yararlı bir birey olarak hazırlamak anne-babanın en başta gelen görevleri arasındadır. Çocuk küçük yaştan itibaren iyi terbiye edilirse, hem ailesine hem de milletine yararlı ve hayırlı bir insan olur. İyi terbiye edilmediği ve eğitilmediği takdirde, kendisine de başkasına da yararı dokunmayacağı gibi, hem aile için hem de toplum için zararlı hale gelir.

Cenab-ı Hak Tahrim Suresi 6. ayeti kerimesinde müminlere önemli bir görev veriyor. Hem kendilerinin ve hem de aile fertlerinin cehenneme gitmelerine sebep olacak davranışlardan uzak durmalarını emrediyor. Çünkü mümin kendinden sorumlu olduğu gibi ailesinden de sorumludur. Nitekim Peygamberimiz kişilerin sorumluluklarını hatırlatırken şöyle buyurmuştur:

« كُلُّكُمْ رَاعٍ ، وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، الإِمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، وَالرَّجُلُ رَاعٍ فِى أَهْلِهِ وَهْوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ ، وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ فِى بَيْتِ زَوْجِهَا وَمَسْئُولَةٌ عَنْ رَعِيَّتِهَا ، وَالْخَادِمُ رَاعٍ فِى مَالِ سَيِّدِهِ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ

Hepiniz birer çobansınız/sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz. Devlet başkanı bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin beyi bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin hanımı da bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Köle de efendisinin malı üzerinde bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür.” (Buhârî, Cum’a, 11)

Değerli Kardeşlerim!

Çocukların inançlı, sağlıklı, manevî değerlerine bağlı, vatan ve millet sevgisi ile dopdolu olarak yetiştirilmesinde birinci derecede ailenin sonra da toplumun rehberliği önemlidir. Peygamberimiz: “Çocuklarınıza hoş muamelede bulunun ve onları güzel terbiye edin.” (İbn Mace, Edep, 3.) buyurmuştur. Bir başka hadis-i şerifte de “Hiç bir anne baba çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”i hadisi gereği yavrularımıza imanı ve İslâm’ı öğretmek, güzel ahlak ile mücehhez kılmak onlara bırakacağımız en büyük mirastır. Anne-babaların çocukları ile ilgili dinî ve millî görevlerini ihmal etmeleri, ilerde onları ve hatta toplumu rahatsız edecek olayların meydana gelmesine sebep olur. Nitekim zaman zaman medyaya ve basına yansıyan olaylar, sadece anne-babaları değil izleyen herkesi üzmektedir. Bunun için öncelikle anne-babalar çocuklarının terbiyesine, eğitimine özen göstermeli ve onların kötü alışkanlıklar edinmemeleri için hiçbir fedakarlığı esirgememelidirler. Çocuklarını iyi terbiye eden ve yetiştiren anne babalar için evlatlarının kendilerine sadaka-i cariye olacağını Peygamberimiz haber vermiş ve şöyle buyurmuştur:

İnsan ölünce, üç ameli dışında bütün amellerinin sevabı kesilir:

Sadaka-i câriye,

Kendisinden istifade edilen ilim,

Arkasından duâ eden hayırlı evlât.” (Müslim, Vasiyyet, 14)

Hadîs-i şerîfte beyan edilen bu üç husus bizlere, fânî hayattaki nîmet ve imkânları, ebedî saâdet sermayesi yapabilmenin yollarını göstermekte. (Müslim, Vasiyyet, 14)

Din Eğitiminin İnsan Hayatına Etkisi

İnanların inançsızlık buhranına yenik düştüğü bir zamanda dinin ve din eğitiminin ne kadar ehemmiyetli olduğu gün kadar açıktır.

Haddi zatında fert için de toplum için de en heyecanlı konuların başında hiç şüphe yok ki, din gelir. Çünkü din, insanın düşünce ve davranışlarını yönlendiren bir disiplindir.

İnsan sadece et ve kemik yığınından ibaret bir varlık değil, ruh ve cisimden oluşan seçkin bir yaratıktır. Bu her iki yönünün de pek çok arzu ve istekleri vardır. İnsan ne bedenî ve ne de ruhî ihtiyaçlarını ihmal edemez. Bedenî ihtiyaçları ile ilgilenmemesi sağlığını yitirmesine, ruhî ihtiyaçlarını görmezden gelmesi de üstün bir varlık olma özelliğini kaybetmesine sebep olur.

İnsan ruhunun sınırsız istekleri vardır. Bu isteklerinin dünyada karşılanması mümkün değildir. Ruhun ölümsüzlük isteği var, halbuki bütün canlılar için ölüm muhakkaktır. Bu, herkesin bildiği bir gerçektir. Ama ruhun bu isteğinin karşılandığı bir yer olmalıdır. Bu da ancak Allah'a ve ebedî hayata inanmakla mümkündür. İşte bunu bize öğreten dindir. O halde insanın gerçek mutluluğunu ancak din sağlar. İnançsız insanlar ölümden çok korkarlar, çünkü ölmekle yok olup gideceklerini sanırlar. Dindar insanlar ise ölümün bir yer değiştirme olduğunu ve ebedî hayata ancak bu yolla ulaşılacağına inanarak ölümü normal bir olay olarak karşılarlar.

Kur'an-ı Kerim, âhireti, dolayısıyla sonsuz hayatı inkar edenlerin kendilerini teselli etmek üzere söyledikleri sözleri şöyle hikaye eder:

وَقَالُوا مَا هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا إِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُم بِذَلِكَ مِنْ عِلْمٍ إِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ

"Dediler ki, hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder. Bu hususta onların hiç bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar." (Casiye 24)

Fakat âyet-i kerimede ifade buyurulan onların bu sözleri, ruhlarının bu konudaki isteklerine ve gerçeklere aykırı düşüyor. Çünkü ruh bu sözlerle tatmin olmuyor, o, ebedi hayat istiyor. Tam bu noktada din eğitimi insanın imdadına yetişiyor ve kendini boşlukta hisseden zamanın gençlerini doğruya irşad ediyor.

Değerli Mü’minler!

İnsan hayatı yoğun bir mücadeleden ibarettir. Bu mücadelesinde insan bazen başarılı olamaz ve umduğunu elde edemez. Böyle bir durumla karşılaşan insan, kendi gücünün üstünde daha büyük bir gücün varlığına inanmazsa bunalıma düşer, hatta hayatına bile kıyar. Hayatta bunun pek çok örneğine rastlamaktayız. Birkaç yıl önce, inancı olmayan bir gencin her şeye sahip olmasına rağmen kalbi huzura ermediği için sosyal medyada canlı yayında hayatına son verdiğini hep birlikte gördük. Ama sonsuz güç ve kuvvet sahibi yüce bir yaratıcıya inanan biri, karşılaştığı engeller ve güçlükler karşısında ümidini yitirmez. İlahi kudretin büyüklüğünü ve ümitsizliğe düşmeyenlere daima yardım edeceğini düşünerek O'na sığınır ve kendini kaybetmez.

Bu itibarla günlük hayatımızda da en büyük dayanağın din olduğu açıkça anlaşılmaktadır.

Din ahlâkî bir müessese olarak insanlara yön verir. Çünkü dindeki Allah inancı, insanın ölçülü olmasını, hiç kimseye haksızlık yapmamasını sağlar. Zira Allah, yerde ve göklerde olup biten her şeyi bilmekte, görmekte ve denetlemektedir:

إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (Hucurat-18) Değil olup biten şeyleri bilmek, gözlerin bakışındaki maksadı ve sinelerde saklananları da bilmekte ve bundan dolayı insanları bir gün hesaba çekeceğini bildirmektedir.

يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ

Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.” (Mü’min-18)

Ona inanan böyle inanmaktadır. Onun bilgisi dışında insanlara hiçbir şey yapması söz konusu değildir. Böyle bir Allah'a inanan kimse başkasına haksızlık yapar mı? Başkasının malına, ırzına ve canına kasteder mi? İnsanlar ve canlılara karşı merhametsiz davranır mı, eziyet eder mi? Elbette etmez.

O halde insanların yüksek ahlâklı ve fazilet sahibi olmalarını sağlayan Allah inancıdır. İstiklâl Marşımızın yazarı Merhum Mehmet Akif ne güzel söylemiştir:

"Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır,

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

Yüreklerden çekilmiş farzedilsin havf-ı yezdan'ın,

Ne irfanın kalır tesiri katiyyen ne vicdanın."

Evet, Allah inancı ve Allah korkusu gönüllerden silinmiş olursa, o gönüllere sahip insanların yapamayacağı hiçbir kötülük ve vahşilik yoktur. Bunun en yakın örneği Gazze’de yaşananlardır. Kana susamış vampirlerin, canilerin buralarda kendi ırklarından olmayan insanlara karşı işledikleri cinayetler, sergiledikleri vahşet, tüyler ürpertici boyutlara ulaşmış, bütün dünyaya, "bunları yapanlar insan olamazlar" dedirtmiştir. Yine her gün televizyonlarda izlediğimiz cinayet, hırsızlık, ırsızlık-aldatma haberleri yüreklerinde Allah korkusunu barındırmayanların ne denli zalim, alçak ve hain olabileceğini göstermiyor mu? Allah'a inanan ve bir gün O'nun yüce katında dünyada yaptıklarının hesabını vereceğini düşünen bir insanın, günahsız insanlara karşı bu cinayetleri işlemesi düşünülebilir mi?

İşte din fikri ve Allah inancı insanı ahlaken yükseltmekte ve ruh yönünden olgunlaştırmaktadır. Bu duygulara sinesinde yer vermeyen insanlar, güçleri yetip fırsat buldukça yapamayacakları hiçbir kötülük yoktur. Atalarımızın “Kork Allah’tan korkmayandan” sözü işte bu durumu ifade etmek içindir.

Hangi yönden bakılırsa bakılsın, din insan için bir ihtiyaçtır. İnançsızlık ise büyük bir felakettir. Allah korusun, inançtan yoksun olan kimse madde aleminin kendisini tehdit eden olayları karşısında bunalıma girer. Sonsuz hayata, ahiret hayatına inanmadığı ve hayatı sadece dünya hayatından ibaret saydığı için, bütün gayreti dünyanın geçici zevklerini yaşamak olur. Bunları elde etmek için ise hiçbir ölçü ve ahlâk kuralı tanımaz. Bir gün dünyanın geçici zevklerinden ayrılacağını ve yok olup gideceğini düşündükçe tedirginliği artar ve huzuru kaçar. Bir insan için en büyük felaket budur. Halbuki din, ölüm ötesinde daha mutlu ve sonsuz bir hayatı müjdelemekte ve ona ulaşmanın yollarını göstererek insana huzur ve güven bahşetmektedir.

Aziz Mü’minler!

Fert olarak din insana ne kadar gerekli ise toplum olarak da o kadar gereklidir.

İnsan doğuştan medenidir, toplum halinde yaşar. Hiç kimse yalnız başına bütün ihtiyaçlarını karşılayamaz, birbirleriyle yardımlaşarak ve dayanışarak yaşarlar .

Birlikte yaşamak durumunda olan insanların birbirlerine karşı bir takım hak ve görevleri vardır. Bir insanın birlikte yaşadığı insanlara karşı saygılı olması görev ve hak anlayışına bağlıdır. Çünkü insan çoğu kez aşırı isteklerinin etkisinde kalarak kişisel çıkarlarından başka bir şey düşünemez. Bunun için insanı başkalarına karşı olan görevlerini yerine getirmeye ve onları başkalarına karşı saygılı olmaya mecbur edecek bir etkene ihtiyaç vardır, o da dindir. Bunun için din, sadece ferdin hayatını değil, toplum hayatını da olumlu şekilde etkileyen bir kurumdur. Dindar olan kimselerden oluşan toplumda suç işleme oranı daima düşük olacaktır. Yapılan istatistikler bunu teyit etmektedir. Müslüman toplumlar için Ramazan ayını örnek verebiliriz. Bu ayda Müslümanlar topyekûn ibadete yönelirler ve suç işleme oranı bu toplumlarda hissedilecek derecede düşer. Bu husus ilgililer tarafından da ifade edilmiştir.

Dinine bağlı toplumlarda işçi-işveren münasebetleri en iyi seviyede bulunur. Çünkü işçi alacağı ücreti helâl etmek için işini gereği gibi yapar. İşveren de işçiye karşı olan yükümlülüklerini en iyi şekilde yerine getirir .

Kamu görevinin söz konusu olduğu her yerde devlet memurluğunda, ticarette, sanatta görev yapan dindar insan, üstlendiği göreve hıyanette bulunmaz, kimseye hile ve haksızlık yapmaz, hak etmediği bir ücreti almak istemez. Böylece toplum fertleri birbirleriyle barış ve dayanışma içerisinde bulunur. Birbirlerine karşı sevgi ve saygıda kusur etmezler.

İşte böylece din, fert ve toplum hayatına huzur getirmiş olur.

Aziz Müslümanlar!

Bütün bu bahsettiğimiz sorumluluklarımızı hafifletecek, çocuklarımıza faydalı ilimler öğretecek, hayırlı nesiller yetiştirmemize katkı sağlayacak, gözümüzün nuru evlatlarımızı Kur’an’la ve Peygamberimiz (s.a.s)’in örnek hayatıyla buluşturacak bir zaman dilimi ile daha doğrusu bir fırsat ile karşı karşıyayız. Allah izin verirse önümüzdeki Pazartesi günü yani 30 Haziran’da Kur’an kurslarımız, açılıp 15 Ağustos’a kadar devam edecek. “Yazımda Kur’an Var” ve “Gel Bu Yaz Kur’anı Gönlüne Yaz” şiarıyla camilerimiz, bu yıl da milyonlarca çocuğumuz için bir eğitim yuvasına dönüşecek.

Yavrularımız, Yüce Rabbimizi daha iyi tanıyacaklar. İmanı ve İslam’ı tertemiz kalplerine nakşedecekler. Kur’an-ı Kerim’le ve Peygamberimizin örnek hayatıyla daha yakından tanışacaklar. Kur’an’ın istediği, Peygamberimizin de yaşayarak gösterdiği doğruluk ve dürüstlüğü, şefkat ve merhameti, sevgi ve saygıyı, hak ve adaleti, paylaşma ve yardımlaşmayı, kardeşlik ve muhabbeti, hâsılı ahlâkî değerleri daha derinden kavrayacaklar. Kitaplarla dost olmayı, okumanın değerini, ilmin önemini hissedecekler. İstiklalimizin sembolü camilerimizle buluşacaklar. Tevhidin gür sedası ezanlarımızı daha yakından duyacaklar. Körpe dimağlarını ve tertemiz fıtratlarını kötülüklerden koruyacak ibadetleri öğrenecekler.

Kıymetli Müslümanlar!

Her bir camimizde açılacak yaz Kur’an kurslarını fırsat bilelim. Yavrularımızın bu kurslara katılmasına anne-babalar olarak öncülük edelim! Onları Kur’an’ın aydınlığından mahrum bırakmayalım. Kendimiz de çocuklarımıza örnek olacak şekilde Kur’an’ı okumak, anlamak, düşünüp ibret almak ve hayatımıza rehber kılmak için gayret gösterelim. Kitaplar ile ünsiyetimizi artıralım, okuma salonlarımız sayesinde ömrümüze huzur ve hikmet katalım. Yüce Kitabımızın ve Peygamber Efendimizin izinde hayatına yön veren nesiller yetiştirmek için gayret sarf edelim.

Bu hususta her birimizin ailemizdeki ve hatta mahallemizdeki çocuklarımıza rehberlik edip yavrularımızın Yaz Kur’an Kurslarına katılımı hususunda gerekli hassasiyeti göstereceğinize inancımız tamdır. Eğitim sürecinde çocuklarımız camide taşkınlık yaptıkları zaman hocalarımızla birlikte sabırlı davranıp onları incitmeden yanlışlarını düzeltmelerine yardımcı olmanızı özellikle istirham ediyoruz. Ayrıca çocukların camide ne öğrendiklerini kendilerine sorup değerlendirmeler yapmanızı, verilen ödevleri yapmalarında yardımcı olmanızı, namazlarını düzenli olarak kılmalarını takip etmenizi istirham ediyoruz. Zira camide ve okulda verilen eğitim evde desteklenmediği sürece şüphesiz ki verimsiz bir bilgi olarak kalacak davranışlara dönüşmeyecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle Pazartesi başlayacak Yaz Kur’an Kurslarımızın çocuklarımız, aileleri ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz.

VAAZI İNDİR

Hazırlayan : Ahmet Kadıoğlu / Akyazı Vaizi

Facebook Yorumları