menu
MÜRSELAT SURESİ
MÜRSELAT SURESİ
Mürselat süresinin; nüzül sebebi, konusu, fazileti, okunuşu ve meali..

Mürselat Suresi Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 50 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “elMürselât”kelimesinden almıştır. Mürselât, gönderilenler demektir. Sûredebaşlıca, kıyametin, hesap ve azabın gerçekleşeceği, Allah’ın kudreti vegünahkârların akıbeti konu edilmektedir.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Mürselat Suresinin Nüzülü

Mushaftaki sıralamada yetmiş yedinci, iniş sırasına göre otuz üçüncü sûredir. Hümeze sûresinden sonra, Kaf sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 48. âyetinin Medine’de indiğine dair rivayet de vardır (Şevkânî, V, 411; İbn Âşûr, XXIX, 418).

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Mürselat suresinin Konusu

  Sûrede ağırlıklı olarak Allah’ın varlığı, birliği, kudreti, melekler, kıyamet, öldükten sonra dirilme, âhiret hayatı ve orada müminler için hazırlanmış olan nimetler, suçlulara verilecek cezalar ve gayb âlemi gibi itikadî konular canlı ve eğitici bir üslûp içinde ele alınmaktadır.

Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri

Mürselat Suresinin Özeti

Gönderilenler demektir. Bununla maksat meleklerdir. Sûrede on defa "O gün geldiğindeyalanlayanların vay haline!" geçmektedir.1-19 ayetler arasında Allah teâlâ tarafından gönderilen meleklere yemin edilir ardındankıyametin kesinlikle kopacağı ve ahiret hayatının hak olduğu vurgulanır.20-50 ayetler arasında insanın yaratılışından, yerin ve göğün yaratılış şeklinden, kıyametinkopma şeklinden, din gününü inkâr edenlerin ceza göreceğinden, müttakilerin cennetegireceğinden, Allah'ın sözünden başka söze inananmamak gerektiğinden bahsedilir.

Kaynak: Murat PADAK / Şanlıurfa İbrahim Halilullah Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi

Mürselat Suresinin Meali, Arapça okunuşu, Türkçe Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim.

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bismillahir rahmanir rahim.

1.

(1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًا

Vel murselati urfa.

2.

(1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًا

Fel asıfati asfa.

3.

(1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا

Vennaşirati neşren.

4.

(1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا

Fel farikati ferka.

5.

(1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا

Fel mulkıyati zikra.

6.

(1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

عُذْرًا أَوْ نُذْرًا

Uzren ev nuzra.

7.

(1-7) Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir.

إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ

İnnema tuadune levakı'.

8.

Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,

فَإِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْ

Fe izen nucumu tumiset.

9.

Gök yarıldığı zaman,

وَإِذَا السَّمَاء فُرِجَتْ

Ve izes semau furicet.

10.

Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,

وَإِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْ

Ve izel cibalu nusifet.

11.

Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet gerçekleşir).

وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ

Ve izer rusulu ukkıtet.

12.

(Bu) hangi güne ertelenmiştir?

لِأَيِّ يَوْمٍ أُجِّلَتْ

Li eyyi yevmin uccilet.

13.

Hüküm ve ayırım gününe.

لِيَوْمِ الْفَصْلِ

Li yevmil fasl.

14.

Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin.

وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِ

Ve ma edrake ma yevmul fasl.

15.

O gün vay yalanlayanların haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

16.

Biz öncekileri helak etmedik mi?

أَلَمْ نُهْلِكِ الْأَوَّلِينَ

E lem nuhlikil evvelin.

17.

Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız.

ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ

Summe nutbiuhumul ahırin.

18.

Biz suçlulara işte böyle yaparız.

كَذَلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ

Kezalike nef'alu bil mucrimin.

19.

O gün vay yalanlayanların haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

20.

Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı?

أَلَمْ نَخْلُقكُّم مِّن مَّاء مَّهِينٍ

E lem nahlukkum min main mehin.

21.

(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ

Fe cealnahu fi kararin mekin.

22.

(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.

إِلَى قَدَرٍ مَّعْلُومٍ

İla kaderin ma'lum.

23.

Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz!

فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ

Fe kaderna fe ni'mel kadirun.

24.

O gün vay yalanlayanların haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

25.

(25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ كِفَاتًا

E lem nec'alil arda kifata.

26.

(25-26) Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı?

أَحْيَاء وَأَمْوَاتًا

Ahyaen ve emvata.

27.

Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi?

وَجَعَلْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ شَامِخَاتٍ وَأَسْقَيْنَاكُم مَّاء فُرَاتًا

Ve cealna fiha revasiye şamihatin ve eskaynakum maen furata.

28.

O gün vay yalanlayanların haline!

وَيْلٌ يوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

29.

Onlara şöyle denecek: "Yalanlamakta olduğunuz şeye (cehennem azabına) gidin."

انطَلِقُوا إِلَى مَا كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ

İntaliku ila ma kuntum bihi tukezzibun.

30.

(30-31) "Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur."

انطَلِقُوا إِلَى ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ

İntaliku ila zıllin zi selasi şuab.

31.

(30-31) "Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur."

لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ

La zalilin ve la yugni minel leheb.

32.

Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar.

إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ

İnneha termi bi şerarin kel kasr.

33.

Bunlar sanki birer kızıl devedir.

كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ

Ke ennehu cimaletun sufr.

34.

O gün vay yalanlayanların haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

35.

Bu, konuşamayacakları gündür.

هَذَا يَوْمُ لَا يَنطِقُونَ

Haza yevmu la yentıkun.

36.

Onlara izin de verilmez ki, özür dilesinler.

وَلَا يُؤْذَنُ لَهُمْ فَيَعْتَذِرُونَ

Ve la yu'zenu lehum fe ya'tezirun.

37.

O gün vay yalanlayanların haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

38.

Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır.

هَذَا يَوْمُ الْفَصْلِ جَمَعْنَاكُمْ وَالْأَوَّلِينَ

Haza yevmul fasl, cema'nakum vel evvelin.

39.

Eğer bir tuzağınız varsa, haydi bana tuzak kurun!

فَإِن كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ

Fe in kane lekum keydun fe kidun.

40.

O gün vay yalanlayanların haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

41.

Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar.

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي ظِلَالٍ وَعُيُونٍ

İnnel muttekine fi zılalin ve uyun.

42.

Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler.

وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ

Ve fevakihe mimma yeştehun.

43.

"Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için."

كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Kulu veşrebu henien bima kuntum ta'melun.

44.

Şüphesiz biz iyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız.

إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنينَ

İnna kezalike neczil muhsinin.

45.

O gün vay yalanlayanların haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

46.

Ey inkar edenler! (Dünyada) yiyin ve birazcık yararlanın! Şüphesiz sizler suçlularsınız.

كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجْرِمُونَ

Kulu ve temetteu kalilen innekum mucrimun.

47.

O gün vay yalanlayanların haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

48.

Onlara, "Rüku edin (namaz kılın)" dendiği zaman rüku etmezler.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ارْكَعُوا لَا يَرْكَعُونَ

Ve iza kile lehumurkeu la yerkeun.

49.

O gün vay yalanlayanların haline!

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ

Veylun yevmeizin lil mukezzibin.

50.ayete git

Onlar artık ondan (Kur'an'dan) sonra hangi söze inanacaklar?

فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَهُ يُؤْمِنُونَ

Fe bi eyyi hadisin ba'dehu yu'minun.

Kaynak: Diyanet İşleri  Başkanlığı / Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali

Facebook Yorumları