menu
MÜSLÜMAN OLARAK TİCARETTEKİ SORUMLULUKLARIMIZ..
MÜSLÜMAN OLARAK TİCARETTEKİ SORUMLULUKLARIMIZ..
Haftanın Vaazı.. " Müslüman Olarak Ticaretteki Sorumluluklarımız " konulu 22.10.2021 tarihli Cuma vaazı sitemize eklenmiştir.

Müslüman Olarak Ticaretteki Sorumluluklarımız..

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

يَا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ اِلَّا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ 

“Ey insanlar, mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Ancak kendi rızanızla yaptığınız ticaret bunun dışındadır.”( Nisa, 4/29 )

Kıymetli Kardeşlerim!

Bugünkü vaazımızda Müslüman olarak ticaretteki sorumluluklarımızdan bahşedeceğiz. Hiç şüphe yok ki ticarette bulunması gereken en önemli özellik ahlaktır. 

Bu itibarla Müslüman olarak ticaretteki sorumluluklarımıza geçmeden önce Ahlak kavramı üzerinde durmak istiyorum. 

Ahlak Arapça’da “seciye, tabiat, huy” gibi manalara gelen hulk veya huluk kelimesinin çoğuludur. Sözlüklerde çoğunlukla insanın fizik yapısı için halk, mânevî yapısı için hulk kelimelerinin kullanıldığı kaydedilir (Lisânü’l-ʿArab, “ḫlḳ” md.). Başta hadisler olmak üzere İslâmî kaynaklarda hulk ve ahlâk terimleri genellikle iyi ve kötü huyları, fazilet ve rezîletleri ifade etmek üzere kullanılmış; özellikle iyi huylar ve faziletli davranışlar hüsnü’l-huluk, mehâsinü’l-ahlâk, mekârimü’l-ahlâk, el-ahlâku’l-hasene, el-ahlâku’l-hamîde, kötü huylar ve fena hareketler ise sûü’l-huluk, el-ahlâku’z-zemîme, el-ahlâku’s-seyyie gibi terimlerle karşılanmıştır. 

İman, ibadet ve ahlâk arasında sıkı bir ilişki vardır. İman, ibadet ve ahlâk arasındaki bu denge ve birliktelik göstermektedir ki ahlâklı olmak, tek kelimeyle her şeyde tevhidi bulma çabasıdır.  

Yüce Allah Kuranı Kerimde :

 اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَؕ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِؕ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُؕ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَKitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten meneder. Allah’ı anmak her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.”(Ankebut, 45) buyurarak  namazın ahlâkî tesirlerine, kötülüklere karşı koruyucu özelliğine işaret edilmekte; namaz kıldıkları halde hak hukuk gözetmeyen, edep ve ahlâk kurallarına uymayanlara da dolaylı bir uyarı yapmaktadır.

 Hz. Peygamber (s.a.v) Ahmet İbn Hanbel’in Musned adlı eserinde Ebû Hureyre’den  rivayet edilen bir hadisi şeriflerinde عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّمَا بُعِثْتُ لِأُتَمِّمَ صَالِحَ الْأَخْلَاقِ “Ben, (başka değil, sadece) (iyi), güzel ahlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim.” ( İbn Hanbel, II, 381) buyururken, 

Ebu Davud’un Süneninde Ebû Hureyre’den  rivayet edilen başka bir hadisi şerifte  عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أَكْمَلُ الْمُؤْمِنِينَ إِيمَانًا أَحْسَنُهُمْ خُلُقًا “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâk bakımından en güzel olanıdır.” ( Ebû Dâvûd, Sünnet, 15) buyurarak İman ile Ahlak arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir.

Kıymetli kardeşlerim!

İnsanın çalışıp kazanması için değişik meşru kazanç yoları vardır bunlardan biriside ticarettir.

Kar amaçlı mal mübadelesi mesleğine ticaret, bu mesleğin mensubuna tacir (çoğulu tüccâr) denir. (İbnü’l-Esîr, I, 181). 

Peygamberimiz, Peygamber olmadan önce ticaret yapmış, risâlet görevinden sonra da şahsi ihtiyaçları için bizzat alışveriş yapmaya devam etmiş, her işte olduğu gibi ticarette de dürüstlüğü ve güvenirliği ile örnek olmuştur.

Nisâ sûresinin 29. âyetinde Yüce Allah;

يَا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ اِلَّا اَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ 

“Ey insanlar, mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Ancak kendi rızanızla yaptığınız ticaret bunun dışındadır.”  buyruğuyla, insanların hayatlarını devam ettirebilmeleri için mecbur oldukları mal değişimini zorbalık ve bozgunculuk yoluyla değil, helal olan ticaret yoluyla gerçekleştirebileceklerini belirtmiştir. Bu nedenle Allah Resûlü ashabını da üretmeye, çalışmaya teşvik etme amaçlı Tirmizi’nin Sünen’inde Ebu Said’den rivayet edilen hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

عَنْ أَبِى سَعِيدٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « التَّاجِرُ الصَّدُوقُ الأَمِينُ مَعَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ

 “Sözü ve muamelesi doğru, dürüst tüccar; (kıyamet gününde) peygamberler, peygamberleri tasdik eden doğru kimseler ve şehitlerle beraber olacaktır.”( Tirmizî, Büyû’, 4) buyurmuş, Sahabe efendilerimizde bu anlayışla ticaret yapmaya devam etmişlerdir. 

Ticaret ahlâkının en temel gereği kazancın helâl olmasına dikkat etmektir. Öbür dünyada yaptıklarından hesaba çekileceğine inanan her Müslüman'ın kazancına haram katmamaya özen göstermesi beklenir. 

Meselâ içki ve domuz eti gibi Yüce Allah'ın haram kıldığı şeyleri alıp satmak bir Müslüman için helâl değildir. Yine faizli işlem yapmak, kumar oynamak ve oynatmak, vergi kaçırmak, müşteri kızıştırmak, stokçuluk yapmak gibi topluma zarar veren ticarî usulsüzlüklerden Müslüman tüccarın uzak durması da dinî, ahlâkî ve toplumsal sorumluluğun bir gereğidir. Bu hususlar o kadar önemsenmiştir ki Tirmizi’nin Sünen’inde Abdurrahman B. Yakuptan gelen bir rivayette  Hz. Ömer,

عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَعْقُوبَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ قَالَ قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ لاَ يَبِعْ فِى سُوقِنَا إِلاَّ مَنْ قَدْ تَفَقَّهَ فِى الدِّينِ

 “Dinî konularda yeterli fıkhi bilgisi olmayanlar, bizim pazarımızda satış yapmasın.”  (Tirmizî, Vitr, 21) diyerek ticaretin sorumluluk gerektiren ciddi bir iş olduğuna dikkatleri çekmiştir.

Kıymetli kardeşlerim!

Temiz ve helal bir kazanç elde etmek için dikkat edilmesi gereken bir takım hususlar vardır. Bu hususları şu başlıklar altında sıralaya biliriz

1- Doğruluk ve Dürüstlük

Ticarette doğruluk ve dürüstlük en temel gerekliliklerdendir. Ticaret yaparken dürüst olmayı tavsiye eden birçok âyet ve hadis vardır. Allah Teâlâ'nın, 

وَلَا تَأْكُلُوا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُوا بِهَا اِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُوا فَرِيقًا مِنْ اَمْوَالِ النَّاسِ بِالْاِثْمِ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ

“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin.”( Bakara, 188) buyruğu ticaret yaparken taraflardan birine zarar vermeden, kimsenin hakkını gasp etmeden açık ticaret yapmalarını emretmektedir.

Ebu Davud’un Sünen’inde Hakim b. Hizam dan  rivayet edilen hadisi şerifte Peygamber efendimizin; 

اَلْبَيِّعَانِ بِالْخِيَارِ مَا لَمْ يَفْتَرِقَا فَإِنْ صَدَقَا وَبَيَّنَا بُورِكَ لَهُمَا فِى بَيْعِهِمَا وَإِنْ كَتَمَا وَكَذَبَا مُحِقَتِ الْبَرَكَةُ مِنْ بَيْعِهِمَا 

“Alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkları sürece (alışverişi kabul edip etmeme konusunda) serbesttirler. Eğer dürüst davranırlar ve (malın kusurunu) açıkça söylerlerse, alışverişleri bereketlenir. Fakat kusuru gizler ve yalan söylerlerse, (yaptıkları) alışverişin bereketi gider.” (Ebû Dâvûd, Büyû’, 51) öğüdü, onun bu konudaki ilkelerini ortaya koymaktadır. Bu ilkelere riayet edildiği takdirde çarşılar, pazarlar rızkın temin edildiği en güzel mekânlar olur, aksi takdirde de Allah'ın en sevmediği yerler oluverir.

Ticaret yaparken dürüst davranmayıp malın kusurunu gizlemek sadece alışverişin bereketini götürmekle kalmaz, satıcının haram kazanç elde etmesine neden olur. Bu anlamda Sevgili Peygamberimiz, İbni Mâce’nin Sünen’inde  Ukbe b. Amir’den rivayet edilen hadisi şeriflerinde

اَلْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ وَلَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ بَاعَ مِنْ أَخِيهِ بَيْعًا فِيهِ عَيْبٌ إِلَّا بَيَّنَهُ لَهُ 

“Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir. Kusurlu bir malı, kusurunu açıklamadan din kardeşine satması helâl olmaz.”( İbn Mâce, Ticâret, 45) buyurmuştur. 

Haram kazanç ise sadece ticaret alanında kalmayıp kişinin bütün hayatına sirayet ederek duasının kabul edilmesine bile engel olur. Nitekim Resûlullah (s.a.v.) Müslim’in el-Camiu’s-sahih’inde Ebû Hureyre’den rivayet edilen hadisi şeriflerinde uzun yolculuklar yapmış, üstü başı tozlanmış, saçı başı dağılmış, ellerini göğe uzatarak, “Yâ Rab, yâ Rab!” diye yalvarıp yakaran bir adamdan söz etti ve 

وَمَطْعَمُهُ حَرَامٌ وَمَشْرَبُهُ حَرَامٌ وَمَلْبَسُهُ حَرَامٌ وَغُذِىَ بِالْحَرَامِ فَأَنَّى يُسْتَجَابُ لِذَلِكَ

“Fakat onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdı. Haram ile beslenirdi. Peki, böyle birisinin duası nasıl kabul edilsin?” (Müslim, Zekat, 65) buyurdu.

Dahası bu tür kazançlar Yüce Allah'ın hoşnutsuzluğuna sebep olur. Allah Resûlü (s.a.v.), İbni Mâce’nin Sünen’inde  Vasile b. Eska’dan rivayet edilen hadisi şeriflerinde

مَنْ بَاعَ عَيْبًا لَمْ يُبَيِّنْهُ لَمْ يَزَلْ فِى مَقْتٍ مِنَ اللَّهِ وَلَمْ تَزَلِ الْمَلاَئِكَةُ تَلْعَنُهُ

“Kusurunu açıklamadığı bir malı satan kimse, daima Allah'ın gazabı altındadır ve melekler ona sürekli lânet ederler.”( İbn Mâce, Ticâret, 45) manasındaki sözleriyle satıcılara önemli uyarılarda bulunmaktadır.

Tirmizi’nin sünen’inde İsmail b. Ubeyde b. Rifaa’nın babası aracılığıyla dedesinden naklettiği hadisi şeriflerinde Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:

 إِنَّ التُّجَّارَ يُبْعَثُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فُجَّارًا إِلَّا مَنِ اتَّقَى اللَّهَ وَبَرَّ وَصَدَقَ 

“Allah'tan sakınan, iyilik yapan ve dürüst davrananlar hâriç, tüccarlar kıyamet günü günahkârlar olarak diriltileceklerdir.”( Tirmizî, Büyû’, 4) sözleri de ticaret ehlinin doğru olmaları hâlinde Yüce Mevlâ katında görecekleri mükâfata işaret etmektedir.

2- Yeminden Kaçınmak

Alışveriş yaparken alıcı veya satıcının karşısındakini ikna etmek için gereksiz yere yemin etmek, hatta bazen gerekse bile yemin etmekten sakınmak önemlidir. Bu nedenle Sevgili Peygamberimizin,  İbni Mâce’nin Sünen’inde  Ebu Katade’den rivayet edilen hadisi şeriflerinde

إِيَّاكُمْ وَالْحَلِفَ فِى الْبَيْعِ فَإِنَّهُ يُنَفِّقُ ثُمَّ يَمْحَقُ

“Malınızı sattığınızda yemin etmekten sakının. Çünkü yemin malınıza rağbeti artırmasına artırır, ancak onun bereketini yok eder.”(İbn Mâce, Ticâret, 29)  şeklindeki uyarısı daima göz önünde bulundurulmalıdır. 

Müslim’in el-Camiu’s-Sahih’inde Ebu Zer (r.a) den rivayetle Efendimiz (a.s) şöyle buyurmuştur: 

عَنْ أَبِي ذَرٍّ، عَنِ النَّبِيِّ (صعلم) قَالَ ‏‏ ثَلاَثَةٌ لاَ يَنْظُرُ اللَّهُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ‏"‏ ‏.‏ قُلْتُ مَنْ هُمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَدْ خَابُوا وَخَسِرُوا فَقَالَ ‏"‏ الْمَنَّانُ وَالْمُسْبِلُ إِزَارَهُ وَالْمُنْفِقُ سِلْعَتَهُ بِالْحَلِفِ الْكَاذِبِ ‏ ‏.‏ 

Ebu Zer (r.a) den rivayetle Efendimiz (a.s) şöyle buyurmuştur: Üç kişi vardır ki kıyamet gününde Allah yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacak ve onlar için acıklı bir azap olacaktır. Ey Allah'ın Rasulü, bu kaybedip hüsrana uğrayanlar kimlerdir dedim. Bunun üzerine:  "yaptığı iyili başa kakan, elbisesini (kibir maksadıyla) sürüyen ve yalan yere ettiği yeminle malını satan kişidir" buyurdu. (, Müslim, iman, 171) 

Malı satarken edilen yemin bir de yalan olursa, bu yemin sadece kazancın bereketini yok etmekle kalmaz, haram hâle gelmesine neden olur. Nitekim Allah Elçisi'nin, malını yalan yeminle pazarlayan kimseleri kıyamet günü Allah'ın konuşmayacağı üç grup insandan biri olarak sayması,  onların yaptığı işin haram olduğunu gösteren önemli bir açıklamadır.

3- Ölçü ve Tartıda Dikkat

Ölçü ve tartıda dürüst davranmak toplumun ticaret hayatını düzene kavuşturan önemli bir ahlâkî erdem olmanın yanı sıra, piyasalarda güven ortamını sağladığı için ticareti geliştiren önemli bir kuraldır.

Yüce Allah, ticaret ahlâkının toplum hayatında ne kadar önemli olduğunu göstermek için, Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. Şuayb'ın peygamber olarak gönderildiği Medyen kavminin başına gelenleri anlatmaktadır. Şuayp aleyhisselam Peygamber olarak gönderildiği Medyen halkına şöyle demişti:

وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْباً قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَـهٍ غَيْرُهُ وَلاَ تَنقُصُواْ الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ إِنِّيَ أَرَاكُم بِخَيْرٍ وَإِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ مُّحِيطٍ  وَيَا قَوْمِ أَوْفُواْ الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ وَلاَ تَبْخَسُواْ النَّاسَ أَشْيَاءهُمْ وَلاَ تَعْثَوْاْ فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ

Medyen'e de kardeşleri Şu'ayb'ı gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur. Ölçeği de, teraziyi de eksik tutmayın. Ben sizi hayır (bolluk) içinde görüyorum. Bununla beraber yine de sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum."

"Ey kavmim! Ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin. Halkın malına densizlik etmeyin ve yeryüzünde fesatçılık yaparak fenalık etmeyin." (Hud, 84, 85)

Bu âyetlerde Medyen halkının Yüce Yaratıcı tarafından helâk edilmesine neden olan davranışların, Allah'a ibadet etmeme, ölçü ve tartıda adaletli davranmayarak haksız kazanç elde etme ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarma olduğu anlatılmaktadır.

 Bütün bunlardan dolayı acıklı bir azaba uğrayan Medyen halkının başına gelenler Kuranı Kerimde şöyle ifade edilmiştir;

 وَلَمَّا جَٓاءَ اَمْرُنَا نَجَّيْنَا شُعَيْباً وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَاَخَذَتِ الَّذٖينَ ظَلَمُوا الصَّيْحَةُ فَاَصْبَحُوا فٖي دِيَارِهِمْ جَاثِمٖينَۙ 

كَاَنْ لَمْ يَغْنَوْا فٖيهَاؕ اَلَا بُعْداً لِمَدْيَنَ كَمَا بَعِدَتْ ثَمُودُ

Emrimiz gelince, Şuayb’ı ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; haksızlık edenleri de korkunç bir gürültü yakaladı, yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.

Sanki orada hiç oturmamışlardı! İşte böyle, Semûd’un yıkıldığı gibi Medyen de yıkılıp gitti! ( Hud 94-95) Ticaret konusunda hassasiyet göstermeyen kimseler için kıyamete kadar ibret vesilesi olacaktır.

Kendisine nâzil olan Yüce Kitap'ta anlatılanları sahâbîlerine özenle aktaran dürüstlük örneği Peygamberimiz (sav), kendi ümmetinin de aynı akıbete uğramaması için sık sık uyarılarda bulunmuştur. Bu doğrultuda tüccarlara hitaben, Tirmizi’nin Sünen’inde İbn Abbas’tan gelen hadisi şeriflerinde

إِنَّكُمْ قَدْ وُلِّيتُمْ أَمْرَيْنِ هَلَكَتْ فِيهِ الْأُمَمُ السَّالِفَةُ قَبْلَكُمْ 

“Sizler, daha önceki toplumların helâkine sebep olan iki işi (ölçü ve tartı) devraldınız.”( Tirmizî, Büyû’, 9) buyurarak ölçü ve tartı aletleri kullanırken sorumluluk bilinci içerisinde, dürüst hareket etmeleri gerektiğine işaret etmiştir.

Ölçü ve tartıda hile yapmak, insanları aldatmak, büyük vebal olduğu gibi aynı zamanda ahlâk yönünden de çok çirkin bir davranıştır.

Sahâbeden Abdullah b. Abbâs'ın bildirdiğine göre Peygamber (sav) Medine'ye geldiği zaman, ölçü ve tartı konusunda Medinelilerin yanlış davranışlar sergilediklerini gördü. Ancak Allah Teâlâ, 

وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ ﴿1﴾ اَلَّذِينَ اِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ ﴿2﴾ وَاِذَا كَالُوهُمْ اَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ ﴿3﴾ اَلَا يَظُنُّ اُولٰئِكَ اَنَّهُمْ مَبْعُوثُونَ ﴿4﴾

“Ölçüde ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun. Onlar insanlardan bir şey ölçüp aldıklarında tam, fakat onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise eksik ölçer ve tartarlar. Onlar tekrar diriltileceklerini düşünmezler mi ki!” (Mutaffifîn, 1-4 ) ayetlerini indirildikten sonra Medineliler ölçülerini daha dikkatli yapmaya başladılar.

 Hz. Peygamber (s.a.v.) de, Buhârî’nin  el-Camiu’s-Sahih’inde Enes b. Malik’ten rivayet edilen hadisi şeriflerinde:

اَللَّهُمَّ بَارِكْ لَهُمْ فِى مِكْيَالِهِمْ ، وَبَارِكْ لَهُمْ فِى صَاعِهِمْ وَمُدِّهِمْ

“Yâ Rabbi, bunların ölçü ve tartılarını bereketli kıl.”( Buhârî, Büyû’, 53) diye dua ederek onları ticaret yapmaya teşvik etmişti.

4-  İhtikar (Karaborsacılık)  Yapmamak

Karaborsacılık, yiyecek maddeleri satın alıp, fiyatları yükselsin diye saklamak demektir. 

Müslim’in el-Camiu’s-Sahih’inde, Saîd b. Müseyyeb’in, Ma’mer (b. Abdullah) aracılığıyla naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: 

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) : “مَنِ احْتَكَرَ فَهُوَ خَاطِئٌ.”: كَانَ سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ يُحَدِّثُ؛ أَنَّ مَعْمَرًا قَالَ

 “Karaborsacılık yapan kimse günahkâr olur.” (Müslim, Müsakat, 129)

Halife Hz. Ömer bir gün mescide gitmek üzere dışarı çıkmıştı. Yürürken yol kenarına yayılmış duran bol miktarda yiyecek maddesi gördü. “Bunlar nedir?” diye çevresindeki insanlara sordu. Onlar da satılmak üzere dışarıdan getirildiğini söylediler. Bunun üzerine Hz. Ömer, “Allah bu yiyeceklere ve bunları getirenlere bereket ihsan etsin.” diye dua etti. Orada bulunanlar, “Ey müminlerin emîri, (sen bunlara dua ediyorsun ama) sahipleri bu malları karaborsaya düşürdüler.” diyerek Hz. Ömer"e şikayette bulundular. Hz. Ömer, “Bunları karaborsaya düşürenler kim?” diye sordu. “Osman"ın azatlı kölesi Ferruh ile senin azatlı kölen falanca kişi.” cevabını verdiler. Bunun üzerine Halife Ömer (ra) haber gönderip ikisini de çağırttı ve onlara Müslümanların yiyeceklerini stok etmelerinin sebebini sordu. “Ey müminlerin emîri, kendi mallarımızı alıp satıyoruz.” cevabını alınca Hz. Ömer, “Hz. Peygamber"in, "Müslümanların yiyeceğini stoklayıp karaborsaya düşürenleri Allah ya iflasla ya da cüzzamla cezalandırır." dediğini işittim.” diyerek yaptıklarının yanlış olduğu söyleyip bu konuda onları uyardı.

Halife Hz. Ömer’in uyarısı Hz. Osman"ın azatlısı Ferruh’u etkilemişti. Hatasını anlayan Ferruh, “Ey müminlerin emiri, Allah"a ve sana söz veriyorum, bundan sonra asla yiyecek konusunda böyle bir şey yapmayacağım.” diyerek tevbe etti. Hz. Ömer"in azatlısı ise, “Kendi mallarımızı alıp satıyoruz!” diyerek itirazını sürdürdü. Dolayısıyla sahip olduğu yiyecekleri karaborsada satma düşüncesinden vazgeçmedi. Hadisin râvilerinden Ebû Yahyâ, bu şahsı daha sonra cüzzamlı bir hâlde gördüğünü kaydetmiştir. 

Ahmet b.Hanbel’in Müsned’inde Ma’kil b. Yesâr dan rivayet edilen başka bir hadis şerifte peygamberimiz;

ثَقُلَ مَعْقِلُ بْنُ يَسَارٍ فَدَخَلَ إِلَيْهِ عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ زِيَادٍ يَعُودُهُ... قَالَ: اسْمَعْ يَا عُبَيْدَ اللَّهِ، حَتَّى أُحَدِّثَكَ شَيْئًا لَمْ أَسْمَعْهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) مَرَّةً وَلَا مَرَّتَيْنِ، سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) يَقُولُ: “مَنْ دَخَلَ فِي شَيْءٍ مِنْ أَسْعَارِ الْمُسْلِمِينَ لِيُغْلِيَهُ عَلَيْهِمْ، فَإِنَّ حَقًّا عَلَى اللَّهِ، تَبَارَكَ وَتَعَالَى، أَنْ يُقْعِدَهُ بِعُظْمٍ مِنْ النَّارِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ.”

Ma’kil b. Yesâr’ın hastalığı ağırlaştığında Ubeydullah b. Ziyâd onu ziyaret etmişti... (Ma"kil) dedi ki: “Dinle, ey Ubeydullah! Sana Resûlullah"tan (sav) sadece bir ya da iki kere işitmediğim (daha fazla duyduğum) bir söz söyleyeceğim. Resûlullah"ı şöyle derken işittim: "Fiyatları artırmak için Müslümanların fiyatlarına (piyasalarına) müdahale eden kişiyi, Allah Teâlâ"nın kıyamet gününde büyük bir ateşe oturtması haktır." ”( İbn Hanbel, V, 28) buyurarak karaborsacılığın nekadar büyük bir günah olduğunu ifade etmiştir.

5-Ticarette, dünya-ahiret dengesini gözetmek 

Ticarî hayatın cazibesi, nefsin tahriki dünya-ahiret dengesini bozabilir. Kur’ân-ı Kerîm bu konuda uyarıda bulunur:

Ticarete dalarak, dünyaya esir olmak, zevk ve eğlence peşinde koşmak, namazları vaktinde kılmamak, kulluk görevini ihmal etmek dolayısıyla 

وَابْتَغِ فٖيمَٓا اٰتٰيكَ اللّٰهُ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصٖيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَاَحْسِنْ كَمَٓا اَحْسَنَ اللّٰهُ اِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْاَرْضِؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدٖينَ  

Allah’ın sana verdiğinden âhiret yurdunu kazanmaya bak ve dünyadan nasibini unutma! Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışma! Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.”(kasas 77) şeklindeki ayette istenen dünya-ahiret dengesini bozmak  وَتَذَرُونَ الْاٰخِرَةَؕ,   كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ “  Hayır (ey insanlar)! Doğrusu siz çabucak gelip geçeni seviyorsunuz, Âhireti ise bir yana bırakıyorsunuz” (Kıyamet 20-21) ayetinin ifade ettiği şekilde dünyaya sarılıp ahireti önemsememek, ahirete nispetle bu dünyanın geçici ve değersiz nimetlerine bel bağlamak sonuçta Allah’ı unutmak “kaybetmek” anlamına gelir.

Mü’min için: وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ  “Rabbimiz! Bize dünyada da ahirette de iyilik ver!”( Bakara 201)  mealindeki duâ ayeti de aynı hususa işaret etmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de bu konuya ilginç bir olayla dikkat çekilir;

Medîne’de açlığın ve pahalılığın hüküm sürdüğü bir dönemde Cuma günü Hz. Peygamber’in hutbe okuduğu bir sırada şehre bir ticaret kervanı gelmiş ve Rasulullah minberde iken birçok sahabi onu ayakta bırakıp kervanın peşine düşmüştü. Mescidde sadece on iki sahabi kalmıştı. Bu durum Kuranı Kerimde şöyle anlatılır:

وَاِذَا رَاَوْا تِجَارَةً اَوْ لَهْواًۨ انْفَضُّٓوا اِلَيْهَا وَتَرَكُوكَ قَٓائِماًؕ قُلْ مَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ مِنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِؕ وَاللّٰهُ خَيْرُ الرَّازِقٖينَ

“Onlar bir ticaret veya eğlence gördüklerinde ona doğru akıp gittiler ve seni ayakta bırakıverdiler. Onlara de ki: ‘Allah’ın nezdinde olan, eğlenceden de ticaretten de üstündür.” (Cuma, 11) 

Hz. Peygamber: “Şayet bu kalanlar da onların peşinden gitseydi şu vadi ateş olarak akardı” buyurdu.  

Bu olayla ilgili olarak nazil olan ayette geçen “seni ayakta bırakıp ticaret peşine gittiler” kısmının ders çıkarılacak yönü ticari hayatta Allah ve Peygamberinin belirlediği değerleri bir kenara bırakıp onlara sırt çevirmek, Allah ve Rasulünün buyruklarını dinlememek, nefsin arzularına tabi olmak onu ayakta bırakmak anlamına gelir ve kaybettirir.

Kıymetli kardeşlerim!

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum; yaratılış gayemizi unutmadan Allahın bize vermiş olduğu nimetlerden haram ve helal duyarlığı içinde en güzel şekilde istifade etmek için gerekli hassasiyeti göstermeliyiz. Rabbim cümlemize helalinden kazanıp helal yerlere harcamayı nasib eylesin. AMİN

 

                                                                                                        Hazırlayan: Süleyman KESKİN

                                                                                                                      Sakarya İl Vaizi

 

 

 

 

 

Facebook Yorumları