menu
KİŞİ DOSTUNUN DİNİ ÜZEREDİR..
KİŞİ DOSTUNUN DİNİ ÜZEREDİR..
Haftanın Vaazı.. "Kişi Dostunun Dini uzeredir; Günah ortamları" konulu 23.07.2021 tarihli Cuma vaazı sitemize eklenmiştir.

Kişi Dostunun Dini Üzeredir..

Bir hadis-i şerifte Nebiyyi Muhterem Efendimiz (sav)

 “خَيْرُ الأَصْحَابِ عِنْدَ اللَّهِ خَيْرُهُمْ لِصَاحِبِهِ ”

“Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına karşı hayırlı davranandır.” (Tirmizî, Birr, 28) buyurmuştur. Biz de bu hadisten ilham alarak dostun hayırlısını, ayet ve hadis zaviyesinden bakarak tesbit etmeye çalışacağız inşaallah.

Sevgili Peygamberimiz, bir gün Enes b. Mâlik’le birlikte mescitten dışarı çıkarken yanlarına bir bedevi gelerek kıyametin ne zaman kopacağını sormuştu. Allah Resûlü tarih boyunca insanların merak edip durdukları bu soruya, soru ile karşılık verdi ve: « مَا أَعْدَدْتَ لَهَا ؟ » “Kıyamet için ne hazırlık yaptın?” diye sordu. Samimi bir eda ile

 مَا أَعْدَدْتُ لَهَا مِنْ كَثِيرِ صَوْمٍ ، وَلا صَلاةٍ ، وَلا صَدَقَةٍ ، وَلَكِنِّي أُحِبُّ اللَّه وَرَسُولَهُ .

“Âhiret için öyle çok oruç, namaz ve sadaka hazırlayabilmiş değilim. Ancak ben Allah’ı ve peygamberini seviyorum” karşılığını veren bedeviye Allah Rasulü hitaben, « أَنْتَ مَعَ مَنْ أَحْبَبْتَ » “Sen sevdiğinle berabersin.” müjdesini verdi. Hz. Peygamber ile bedevi arasında geçen bu konuşmayı dinleyen genç sahâbî Enes b. Mâlik, hayatı boyunca, "Sen sevdiğinle berabersin.” sözünden daha fazla hiçbir şeye sevinmediğini söylemiş ve Allah’ı, Resûlü’nü, Ebû Bekir’i, Ömer’i çok sevdiğini dile getirmişti. (Müslim, Birr, 164)

Cana Yakınlık, Mü’minin Bir Özelliğidir:

Emek verilmeyen, uğrunda fedakârlıklar gösterilmeyen birliktelikler, arkadaşlık olarak görülse de kalıcı dostluklara dönüşme imkânı bulamamaktadır. Bu nedenle dostluk, tanış olmakla başlayan, ancak tanıdıkça kaynaşan ruh hâlini ifade eder. Nitekim Hz. Peygamber de

 “الأَرْوَاحُ جُنُودٌ مُجَنَّدَةٌ، فَمَا تَعَارَفَ مِنْهَا ائْتَلَفَ، وَمَا تَنَاكَرَ مِنْهَا اخْتَلَفَ.”

“Ruhlar, bir araya gelmiş topluluklardır. Onlardan birbirleriyle uyuşanlar kaynaşır, uyuşamayanlar da anlaşamaz ayrılır.” (Müslim, Birr, 159) ifadeleriyle ruhları bir topluluğa benzetmekte, birbirleriyle tanışıp uyuşanların kaynaştığına, birbirlerini tanımayanların ise birbirlerinden koptuklarına dikkatleri çekmektedir. 

Dostsuz hayat, desteksiz, dayanaksız ve sırdaşsız hayattır. Ev almadan önce komşu, yola çıkmadan önce de arkadaş edinilmesi tavsiyesine uyan kişi, hayatta karşılaşacağı olumsuzlukları yapayalnız üstlenmekten kurtulacaktır. 

İki insan arasında sıradan bir ilişkinin çok ötesinde derin bir sevgi ve saygıyı ifade eden dostluk, insan olmanın bir gereğidir. Bir insan yalnız çam değildir. Bu nedenle insan, bu hayatta bir dosta ihtiyaç duymaktadır.  Allah Resûlü,

 “الْمُؤْمِنُ مَأْلَفٌ، وَلَا خَيْرَ فِيمَنْ لَا يَأْلَفُ وَلَا يُؤْلَفُ.”

“Mümin cana yakındır. (İnsanlarla) yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur.” (İbn Hanbel, II, 400) buyurmuştur.

Arkadaş Seçimine Dikkat Etmeliyiz:

İnsan çarşı pazardan sebze-meyve alırken kusursuz olmasına özen gösterir. Bu yüzden seçerek alır. Halbuki alınan sebze ve meyvenin telafisi mevcuttur. Ancak kötü arkadaşın sebep olduğu tahribatın telafisi o kadar da kolay değildir. 

Kendimiz için arkadaş seçimi ne kadar önemliyse dünya hayatının süsü, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın edindikleri çevre ve arkadaşlıkları da bizler için bir okadar daha önemli olmalıdır. Onları kötü arkadaş ve çevreden korumak her müslüman ebeveyin birinci vazıfelerindendir. 

Yapılan araştırmalar çocukların ve ergenlerin rol model olarak anne-baba ve öğretmenlerinden daha çok ekranlarını örnek aldıkları ve onalar gibi davrandıklarını gösterıyor. “Kendinizi ve ailenizi yakıtı taşlar ve insanlar olan cehennem ateşınden koruyun” buyruğuna kulak verip özellikle de sanal alemin tehlikelerinin zirve yaptığı  günümüzde çocuklarımızın arkadaşlıklarına dikkat etmemiz ve arkadaşlılarını takip etmememiz büyük önem arzetmektedir 

Atalarımız, “Bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” demiş.
Ortak vasıfları, ortak değer yargıları ve ortak inançları olanlar ancak birbiriyle  arkadaşlık yapar ve sağlıklı ilişki kurabilirler. 
    Kişi iyi bir insan, güzel bir Müslüman olmak istiyorsa mutlaka kendisinden daha iyi ve  daha düzgün birisiyle arkadaşlık yapmalıdır. İyi ile kötünün uzun süre arkadaş olmaları imkansızdır. Zamanla ikisinden biri mutlaka diğerine uyacak; ya kötü, iyi bir kişi olacak ya da iyi, kötü bir kişiye dönüşecektir.
Maalesef çürük bir meyvenin sağlam meyveleri çürüttüğü gibi  çoğunlukla kötüler ve kötülükler galip geliyor ve iyileri yoldan çıkarıp  kötü kişilere dönüştürüyor. Eğer kötü kötülüğünde, iyi de iyiliğinde ısrar ediyorsa zaten arkadaşlıkları uzun sürmüyor ve kısa sürede sona eriyor. Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilirler
    Büyüklerimiz; “ Bana arkadaşını söyle, sana  karakterini söyleyeyim veya bana kiminle beraber olduğunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” anlamına gelen sözlerle durumun mahiyetini veciz bir şekilde ifade etmişlerdir.
Bir Müslüman olarak her işimizde olduğu gibi özellikle hayatımıza büyük etki ve tesirleri olan arkadaşlarımızı seçerken de  birtakım hususlara  dikkat etmemiz gerekir
    1- Akıllı ve bilgili kişilerlele arkadaşlık edilmelidir.  “Ahmak ve cahil arkadaş akıllı da olsa kişiyi helak ederler. Kişi arkadaşı ile ölçülür. Ahmak insan, iyilik yapacağım derken kötülük yapar. Onun için atalarımız, “Akıllı düşman, ahmak dosttan iyidir ” demişlerdir. 

2- İslam ahlakı ile süslenmiş ve İslam hakikatini kabul eden kişilerle arkadaş olmalıdır. Güzel ahlaklı olmayan kimsede hayır yoktur. Ahlaksız ve hakikatsiz kişi, kişinin ahlakını bozar, dinini yozlaştırır. Güzel ahlakın en azı, meşakkatlere göğüs germek, yaptığı iyiliklerden karşılık beklememek, bütün insanlara karşı şefkatli olmaktır.

3- Fâsık olmamalıdır. Fâsık, açıktan günah işleyen kimsedir. Yaratıcısına karşı yanlış yapan, herkese karşı yanlış yapabilir Allahü Teâlâ’dan korkan kimse, günah ve hatalarda ısrar etmez. Hakkıyla rabbini bilen kişiden asla kimseye zarar gelmez. Allah’tan korkmayana ise  itimat olunmadığı gibi kendisinden her türlü kötülük ve fenalık da beklenir.

4- Seçmek istediğimiz arkadaş bencil, dünyaya düşkün olmamalıdır.
Tabii ki herkesin bu vasıflara önce kendi sahip olmalı, sonra da arkadaşlık edeceği kişilerde bu vasıfları aramalıdır.  İnsanın tabiatı gereği beraber yaşadığı insanlara ve içinde yaşadığı topluma uymaya meyyaldir. Dolayısıyla  faydasız şeyler peşinde koşan ilkesiz, inançsız, hayasız ve kötü niyetli kimselerle arkadaşlık öldürücü zehirdir.
Müslüman; iman, ahlak ve  haya sahibi kişilerle   arkadaşlık etmek suretiyle hayatını ve amellerini güzelleştirerek iyi ve faydalı insan olur. “Hatır saymayan, gönül bilmeyen insanlarla arkadaşlık etmek kişinin başını belaya sokmaktan başka bir işe yaramaz." Bilginlerle, âlimlerle ve güzel ahlak sahibi insanlarla yapılan arkadaşlık bahar yağmurlarının toprağı yeşerttiği gibi,  insanların kalbini yeşertir, parlatır ve tertemiz eder.

Arkadaşlar, tutum ve davranışları ile birbirlerini etkilerler. "Üzüm üzüme baka baka kararır" atasözünde olduğu gibi, insan arkadaşlarından etkilenir. Allah Rasulünün (sav):

“الرَّجُلُ عَلَى دِينِ خَلِيلِهِ فَلْيَنْظُرْ أَحَدُكُمْ مَنْ يُخَالِلُ.”

“Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin.” (Tirmizî, Zühd, 45) buyurduğu hadis-i şerif, az önce bahsettiğimiz şekilde atasözümüzde “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” şeklinde dile getirilmiştir.

Arkadaşın hayırlısı Allaha ve Rasulüne davet edendir. Baktığın zaman sana dini ve maneviyatı hatırlatandır. Yoksa şer girdabına çeken değil. “Kişi sevdiği ile beraberdir” (Buhârî, Edeb 96) gerçeğinden hareketle söylemek gerekir ki arkadaşına dikkat etmeyenler bunun pişmanlığını hem bu dünyada hem de ahirette duyacaklardır. İddiamızın delili niteliğindeki ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyurmuştur: 

يَا وَيْلَتٰى لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَانًا خَل۪يلًا ﴿28﴾ لَقَدْ اَضَلَّن۪ي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ اِذْ جَٓاءَن۪يۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْاِنْسَانِ خَذُولًا ﴿29﴾

“Yazıklar olsun bana! Keşke falanı dost edinmeseydim! Andolsun, Kur"an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı.” (Furkân, 28-29) Zira dünyada iken ona dost görünenlerin bir kısmı ahiretteki sıkıntı ânında kendisine düşman kesiliverecektir.

Peygamber Efendimiz iyi arkadaşı misk-i amber satan bir dükkana, kötü arkadaşı da ise duman kokusuna benzetmiş ve arkadaşın kişi üzerindeki etkisini ifade etmek için şu misali vermiştir:

“إِنَّمَا مَثَلُ الْجَلِيسِ الصَّالِحِ وَالْجَلِيسِ السَّوْءِ، كَحَامِلِ الْمِسْكِ وَنَافِخِ الْكِيرِ، فَحَامِلُ الْمِسْكِ، إِمَّا أَنْ يُحْذِيَكَ، وَإِمَّا أَنْ تَبْتَاعَ مِنْهُ، وَإِمَّا أَنْ تَجِدَ مِنْهُ رِيحًا طَيِّباً، وَنَافِخُ الْكِيرِ، إِمَّا أَنْ يُحْرِقَ ثِيَابَكَ، وَإِمَّا أَنْ تَجِدَ رِيحًا خَبِيثَةً.”

“İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim, Birr, 146) Kötü kimselerle düşüp kalkanlar başka hiçbir zarara uğramasalar bile, bir nevi kötü koku teneffüs etmenin rahatsızlığını hissederler. Atalarımız da bu gerçeği “Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan” şeklinde dile getirmişlerdir. 

Kimlerle Dostluk Yaptığımıza Dönüp Bakalım:

İnsanların hayat tarzını, hayata bakışını hatta dinini belirleyebilecek olan dostluklar, zarara sürüklenmeden güven verici bir alanda yeşersin diye Yüce Rabbimiz,

لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِر۪ينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ 

“Müminler, müminleri bırakıp inkâr edenleri dost edinmesinler.” (Âl-i İmrân, 28) emrini vermektedir. 

 

    Sevgili Nebî’nin,

“لاَ تُصَاحِبْ إِلاَّ مُؤْمِنًا وَلاَ يَأْكُلْ طَعَامَكَ إِلاَّ تَقِيٌّ.”

    “Sadece müminle arkadaş ol! Yemeğini de ancak takva sahibi olan yesin!” (Tirmizî, Zühd, 55) uyarısı, bu noktada son derece etkileyicidir. Çünkü gönül birliği etmek, ahbaplığın tadına varmak ve aynı sofrayı paylaşmak, iki insanı birbirine daha da sıkı bağlayacaktır. Ama bir mümin, böylesine hassas ve değerli bir bağı ancak inancını destekleyen kimselerle kurabilir:

Dinimizde gerçek dostlukların Allah’ın varlığını ve birliğini kabul eden ve Allah korkusuyla kalbi titreyen insanlarla kurulması önerilmektedir. Yüce Rabbimizin,

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوّ۪ي وَعَدُوَّكُمْ اَوْلِيَٓاءَ 

“Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin.” (Mümtehine, 1) buyruğu, tercihi müminlerden yana koymakla birlikte farklı inanç sahiplerini dışlamayı hedeflememektedir. Ancak Müslümanlara karşı tavır alanlar, hem Allah’a hem de müminlere düşmanlık yapanlar, bu duruşlarını değiştirmedikleri sürece dostluk ve barış şansını yitirmişlerdir. 

Sevgide Ve Düşmanlıkta Ölçülü Olmalıyız. 

Hz. Ali’nin dediği gibi;

أحبب حبيبك هونا ما عسى أن يكون بغيضك يوما وما أبغض بغيضك هونا ما عسى أن يكون حبيبك يوما ما

“Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olur. Nefret ettiğinden de ölçülü nefret et, belki bir gün dostun olur” (Beyhakî, Şuâbü’l-îmân, V, 260), sevgi ya da düşmanlıkta ölçülü olmak gerekir. Zira sabrı, fedakârlığı ve kardeşliği öne çıkaran müminin, sahtekâr ve ikiyüzlü insanlara kapılması, dolayısıyla maddî veya mânevî açıdan zarara uğratılması mümkündür. 

Sevgili Peygamberimiz,

« لاَ يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ »

“Mümin bir delikten iki kere sokulmaz!” (Müslim, Zühd, 63) buyurarak dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinde uyanık olunmasını istemektedir. Dostluk, karşılıklı saygı ve değer vermeyle gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla, kadim zamanlardan beri söylenen, “Senin kendisine verdiğin değeri sana vermeyen insanların sohbetinde hayır yoktur.” vecizesi unutulmamalı, dost edinirken dikkatli ve seçici davranılmalıdır. Bu nedenle her elimizi sıkanla dost olamayacağımız gibi, her canımızı sıkanla da düşman olamayız.

Bizi iyiliğe teşvik edip kötülükten alıkoyan kişilerle arkadaşlık etmeliyiz 

Dünyada başımıza gelen bütün iyi ver kötü şeylerde, edinmiş olduğumuz alışkanlıklar, davranış ve yaşam tarzlarımızda  edinmiş olduğumuz arkadaşlar ve tercih etmiş olduğumuz arkadaş gruplarının mutlaka bir payı vardır. İyi arkadaş, güzel işler yapıp ve güzelliklerde   muvaffak olmanın adeta koşulu olduğu gibi yanlışlardan dönmek, tevbe etmek ve doğru istikamette sabit ve başarılı olmak için kötü toplum ve kötü arkadaş gruplarını terk etmemizde başlıca şartlardan birisidir.
    Efendimiz'den (as) rivayet edilen şu hadiste bu durum çok güzel bir şekilde ifade edilmektedir:
Ebû Saîd Sa`d İbni Mâlik İbni Sinân el-Hudrî' (r.a)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
    “Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zât yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir râhibi gösterdiler. Bu adam râhibe giderek:
    - Doksan dokuz adam öldürdüm. Tövbe etsem kabul olur mu? diye sordu. Râhip:
    - Hayır, kabul olmaz, deyince onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısını 100’e tamamladı. Sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek:
    - Yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi; tövbesinin kabul olup olmayacağını sordu. Âlim:
    - Elbette kabul olur. İnsanla tövbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah Teâlâ’ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir, dedi. Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola varınca eceli yetti. Rahmet melekleriyle azap melekleri o adamı kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar.
Rahmet melekleri:
    - O adam tövbe ederek ve kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü, dediler.
Azap melekleri ise:
    - O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki, dediler. Bu sırada Allahu teala hakem olması için bir melek gönderdi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler. Hakem olan melek:
    - Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir, dedi. Melekler iki mesâfeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü.   (Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47, 48)
    Doksan dokuz kişiyi öldüren  adamı bu kötülüğe sevk eden, onu cesaretlendiren, kötülüklere devam etmesini sağlayanın arkadaşları olduğu gibi zamanla vicdanının sesini duyup, yaptığı yanlışı anlayıp vazgeçme aşamasında engel olan da yine arkadaşları ve çevresi olmuştur.
Arkadaş ve çevrenin insan tecih ve davranışları üzerindeki önemli tesirine işaret eden büyük bilgin bu kişinin  o çevre içerisinde tevbesine sadık kalamayacağını bildiğinden dolayı o çevreyi  terk etmesini istiyor.    

Bu arada edindiğimiz arkadaşlar kadar danıştığımız kişilerin de imanlı, bilgili, dürüst ve samimi olmalarının ne kadar önemli olduğuna da yine hadis-i şerifte temas edilmiş ve önemine vurgu yapılmıştır.

Arkadaşlık İlişkilerinde Kusur Affedici Olmalıyız. 

İnsan kendi yaptığı kötülükleri  ve kendisine yapılan iyilikleri unutmayacak, başkalarına yaptığı iyilikleri ve başkasının yaptığı kötülükleri ise unutacaktır.

İki samimi arkadaş uzunca bir yolculuk esnasında tartışmaya başlarlar. Biri diğerine tokat atar. Tokat yiyen hemen kum üzerine şöyle yazar. “En samimi arkadaşımdan tokat yedim.” Sonra yürümeye devam ederler. Bir zaman sonra vahşi bir havyan saldırısına maruz kalırlar. Tokat yiyen aslanlar tarafından parçalanacağı sırada arkadaşı tarafından kurtarılır. Arkadaşı bu sefer bir taşa “En samimi arkadaşım beni aslanlardan kurtardı” diye yazar. Arkadaşı sebebini sorduğunda ise “Kötülüğü kuma yazdım çünkü bir iyilik rüzgarı onun üzerini siliversin, iyiliği taşa yazdım ki hiçbir zaman unutulmasın,” cevabını verir.

Sohbetimizi Kısaca Özetlemek Gerekirse:

Sevgili Peygamberimiz, menfaat gözetmeksizin Allah için birbirlerini seven ve samimi duygularla oturup kalkan insanlara, hiçbir gölgenin (himayenin) bulunmadığı kıyamet gününde Allah’ın arşı altında gölgelenecekleri (himaye edilecekleri) müjdesini vermiş ve şöyle buyurmuştur.

، وَرَجُلاَنِ تَحَابَّا فِى اللَّهِ اجْتَمَعَا عَلَيْهِ وَتَفَرَّقَا عَلَيْهِ ،

“Bir araya geldiklerinde veya ayrıldıklarında birbirlerini hiç bir maddi menfaat gözetmeksizin Allah için seven kimseler arşın gölgesi altında gölgelenecektir.” (Buhârî, Zekât, 16) O hâlde gerçek anlamda dostluk, Allah’ın rızasını kazanma yolunda kol kola girmek ve sevgileri birleştirmektir. 

Arkadaş seçimine dair bir tecrübe paylaşımı niteliğinde olmak üzere öteden beri kabul görmüş ilkeleri sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Fasıkla arkadaşlık etme, tamah ettiği bir lokmaya seni satar.

Cimriyle arkadaşlık etme, malım azalır korkusuyla seni terk eder.

Yalancıyla arkadaşlık etme, çöldeki serap gibi uzağında yakın, yakınında uzak görünür.

Ahmakla arkadaşlık etme, iyilik edeyim derken bilmeden kötülük eder.

Sıla-ı Rahmi terk edenle arkadaşlık etme, en yakınını terk eden, seni de terk eder. 

Günahkarla arkadaşlık etme, seni de günahkar yapar.

Hazırlayan: Mustafa ERGÜNYER/ Serdivan Vaizi

 

Facebook Yorumları