menu
HZ. YAHYÂ ÖRNEKLİĞİNDE ÇOCUK EĞİTİMİ
HZ. YAHYÂ ÖRNEKLİĞİNDE ÇOCUK EĞİTİMİ
Haftanın Vaazı.. 10.01.2025 tarihli; "Hz. Yahya Örnekliğinde Çocuk Eğitimi" konulu Haftanın vaazı sitemize yüklenmiştir.

Hz. Yahya Örnekliğinde Çocuk Eğitimi

بسم الله الرحمن الرحيم

Muhterem Müslümanlar!

Allah, insanı yaratmış, onun doğru yolu bulması ve yaratılışına uygun bir hayat sürmesi için peygamberler göndermiştir. Gönderilen ve bizlere örnek olarak gösterilen peygamberlerden bir tanesi de Hz. Yahyâ (a.s.)’dır.

Hz. Yahyâ (a.s.) kendisi gibi peygamber olan babası Zekeriyyâ (a.s.)’ın duasının bir tecellisidir:

هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء

Orada Zekeriyyâ Rabbine dua etti: "Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin" dedi.” (Âl-i imrân, 3/38.)

Hz. Zekeriyyâ’nın duası kabul olmuş, Allah ona Hz. Yahyâ’yı bahşetmiştir:

فَنَادَتْهُ الْمَلآئِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي الْمِحْرَابِ أَنَّ اللّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِّنَ الصَّالِحِينَ

Zekeriyyâ mabette namaz kılarken melekler ona, "Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve sâlih kullardan bir peygamber olarak Yahyâ'yı müjdeliyor" diye seslendiler.” (Âl-i imrân, 3/39.)

وَزَكَرِيَّا وَيَحْيَى وَعِيسَى وَإِلْيَاسَ كُلٌّ مِّنَ الصَّالِحِينَ

Zekeriyyâ'yı, Yahyâ'yı, Îsâ'yı, İlyas'ı doğru yola erdirmiştik. Bunların hepsi sâlih kimselerden idi.” (En’am, 6/85.)

Bu iki ayette Hz. Yahyâ’nın hakkı tasdik eden, efendi, nefsine sahip çıkan ve sâlih bir şahsiyet olduğu bildirilmektedir.

Hz. Yahyâ’nın bir diğer özelliği isminin daha önce hiçbir insana verilmemiş olmasıdır. Yani “Yahyâ” ismini bizzat Allah Teâlâ vermiş ve bunu bizlere şöyle bildirmiştir:

يَا زَكَرِيَّا إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَى لَمْ نَجْعَل لَّهُ مِن قَبْلُ سَمِيًّا

(Allah şöyle dedi:) "Ey Zekeriyyâ! Haberin olsun ki biz sana Yahyâ adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik." (Meryem, 19/7.)

Değerli Müslümanlar!

Bugün Hz. Yahyâ (a.s.)’ın hayatından ilham alarak çocuklarımızı nasıl daha iyi yetiştirebileceğimizi konuşacağız. Allah Teâlâ, Hz. Yahyâ’yı henüz çocukken hikmetle donatmış, tertemiz bir fıtratla yaratmış ve onu insanlara örnek bir kul kılmıştır. Meryem Suresi’nin 12. ayetinde Rabbimiz şöyle buyurur:

يَا يَحْيَى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍ وَآتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِيًّا وَحَنَانًا مِّن لَّدُنَّا وَزَكَاةً وَكَانَ تَقِيًّا وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُن جَبَّارًا عَصِيًّا

Ey Yahyâ! Kitaba var gücünle sarıl!” dedik ve ona henüz çocukken hikmeti verdik. Ayrıca katımızdan ona şefkat ve ruh temizliği de (verdik). O, kötülükten çok sakınan biriydi. Anne babasına çok iyi davranırdı; zorba ve âsi değildi” (Meryem, 19/12-14.)

Bu ayetlerden, bir çocuğun küçük yaşlardan itibaren doğru bir eğitimle ne kadar güçlü bir karakter kazanabileceğini anlıyoruz.

Okumuş olduğumuz ayetlerde Hz. Yahyâ’nın yedi güzel özelliği Kur’an-ı Kerim’de şöyle sıralanmıştır;

1-) Hikmet sahibi,

2-) Şefkatli,

3-) Temiz ruhlu,

4-) Takva sahibi,

5-) Anne babasına saygılı,

6-) Zorbalıktan uzak,

7-) Asi olmayan.

Bu erdemlerin ilk dört tanesinin sebep, kalan üç tanesinin sonuç olduğunu söyleyebiliriz. Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak; bizler çocuklarımıza bilgiyi, sevgiyi, temiz kalpli olmayı ve takva sahibi olmayı öğretir ve yaşamlarını bu değerlere göre yönlendirirsek eğer evlatlarımız Hz. Yahyâ gibi ana-babasına saygılı, zorbalıktan uzak ve isyankar olmayan bir şahsiyet olacaklardır. Şunu da belirtmeliyiz ki aktardığımız özellikler sadece Hz. Yahyâ’ya mahsus değildir, bizim çocuklarımızda da yeşerebilecek özelliklerdir. Ancak bunun için doğru bir eğitim, güzel bir örneklik ve kararlı bir mücadele gereklidir. Bugün, bu özelliklerin çocuk eğitiminde nasıl uygulanabileceğini ve günümüzde çocuklarımızı bekleyen tehlikelerden onları nasıl koruyabileceğimizi konuşacağız.

1. HİKMET ve BİLGİ: Bilgiyi Anlama ve Doğru Kullanma

Aziz Müminler!

Hz. Yahyâ’da bulunan ve bizim çocuklarımıza vermemiz gereken ilk değer; hikmet ve doğru bilgidir.

Hikmet; bilginin, sadece zihinsel bir birikim olmaması, yani sözde ve teoride kalmaması, aynı zamanda pratiğe dönüşmesi, bir hayat rehberi haline gelmesidir. Hz. Yahyâ’ya verilen bu özellik, dini hükümlere sıkı sıkıya sarılma ve hayatını Allah’ın emrine göre şekillendirme yeteneğidir. Peki bu yeteneği çocuklarımızda nasıl yerleştireceğiz? Çocuklarımızda hikmet anlayışına sahip bir karakteri geliştirmek için şu adımları izleyebiliriz:

Doğru Bilgi Kaynakları: Çocuklarımız, bilgiye kolayca ulaşabildikleri bir çağda yaşıyor. Ancak internette, sosyal medyada ve çeşitli platformlarda doğru ve yanlış bilginin birbirine karışmış bir durumda olduğunu gözlemlemekteyiz. Yapılan bir araştırmada üniversite öğrencilerinin %77’si dini bilgi kaynağı olarak dijital platformları kullanıyor. Eskiden olduğu gibi anne babaya danışmak ve hocaya sormak yerine internete başvuruyorlar. Bunun için öncelikle çocuklarımızı Kur’an-ı Kerim, sahih hadisler ve güvenilir ilmi kaynaklarla tanıştırmalıyız. İslami bilgiyi küçük yaşlardan itibaren oyunlarla, hikayelerle ve çeşitli etkinliklerle sevdirmeliyiz.

Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı’mıza bağlı 4-6 yaş Kur’an Kursları başta olmak üzere, Yaz Kur’an Kurslarımız, 7-10 yaş kurslarımız ülkemizin dört bir yanında hizmet vermektedir. Göz aydınlığı yavrularımızı güvenerek doğru dini bilgiyi öğrenebilecekleri kurslarımıza gönderebiliriz.

Bilgiyi Anlama ve Sorgulama: Çocuklarımız sadece “ne yapması gerektiğini” değil, “neden yapması gerektiğini” de öğrenmelidir. Namaz, oruç, zekat ve diğer ibadetlerin ne olduğunu öğrettiğimiz gibi hikmetlerini de kavramalarını sağlamaya çalışmalıyız. Sorularına sabırla ve anlayışla cevap vermeliyiz. Bunu yaparken sevgi ve merhameti elden bırakmamalıyız. Örneğin; bize inançla, imanla ilgili bir soru sorduklarında onların seviyesinde anlaşılır şekilde cevaplar vermeliyiz. İçinden çıkamadığımız bir durum söz konusu olduğunda bilgi sahibi kimselerden yardım almaktan çekinmemeliyiz.

Bilgiyi Hayata Geçirme: Hikmet, bir açıdan bilgiyi davranışa dönüştürmektir. Çocuğa öğrettiğimiz bilgileri ve değerleri günlük hayatında uygulayabileceği alanlar sunmalıyız. Örneğin, sadaka vermenin önemini anlatırken bir hayır projesine katılmasını teşvik edebiliriz. Kuru kuruya bilgi yüklemekten öte bilgiyi hayata taşımalıyız. Namazı öğrettiğimizde birlikte namaz kılarak, camiye ve cemaate katılarak namazı sevdirmeli ve evlatlarımızı hayatı boyunca namaz kılan bir mümin olacak şekilde hayata hazırlamalıyız. Aynı şekilde Ramazan ayında oruç ibadetini çocuklarımızla birlikte yerine getirme çabası içinde olmalıyız.

Hikmeti Engelleyen Tehlikeler ve Çözüm Yolları Nelerdir?

Bilgi Kirliliği: Özellikle iletişim çağı olan günümüzde internet ve sosyal medyada dolanan bilgi kirliliğinden dolayı çocuklarımızın doğru bilgiye ulaşması güçleşebilmektedir. Onları bu tehlikeden korumak için güvenilir dijital kaynaklar sunmalı ve internet kullanımını kontrol altında tutmalıyız.

Yanlış Rol Modeller: Çocuklar, ekranlarda veya sosyal medyada gördükleri kişileri model almaktadırlar. Bu nedenle onlara Hz. Yahyâ gibi peygamberlerin güzel örnekliği anlatmalı ve doğru insanlarla arkadaşlık etmeleri sağlanmalıdır.

2. ŞEFKAT – Sevgi ve Merhamet Duygusu

Hz. Yahyâ’da bulunan ikinci değerin sevgi ve şefkat olduğundan bahsetmiştik. O, insanlara karşı son derece şefkatli bir peygamberdi. Şefkat, insanın yalnızca ailesine değil, tüm insanlara, hayvanlara ve çevreye sevgi ve merhamet göstermesidir. Bu erdemi çocuklarımıza kazandırmak için neler yapabiliriz?

Sevginin Önemi: İlk olarak çocuklarımızın sevgi dolu bir ortamda büyümelerini sağlamalıyız. Bunun temelinde aile vardır. Eğer bir çocuk anne-baba sevgisi görürse, bu sevgiyi çevresine de yansıtır. Çocuklarımızı sevdiğimizi sık sık ifade etmeli, bunu davranışlarımızla göstermeliyiz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu konuda bizlere en güzel örneklerden biridir. O, çocuklara sevgisini her zaman ve mekanda göstermiştir.

İnsaf (Empati) Eğitimi: Çocuklara insaflı olmayı öğretmeliyiz. İnsaf; Arapça’da yarım manasındaki “nısf” kelimesinden gelir. İnsaf, bir kimsenin kendi benliğini ikiye bölüp bir parçasını karşısındaki kişinin yerine koyarak davranış göstermesidir. Günümüzde bu davranış biçimi empati kelimesi ile anlatılır. Çocuklarımızı hayatının her alanında bu hasleti uygulayacak şekilde eğitmeliyiz. Bunun için hikayelerden, oyunlardan ve gerçek hayattan örnekler kullanabiliriz. Mesela; bir arkadaşının üzüldüğünü gören çocuğa, onun neden üzüldüğünü, duygularını anlaması için kendisini arkadaşının yerine koyması gerektiğini gösterebiliriz. Haksızlığın, zulmün ne kadar yıkıcı ve kalp kırıcı olduğunu temiz fıtratla yaratılan çocuklarımıza anlatarak kimseye haksızlık yapmaması gerektiğini aktarabiliriz. “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71-72.) Bu hadiste belirtilen ahlakı çocuklarımıza aşılamalı, Allah için sevmeyi öğretmeli, insaflı olacak şekilde onları yetiştirmeliyiz.

Yaratılanlara Merhamet: Sevgi ve şefkatin bir sonraki aşaması da hayvanlara ve doğaya zarar vermemektir. Bunun önemini küçük yaşta kavramalarını sağlamalıyız çünkü insan günümüzde de gördüğümüz gibi oldukça vahşice davranışlar sergileyebilmektedir. Bu tip kişilerin önce hayvanlara karşı acımasız olduğu gözlemlenmektedir. Bunu engellemek için hayvan sevgisini aşılayabilir, çevre bilinci kazanmalarına yardımcı olabiliriz. Çünkü mümin şahsiyet yeryüzünü ihya etmekle sorumludur.

Şefkati Zayıflatan Tehlikeler ve Çözüm Yolları

Şiddet İçeren Medya: Şiddet içeren oyunlar, filmler ve videolar, çocukların şefkat duygularını köreltebilmektedirler. Bunun sonucunda da çocuklarımız acımasız bir varlık haline gelmektedirler. Çocuklarımızı bu tür içeriklerden uzak tutmalı ve bu içeriklerin yerine onların yaşlarına uygun eğitici içerikler sunmalıyız.

Bireyselleşme ve Bencillik: Modern hayat, maalesef bireyselliği ön plana çıkartmaktadır. Bu durum öyle bir hale geldi ki aynı ev içinde yaşayıp birbirinden neredeyse habersiz, her bireyin kendi ortamında yaşadığı aileler bulunmaktadır. Buna karşı çocuklarımıza paylaşmanın ve yardımlaşmanın önemini uygulamalı olarak öğretmeliyiz. Öncelikle birlikte zaman geçirmeli, kontrolü elden bırakmamalı, çocuklarımızın bizden uzaklaşmasının yolunu kapatmalıyız.

3. TEMİZLİK – Ruh, Beden ve Kalp Sâfiyeti

Hz. Yahyâ, temiz bir yaratılışa sahipti. Bu temizlik, bedensel olduğu kadar ruhsal ve ahlaki bir temizliktir. Çocuklarımızda bu temizliği muhafaza etmek ve bu bilinci oluşturmak için kalp, beden ve dil temizliğini yaşamalı ve onlara aktarmalıyız

Kalp Temizliği: Kalp temizliğinin temelinde doğru inanç, itikat, iman yatar. Çocuklarımıza Peygamber Efendimiz ve ashabının inandığı gibi inanmayı öğretmeliyiz. Sonrasında kötülüklerden kaçınmayı, Allah’ın haram kıldığı her türlü eylem ve söylemden kaçınmayı öğretmeliyiz. Çünkü yapılan her kötülük kalbin kararmasına kirlenmesine sebep olmaktadır. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz; “Kul, bir günah işlediğinde kalbinde siyah bir nokta oluşur. Tövbe ettiği takdirde cilalanıp silinir. O günahı tekrar işlediği / günaha devam ettiği zaman, o siyah nokta da gittikçe büyür, kalbi istila eder. İşte bu husus, 'Hayır (Kur’an eskilerin masallarıdır, diyenlerin sözleri doğru değildir), bilakis işledikleri günahlar, onların kalplerini paslandırdı.' (Mütaffifin, 83/14) ayetinde geçen paslanmadır.” buyurmuştur. (Tirmizi, “Tefsir”, 83.) Çocuklarımızı kin, nefret, kıskançlık gibi kötü duygulardan uzak tutmalı, onlara affetmenin ve hoşgörünün önemini öğretmeliyiz.

Beden Temizliği: Hijyen kurallarını erken yaşta öğrenmelerini sağlamalıyız. Abdest ve namaz gibi ibadetlerle hem fiziksel hem de ruhsal temizlik kazanmalarını teşvik etmeliyiz.

Dil Temizliği: Çocuklarımıza kötü söz söylemenin kalbi kirleteceğini anlatmalı ve onlara güzel söz söylemeyi alışkanlık haline getirmeliyiz.

Temizliği Bozan Tehlikeler ve Çözüm Yolları

Kötü Arkadaş Çevresi: Kötü alışkanlıklar genellikle kötü arkadaş çevresinden kaynaklanır. Çocuklarımızın arkadaşlarını tanımalı ve onları iyi insanlarla dost olmaya yönlendirmeliyiz.

Zararlı Dijital İçerikler: İnternetteki zararlı içerikler, çocukların ruhsal temizliğini olumsuz yönde etkilemektedirler. Ebeveyn kontrolü uygulamaları kullanarak internet kullanımını güvenli hale getirmeliyiz.

4. İYİLİK – Takva Sahibi, Faydalı ve İyiliksever Olmak

Hz. Yahyâ, takvayı ve iyiliği hayatının merkezine aldığını okumuştuk. Çocuklarımızı iyiliksever bireyler olarak yetiştirmek için:

Küçük Yaşta İyilik Alışkanlığı: Çocuklarımıza küçük yaşta iyilik yapmayı öğretmeliyiz. Örneğin, bir arkadaşına yardım etmek, tatlı dille, güler yüzle insanlarla iletişim kurmak, muhtaç durumdaki insanlara gücü yettiğince derman olmak gibi iyilikler öğretmeliyiz. İnsanlara faydalı olacak davranışları sergilemelerini, bunu yaparken iyi niyet ve davranışlarının suistimal edilmemesini aktarmalıyız. Bu gibi davranışlarla iyilik yapmayı alışkanlık haline getirebilirler.

Toplum Hizmetlerine Katılım: Çocuklarımızı sosyal sorumluluk projelerine dahil edebiliriz. Bu, onlara iyiliğin bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunu öğretir.

Rol Model Olma: Anne-baba olarak iyilikte örnek olmalıyız. Çocuklar, bizim davranışlarımızı taklit ederler. Doğru sözlü olmayı öğütlerken önce ebeveynlerin bunu uygulamaları gerekir.

İyiliği Engelleyen Tehlikeler ve Çözüm Yolları

Bencillik ve Hırs: Modern dünyanın bireyci yapısı, çocuklarımızı bencil ve hırslı yapabilmektedir. Onlara yardımlaşmanın ve paylaşmanın güzelliğini öğretmeliyiz.

Toplumun Değer Kaybı: İyilik bazen çevreden destek görmeyebilir. Çocuklarımıza, iyilik yaparken sadece Allah’ın rızasını gözetmeleri gerektiğini anlatmalıyız. Günümüzde bu durumun maalesef oldukça arttığını gözlemlemekteyiz. Müslümanlar olarak hakkı söylemekten çekinmemeli insanların kınamasından korkmamalıyız. Bu değeri evlatlarımıza da aktarmalıyız.

TEHLİKELER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Buraya kadar izah etmeye çalıştığımız dört değerin modernitenin hakim olduğu iletişim çağında uygulamanın önünde bazı engeller vardır. Bu hususta günümüzde çocuklarımızın karşılaşabileceği tehlikeleri şu başlıklar altında inceleyebiliriz:

İnternet ve Sosyal Medya

Çocuklarımızın dijital dünyada güvende olmaları için internet kullanımını sınırlamalı, onlara dijital okuryazarlık kazandırmalıyız. Çünkü çocukların dijital dünya ile tanışmaları 2 yaşına kadar düşmüştür. Tabiri caizse sütten kesildikten sonra çocuk internetle buluşuyor. Dolayısıyla ilkokul çağından itibaren çocuklarımıza dijital okur-yazarlık kazandırmalıyız.

Dijital okur-yazarlık nedir?

Dijital okur-yazarlık insanın bilgisayar, akıllı telefon, tablet gibi tüm iletişim cihazları, internet, dijital teknoloji, modern teknoloji ve dijital olan her şey ile olan etkileşimi, dijital okuryazarlık çerçevesinde değerlendirilir. Dijital okuryazarlık, bireylerin dijital dünyada bilgiye erişimini, bu bilgileri eleştirel şekilde süzgeçten geçirmesini ve güvenli iletişim kurma yeteneklerine sahip olmasını içerir. Yani bir insanın dijital dünyada her aldığı bilginin doğru olamayacağını, doğru olup olmadığını anlamak için belli başlı kriterlerin olduğunu bilmesidir. Mümin için kriterler bellidir. Kur’an ve Sünnet!

Teknolojinin hızlı gelişimi nedeniyle, dijital okuryazarlık giderek önem kazanmaktadır. Dijital teknolojilerle iletişim kurma yeteneği, kişilerin hem sosyal ilişkilerinde hem de iş hayatları dahil olmak üzere yaşamlarının hemen her alanını etkiler. Bunun için çocuklarımızı zararlı içeriklere karşı filtreleme sistemleri kullanarak korumalı ve davranışlarını yakından takip etmeliyiz.

İnançları Zayıflatan Fikirler

Çocuklarımızı Kur’an ve sünnete göre yetiştirerek, modern ideolojilerin ve sapkın düşüncelerin etkisinden korumamız gerekmektedir. Onlara, İslam’ın hakikatini anlayabilecekleri seviyede anlatmalı ve inançlarını güçlendirecek ortamlar sunmalıyız.

Ahlaki Çöküntü

Çocuklarımızı ahlaki değerlerle donatmalı, edep ve haya kavramlarını öğretmeliyiz. Aile içi iletişimi güçlü tutarak, sorunlarını bize rahatlıkla anlatabilecekleri bir ortam oluşturmalıyız.

HZ. YAHYÂ’YA VERİLEN ÖZELLİKLERİN MEYVESİ

Değerli kardeşlerim!

Hz. Yahyâ’ya (a.s.) verilen hikmet, şefkat, temizlik ve iyilik erdemleri, onun hem Allah katında hem de ailesi içinde değerli bir evlat olmasını sağlamıştır. Verilen değerleri hayatının her anında ve alanında yaşayan Hz. Yahyâ’yı Allah Teala, şöyle övüyor:

وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُن جَبَّارًا عَصِيًّا

Anne babasına çok iyi davranırdı; zorba ve âsi değildi. (Meryem, 19/14.)

Bu ayet, güzel ahlakın bireyin aile hayatına nasıl yansıdığını bizlere gösteriyor. Hz. Yahyâ, anne babasına her daim saygılı, onların kıymetini bilen, söz ve davranışlarıyla onlara karşı nazik bir tutum sergileyen bir evlat olarak öne çıkmıştır. Bu erdemler, aile içindeki huzurun ve muhabbetin temel taşlarıdır.

Bugün, anne baba ile çocuklar arasında sevgi ve saygıya dayalı ilişkiyi güçlendirmek her zamankinden daha önemlidir. Ancak modern dünyada bu bağların zayıfladığını gözlemliyoruz. Örneğin, bazı ebeveynler çocuklarından sevgi dolu bir teşekkür ya da sıcak bir gülümseme bile göremediklerini dile getiriyorlar. Çocuklar ise ebeveynlerini anlamakta zorlanıyor; onları sadece eleştirici ya da kural koyucu bireyler olarak görüyor bunun sonucunda da aile bağları kopuyor, evlatlar anne-babalarını huzurevlerine gönderip bütün ilgi alakayı kesebiliyorlar. Allah korusun! Bu duruma düşmemek için çocuklarımızı bahsettiğimiz dört değerle yetiştirmeliyiz!

Günümüzde dijital bağımlılık, bu sorunların temel nedenlerinden biri. Ebeveyninin söylediği bir söze kulak vermek yerine telefonuna ya da tabletine gömülen bir çocuk, zamanla aile bağlarından kopabiliyor. Örneğin, bir annenin "Yemeğe gel" çağrısına "Bekle, oyun bitmedi!" diyerek yanıt verebiliyor. Aslında farkında olmadan bir saygısızlık örneği sergiliyor. Bu durum ebeveynlerin çocuklarıyla anlamlı bağlar kurmasını engelliyor.

Hz. Yahyâ’nın hayatı, bu tür sorunları aşmak için bize ilham verir. Hikmetle yetiştirilen bir çocuk, anne babasının çabasını ve kendisine olan sevgisini anlamaya başlar. Örneğin, anne babasının ihtiyaçlarını fark eden bir çocuk, onlarla ilişkisini tamamen kesmez, saygılı davranarak hayat yolculuğunda onlara yardımcı olmanın gayretinde olur. Bu iletişim ve sevgi temelli ilişki, aile içindeki bağları kuvvetlendirir.

Bir başka örnek de toplumsal açıdan düşünülebilir. Hz. Yahyâ gibi bir çocuk, sadece ailesine değil, çevresine de faydalı olur. Akrabalarına, komşularına saygılı, arkadaşlarına karşı nazik davranır. Zorba değil bilakis şefkatli olur. Milletine hatta tüm insanlığa yararlı işler yapar.

Ebeveynlerin bu süreçteki rolü büyüktür. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) torunlarına olan sevgi dolu yaklaşımı, bizlere en güzel örnektir. Peygamberimiz, onları omzuna alır, sevgi dolu sözlerle onlara şefkatini gösterirdi. Anne babalar da çocuklarına karşı bu sevgiyi ve sabrı göstermekten geri durmamalıdır. Çocuğa verilen her sevgi ve gösterilen her şefkat, onun kalbinde güzel bir iz bırakır.

Sonuç olarak, Hz. Yahyâ’nın hikmet, şefkat, temizlik ve iyilik özellikleri, onun anne babasına karşı saygılı, zorbalıktan ve asilikten uzak bir birey olmasını sağlamıştır. Bugün, bu özellikleri çocuklarımıza kazandırabilirsek, aile içindeki iletişim sorunları azalır. Sevgi dolu bir ailede yetişen çocuklar, sadece ailesine değil, toplumuna da faydalı bireyler olur.

Rabbim, bizlere Hz. Yahyâ’nın ahlakıyla yetişen nesiller nasip eylesin. Ailelerimize sevgi, saygı ve huzur ihsan eylesin. Unutmayalım, böyle bir evlat yetiştiren anne baba, sadece dünyada değil, ahirette de bu emeğinin mükafatını alacaktır. Çünkü; hiçbir anne-baba, evladına güzel bir terbiyeden daha değerli bir miras bırakamaz.

SONUÇ: SELAM VE ESENLİK ÜZERİNİZE OLSUN

Hz. Yahyâ gibi bir karaktere sahip olan bir çocuk, doğduğu gün, öldüğü gün ve mahşer günü Allah’ın selamı ile karşılanır:

وَسَلَامٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَيًّا

Doğduğu gün, öleceği gün ve yeniden hayata döndürüleceği gün ona selâm olsun.” (Meryem, 19/15.)

Muhterem Müslümanlar!

Hz. Yahyâ hakkında inen bu ayet, bizlere insanın varoluşundan sonsuzluğa uzanan yolculuğundaki üç önemli günü hatırlatır. Bu günler; doğum, ölüm ve diriliş günüdür. Eğer bir kimse kendisini ve evlatlarını aktarmaya çalıştığımız erdemlerle donatır ve her kim bu erdemlere göre yaşarsa Allah’ın merhametine ve selamına mazhar olur. Söz konusu günlerde bir insanın selam ile karşılanması Allah’ın büyük bir lütfudur.

Selam” kelimesi, sözlükte “kusursuz olmak, kurtulmak, rahatlamak” anlamında geçer. Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde ise “eman, kurtuluş, esenlik, barış” anlamında kullanılır. Söz konusu ayette belirtilen selam, aslında insanın içindeki huzuru, sükûneti ve her türlü kötülükten uzak olma hâlini ifade eder. Çünkü Allah'ın selamı, kişiyi kötülüklerden koruyan, ona huzur ve güven veren ilahi bir rahmettir. Buradaki "selam", Müslümanlar arasındaki selamlaşma gibi sadece bir nezaket gösterisi ve esenlik dileği değil, bir gerçeklik, bir hâl olarak karşımıza çıkar. Selam bir hal ve hakikattir.

Doğum: Bir Başlangıcın Selamı

İnsanın sonsuzluk yolculuğundaki varoluşunun ilk aşaması doğumdur. Her yeni doğan insan, bu dünyada bir umut ışığı, bir yenilik, bir başlangıçtır. Doğum, bir yönüyle her şeyin sıfırdan başladığı, yeni bir hayatın filizlendiği bir andır. Ayette bahsedilen Hz. Yahyâ'nın doğumu, Allah'ın kudreti ve rahmetiyle özel bir anı ifade eder. O, doğduğu anda, insanlık için bir rahmet kaynağıydı. Bununla birlikte her insanın doğduğu gün, hayatı boyunca kendisi, ana-babası, yakınları, sonradan tanışacağı insanlar için özeldir. Çünkü doğumun anlamı, insanın dünyadaki varlığının başladığı, dünyaya ilk adım attığı andır. Bu hal aslında, insana verilen ilk "selam"dır. Allah, insanı yaratıp dünyaya yeni bir canlı olarak gönderdiğinde, gerçekte o insanın değerli bir varlık olduğunu tanıtır:

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ

Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (Tin, 95/4.)

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ

Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik.” (İsra, 17/70.)

Her insan, doğduğunda sahip olduğu potansiyel, özgür iradesi ve kalbiyle Allah’ın eseridir. Ancak doğumun “selam” olması için, insanın sahip olduğu özellikleri doğru bir şekilde değerlendirmesi gerekir. İnsan doğduğunda, temiz olarak dünyaya gelir, saf ve günahsızdır. Bu, ona verilen bir selamdır, ancak bu selamı koruyup büyütmek onun elindedir. Sevgili Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Her doğan, fıtrat üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhârî, Cenâiz 92; Ebû Dâvut, Sünne 17; Tirmizî, Kader 5.

İnsanın doğuşundan itibaren sahip olduğu temel özellikler; saf kalp, doğru niyet ve temizliktir. İnsan, tabiri caizse boş bir levha, tertemiz bir sayfa gibidir. Bu halinin korunması, doğduğu andan son nefesine dek yaratılış amacına uygun yaşamalı, Allah’a kul olmalı, kendini keşfedip gerçekleştirerek Allah’ın hoşnut olacağı bir hayatı yaşamak için var gücüyle çalışmalıdır. Bu çaba, ona hayat boyunca huzur getirecek ve hayatına bir anlam taşıyacaktır. İşte böyle anlamlı yaşanılan bir hayatın doğumu o kimse için “selam” olacaktır.

Ölüm: Bir Dönüşümün Selamı

İnsanın hayatındaki ikinci büyük aşama ölümdür. Onun varlık ve sonsuzluk yolculuğunun önemli bir noktasıdır. Ölüm, sonsuzluğa geçişin anıdır. Ölümün anlamı, insanın dünyada yaptığı her şeyin nihayet bulmasıyla birlikte, yeni bir hayatın başlangıcıdır. Bir kimsenin ölüm gününde “selam” ile karşılanıp anılması hayatının bir özeti niteliğindedir. Bu konuyla ilgili Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’ de şöyle buyurur:

إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ

Şüphesiz "Rabbimiz Allah'tır" deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilen cennetle sevinin!’ derler.” (Fussilet, 41/30.)

İnsan, yaşamı boyunca yaptığı her seçimle, içindeki değerleri ortaya koyar. Ölüm, bu değerlerin ortaya çıkacağı, insanın yaptığı her şeyin sonuçlarını göreceği hesap gününe, ahirete doğru adım attığı bir andır. Eğer insan yaşamını dosdoğru bir yolda sürdürmüşse, ölüm de onun için bir huzur, bir selam zamanıdır. Ölüm, tıpkı doğum gibi, bir başlangıçtır. Son değil, bir dönüşüm aşamasıdır. Allah'a teslimiyetle yapılmış her davranış, insanı bu seviyeye taşır ve ölüm günü o kimse için "selam" olur.

Ölüm anında selam; kişini güven duygusunu, korkmamasını, üzülmemesini ve sevinmesini ifade etmektedir. Allah'a inanarak O’na teslim olmak ve hayatını doğru bir şekilde geçirmek, ölümün "selam"ını kazandıran en önemli faktörlerdir. Ölümün selam olmasının temelinde hayat vardır. Buna ulaşabilmek için, insanın hayatını Allah’ın hükümlerine riayet ederek yaşaması ve davranışlarını İslam ahlaka uygun bir biçimde düzenlemesi gerekir.

Diriliş: Sonsuzluğa Adım Atmanın Selamı

İnsanın yolculuğunun üçüncü aşaması, diriliştir. Kıyamet günü, bütün insanların tekrar dirileceği ve kendi amellerinin karşılığını alacağı gündür. Diriliş, Allah’ın vaadiyle ve rahmetiyle yeniden hayata dönmek ve yapılan her amelin karşılık bulması demektir.

Dirilişin bir "selam" olması için insanın dünya hayatı boyunca dosdoğru bir yolda yürümesi, adaletle hareket etmesi, insanlara karşı merhametli olması ve iyiliği kuşanması gerekir. Çünkü diriliş, insanın yaptığı amellerin, kalbindeki niyetlerin, yaşam boyunca gösterdiği çabaların karşılığını bulduğu andır. Eğer insan bu süreçte doğru bir yol izlemişse, diriliş de ona bir "selam" olacaktır:

سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ

Engin merhamet sahibi rabden gelen söz şu olacak: “Selâm size!” (Yasin, 36/58.)

Dirilişin selamını kazanabilmek için insanın dünyada yaptığı her iyi işin, iyiliklerinin karşılığını alacağını bilerek yaşamını sürdürmelidir. Bu bilinçle hareket ettiğinde, dirilişte kendisini huzurlu ve güven içinde bulacaktır.

Aziz Müminler!

Ayette Hz. Yahyâ'nın doğumunda, ölümünde ve dirilişinde selam olması, O’nun Allah’a teslimiyetini ve O’nun rızası doğrultusunda dosdoğru bir yaşam sürdürdüğünü ifade eder. Bizim için de bu üç aşamanın "selam" olması için imanı, ibadeti ve ahlakı muhafaza etmeli, dünyadaki her anı dikkatle değerlendirmeli, doğru niyet ve güzel amellerle yaşamalıyız. “İman ettim de, sonra dosdoğru ol!” (Müslim, “İman”, 62.) Böyle bir kimse, doğumundan ölümüne, ölümünden dirilişine kadar her aşamada "selam" ile karşılanır. Selam müjdesine nail olmak için çocuklarımızı hikmet-bilgi, şefkat-sevgi, temizlik ve iyilik-takva ile donatmalıyız.

Rabbimiz, bizleri Kur’an ve sevgili Peygamberimizin sünnetine uygun yaşayan, dini ve mili değerlerine bağlı, bilgiyi, sevgiyi, takvayı, adaleti, iyiliği, merhameti kuşanan hayırlı kullarından eylesin ve bizlere böyle bireyler yetiştirebilmeyi ihsan eylesin. Amin!

10 Recep 1446/ 10 Ocak 2025

VAAZI İNDİR

Hazırlayan: Kazım Harun Bağcı / Geyve İlçe Vaizi

Facebook Yorumları