menu
SANAL ALEMDE MÜSLÜMAN AHLAKI...
SANAL ALEMDE MÜSLÜMAN AHLAKI...
Haftanın Vaazı.. "Sanal Alemde Müslüman Ahlakı" konulu 20.05.2022 tarihli Cuma Vaazı sitemize eklenmiştir.

Sanal Alemde Müslüman Ahlakı...

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

هُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ السَّمَاء وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

      ‘’Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istivâ eden O’dur. Toprağa giren ve ondan çıkan, gökten inen ve ona yükselen her şeyi bilir. Nerede olursanız olun O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir’’

       Yüce Rabbimizin göndermiş olduğu bütün dinlerin temel hedefi Allah’ın en seçkin varlığı olan insanın iki cihanda da huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamasıdır.

       Allah Teala Hazretleri kendisine muhatap kabul etmek suretiyle, insana verdiği değeri ortaya koymuştur. Bu sebeple  insanı başıboş bırakmamış, gönderdiği peygamberleri ve kitapları kendisine rehber kılarak, insanoğlunun dünyasını ve ahiretini huzura kavuşturmayı amaçlamıştır.

      Gönderdiği son ve mükemmel din olan İslam ile Allahu Teala kendi katında kabul görmüş bir ibadet hayatı sergilemesinin yanı sıra, insanın  ahlaken olgunlaşmasını da arzulamıştır. Bunun için Yüce Dinimiz İslam, getirdiği iman ilkelerini insanlara benimsettikten sonra ibadet esaslarının hayata geçirilmesini istemiş,  bununla birlikte ahlaki ilkeler de getirerek huzurlu bir yaşam sürmelerini hedeflemiştir. Nitekim İslam Dininin Yüce Peygamberi ve son nebi Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in alemlere rahmet olarak gönderilmesiyle beraber, Kuranı Kerim’de ön plana çıkartılan en önemli özelliği, وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ ’’Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin’’ (Kalem, 68/4) Ayet-i Celilesinde beyan olunduğu üzere, O’nun o güzel ahlakı olmuştur. Sevgili Peygamberimiz (sav.) de bir hadislerinde bu hususu şöyle dile getirir:’’Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim’’ (İmam Malik, Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8).

       Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim insanların uymaları gereken birçok ahlaki ilkeler sunmuştur. Güzel ahlak teşvik edilirken, çirkin huylar ise kınanmıştır.  اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَاٖيتَٓائِ۬ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ  ‘’Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor’’ (Nahl,16/90).Ayeti Kerimesiyle de bu gerçeği ortaya koymuştur.

       Değerli Müminler!

     Müslüman için güzel ahlak sahibi olma ve takvalı olma sorumluluğu açısından gerçek alemle sanal alem arasında fark yoktur.

     Gerçek hayatta gerçek kişilerle olan ilişkilerimizde  nasıl Müslümanca bir tavır içerisinde olmamız gerekiyorsa aynı şey sanal alem için de geçerlidir. 

     Hayatını Allah’a hesap verme bilinci içerisinde yaşayan Müslüman, gerçek hayatta azami ölçüde dikkat gösterdiği, yüce dinimiz İslam’ın öngördüğü ahlaki ilke ve değerlere sanal alemde de aynı ölçüde titizlik göstermelidir. İnternette/sosyal medyada yaptığı her konuşmanın, yazdığı her yazının, yayıp paylaştığı her haberin  ahirette mutlaka hesabının sorulacağı bilinci içerisinde olmalıdır. ( وَلَتُسْـَٔلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ’’Yapmakta olduklarınızdan dolayı kesinlikle sorgulanacaksınız’’. -Nahl, 16/93-)

    Kuşkusuz internet/sanal alem bilgiyle daha hızlı buluşma, haberleşme, kitlelere daha hızlı ulaşma gibi iletişim kolaylıklarını hizmetimize sunmuştur. Bu açıdan son derece faydalı olmuştur. Ancak bu faydalarının yanı sıra, Müslüman ahlakını örseleyen pek çok sakıncaları ve tehlikeleri de beraberinde getirmiştir.

      Teknolojik gelişmenin hâkim olduğu bir dünyada teknolojiden uzak bir toplum tasavvur etmek mümkün değildir elbette. Fakat geldiğimiz noktada insanoğlu, teknolojinin kendisine sunduğu imkânlar hususunda da bir imtihana tabi tutulmaktadır. 

      Müslüman’ın hayatında helal dairede hareket etmek, iffetini korumak, çirkin söz ve eylemlerden, haramlardan uzaklaşmak, kul haklarına, tesettüre, edebe riayet etmek, kısacası İslam ahlakı üzere  yaşamak son derece önemlidir. Bu ölçüler sanal alemde de uymamız gereken ve taviz vermememiz gereken ölçülerimizdir.

      Müslüman için gerçek hayatta örneğin kadın erkek ilişkilerinin nasıl olması gerektiği belirtilmiş ise bu durum sanal ortam için de geçerlidir. Temel ölçümüz helal, haram konusunda duyarlı olmak, edep, iffet ve hayâ gibi konulardan asla taviz vermemek olmalıdır. Zira teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte, iletişimin hem yaygınlaştığı hem de her türlü kuraldan sıyrılarak ayağa düştüğü bir süreci aynı anda yaşıyoruz. Ekranlardan evlerimize ve kalplerimize akanlar karşısında ayağımızın kaymaması ve sürüklenip gitmemek için Yüce Dinimizin bizim için öngördüğü temel ahlaki kurallara sıkı sıkıya sarılmaya hepimizin ihtiyacı var. 

     Melekler, sosyal medya ve sanal âlemdeki amellerimizi, yazışma ve paylaşımlarımızı da amel defterimize  kaydettiğine göre, ( وَاِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظٖينَۙ  كِرَاماً كَاتِبٖينَۙ يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ  Oysa sizi gözetleyen muhafızlar,değerli yazıcılar var. Onlar yaptığınız her şeyi biliyorlar.)  dijital platformlarda da internet ortamlarında da Müslümanca davranabilmemiz, Müslüman olarak ahlakımızı muhafaza edebilmemiz son derece elzemdir.

     Dolayısıyla Kıymetli Kardeşlerim!.. Sanal ortamda da gerçek hayatta olduğu gibi, İslam ahlakından ayrılmamak durumundayız. Her zaman her yerde sorumluluklarımızın farkında olarak ve iyi kötü, sevap günah, helal haram, doğru yanlış, güzel çirkin gibi mefhumların hakikatte de sanal ortamda da geçerli olduğunun bilinci içerisinde olmalıyız.

     Nasıl ki mümin, hayatının her anında kul ise, başta yaratıcısı olmak üzere, aile, akraba, komşu, çevre ve tüm insanlara karşı sorumlulukları varsa, bu hakikat sanal ortamda-internet ortamında da geçerlidir. Müslümanın bu sorumluluklarının farkında olması, İslam ahlakından ayrılmaması gerekir.

     Her yerde ve her ortamda dosdoğru olabilmek, istikamet üzere kalabilmek bizim temel şiarımız ve Rabbimize karşı sorumluluğumuzdur. Sanal ortamın kişinin nefsiyle baş başa kalmasından dolayı günaha ve harama karşı daha müsait hâle gelebildiği de bir gerçektir. Ancak bu durum insanları sanal ortamda haram işler yapmaya sevk etmemelidir.

     Müslüman olarak bizler, لَا تُدْرِكُهُ الْاَبْصَارُؗ وَهُوَ يُدْرِكُ الْاَبْصَارَۚ وَهُوَ اللَّطٖيفُ الْخَبٖيرُ ’’Gözler O’nu idrak edemez, hâlbuki O (Allah), gözleri idrak eder. O(Allah), en ince şeyleri bilir ve her şeyden haberdardır’’ (Enam,6/103) hakikatini unutmamamız gerekir. Sanal ortamı kullanırken de bu gerçeğin farkında olmamız gerekir. “Ben Allah’ı göremesem de O beni görüyor” bilinciyle hareket etmemiz gerekir. Yazıcı meleklerin her şeyi kaydettiğinin idraki içerisinde olmalıyız. Zerre kadar iyiliğin de zerre kadar kötülüğün de  kaydedildiği bilinciyle davranıp haramlardan sakınma gayretinde olmalıyız.

     Değerli Müminler!

     Nasıl ki sanal ortamda yazılan, yapılan şeyler kaybolmuyor, bir şekilde kaydediliyor veya erbabınca ulaşılabiliyorsa, dünya hayatında da sanal ve gerçek her şey kayda geçirilmektedir. Kişiye yarın ahirette;  وَكُلَّ اِنْسَانٍ اَلْزَمْنَاهُ طَٓائِرَهُ فٖي عُنُقِهٖؕ وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ كِتَاباً يَلْقٰيهُ مَنْشُوراً, اِقْرَأْ كِتَابَكَؕ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسٖيباًؕ ’’ Her insanın sorumluluğunu omuzuna yükledik. Kıyamet gününde insana, açılmış vaziyette önüne konulacak olan bir kitap çıkaracağız. “Oku şimdi kitabını! Bugün kendini yargılamak üzere kendi nefsin yeter!” (İsra,17/13-14) denileceği o Kur’ani hakikat belleklerimizden hiçbir zaman çıkmamalıdır.

     MÜSLÜMAN HER YERDE VE HER ORTAMDA MÜSLÜMANDIR

     Müslüman her yerde ve her ortamda Müslümandır. İslam ülkesinde de İslam ülkesi dışında da sınırların içinde de sınırların dışında da gerçek dünyada da sanal dünyada da O’nun Müslüman bilinci ve sorumlulukları devam etmektedir.
Çünkü Müslümanın kendisine göre kırmızı çizgileri ve sınırları vardır. Bu sınırlar genel olarak helal ve haram kavramlarıyla ifade edilir. Müslüman daima helalin yanında ve haramın karşısındadır. Haram olan hususlar Müslüman için kırmızı çizgilerdir ve asla yaklaşılmaması gereken yasak sınırlardır.

    Değerli Kardeşlerim!

    Dijital teknoloji hayatımızın neredeyse her alanında kullanılır hale gelmiştir. Bireysel, toplumsal, ekonomik, dini yaşantımızın ve toplumsal ilişki kurma biçimimizin neredeyse merkezine oturmuştur.

     İletişim çağı olarak adlandırılan bu çağda, teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte hayatımıza birtakım kolaylıklar getirirken, bazı problemleri de beraberinde getirmiştir. Bugünün iletişim dünyası gün geçtikçe Müslümanın hayatından önemli şeyleri alıp götürmüş, Müslüman şahsiyetini ve zihniyetini örselemiştir. Özellikle sanal dünyanın bu konudaki rolü ölçülemeyecek boyutlara varmış durumdadır. 

     Sanal dünyanın büyüleyici ortamı ve atmosferi farkında olarak veya olmayarak birçok değerimizi hırpalamakta, zihin dünyamızı alt üst etmekte ve gittikçe bizi kendimize yabancı hâle getirmektedir. Başka bir ifadeyle, sanal alemde ve özellikle sosyal medyada helal ve haramın sınırları iyice belirsizleşmiş durumdadır. Bu durum insanlık ve özellikle de davranışlarıyla diğer insanlara rehber olmak durumunda olan Müslümanlar için vahim bir tablo oluşturmaktadır. Buna göre sanal âlemde en çok ihlal edilen Müslüman ahlakı ile ilgili sınırlar ve harama düşülen hususları şöyle ifade ederek sıralayabiliriz:

     1- MAHREMİYET İHLALİ:

     Bugün sanal alemde Müslümanların içine düştüğü en büyük belalardan biri, mahremiyet anlayışının örselenmiş olmasıdır. Mahremiyet, bir Müslümanın koruması gereken en önemli değerlerden biridir. Özel sırların, mahrem sayılan bölge, bilgi ve belgelerin korunması ve sanal dünyada paylaşılmaması mahremiyet anlayışının bir gereğidir. Bu mahremiyet, Müslümanın şahsıyla ilgili olduğu gibi ailesi, işi ve arkadaşlarıyla da ilgilidir.

     Mahremiyet kavramı, sadece bedenimize ait mahrem yerlerin örtülmesi ile sınırlı değildir. Bedenimizin yanı sıra bilgi ve mekan mahremiyeti gibi farklı alanları da ilgilendiren geniş kapsamlı bir kavramdır. Ancak geldiğimiz noktada maalesef sanal dünyada mahremiyetin ihlal edildiğine sıkça şahit olmaktayız. İnsanların kendi özellerini başkalarına açtıkları gibi, başkalarının özeline müdahil olduklarına da sıkça şahit oluyoruz.

     Sosyal medyada insanların mahremiyet algılarının değişmesindeki en büyük etken, beğenilme duygusu olarak karşımıza çıkıyor .İslami ölçülere aykırı şekilde resimler videolar paylaşılıyor, eşler birbirinden habersiz olarak karşı cinsten birileri ile arkadaşlık kuruyor, aile sadakati zedeleniyor, aile mahremiyeti içerisinde kalması gereken en özel anlar resimlerle videolarla neredeyse bütün dünya ile  paylaşılıyor. Paylaşılan resim veya videolara alınan beğeniler kişinin mutluluk sebebi olurken ne yazık ki örselenen,zarar gören aile mahremiyetinin ve müslüman ahlakının  farkına varılamıyor.

     Sanal alemde popüler olma ,takip edilme,  gündemi kaçırmama gibi yakalanılan sosyal medya hastalığı, insanları başkalarına ait her şeyi merak etme, kendilerine ait her şeyi de ölçüsüzce paylaşabilme, en mahrem anlarını ve alanlarını hatta özel hayatlarını evlerinin içlerini dahi hiç tanımadıkları insanlara açma gafletini beraberinde getiriyor. Halbuki üçüncü şahısların istismarına açık mahrem ve aile içi görüntülerin sanal âlemde paylaşılması, birçok fitneyi de beraberinde getirmektedir. Erkek olsun kadın olsun, hiçbir Müslüman, tesettüre uygun olmayan görüntülerini insanlara sergileyemez. “İffeti korumak” erkek-kadın her Müslümana farz olduğuna göre (Nur, 30-31) teşhir edilen fotoğraf ve diğer görsel malzemelerin dikkatle seçilmesi şarttır.

      Şunu unutmayalım ki bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde mahremiyet ölçülerimizi ihlal edip örseleyen, gerçek hayatta veya  sanal alemde atacağımız her adımda Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in  وَلَا تَجَسَّسُوا ‘’Birbirinizin kusurlarını ve mahremini araştırmayın’’ (Hucurat, 49/12) ahlaki ilkesine aykırı davranmış olacağız.

       2- MÜSTEHCENLİK:

وَلاَ تَقْرَبُوا الزِّنَى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءَ سَبِيلاً

“Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra,17/32) 

     Sanal alemdeki en büyük problemlerimizden biri de cinselliğin sürekli öne çıkarılması, müstehcenliğin/ çıplaklığın aşırı derecede yaygınlaşmış ve normal kabul edilir hale gelmiş olmasıdır.

      Bu durum  itikadımız ve ahlakımız açısından büyük bir tehdit unsuru haline gelmiştir. Zira bütün dijital platformlarda   çıplaklık teşhir edilmekte ve teşvik edilmektedir. Video klipler ve filmlerdeki cinsel içerikli sahneler pervasızca sergilenmektedir.

      Kuşkusuz bir şeyin aşırı derecede yaygınlaşması ve kitleler tarafından normal algılanıyor olması, İslami kimliğimiz ve Müslüman ahlakımız açısından bize bakan yönü itibariyle onun meşru olduğu anlamına gelmez..Dinimizin bu konudaki emri kesin ve nettir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde erkeklere ve kadınlara gözlerini haramdan sakınmayı kesin bir şekilde emretmiştir  (Nur, 24/30-31). 

      Dolayısıyla sosyal medya kullanıcıları olarak bizler paylaşımlarımızda, beğenilerimizde ve mesajlarımızda ahlaki ilkelerimizi ve mahremiyet sınırlarımızı ihlal etmemeye  ve bunlara riayet etmeye azami dikkat göstermemiz gerekir.

       Müslüman şahsiyeti sorumlu ve nezih olmayı gerektirir. Bu yüzden Müslümandan her işinde olduğu gibi sosyal medya kullanımında da sorumlu ve nezih davranması beklenir. 

      Sosyal medyanın kurduğu ahlaksızlık batağına ve ölçüsüzlük tuzağına düşmemek için Müslüman olarak bizler, bu alanda meşru hususları paylaşmamız, sosyal medyayı faydalı bilgi ve haberlerden yararlanan ve yararlandırılan bir araç haline getirmemiz gerekir.

.      Bunun için de üçüncü kişilerle paylaşılması İslami ahlakımız açısından caiz olmayan ya da en azından adap dışı olan hususları paylaşma yoluna gitmemeliyiz. Bu kabil paylaşım yapanları engellemeliyiz ve takip etmemeliyiz. Müslüman ahlakımız açısından en elverişli yol, bu olacaktır. Aksi halde Müslümanlar olarak sorumluluğumuz hesap verilemeyecek boyutlara ulaşabilir.

مَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً حَسَنَةً يَكُنْ لَهُ نَصٖيبٌ مِنْهَاۚ وَمَنْ يَشْفَعْ شَفَاعَةً سَيِّئَةً يَكُنْ لَهُ كِفْلٌ مِنْهَاؕ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ مُقٖيتاً ‘’ Kim güzel bir işe aracılık ederse ondan kendisi için bir nasip olur; kim de kötü bir işe aracılık ederse onun da buna denk bir payı olur. Allah her şeyi koruyup hakkını vermektedir’’. (Nisa, 4/ 85)

      3- ÖLÇÜSÜZ KONUŞMALAR VE PAYLAŞIMLAR

      Müslüman Allah’a gönülden inanan ve O’nun insanlar için ortaya koyup peygamberleri ve kutsal kitapları vasıtasıyla ulaştırdığı değerlere bağlı olan insandır.

      Müslümanın inancına göre, Onun inandığı Allah (cc.) sonsuz güç ve kudret sahibidir. Yine o, yapıp ettiği her şeyin Allah’ın kontrolünde olduğuna, yaptığı her işin kayda geçirildiğine, hiçbir şey eksiltilmeden bir gün karşısına çıkarılacağına ve bunlardan hesaba çekileceğine de kesin olarak inanır. Nitekim Yüce Allah bu durumu şu ayetiyle net bir şekilde ortaya koymuştur: 

 وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ مُشْفِق۪ينَ مِمَّا ف۪يهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَا لِ ‌هٰذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغ۪يرَةً وَلَا كَب۪يرَةً اِلَّٓا  اَحْصٰيهَاۚ وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًاۜ وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ اَحَدًا۟ “Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. ‘Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!’ derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf, 18/49.),

    Kıymetli Kardeşlerim!

    Sosyal medyada bazen yazışmalarda ve konuşmalarda ölçü kaçabiliyor. İyi niyetli olduğu düşünülse dahi, dini değerlerimizle Müslüman ahlakımızla bağdaşmayan konuşmalar, yazışmalar veya paylaşımlar İslam ahlakıyla örtüşmeyen yakınlaşmalara, uygunsuz beraberliklere yol açabilmektedir. Bazen bu ölçüsüzlük, zina gibi hatta cinayet gibi çok vahim sonuçlar doğurabilmektedir.

     Şu halde sosyal medya kullanıcısı bir Müslüman için, konuşmalarında, beğenilerinde ve yazışmalarında, Yüce Dinimizin bizim için öngördüğü ahlaki ilkelerimizi, yüce değerlerimizi,  ihlal etmeme ve bunlara riayet etme hususunda son derece dikkatli ve titiz, davranma zorunluluğu vardır.
    Müslüman ahlakı, sorumluluk taşımayı gerektiren bir ahlaktır. Bizler, Müslüman ahlakımızın ve Allaha karşı sorumluluğumuzun bir gereği olarak dijital platformları kullanırken de gerçek hayatımızda olduğu gibi her zaman ve her yerde Allah’ın bizi gördüğü ve bizimle beraber olduğu anlayışından sapmamamız gerekir. Zira Kuranı Kerimde;  وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْۜ    ‘’Nerede olursanız olun, O dâimâ sizinle beraberdir’’ (Hadid,57/4) buyrulur. Kişinin kimliğini gizlemesi de, yapmış olduğu ölçüsüz gayri ahlaki davranışının dinî niteliğini değiştirmez. Mahremiyet ihlali yapanın bu davranışı haram veya mekruh ise kimliğini gizleyerek bunu yapması o davranışı mübah hâle getirmez.                      قُلْ اِنْ تُخْفُوا مَا فٖي صُدُورِكُمْ اَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللّٰهُؕ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِؕ وَاللّٰهُعَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدٖيرٌ
‘’ De ki: “İçinizdekileri gizleseniz de açığa vursanız da Allah onu bilir; göklerde olanları da yerde olanları da bilir. Allah her şeye kādirdir.”

      4-.YALANCILIK

     Yalan, kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir. Yalancılık çok çirkin bir huydur. Dinimiz yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır. Yalan rûhî bir hastalıktır. Müslümanların kendilerini bundan korumaları gerekir. Çocuklarımız daha küçükken doğru sözlülüğe alıştırılmalı, yalanın zararları kendilerine anlatılmalıdır.

      İmandan sonra en güzel haslet doğruluktur. Doğruluk ulvi bir sıfat, bunun karşıtı olarak yalancılık da çok kötü bir huydur. Yalan insan vicdanını tahrip eden, kendisine ve topluma saygısını yok eden çirkin bir davranıştır ve günahtır.  Mümin yalan konuşmaz. Zira mümin güvenilir kimse demektir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de yalanı ve yalancılığı yasaklamış, bunun zararlarına işaret etmiştir.

      Kuran-ı Kerimin 29. Suresi olan Ankebut Suresinin, 68. ayetinde:  وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً اَوْ كَذَّبَ بِالْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُؕ اَلَيْسَ فٖي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِرٖينَ  "  Allah hakkında yalan yanlış şeyler uyduran yahut kendisine hakikat geldiğinde onu yalan sayandan daha zalimi kimdir! Cehennemde inkârcılar için kalacak yer mi yok!’’ buyrulmuş, yine;

      Bakara Suresinin, 10. Ayetinde de  :فٖي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌۙ فَزَادَهُمُ اللّٰهُ مَرَضاًۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلٖيمٌۙ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ ‘’ Kalplerinde bir bozukluk vardır, Allah da onlardaki bozukluğu arttırmıştır. Yalan söylemeleri yüzünden, kendilerine acı veren bir azap da vardır’’ buyurarak yalanı ve yalancıları bekleyen  feci  akibetlerini haber vermiştir.

      Değerli Dostlar!

     Sanal dünya, yalan, dedikodu, laf ebeliği, hakaret, iftira, süi-zan gibi İslam  ahlâkı ile bağdaşmayan  davranışların maalesef  sıkça karşılaşıldığı mayın döşeli bir tarla gibi adeta. Başı derde giren, köşeye sıkışan pek çok insanın, günü kurtarmak adına çok rahat bir şekilde yalana başvurabildiğini görüyoruz. Oysa ki Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav.) de, bizleri yalandan sakındırır. Yalanın kötülüğe, kötülüğün de cehenneme götüreceğini yine bizlere haber verir. (Müslim,Birr,105)

      Ne amaçla ve kiminle ilgili olursa olsun, yalan haber ve malumat ne gerçek hayatta ne de sanal alemde yayılmamalı, yalana baş vurulmamalı. Yalanın illâ ki “Müslümanlara karşı” olması da gerekmez; “Müslümanlara moral olsun diye” de yalan söylenemez. Kime karşı olursa olsun hatta  son zamanlarda “Beyaz yalan” diye tabir edilerek güya masummuş gibi gösterilmeye çalışılan şekliyle de olsa hepsinin külliyen haram olduğunun şuurunda olmalıyız. 

      5-TECESSÜS, GIYBET, SUİ-ZAN (KÖTÜ ZAN)

      Ne gerçek hayatta ne de sanal alemde insanların gizli halleri, özel durumları hiçbir şekilde araştırılıp ortalığa dökülemez . Bu çok ciddi ahlaki bir problemdir.

     Gizli hallerin araştırılması (tecessüs), Kur’an’da kesin biçimde yasaklanmıştır. يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثٖيراً مِنَ الظَّنِّؗ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضاًؕ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخٖيهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُؕ وَاتَّقُوا اللّٰهَؕ اِنَّ اللّٰهَ تَـوَّابٌ رَحٖيمٌ ‘’Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tabii ki bundan tiksinir! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur.’’ (Hucurat, 49/12) buyrulmuştur.

     Bizi ilgilendirmeyen hakkında kesin bilgi sahibi olmadığımız şeyin müşterisi olmamalıyız. Zira; وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهٖ عِلْمٌؕ اِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤٰادَ كُلُّ اُو۬لٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُ۫لاً  ‘’ Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur’’. (İsra,17/36) buyrulur Kerim Kitabımız Kur’an-ı Kerimde.

     İnsanların gizli ve kapalı kapılar ardında işledikleri günahlar, hiçbir şekilde bizi ilgilendirmemeli, araştırma ve paylaşma konusu da olmamalıdır Bunların peşine düşmemeli, soruşturma yoluna da gitmemeliyiz. Zira İslam Dini, günahların alenî şekilde işlenmemesi için gerekli tedbirleri aldıktan sonra,  insanları tavsiye yoluyla iyiye yönlendirmekle yetinir.

     Tecessüs yoluyla elde edilen bilgi, görüntü ,fotoğraf ses kaydı ve görüntüleri paylaşmak, bunları yaymak, daha da yayılmasına vesile olmak, bize yakışmaz, Müslüman ahlakıyla bağdaşmaz. Bu tür davranışlar dinimizde kesin olarak yasaklanmıştır. Ancak işlenen suçların önlenmesi maksadıyla adlî mercilerin yapacağı işlemler dışında, bireyler olarak bizlerin tecessüs yoluyla elde edilen malzemeyi asla yaymamamız gerekir.

      Su-i zan da, kafalarda gereksiz soru işaretleri ve şüpheler doğurmakta, insanların birbirlerine olan güvenlerini sarsmaktadır. Rabbimiz gerek insanlar gerekse kurumlar hakkında zanna ve tahmine dayalı söylemleri zannın çoğunun (su-i zan) günah olduğunu bildirerek kaçınmamızı emretmiştir.

      Rasûlullah  (sav) Efendimiz de “Her duyduğunu söylemesi, kişiye yalan olarak yeter” şeklindeki sözü ile bizleri uyarmıştır. Dolayısıyla bizler, gerçek hayatta olduğu gibi sanal alemde de, aktaran ve paylaşan kim olursa olsun, kesin biçimde bilinemeyen, teyit edilemeyen ve kaynağı belirlenemeyen bilgi ve haberleri, ahlak süzgecinden geçirmeden asla paylaşmamalı, yaymamalı ve bunların ardına düşmemeliyiz.

     “Bir kişinin, kendisinin bulunmadığı bir ortamda hoşlanmayacağı şekilde arkasından konuşmak” olarak tanımlayabileceğimiz gıybet de, kesin olarak haram kılınmıştır (Hucurât, 49/12). Herkesin herkes hakkında kolayca yorum yaptığı, özellikle siyasi kavgalarda hiçbir ölçünün tanınmadığı sanal âlem, ne yazık ki gıybetin de en çok yapıldığı dijital platform durumundadır. Özellikle müstear isimlerle açılan hesaplardan yapılan bazı yorumların, pek çok kişiyi gıybetin en şiddetli biçimine cesaretle sürüklediğine şahit oluyoruz. Bu sanal ortamlarda  insanlar herhangi bir pişmanlık duymadıkları gibi, sahte isimlerin arkasına gizlenerek çok rahat davranabilmektedirler. Oysa, gıybet sadece günlük hayatta değil, sanal âlemde de haramdır.

      Müslümanın gıybeti haram olduğu gibi, iftiraya uğraması da haramdır. Sanal âlemde paylaşımda bulunurken, siyasi ya da dini açıdan farklı bir yerde dursa bile, bir Müslümana iftira edilemez, iftiraya sessiz kalınamaz, iftira edenlere destek olunamaz.

     6-AHLAK DIŞI, EDEP DIŞI, KÜFÜRLÜ SÖZLER VE PAYLAŞIMLAR

     Sanal alemdeki sohbet ve yazışmalarımızda kadın erkek arasında gayri meşru ilişkilerin doğmasına, halvet ortamlarının oluşmasına zemin hazırlayacak, nefsin arzularını harekete geçirecek yazışma ve konuşmalardan da uzak durmalıyız. Yanlış anlaşılabilecek uslüp ve ifadelerden de sakınmalıyız. Zira, Rasûlullah (sav) yanlarında üçüncü bir kişi bulunmadan, bir kadınla bir erkeğin yalnız başlarına kalmasını (halvet) kesin bir dille yasaklamıştır: ‘’Hiçbiriniz yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın’’ (Buhari,Nikah,111)  buyurmuştur.

     Muhterem Kardeşlerim!

     Sanal âlemdeki yazışma ve sohbetler sırasında da, tıpkı gerçek hayattaki İslâmî söz ölçülerinin korunması şarttır. Muhataplarımız farklı hatta düşman görüşten bile olsa, bir Müslüman, üslubundan taviz vermemelidir Kur’an-ı Kerimde Nisa Suresinin 148. Ayetinde Allah Teala Hazretleri zulme uğrayan kişinin bunu dile getirmesi dışında kötü sözlerin açığa vurulmasından hoşlanmayacağını bildirmektedir. لَا يُحِبُّ اللّٰهُ الْجَهْرَ بِالسُّٓوءِ مِنَ الْقَوْلِ اِلَّا مَنْ ظُلِمَؕ وَكَانَ اللّٰهُ سَمٖيعاً عَلٖيماً   ‘’Allah kötü sözün açığa vurulmasını sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir’’. Gerçek hayatta da, sanal alemde de  kullanılan küfürlü sözler, hakaretler, kötü laflar, müstehcen içerikli bütün sözler bu cümledendir.

      Sonuç

      Müslüman sorumlu insandır. Müslüman olarak hayatımızın her anında ve her alanında helal dairede hareket etmek, haramlardan, çirkin işlerden uzak durmak, her zaman ve her zeminde Müslümanca tavırlar sergilemek, ahlakımızı muhafaza etmek bizim vazgeçilmezimiz ve temel şiarımızdır. Bu, gerçek hayatta olduğu gibi sanal alemde de böyledir. Zira Allah (cc.) bizi gerçek hayatta nasıl görüp işitiyorsa, bütün yaptıklarımız nasıl kaydediliyorsa, sanal alem dediğimiz bütün dijital platformlarda da Allah (cc.) bizi görüp işitmekte ve yapıp ettiklerimiz kayıt altına alınmaktadır.  Dolayısıyla bizler nerede olursak olalım, bütün platformlarda sorumluluklarımızın bilinciyle hareket etmeye, İslam ahlakından ayrılmamaya, doğruluk ve istikamet üzere olmaya mecburuz.

      Günümüzde  küreselleşmenin en önemli unsurlarından biri haline gelen iletişim ve bilişim teknolojisinin son yıllarda çok hızlı gelişmeler kaydettiği bir gerçektir. Gündelik hayatımızın hemen her alanında kullanılır hale gelen söz konusu teknolojinin, hayatımıza girmesiyle birlikte,  yaygınlaşma hızına paralel olarak neredeyse her türlü ahlaki kuraldan sıyrılınıldığı bir süreci de beraberinde getirmiştir.

      Dijital ekranlardan, sanal mecralardan evlerimize, kalplerimize ve masum yavrularımızın tertemiz zihinlerine akanlar karşısında ayaklarımızın kaymaması için, sürüklenip gitmemek için, yarın huzuru ilahide mahcup olmamak için çok dikkatli olmamız gereken bir süreci hep birlikte yaşıyoruz. Geldiğimiz noktada teknoloji ile de imtihan olunduğumuzun farkında olmalıyız.

      Gerçek hayatta da sanal alemde de iffetsizlikten, çirkin söz ve eylemlerden, her türlü haramdan uzak durmak; kul haklarına ,tesettüre edebe riayet etmek, kadın erkek ilişkilerinde dinimiz İslam’ın koymuş olduğu ölçüleri muhafaza etmek Müslüman kimliğimiz ve ahlakımız açısından son derece önemlidir.

      Rabbimiz istikamet üzere dosdoğru bir hayat yaşamayı bizlere nasip eylesin. Bizleri de, Rabbimizin bizlere emaneti olan  evlatlarımızı da, gerçek hayatın da sanal alemin de her türlü fitne ve fesadından, hile ve tuzağından da muhafaza eylesin …

VAAZI İNDİR

      Hazırlayan: Abdülmecit SOFUOĞLU / Kocaali Vaizi

Facebook Yorumları