menu
YAŞLILARA HÜRMET: BEREKET KAPISI
YAŞLILARA HÜRMET: BEREKET KAPISI
05 Şubat 2021 Cuma Vaazı Yayınlandı mı? "İhtiyarlara hürmet: bereket kapısı" konulu 05.02.2021 Cuma vaazı sitemize eklenmiştir.

Yaşlılara hürmet Bereket vesilesidir | Mehmet KÜÇÜK [Haftanın Sohbeti]

İhtiyarlara Hürmet: Bereket Kapısı

Seçkin, seçilmiş, tecrübeli anlamlarına gelen ihtiyarlık insanoğlunun, iyisi veya kötüsü ile geride bıraktığı ömrünü sorgulama zamanıdır. Kendini ölüme her zamankinden bir adım daha yakın hissettiği son demleridir zamanın. Vuslata uzanan son kıvrımıdır yolun. Kısacası hayatın son durağı ya da sonbaharıdır yaşlılık.

Ömür, bizlere bahşedilmiş en kıymetli sermayedir. Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri, günler ayları, aylar ise yılları kovalıyor. Meğer sermayesi eriyen biz fanilermişiz. Nasıl ki dünya, âhiretin tarlası ise, yaşlılık da bir yönüyle gençliğin hasat vaktidir. İnsan gençlikte zamanını ne ekerek geçirmiş ise yaşlılığında onu devşirmekle meşgul olacaktır.

Gençlik döneminde sağlığının kıymetini bilen yaşlı, bir taraftan kendisine bahşedilmiş bir nimet olarak geçirdiği yılların mutluluğunu yaşarken, bir taraftan da dünyayı geride bırakmanın tedirginliği içerisindedir. Sağlığın ve onca geçen zamanın değerini bilemeyip aldanan ihtiyar ise, geçmişi geri getirememenin ve hataları telâfi edememenin hüznü ile doludur.

Yaşlılık tedavisi olmayan bir durumdur. Sevgili Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur

تَدَاوَوْا عِبَادَ اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ سُبْحَانَهُ لَمْ يَضَعْ دَاءً إِلاَّ وَضَعَ مَعَهُ شِفَاءً إِلاَّ الْهَرَمَ

“Ey Allah’ın kulları! Tedavi olunuz. Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, her hastalığın bir şifasını yaratmış, ancak ihtiyarlığın tedavisini yaratmamıştır.” (İbn Mâce Tıb 1

İnsan anasından tertemiz ve günahsız bir bebek olarak doğar. Doğumla hayat serüveni başlamış olan insan, her geçen gün vücudundaki değişime tanıklık eder. Çocuk iken büyümüş, güçlenip olgunlaşmış ve gün gelmiş yine çocuk gibi zayıflamıştır. Artık eskisi gibi göremez, işitemez ve rahat hareket edemez hâle gelmiştir. İlâhî kanun gereği, artık cildi kırışmış, beli bükülmüş, saçları ağarmış, düşünce ve idrak gücü de zayıflamıştır. Bu hakikat Rum suresi 54. Ayette şu şekilde beyan edilmektedir

اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفاً وَشَيْبَةً يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ

“Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren, Allah'tır. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.” (Rum 54) Yasin suresinde Yüce Rabbimizin

وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِۜ اَفَلَا يَعْقِلُونَ

“Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz. Hâlâ düşünmeyecekler mi?” (Yasin 68) şeklinde ifade ettiği yaşlılık dönemi, başka bir ayet-i kerimede ise “erzelü’l-umr”  olarak ifade edilmektedir. Her insanın ömrü farklıdır. Kimisininki kısa, kimisininki ise uzundur. Kendisine uzun ömür lütfedilen kimselerin, aklî ve bedenî birçok kabiliyetinin zayıflayacağı, ömrün en düşkün dönemine ulaşacağı muhakkaktır. Ceneb-ı Hak bu hususta şöyle buyurmaktadır

وَاللّهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفَّاكُمْ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لاَ يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْئاً إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ قَدِيرٌ

“Allah sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. İçinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir.” (Nahl 70)

Şair, ihtiyarlığı ne güzel ifade etmiş: Ağrıdan sızıdan durmaz yakınır, çare arar sağa sola bakınır, az yese çok yese hemen dokunur, ihtiyarlık başa geldiği zaman. İşte bu duruma düşmemek için Peygamber Efendimiz (sav), dualarında sık sık ihtiyarlık ile gelen âcizlikten Allah’a sığınmakta ve şöyle dua etmektedir

اللَّهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْبُخْلِ وَالْكَسَلِ وَأَرْذَلِ الْعُمُرِ وَعَذَابِ الْقَبْرِ وَفِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ

 “Allah’ım! Cimrilikten, tembellikten, ömrün en rezil/düşkün zamanından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 52

Yaşlılara Hürmet Eden, Hürmet Görür

Toprak tohuma, tohum yağmura, yağmur da buluta ne kadar muhtaç ise gençlerimizde yaşlılarımıza, yaşlılarımız da aynı şekilde gençlerimize  öylece muhtaçtır. Yaşlılar gençlere nispetle hayata dair daha fazla tecrübelerle doludur. Bir gün yaşlanacak olan genç, yaşlılara hürmet göstermekle aslında kendi geleceğine yatırım yapmaktadır. Allah Resûlü bu gerçeğe şöyle işaret eder:

ما أَكْرَم شَابٌّ شَيْخاً لِسِنِّهِ إِلاَّ قَيَّضَ اللَّه لَهُ مَنْ يُكْرِمُهُ عِنْد سِنِّه

“Allah Teâlâ, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lutfeder.” (Tirmizî, Birr 75) Müslüman olarak yaşadığı bir ömrün sonlarına gelmiş, saçı-sakalı ağarmış olan kimselere saygı göstermek hem insanî hem de İslâmî bir görevdir.

Peygamberimiz, bizzat yaşlılara hürmet etmeye özen göstermiştir. Bir gün kendisini görmek için yaşlı bir adam gelir, oradaki insanlar yaşlıya yer açmakta ağır davranırlar. Bunun üzerine Allah’ın Resûlü,

لَيْسَ مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا ، وَيَعْرِفْ شَرفَ كَبِيرِنَا    

“Küçüklerimize acımayan, büyüklerimizin büyüklük şerefini tanımayan bizden değildir.” (Tirmizî, Birr 15) buyurmak suretiyle özelde ashab-ı kiramın, genelde ise ümmetinin dikkatini küçüklere şefkate ve yaşlı insanlara hürmet etmeye çekmiştir

Bilinen bir gerçektir ki, bugün yaşlı olan dün genç idi. Bugün genç olan da Allah (cc) takdir etmiş ise yarın mutlaka yaşlanacaktır. Toplumda nesiller boyu bir saygı geleneğinin yaşatılması, herkesin bir önceki nesle mensup insanlara, sırf büyük olmaları sebebiyle hürmetkâr davranmalarına bağlıdır. Yaşlılara saygı haftası düzenlemekle, yaşlılara karşı görevlerimizi yerine getirmiş olmayız. İnsanlara, önce Allah’a karşı saygılı olmayı öğretmek gerekir. Saygı beklenmez, kazanılır. Başkalarına hürmette kusur etmeyen, hürmet görür. Zira “hizmet eden, hizmet görür” denilmiştir. O halde her müslümanın yaşlıları dikkate alması, onlara gerekli saygıyı göstermesi ve yapabileceği hizmeti sunması gerekmektedir.

Bizlerde yaşlandığımız zaman kendimize karşı yapılmasını arzu ettiğimiz muameleyi yaşayarak öğretmeli, anne-babamıza hürmet etme ve iyilikle muamele etme konusunda bizatihi kendi evlatlarımıza karşı örnek olmalıyız. Böyle yapılırsa toplum arasındaki sevgi-saygı bağları pekiştirilmiş, nesiller mutlu ve sıcak bir ilgi ortamında hayatlarını sürdürmüş olurlar

Hürmete En Fazla Anne-Babamız Layıktır

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde kendisine ibadet ile ana-babaya itaati bir arada zikretmekte ve şöyle buyurmaktadır

وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا

“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya... iyi davranın.”  (Nisâ, 36) Anne, evladının yetişmesi için gençliğini, sağlığını, güç ve kuvvetini hasılı hayatının en değerli zamanlarını feda etmiştir. Binbir zorlukla yavrusunu rahminde taşımış, ölümle yüz yüze gelerek dünyaya getirmiş, emzirmiş ve büyütmüştür. Evladının rahatı uğruna adeta kendi hayatından vazgeçmiştir. Baba da çocuklarının nafakası, tahsil ve terbiyesi uğruna hiçbir maddi-manevi fedakarlıklardan kaçınmamıştır. Dolayısıyla teşekkür edilmeye en fazla hak sahibi anne ve babalardır. Öyleyse onların hoşnut olmayacağı işler yapmamalı, her fırsatta onlara teşekkür etmeli ve dualarını almalıyız. Bunca iyiliklerine rağmen anne-babaya iyi davranmamak ve nankörlük göstermek, yüce Allah’ın (cc) razı olmayacağı bir durumdur. Bundan dolayı yüce Allah, anne babaya iyi davranmayı emretmekte ve şöyle buyurmaktadır. 

وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْنًا

“Biz insana, ana ve babasına iyi davranmasını emrettik...” (Ankebut 8)

Kendilerine en iyi davranılması gereken öncelikle anneler, sonrasında ise babalardır. Bir adam Resûlullah’a (sav) gelerek: Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? diye sordu. Resûlullah (sav):           « أُمُّكَ »  “Anan!” buyurdu. Adam: Ondan sonra kimdir? diye sordu. Peygamberimiz

« أُمُّكَ »  “Anan!” buyurdu. Adam tekrar: Ondan sonra kim gelir? diye sordu. Peygamberimiz

« أُمُّكَ »  “Anan!” buyurdu. Adam tekrar: Sonra kim gelir? diye sordu. Resûl-i Ekrem (sav) bu def

 « أَبُوكَ » “Baban!” cevabını verdi. (Müslim, Birr 1

Peygamberimiz, yüce Allah’ın (cc) en fazla sevdiği ameller arasında ana-babaya itaati de zikretmiştir. Abdullah İbni Mes`ûd (ra) şöyle dedi: Hz. Peygamber’e (sav): Allah’ın en çok beğendiği amel hangisidir? diye sordum

« الصَّلاةُ على وقْتِهَا »   “Vaktinde kılınan namazdır” diye cevap verdi. Sonra hangi ibadet gelir? dedim

 «بِرُّ الْوَالِديْنِ » “Ana ve babaya iyilik ve itaat etmek” buyurdu.   Daha sonra hangisi gelir? diye sordum. «الجِهَادُ في سبِيِل اللَّهِ »   “Allah yolunda cihâd etmek” buyurdu. (Buhârî, Mevâkît 5)

Muhteremler! Ana-babaya öf bile demek günahtır. Yaşlanan insanın vücudu gibi, kalbinin tahammül gücü de zayıflar. Ana babaya itaat, Cenâb-ı Hakk’ın pek önem verdiği ve kendisine şirk koşulmamasını istedikten hemen sonra tavsiye ettiği önemli bir görevdir. Kendisine sayılamayacak kadar çok iyilik yapmış olan ana-babanın haklarına saygılı olmayan bir kimsenin, diğer insanların haklarına da saygılı olması elbette düşünülemez. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor

وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَا أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا   وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا 

“Rabbin şöyle emretti: Sadece Allah’a ibadet edeceksiniz. Ana ve babanıza iyi davranacaksınız. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara “öf!” bile deme! Onları azarlama! Onlara saygıyla hitap et! Onlara merhamet ederek tevâzu kanadlarını aç da, “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl şefkatle büyüttülerse, sen de onlara öyle merhamet et, de!” (İsrâ, 23-24) Ayetten anlaşıldığına göre, bir evladın değil ana-babasını dövmesi, sövmesi veya onları incitmesi; onlara karşı memnuniyetsizliğin en asgarisi sayılabilinecek ööf  bile demek yasaklanmıştır.

Çağımızda gerek uğruna ömürlerini feda ettikleri evlatlarından, gerek yakınlarından, gerek çevresi tarafından, fiziki, ekonomik ya da duygusal şiddete maruz kalan başta anne-baba olmak üzere nice yaşlılarımızın olduğu bir gerçektir. Huzurun olmadığı ve kendi görüşlerine değer verilmeyen konuştukları zaman suç, sustukları zaman ise hiç olan nice yaşlılarımız var. Basit sayılabilecek meselelerden dolayı ana-babasıyla dargın nice evlatlar var. Kendisine bahşedilmiş bağından, bir salkım üzümü, daha da acısı bir çift selamı çok gören evlatlar var. Gözleri yaşlı olarak evlat yolu bekleyen niceleri var. Değeri ne olursa olsun, dünya metaı sebebiyle başta ana-baba olmak üzere katledilen nice yaşlılarımız var. Onları sokağa ya da huzurevlerine terkeden, öldüklerinde ise son görev sayılabilecek defin işlerinden kaçınan niceleri var

Rahmet elçisinin nadir olarak beddua ettiği bilinmektedir. Anne ve babası yanında yaşlanıp da onlara hürmet ve ihsanda bulunmayan kimseler hakkında durumlarının ne derece vahim olacağını anlatan Sevgili Peygamberimiz bir defasında

رغِم أَنْفُ ثُم رغِم أَنْفُ ثُمَّ رَغِم أَنف مَنْ أَدرْكَ أَبَويْهِ عِنْدَ الْكِبرِأَحدُهُمَا أَوْ كِلاهُما فَلمْ يدْخلِ الجَنَّةَ

“Burnu yere sürtünsün!” buyurur. Ve bu sitem dolu ifadeyi üç defa tekrarlar. Ashâb, “Yâ Resûlallah, kimdir o?” diye sorunca Hz. Peygamber, “Yanında annesi ile babasından biri yahut her ikisi ihtiyarlayıp da cennete giremeyen kişidir.” (Müslim, Birr 9, 10) açıklamasını yaparak cennete gitmeyi ana-babanın rızasına bağlamıştır. Bu nedenle insan, özellikle yanında yaşlanan anne ve babasına hoş muamele etmelidir.

Sadece Kendi Yaşlılarımıza Değil, Diğer Yaşlılara Da Hürmet Etmeliyiz

Yaşlıları hor görme, o yaşa erişemeyenler de var. Bir müslümanın diğer varlıklara karşı nasıl muamele etmesi gerektiğini ifade eden bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır.

الرَّاحِمُونَ يَرْحَمُهُمُ اللّهُ تَعالى! ارحَمُوا مَنْ في الَا رضِ يَرْحَمْكُمْ مَنْ في السَّمَاءِ

“Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler.” (Tirmizi, Birr, 16

Mekke’nin fethedildiği gündü... Resûl-i Ekrem’in hicret arkadaşı, sıddîk dostu Hz. Ebu Bekir (ra), henüz iman etmemiş ve gözlerinin feri kalmamış ihtiyar babasının elinden tutarak Peygamber’in huzuruna getirdi. Gözleri görmeyen ihtiyarı karşılayan Peygamber Efendimiz, o mütevazı, o zarif, o hürmetkâr hâli ile şöyle buyurdu: “Bu ihtiyarı evinde bıraksaydın da ben ona gitseydim olmaz mıydı?

Hz. Ebû Bekir cevap verdi: “Ey Allah’ın Resûlü! Onun sana yürüyüp gelmesi, senin ona gelmenden daha uygundur.” Sonra Peygamber Efendimizin önüne oturttu yaşlı adamı. Onun göğsünü sıvazlayan Peygamberimiz “Müslüman ol!” buyurdu. Kabul etti Ebû Kuhâfe. Ömrünün son demlerinde İslâmla şeref buldu ve hayata yeniden başladı. (A. Hanbel, VI, 350

Eli öpülesi yaşlılarımız yük değil, rahmet vesilemizdir. Allah Resûlü (sav);

لَوْلاَ عِبَادٌ للَّهِ رُكَّعٌ وَصِبْيَةٌ رُضَّعٌ وَبَهَائِمُ رُتَّعٌ لَصُبَّ عَلَيْكُمُ الْعَذَابُ صَبًّا ثُمَّ لَتُرَضُّنَّ رَضًّا

“Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler ve otlayan hayvanlar olmasa idi, üzerinize azap yağardı.” (Beyhaki Sünenül kübra 3/486) buyurarak ağarmış saçı, bükülmüş beli ile yaşlıların, içinde yaşadıkları toplum için bir rahmet kaynağı olduklarını, diğer insanların onlar sayesinde nimete kavuştuklarını bildirir.

Hâlık’a İsyanın Olduğu Yerde Mahluka İtaat Olmaz

Anne-babaya ve diğer yaşlılara her konuda itaat etmek gerekir mi? “Hâlık’a isyanın olduğu yerde mahluka itaat olmaz,” ilkesinden hareketle, günah olan davranışlarda anne-babaya ve büyüklere itaat edilmez. Mesela yalan söylemeye zorlanan bir insan, bu hususta başta anne-babası dahi olsa kimseye itaat etmeyebilir. 

Meşru istek olmak kaydıyla ana-babaya itaat etmemek büyük günah olarak zikredilmiştir. Bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

الْكبائرُ : الإِشْراكُ بِاللَّه ، وعقُوق الْوالِديْنِ ، وقَتْلُ النَّفْسِ ، والْيمِينُ الْغَموس

“Büyük günahlar şunlardır: Allah’a ortak koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan yere yemin etmek.” (Buhârî, Eymân ve’n-nüzûr 16

Aşere-i Mübeşşere’den olan Sa`d İbni Ebû Vakkâs (ra) ilk müslümanlardan biridir. Sa`d müslüman olunca annesi oğlunu: Sa`d! Eğer kabul ettiğin bu dinden geri dönmezsen, ağzıma bir lokma koymam; açlıktan ölür giderim; sen de ömür boyu “ana kâtili” olarak  anılırsın, diye tehdit etti ve dediğini de yaptı. İki gün iki gece bir şey yemedi. Tâkatten düştü. Bunu gören Sa`d, annesine şu sözleri söyledi: Anne! Yüz canın olsa ve bunlar birer birer çıksa, vallahi ben yine de dinimi terk etmem. Artık ister ye, ister yeme! Oğlunun bu kararlılığını sezen annesi inadından vazgeçti. Bunun üzerine Yüce Allah’ın (cc) şu ayetleri indirdiği rivayet olunmaktadır

“Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak    banadır.” (Lokman 14) Sonrasında ise yüce Rabbimiz, Halık’a isyanın olduğu yerde mahluka itaat olmayacağını beyan ederek şöyle buyurmuştur

وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰى اَنْ تُشْرِكَ بٖى مَا لَيْسَ لَكَ بِهٖ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِى الدُّنْيَا مَعْرُوفًا وَاتَّبِعْ سَبٖيلَ مَنْ اَنَابَ اِلَیَّ ثُمَّ اِلَیَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

“Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.” (Lokman 15) Ayet-i kerîmeden anlaşıldığına göre anne ve baba kâfir bile olsalar, kendilerine saygı göstermek ve itaat etmek gerekir

Bu gün hemen hemen her evde aile bireyleri arasında birtakım huzursuzluklar meydana gelmektedir. Bu huzursuzlukların sebep olduğu tartışmalar, dargınlıklar ve hatta şiddet denilebilecek davranışlar baş göstermektedir. Yaşlılarımızın haklı oldukları meselelerde onlara karşı gelmekten kaçınmalıyız. Haksız oldukları meselelerde ise sabrederek anlayışla mukabelede bulunmak dini ve vicdani açıdan daha isabetli olacaktır

Yaşlılarımız, yaşlarına uygun olmayan davranışlar gösterirseler ne yapmalıdır? Bunun en güzel örneklerinden birisini şu hâdisede görmekteyiz. Uyeyne İbni Hısn (ra), Halife Ömer’in (ra) huzuruna girince sert bir mizaçla: Ey Hattaboğlu! Allah’a yemin ederim ki, aramızda adâletle hükmetmiyor ve bize fazla bir şey vermiyorsun, diye çıkışmıştı. Bu haksız suçlamalar karşısında öfkelenen Hz. Ömer, ihtiyar Uyeyne’ye ceza vermek istedi. Huzurda bulunanlardan birisi durumun farkına vararak: Ey mü’minlerin emiri! Allah (cc), Peygamberimize şöyle buyurdu;

خُذِ العَفْوَ وَأْمُرْ بِالعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الجَاهِلينَ

“Affı seç, iyiliği emret, câhillerin kusuruna bakma.” (A’râf, 199) Hz. Ömer bu ayeti işitince Uyeyne’yi cezalandırmaktan vazgeçti. ( Buhârî, Tefsîru sûre 5) Bu hadiseden hareketle yaşlılarımızın meşru olmayan istekleri karşısında affı seçmeli, kusurlarına bakmamalı ve iyi olanı güzellikle söylemeliyiz

Sohbetten Öğrendiklerimizi Kısaca Özetleyelim

1. Büyüklere saygı, küçüklere şefkat göstermek her müslümanın iman borcudur. Başkalarına hürmette kusur etmeyen, hürmet görür. Hizmet eden ise hizmet görür. Yaşlılara gösterilecek saygının karşılığı, yaşlılıkta saygı ve hizmet görmektir

2. Ana ve babaya iyilik ve itaat etmek, yüce Allah’ın (cc) en çok beğendiği ameller arasındadır. Bir evladın, değil ana-babasını dövmesi, sövmesi veya onları incitmesi; onlara karşı memnuniyetsizliğin en asgarisi olarak sayılabilecek ööf bile demesi yasaktır

3. Yaşlılarımız rahmet vesilemizdir. Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler ve otlayan hayvanlar olmasaydı, üzerimize azap yağardı. Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, bizlerde yeryüzündekilere karşı merhametli olalım ki, semâda bulunanlar da bize rahmet etsinler

4. Hâlık’a isyanın olduğu yerde mahluka itaat olmaz, ilkesinden hareketle günah olan davranışlarda anne-babaya ve diğer yaşlılara itaat edilmez

5. Gençliğim bir kuş imiş tutamadım, yaşlılık bir yük imiş atamadım hissiyatı içerisinde, Peygamber Efendimizin ettiği dua gibi cimrilikten, tembellikten, ömrün en rezil/düşkün zamanından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden Allah’a sığınmalıyız.          Hazırlayan: Mehmet KÜÇÜK / Sapanca Vaiz

Facebook Yorumları