menu
İFFETİN GÖLGESİNDE KURULAN YUVA
İFFETİN GÖLGESİNDE KURULAN YUVA
Haftanın Vaazı.. 22.08.2025 tarihli: "iffetin Gölgesinde Kurulan Yuva" konulu Haftanın Vaazı sitemize yüklenmiştir..

iffetin Gölgesinde Kurulan Yuva

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

قُل لِّلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا۟ مِنْ أَبْصَـٰرِهِمْ وَيَحْفَظُوا۟ فُرُوجَهُمْ ۚ ذَٰلِكَ أَزْكَىٰ لَهُمْ ۗ إِنَّ للَّهَ خَبِيرٌۢ بِمَا يَصْنَعُونَ ‎

وَقُل لِّلْمُؤْمِنَـٰتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَـٰرِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ..

Mümin erkeklere söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Şüphesiz Allah yaptıklarından haberdardır.

Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar... (Nur:30-31)

يَا مَعْشَرَ الشَّبَابِ مَنِ اسْتَطَاعَ مِنْكُمُ الْبَاءَةَ فَلْيَتَزَوَّجْ، فَإِنَّهُ أَغَضُّ لِلْبَصَرِ وَأَحْصَنُ لِلْفَرْجِ، وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَعَلَيْهِ بِالصَّوْمِ، فَإِنَّهُ لَهُ وِجَاءٌ

"Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Çünkü evlenmek gözü (haramdan) daha çok sakındırır, iffeti daha iyi korur. Kimin de (evlenmeye) gücü yetmezse oruç tutsun. Çünkü oruç onun için (şehveti) kıran bir kalkandır."

(Buhârî, Nikâh, 3; Müslim, Nikâh, 1.)

Aziz Müminler!

Yüce Allah, insanı mahlûkatın en şereflisi olarak yaratmış; ona akıl, irade ve sorumluluk bilinci vererek yeryüzünde halife kılmıştır. Bizleri doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğiyle donatmış, hayatın her alanında ölçülü ve dengeli bir şekilde hareket etmemizi emretmiştir. İşte bu hayat yolculuğunda bizlere huzur, güven, sevgi ve merhamet ortamı sunan en kıymetli nimetlerden biri de aile müessesesidir. Aile; sadece iki insanın bir araya gelmesi değil, aynı zamanda toplumun temeli, milletin mayası, dinî ve ahlâkî değerlerin yaşandığı bir okuldur.

Cenâb-ı Hak, aile kurumunun önemini bizlere şöyle bildiriyor:

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

"Onlarda sükûn bulasınız diye sizin için kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması da O’nun varlığının delillerindendir." (Rum, 30/21)

İşte bu ayet-i kerime, evliliğin sadece cinsel bir birliktelik değil; sevgi, merhamet ve sorumluluk temelli bir hayat arkadaşlığı olduğunu bizlere göstermektedir. Bugünkü vaazımızda, bu birlikteliğin en temel ahlâkî temellerinden biri olan “iffet” kavramı üzerinde duracağız. Özellikle evliliğe ilk adım atarken ve evlilik süreci boyunca iffetli olmanın, iffetli kalmanın ne anlama geldiğini konuşacağız.


Muhterem Kardeşlerim!

Sözlükte “harama yaklaşmamak, helâl olmayan söz ve davranışlardan uzak durmak” anlamına gelen iffet, sadece cinsellikten sakınmak değil; aynı zamanda yeme, içme gibi temel ihtiyaçlarda da nefsin aşırılıklarından uzak durarak dengeli bir yaşam sürmektir. Yani iffet, bir denge ve ölçü meselesidir. İslâm ahlâkında iffet; hayâ, sabır, dürüstlük, kanaat, nezaket, Allah korkusu, hoşgörü ve cömertlik gibi birçok güzel ahlâkı da içerisinde barındırır.

Ancak bugünkü konumuzda, bu kavramın özellikle cinsî iffeti, yani helâl dairesinde kalmayı ve haramdan sakınmayı ele alacağız. Cinsellik, insanın fıtratında var olan tabii bir duygudur. Bu duygunun helâl yolla tatmini ise ancak evlilikle mümkündür. Çünkü nefsin arzularını tamamen serbest bırakmak ifrat, onu tamamen bastırmak ise tefrittir. İslâm ise vasat ümmet olmayı, yani itidal üzere yaşamayı emreder.

Değerli Müminler!

Nefsin arzularını tamamen bastırmak doğru olmadığı gibi, bu arzuların köreltilmesi adına aile hayatının ihmal edilmesi de doğru değildir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bu konuda çok önemli bir örnekle bizleri uyarmıştır:

Peygamberimizin sütkardeşi olan Osman bin Maz’ûn, dünyadan tamamen elini eteğini çekerek sadece ibadetle meşgul olmaya karar vermişti. Öyle ki, güzelliğiyle bilinen eşi Havle’yi bile ihmal edecek hâle gelmişti. Onun bu dağınık ve üzgün hâli, Peygamber Efendimizin dikkatini çekince, durumu Hz. Âişe validemize sordu. Hz. Âişe de Osman’ın bütün gün oruç tuttuğunu, bütün geceyi ise namazla geçirdiğini ve bu yüzden eşine vakit ayırmadığını söyledi.

Bunun üzerine Peygamberimiz Osman’ı yanına çağırdı ve şöyle buyurdu:

“Yoksa benim sünnetimden yüz mü çeviriyorsun?”
“Ben hem uyurum hem namaz kılarım. Bazen oruç tutarım, bazen tutmam. Kadınlarla da evlenirim. Allah’tan kork ey Osman! Bil ki ailenin senin üzerinde hakkı var, misafirinin senin üzerinde hakkı var, bedeninin senin üzerinde hakkı var. Bazen oruç tut, bazen tutma, biraz namaz kıl, biraz da uyu!”
(İbn Hanbel, VI, 267)

Bu öğüt öylesine tesirlidir ki, kendilerini hadımlaştırmak isteyen bazı zâhid sahâbîler bu uyarıları işitince bu fikirlerinden vazgeçmişlerdir.

Görüldüğü gibi, İslâm’da aile kurmak teşvik edilmiş, ömür boyu bekâr kalmak hoş karşılanmamıştır. Hatta bu karar Allah’a daha fazla ibadet etme niyetiyle bile olsa tasvip edilmemiştir. Çünkü iffetli bir şekilde yaşamak, helâl dairesinde arzuları tatmin etmek ve sorumluluk almak, insanı hem dünya hem de ahiret mutluluğuna ulaştırır.

NEFSİN İFFETİ

Kişiyi iffetsizliğe ve hayasızlığa sevkeden en büyük günahların başında zina fiili gelmektedir. Zira zina, dinen ve hukuken geçerli bir nikâh bağı olmaksızın erkek ve kadın arasında gerçekleşen her türlü birlikteliktir. Bu fiil, sadece bireysel değil, toplumsal hayatı da derinden yaralayan bir suçtur. Zina, yuvaları dağıtan, gençlerin masumiyetini ve umutlarını karartan, ahlaki değerleri kökünden sarsan bir hayâsızlıktır.

İslam, sadece zina fiilini değil, zinaya götüren bütün yolları da haram kılmştr. Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de bu hususu en açık şekilde bizlere şöyle bildirmiştir:

وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً

Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, hayâsızlıktır, çok kötü ve çirkin bir yoldur.” (İsrâ, 17/32) Bu ayet-i kerime, bizlere sadece zina fiilinden değil, zinayı çağrıştıran, tetikleyen veya ona götürebilecek her türlü davranış, ortam ve söylemden de uzak durmamızı emretmektedir. İster gerçek hayatta, ister sanal âlemde, isterse yazılı ve görsel medyada olsun, kişiyi zinaya götürebilecek her söz, her tutum, her davranış ve her türlü içerik kesinlikle haramdır.


İslam, insanın yaratılışından kaynaklanan fizikî ihtiyaçları ve cinsel arzuları yok saymamış, bilakis bu ihtiyaçların helal ve meşru bir zeminde karşılanması için uygun bir yol sunmuştur. İslam dininde, adı ne olursa olsun (arkadaş, dost, partner vb.), nikâh veya evlilik dışı her türlü
cinsel birliktelik kesin olarak yasaklanmış ve haram kılınmıştır. Bu tür ilişkiler, insanın hem dünyasını hem de ahiretini tehlikeye atan büyük günahlardan kabul edilmiştir.

Allah’ın bize bir emanet olarak verdiği bedenimizi teşhir etmek, tesettüre uygun olmayan kıyafetler giymek, haram olanı görmek veya göstermek, bu ilahi emanete karşı büyük bir ihanettir ve dinimizin kesin bir dille yasakladığı fiillerdendir. Ayrıca, dinen evlenme engeli olmayan bir erkekle bir kadının baş başa kalması, herhangi bir mazeretle aynı ortamda bulunması ya da ev arkadaşlığı adı altında bir arada yaşaması, İslam’ın sınırlarına aykırı bir durumdur ve haramdır. Çünkü Peygamberimiz s.a.v. şu önemli uyarıda bulunmuştur:

Hiçbir erkek, mahremi olmayan bir kadınla yalnız başına kalmasın; zira yanlarındaki üçüncü kişi şeytan olur.” (Tirmizî, Fiten, 7.)

Günümüzde ‘flört, dost hayatı, arkadaşlık, kaçamak, aldatma’ gibi kavramlarla bu büyük günah ne yazık ki masum gösterilmeye çalışılmaktadır. ‘Gönül ilişkisi, gençlik hevesi, düzeyli birliktelik’ gibi sözlerle zina meşrulaştırılmak istenmektedir. Ancak unutmayalım ki, bu tür söylemler, harama giden yolu meşrulaştırmak için kullanılan birer tuzaktır. ‘Çapkınlık’ denilerek övünülen şey, esasında bir zinakârlıktır, insanın namusuna göz dikmektir, haramdır. Hele hele özgürlük adı altında tüm dünyaya dayatılmaya çalışılan ve Hz. Lût (a.s)’ın kavmini helake sürükleyen eşcinsellik ise Allah’ın lanetlediği bir sapkınlıktır, haramdır, büyük bir günahtır.

Allah Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de Nur Sûresi'nde, cinsel arzuların karşılanması için meşru ve helal yolun nikâh olduğunu ve bekar olanların evlendirilmelerini tavsiye ederek, ümmete büyük bir sorumluluk yüklem ve şöyle buyurmuştur:

وَأَنكِحُوا الْأَيَامَى مِنكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ إِن يَكُونُوا فُقَرَاء يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Sizden bekar olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Nur,32)

Bu çerçevede, müminlere iffetlerini korumaları ve nikâh yoluyla aile kurmaları emredilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bu konuda ümmetini teşvik ederek şöyle buyurmuştur:

النِّكَاحُ مِنْ سُنَّتِى. فَمَنْ لَمْ يَعْمَلْ بِسُنَّتِى فَلَيْسَ مِنِّى، وَتَزَوَّجُوا، فَإِنِّى مُكَاثِرٌ بِكُمُ الأُمَمَ…”

Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetime uygun davranmazsa benden değildir. Evlenin. Çünkü ben (kıyamet günü diğer) ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim…( İbn Mâce, Nikâh, 1)

EVLİLİK ÖNCESİ İFFET

Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de evlenmeye imkân bulan kişilerin evlenmesini emretmiş, evlenmeye imkân bulamayanları ise sabırla Allah’ın lütfunu beklemeye davet etmiştir. Nitekim Nur Suresi’nde şöyle buyrulur:

وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذِينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتَّى يُغْنِيَهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ

Evlenme imkânı bulamayanlar, Allah kendi lütfuyla onları zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar.” (Nur Suresi, 24:33)

Bu ayet, maddi imkânsızlıklar nedeniyle evlenemeyen kimselere, Allah’ın lütfunu beklemelerini ve bu süreçte nefsani arzulara karşı iffetlerini korumalarını öğütlemektedir. Çünkü Allah, kullarının ihtiyaçlarını bilen ve onları en güzel şekilde karşılayandır. Evlilik imkânı bulamayanlar, bu durumu bir eksiklik olarak görmemeli, aksine Allah’ın takdirine boyun eğerek sabırla beklemelidirler.

Bununla birlikte, evlilik imkânı bulunamadığı durumlarda nefsin dini sınırlar dışında tatmin edilme arzularına karşıda Allah’tan korkulmalıdır. Şeytan, insanı bu tür yollara yönlendirerek kişiyi günaha sürüklemeye çalışır. Ancak mümin, nefsin ve şeytanın fısıltılarına kulak vermek yerine, Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılmalıdır. إِنَّ النَّفْسَ لَأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّي

Çünkü nefis, kötülüğü emreder; ancak Rabbimin rahmet ettiği müstesnadır.”* (Yusuf Suresi, 12:53)

Bu ayet, nefsin insanı günaha sürükleyebileceğini hatırlatmaktadır. Ancak herkes evlenme imkanı bulamayabilir. Evliliğin tek engeli yoksulluk da değildir; engel ne olursa olsun evlenme imkânı bulamayanlar haram olan zina yoluyla cinsel ihtiyaçlarını gidermeye kalkışmamalı, Allah’ın rızâsını bütün arzularının önüne geçirerek sabredip iffetlerini korumalıdırlar.

Peygamberimiz (s.a.v.) de bu konuda önemli tavsiyelerde bulunarak bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

يَا مَعْشَرَ الشَّبَابِ مَنِ اسْتَطَاعَ مِنْكُمُ الْبَاءَةَ فَلْيَتَزَوَّجْ، فَإِنَّهُ أَغَضُّ لِلْبَصَرِ وَأَحْصَنُ لِلْفَرْجِ، وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَعَلَيْهِ بِالصَّوْمِ، فَإِنَّهُ لَهُ وِجَاءٌ

Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa evlensin. Çünkü evlilik, gözü haramdan daha çok korur ve iffetli olmayı daha çok sağlar. Kimin de evlenmeye gücü yetmiyorsa oruç tutsun. Çünkü oruç, nefsi kıran bir kalkandır.” (Buhari, Nikah, 2; Müslim, Nikah, 3)

Bu hadis, evlenmeye gücü yetenlerin evlenmesinin ne kadar önemli olduğunu vurgularken, evlenmeye gücü yetmeyenler için de oruç tutmayı bir çözüm olarak sunmaktadır.

Ayrıca, Resulüllah (s.a.v.):

إِذَا تَزَوَّجَ الْعَبْدُ فَقَدْ كَمُلَ نِصْفُ الدِّينِ، فَلْيَتَّقِ اللهَ فِي النِّصْفِ الْبَاقِي

Kim evlenirse dininin yarısını korumuş olur; diğer yarısı için de Allah’tan korksun” (Taberani,6/226)) hadisiyle evliliğin nefsi kontrol altına almadaki rolüne dikkat çekmiştir.

Allah, her kulunun ihtiyacını bilmekte ve ona en uygun vakitte en güzel şekilde karşılık vermektedir. Bu nedenle müminler, maddi sıkıntıları bahane ederek nefsani arzulara yönelmek yerine, Allah’ın lütfunu beklemeli ve O’na güvenmelidirler.

Ayrıca evlilik, bedenin haramdan korunacağı bir barınaktır. Bu sebepledir ki Peygamber Efendimiz, namuslu bir birliktelik yaşamaya niyetlenip aile kurmaya çabalayana Allah"ın mutlaka destek olacağını müjdeleyerek şöyle buyurmuştur:

ثَلَاثَةٌ حَقٌّ عَلَى اللَّهِ عَوْنُهُمْ: الْمُجَاهِدُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ، وَالْمُكَاتَبُ الَّذِي يُرِيدُ الأَدَاءَ، وَالنَّاكِحُ الَّذِي يُرِيدُ الْعَفَافَ

Üç kişi vardır ki Allah’ın onlara yardım etmesi hak olmuştur: Allah yolunda cihad eden, özgürlüğünü elde etmek için çalışan köle ve iffetli olmak isteyen evlenen kimse.”

(Tirmizî, Nikâh, 1658; Nesâî, Nikâh, 3218.)

EŞ SEÇİMİNDE İFFET

Evlilikte tarafların birbirine denk olması (küfüv) tavsiye edilmiştir. Bu denklik, sadece mal, soy veya güzellik açısından değil, iman ve ahlak açısından da son derece önemlidir. Nitekim Bakara suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır;

وَلاَ تَنكِحُواْ الْمُشْرِكَاتِ حَتَّى يُؤْمِنَّ وَلأَمَةٌ مُّؤْمِنَةٌ خَيْرٌ مِّن مُّشْرِكَةٍ وَلَوْ أَعْجَبَتْكُمْ وَلاَ تُنكِحُواْ الْمُشِرِكِينَ حَتَّى يُؤْمِنُواْ وَلَعَبْدٌ مُّؤْمِنٌ خَيْرٌ مِّن مُّشْرِكٍ وَلَوْ أَعْجَبَكُمْ أُوْلَئِكَ يَدْعُونَ إِلَى النَّارِ وَاللّهُ يَدْعُوَ إِلَى الْجَنَّةِ وَالْمَغْفِرَةِ بِإِذْنِهِ وَيُبَيِّنُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ

İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Şundan emin olun ki imanlı bir câriye, sizin hoşunuza gitse de müşrik bir hür kadından iyidir. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle de kadınlarınızı evlendirmeyin. Şundan da emin olun ki imanlı bir köle, sizin hoşunuza gitse bile müşrik bir hür kişiden daha iyidir. Onlar insanları ateşe çağırırlar, Allah ise izni ile cennete ve bağışlanmaya çağırır, gerektikçe hatırlasınlar diye insanlara âyetlerini açıklar.”(Bakara,2/221)

Bu âyetin iniş sebebi, hicret sonrasında gizli bir görevle Mekke’ye gönderilen Ebû Mersed el-Ganevî’nin yaşadığı bir olayla ilişkilidir. Ebû Mersed, İslâm’ı kabul etmeden önce Mekke’de yaşarken Anâk isimli bir kadınla dostluk kurmuştu. Görevi gereği Mekke’ye geldiğinde bu kadın onu tanıdı ve beraber olmayı teklif etti. Ebû Mersed, “İslâm bana bunu yasakladı” diyerek teklifi reddetti. Bunun üzerine kadın, “Öyleyse beni eş olarak al” dedi. Ebû Mersed ise, “Resûlullah’tan (s.a.v.) izin almadan bunu yapamam” cevabını verdi. Medine’ye döndüğünde durumu Hz. Peygamber’e (s.a.v.) danıştı ve bunun üzerine bu âyet indi: (Vâhidî, Esbâbü’n-nüzûl, s. 49-50).

Bu rivayet ve ona bağlı olarak inen âyet, İslâm’ın evlilik ve inanç ilişkisi konusundaki temel prensiplerini ortaya koymakadır. Müminlerin, inançlarını her türlü tehlikeye karşı korumaları, İslâm toplumunun bütünlüğünü sağlamak ve şirkten uzak durmak gibi hayatî hedefler, bu hükmün ardındaki asıl gayelerdir. Bu yaklaşım, İslâm’ın sadece bireysel değil, toplumsal hayatı da kuşatan bir din olduğunu bir kez daha göstermektedir.

Resulüllah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

وَأَنْكِحُوا الصَّالِحِينَ وَالصَّالِحَاتِ، فَمَا تَبِعَهُمْ بَعْدَ ذَلِكَ فَهُوَ حَسَنٌ

"Ahlâklı (salih) erkeklerle salih kadınları evlendirin; onlar, sonrasında yani bu eş eşleşmesinden sonra gelen her şey hayırdır." (Darimi, Nikah 10.)

Burada “sonra” ifadesi, evlilik gerçekleştikten sonra yaşanacak süreçleri ifade etmektedir. Ku rulacak aile düzeni, dünyaya gelecek çocuklar, aile içi muhabbet ve huzur ve toplumda ahlâkî istikrar vb. Pek çok konuyu ihtiva etmektedir.

Yani Resûlullah (s.a.v.) evliliğin salih kişiler arasında yapılması hâlinde, onun meyvelerinin ister çocuk, ister aile huzuru, ister toplumsal barış olsun, hayırlı ve güzel olacağını müjdelemektedir.

Bu ifade aynı zamanda dindarlık ve ahlâk temelli evliliğin hem bireysel hem toplumsal hayır getireceğini vurgulayan kısa ama derin bir nasihattir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)buyuruyor ki:

تُنْكَحُ الْمَرْأَةُ لأَرْبَعٍ: لِمَالِهَا وَلِحَسَبِهَا وَجَمَالِهَا وَلِدِينِهَا، فَاظْفَرْ بِذَاتِ الدِّينِ تَرِبَتْ يَدَاكَ.”

"Kadın dört şey için nikâhlanır: Malı, soyu, güzelliği ve dini. Sen dindar olanı tercih et ki, elin bereket bulsun." (Buhârî, Nikâh, 15; Müslim, Rada, 53)

Günümüzde maalesef evlilik müessesesi, İslam’ın öngördüğü manevi ve ahlaki temellerden uzaklaşarak, sadece maddi zenginlik ve fiziki güzellik gibi geçici ve süfli ölçülere indirgenmiştir. Bu durum, toplumsal dokumuzda derin yaralar açmakta, aile yapımızı zayıflatmakta ve nesillerin geleceğini tehlikeye atmaktadır. Halbuki İslam dininde evlilik, Allah’ın rızasını kazanma, nikahın bereketinden istifade etme ve nesli muhafaza etme gibi ulvi gayeler için tesis edilen kutsal bir bağdır. Evliliğin temeli, sevgi, saygı, sadakat, merhamet, şefkat ve takva gibi manevi değerlere dayandırılmalıdır. Zira zenginlik ve güzellik, fani dünyanın süsüdür. Bugün zengin olan bir kimse yarın fakirleşebilir, bugün güzel olan bir kişi zamanla solabilir, hastalık veya kaza sebebiyle değişebilir. Bu tür geçici vasıflar, evliliğin devamı için yeterli ve sağlam bir temel olamaz.

Şunu da unutmayalım ki, dışarıda her zaman daha zengin, daha güzel insanlar bulunabilir. Eğer evlilik yalnızca bu geçici özelliklere dayandırılırsa, kalplerde vefa, sadakat ve bağlılık hissi gelişmez. Kişi, her an daha iyisini bulma düşüncesiyle hareket eder ve bu da iffetsizlik, huzursuzluk, ihanet ve ailenin dağılması gibi acı sonuçlar doğurur. Nitekim bugün birçok evlilik, bu anlayışla kurulduğu için kısa sürede çatırdamakta, müşterek hayatlar karanlığa gömülmekte ve masum çocuklar ortada kalarak mutsuz olmaktadırlar.

EVLİLİĞİN KORUYUCU ÖZELLİĞİ

Evlilik, kutsal bir bağdır. Ona gereken değeri vermeyenler, bu bağı korumak için mücadele ve fedakârlıkta bulunamazlar. Aynı zamanda evlilik, insanın bu dünyadaki en önemli imtihanlarından biridir. Ahireti kazanmayı hedefleyenler için bir destek ve huzur kaynağıdır. Örneğin, evlilik sayesinde eşler, karşılıklı olarak cinsel arzularını meşru bir şekilde tatmin ederek zinadan korunurlar. Bu durum, toplumda cinsel günahların yaygınlaşmasını önler ve sosyal yapının sağlıklı kalmasına katkıda bulunur. Ayrıca, evlilik, imanlı ve güzel ahlaklı çocuklar yetiştirilmesine imkân tanıyarak toplumun geleceğini de güvence altına alır.

Bu tarz sağlıklı bir anlayışa sahip olan eşler, evlilikte cinselliğin yanı sıra daha önemli değerleri de ararlar. Bu hedeflere ulaşmak için birbirlerine destek olurlar. Sabırla evliliklerini güzelleştirir, evlerini huzur ve mutluluk dolu bir yuva haline getirirler. Küçük meseleleri büyütmek yerine, büyük sorunları çözmeye çalışır ve ilişkilerini sağlam temeller üzerine inşa ederler. Böylece evlilik, hem dünya hem de ahiret hayatı için bir bereket kaynağı olur.

60’lı yıllarda Avrupa’ya gidenler, orada yaşanan kız-erkek ilişkilerini görenlerin şaşkınlıkla anlattıklarını iyi bilirler. O dönemde bu tür davranışları kendimize yakıştıramadığımız için, bunu genellikle “Hıristiyan âdeti” deyip geçerdik. Ancak şimdi ülkemize baktığımızda, durumun oldukça değiştiğini görüyoruz.

Günümüzde bazı gençler, henüz lise çağlarında bile en mahrem konuları erkek-kız demeden arkadaşlarıyla rahatlıkla konuşabiliyorlar. Üniversite yıllarında ise, birlikte ev tutup birlikte yaşamak gibi durumlar artık yadırganmıyor. Önceleri bu tür davranışlar sadece büyük şehirlerde, rahat ailelerde veya sosyete olarak adlandırılan kesimlerde görülürken, şimdi küçük il ve ilçelerde dahi ailelerinden uzakta, kız ve erkeklerin birlikte yaşadıklarına tanık oluyoruz.

Son yıllarda artan boşanma oranlarına baktığımızda, evlilik öncesinde yaşanan bu tür gayri meşru ilişkilerin, aslında evlilik kurumuna zarar verdiğini gözlemliyoruz. Henüz evlenmeden, mahrem ve güzel duygularını tüketen gençler, evliliklerini de kolayca tahrip edebiliyorlar. Eşler arasında olması gereken iffet, haya, hoşgörü ve fedakârlık gibi değerler maalesef unutulmaya yüz tutuyor.

Gençlik yıllarında edinilen kötü alışkanlıklar ve yaşanan dejenere durumlar, evlilikte de etkisini gösteriyor. Eşler, en küçük tartışmalarda bile kolayca ayrılıp, tekrar evlenmeyi doğal bir süreç olarak görebiliyorlar. Bu durum, toplumsal değerlerin aşınmasına ve aile yapısının zayıflamasına neden oluyor.

Modern çağda gençler üzerinden iffetsiz ve hayâsız bir yaşamın propagandası çok yoğun bir şekilde yapılmaktadır: “Gençlik bir kez yaşanır, öyleyse özgürce yaşa, biz de gençtik aynı yollardan geçtik, karışmayın gence, ” benzeri cümlelerle gençliğin şehvet ve arzularının peşinde koşmasına zemin hazırlanmaktadır. 

 Oysa ki her müslümanın müracaat etmesi gereken temel kaynak olan Kur’an, şehvet, heva ve hevesin esîri olmadan,  hayâ ve iffet sınırlarına riayet ederek, gözlerin bakışlarının bile kontrol altına alınmasını salık vermektedir.

قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْؕ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدٖينَ زٖينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّ…

 “Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini, korusunlar. Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar…” (Nur, 24/30-31)

Netice itibariyle İslâm, iffete dayalı, ahlaklı ve huzurlu bir toplum inşa etmek için evlilik dışı her türlü ilişkiyi kesin ve net bir şekilde yasaklamış, buna karşılık evliliği teşvik ederek hem kolaylaştırmış hem de mükemmel bir müessese olarak önümüze koymuştur. İslâm’a göre evlilik, insan fıtratına en uygun, tabii ve zaruri bir ihtiyaç olarak kabul edilmiş, bu müessese sadece kadın ve erkeğin huzur bulduğu bir yuva olmanın ötesinde, nesillerin sağlıklı, tertemiz ve güven içinde yetiştiği bir ortam olarak değerlendirilmiştir.

Öyleyse bizler, aile kurumumuzu tehdit eden her türlü iffetsizlik, hayâsızlık, çirkinlik ve ahlaki çöküntüye karşı bilinçli olmalıyız. bu tür tehlikelerle mücadelede hem bireysel hem de toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.

Sohbetimizi Peygamberimizin şu duasıyla bitirelim :

اَللّٰهُمَّإِنِّي أَسْأَلُكَ الْهُدَى وَالتُّقَى وَالْعَفَافَ وَالْغِنٰى

Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum.”

(Muslim, Dua, 72; )

VAAZI İNDİR

Hazırlayan: Uzman Vaiz Abdullah YILMAZ

Facebook Yorumları